“Peygamberlerin haberlerinden sana anlattığımız her şey, senin gönlünü pekiştirmemizi sağlar. Sana bunlarla gelen gerçek, inananlara bir öğüt ve hatırlatmadır.” (Hud 120)
Hamd âlemleri yoktan var eden Allah’a, salat ve selam insanlığı doğru yola iletmek için gönderilen tüm peygamberlere, son Resul Hz. Muhammed (sav)’e, ashabına, Allah yolunda canları ve mallarıyla mücadele edip şehid edilenlere ve tüm gönlüyle İslam’a boyun eğmiş Müslümanlara olsun…
Sevgili Gençbirikim okurları, Rabbim inşallah nasip ettiği müddetçe bu sayı itibari ile dilimiz dönüp, kalemimiz yazdığı müddetçe insanlığa rehber olarak gönderilen, yılmadan, usanmadan, üşenmeden, mala ve saltanata gönlünü kaptırmadan sabır ve metanetle mücadele etmiş, insanlığın önderleri, peygamberlerin hayatını ve mücadelelerini ele alarak işlemeye çalışacağız. Doğrular Rabbimden, yanlışlar bizdendir.
Allah’u Teâlâ, ilk önce bir insan yarattı, ardından onun eşini ve onlardan da soyunu yarattı, böylece insan soyu genişledi ve tüm dünyaya yayıldı. Hangi ulusun dini ve tarihi geleneklerine bakarsanız bakın, hepsinde insan ırkının başlangıç noktasının bir insandan olduğu görüşünde hem fikir olduklarını görürsünüz.
Allah’u Teâlâ Zariyat Suresi 56. Ayette buyurduğu üzere, insanları kendisine kulluk etmek için yaratmış, ardında da onlara iki yol vermiş ve insanlara bu iki yoldan birisini seçme hürriyeti vermiştir. İnsanlar bu iki yoldan birisi olan doğru yolu seçerse onlara cenneti vaat etmiş, diğer yol olan batılı seçerse onlara da cehennemi vaat etmiştir. Bununla beraber kendisine kulluk için yarattığı insanları başıboş bırakmamış, onlara rehber olarak doğru yolu göstermek, müjdeleyici ve korkutucu olarak peygamberler göndermiştir. Gönderilen bu peygamberler insanlara iyiliği emredip, kötülüklerden sakındırmışlar ve doğru yola davet etmişlerdir.
İnsanlık tarihi boyunca gönderilen bu rehberler, ilk insan ve ilk peygamber Hz. Adem (as)’den, son peygamber Hz. Muhammed (sav)’e kadar sayıları rivayetlere göre 124 bin veya 128 bin olduğu söylenmekle beraber Kur’an-ı Kerimde adı geçen peygamberlerin sayısı 25’tir ve gönderilen bu peygamberlerin her birinin hayatında bizlere örnekler oluşturacak çeşitli mücadele ve ibretler bulunmaktadır ve de her biri bizler için birer numunedir. Müslümanlar olarak bizlerin, peygamberlerin hayatını, mücadelesini ve azmini öğrenerek kendi hayatlarımızı ona göre yönlendirmemiz gerekmektedir.
Allah’u Teâlâ önce yeri ve göğü, ardından melekleri, cinleri, hayvanları ve en son olarak da insanı topraktan yaratmıştır. İnsan, evrim teorisyenlerinin ileri sürdükleri safsatalar gibi canlıların evrim geçirmesi sonucunda meydana gelmiş bir varlık değildir. İlkokuldan itibaren eğitim sisteminde bizlere öğretildiği gibi karanlık ve ilkel bir dönem geçirerek ilim ve irfan öğrenmiş de değildir. Aksine Rabbimizin Kur’an-ı Kerim de bahsettiği üzere, insanı en güzel bir biçimde yaratmış ve ona bilme, düşünme, anlama gücü, iyiyi ve kötüyü ayırma yeteneği, seçme ve iradesini kullanma kabiliyeti ile yaratmıştır ve de yeryüzünde halifelik 1görevi vermiştir. Yani ilk insan cehalet ve bilgisizliğin karanlığında dünyaya gelmemiş, aksine bilgi sahibi olarak dünyaya gönderilmiştir.
Allah’u Teâlâ dünyayı ve insanı yarattıktan sonra koymuş olduğu kural ve nizam gereği, kendisine bir yaşama sınırı olarak ömür tayin etmiş ve bu süre içerisinde belli ölçülerde özgürlük ve hareket serbestliği vererek kendisine kulluk etmek üzere yaratmıştır. Bununla beraber Allah’u Teâlâ insanın hidayeti ve doğru yola gitmesi için mecburi ve cebri bir yol seçmemiş, kendisine seçme özgürlüğü vermiştir. İnsan, sonunda tekrar kendisine döndürülecek ve dünyada iken yaptıkları işlerden sorguya çekilecek, bu sorgu neticesinde de ya cennet ile mükâfatlandırılacak ya da cehennem ile cezalandırılacaktır. Allah’u zülcelâl insanları Ruhlar âleminde birbirlerine şahid kıldıktan sonra insanın, biz bundan habersizdik demesinin önüne geçmek için, kendisine doğru yolu gösterecek, mükâfatı ve azabı hatırlatacak peygamberler göndermiştir.
Peygamberlik, Allah’ın, insanlar içerisinden, emir ve yasaklarını onlara hatırlatmak, yollarını kaybeden insanlara doğru yolu tebliğ etmek üzere seçtiği elçilerdir. Kendisine yeni bir kitap ve şeriat verilen peygamberlere Resul, kendisine kitap ve şeriat verilmeyen sadece davet etmek üzere gönderilen peygamberlere de Nebi denir. Peygamberlik Allah’ın insanlar içinden dilediğini seçmesidir, çalışmak ve çabalamakla elde edilemez. Peygamberlerde birer insandır ve ölümlüdür. Allah’u Teâlâ her millete peygamber göndermiştir, peygamber gönderilmedik hiçbir millet yoktur.2 dilleri de gönderildikleri milletlerin dilleridir ve herbiri de erkek olarak gönderilmiştir. Şunu unutmamak gerekir ki gönderilen bütün peygamberlerin dini İslam’dır, islam dini Hz. Muhammed (sav) ile başlamış değildir, bazıları peygamber efendimize “İslam’ın kurucusu” demektedirler fakat bu dünyanın kuruluşundan itibaren ilk insan ve ilk peygamber Hz. Adem (as)’den buyana bütün peygamberler insanları hep aynı dine yani İslam’a davet etmişlerdir.3 Hz. Muhammed (sav) dahil bütün peygamberler kendilerine mensup ayrı ayrı dinler kurmak için dünyaya gönderilmemişti, hepsinin hedefi insanların kaybettiği doğru yolu tekrar bulmalarına yardımcı olmak ve onları Tevhide davet ederek Allahı birlemektir.
Gönderilen bütün peygamberlerin, Sıdk (doğruluk), Emanet (eminlik, güvenilirlik) Tebliğ (Allahtan aldığını aynen halka duyurmak), Fetanet (zeki ve akıllı olmak), İsmet (günahlardan korunmuş olmak) gibi ortak sıfatlara sahiptir.
Şunu unutmamak gerekir ki insanoğlu ne kadar akıllı ve zekide olsa, ilim ve teknoloji de hat safhada ilerlese de vahyin ışığı ve peygamber rehberliği olmadığı sürece doğru yolu bulması mümkün değildir. Nasıl ki trafikte, yoldaki işaret levhaları olmadan insan gideceği yolu bulamaz ise, nasıl ki uçsuz bucaksız bir denizde gemilerin rotası olmadan kaptanın yolunu bulması mümkün değil ise, nasıl ki uçağın rotası belli olmadan bir pilotun yolunu bulması mümkün değildir. En basitinden evimize aldığımız bir aletin kullanma kılavuzu olmadan nasıl kullanmak da mümkün değil ise, vahyin ışığı ve peygamber rehberliği olmadan da bir insanın doğru yolu bulması ve sırat-ı müstakim (dosdoğru yol) de yürümesi de mümkün değildir. Kalplerin huzurlu ve mutmain olmasının yegâne koşulu, kişinin Allahı birleyerek vahyin ve peygamberliğin ışığında hayatını sürdürmesine bağlıdır.
Peygamberlerden bazılarına, Allah’ın emirlerini gerçekleştirme hususunda en çok dikkat ve titizlik gösteren peygamberler anlamında Ulu’l Azm (Azim sahibi) denmiştir. Bu kavram hayatı zorlukla ve çileyle geçen peygamberler için kullanılmış özel bir ifadedir. Bu Peygamberler Ahzab suresi 7. Ayette söyle zikredilmiştir: “Hani biz peygamberlerden senden, Nuh’tan, İbrahim’den, Musa’dan ve Meryem oğlu İsa’dan ahitlerini almıştık.” Yine Allah’u Teâlâ peygamberlerden bazılarına kitap, bazılarına suhuf (sayfa) vermiş, bazılarına ise kitap veya suhuf vermeyerek daha önce kitap veya suhuf verilmiş peygamberlere tabi olmalarını emretmiştir. Allah’ın vahiy yoluyla gönderdiği kitaplarda, tüm yönleriyle Allah’ın emir ve yasakları yer almaktadır. Kur’an-ı Kerim’de isimleri zikredilen kitaplar Tevrat Hz. Musa (as)’ya, Zebur Hz. Davut (as)’a, İncil Hz. İsa (as)’ya ve Kur’an-ı Kerim Hz. Muhammed (sav)’e verilmiştir. Verilen bu ilahi kitapların hükümlerinin yürürlükten kaldırılması, diğer bir kitabın gelmesiyle mümkün olmuştur. Örneğin İncil’in gönderilmesiyle Tevrat, Kur’an-ı Kerim’in gönderilmesiyle de İncil yürürlükten kaldırılmıştır. Peygamberlik silsilesi de Hz. Muhammed (sav) ve Kur’an-ı Kerim ile son bulmuştur ve de artık kıyamete kadar Kur’an-ı Kerim’in hükümleri ve Hz. Muhammed (sav) sünneti geçerli olacaktır.
Allah’ın peygamber olarak göndermiş olduğu elçiler, tertemiz bir kişiliğe sahiptirler, her sözü doğruluk üzeredir, her konuda dürüst davranır, kötü bir iş yapmaz, hayatında söylediklerinin aksine hareket ettiği görülmemiştir, kendi iyiliği ve menfaati için başkalarına zarar vermemiştir, bütün hayatı doğruluk, dürüstlük, iyi niyet, fazilet, namus ve yüksek seviyede insanlığın sembolüdür. Burada şunu da hatırlatmak gerekir ki peygamberlerin hata yapma, günah işleme melekelerinin tamamen yok olduğunu düşünmekte yanlıştır. Peygamberlerin günahtan masum olmalarının anlamı şöyledir; insan olmanın getirdiği zaafla, duygu, arzu, istek ve düşüncelere sahip olmalarına rağmen kasten bir günah işlemeyecek kadar nefislerine hâkim ve günaha karşı Allah tarafından korunmuş ve hata yaptıklarında ise derhal Allah tarafından uyarılarak düzeltilmiştir; çünkü bir peygamberin ufak bir hatası, ümmeti tarafından önü alınamaz sapmalara sebep olurdu.
İnsanların hidayeti, ıslahı ve kurtuluşu için dünyaya elçi olarak gönderilmiş peygamberlere iman, itaat ve hürmet şarttır. Onlara karşı gelip iman etmeyen, itaati kerih gören, ister Allah’a inansın, ister inanmasın İslam’dan çıkmış olur. Ayrıca peygamberlere iman ve itaatten çekinen bir şahıs Allah’a giden dosdoğru yoldan çıkmış olur ve yolunu asla bulamaz; çünkü bir noktadan, diğer bir noktaya ancak tek doğru çizgi çizilebilir, diğer çizilmeye çalışan çizgiler ya eğri olur ya da yamuk olur, nihayetinde doğru çizilmesi mümkün değildir. Kısaca söylemek gerekirse peygamberler Allah tarafından gönderildiğine göre onlara iman ve itaat etmek, Allah’ın emirlerine itaat etmek anlamına gelir. Allah’u teala bununla ilgili olarak Nisa süresi 80. Ayette şöyle buyurmaktadır: “Kim peygambere itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur…”
İnsanlar kendilerine elçi olarak gönderilen peygamberlere türlü muamelelerde bulundular, kimisine eziyet ettiler, işkence yaptılar, sözlerini dinlemediler, kimisini sürgüne gönderdiler, kimisini de öldürdüler. Bazı peygamberlerse ömür boyu çalışıp, didinmelerine rağmen ancak üç-beş taraftar toplayabildiler, kimisine aile efradı bile iman etmedi fakat bu mücadeleci peygamberler Azim ve Sabırla görevlerinden hiç geri durmadılar, yılmadılar, usanmadılar, gevşemediler ve doğru yoldan bir an bile sapmadan, kimseye boyun eğmeyerek, kimseye hoş görünmeye çalışarak tebliğden asla vazgeçmediler.
Rabbimden, bizleri peygamberleri gereği gibi anlayıp onların yolunda gidenlerden eylemesi temennisi üzerine, Sabır ve Dua ile Allah’a emanet olun…
Dipnot:
- Halife: Birisi adına işleri idare eden, tasarrufta bulunan, kanun ve kaideleri yerinde tatbik eden nizam ve intizamı sağlayan kimselere verilen addır.
- Yunus 47, Fatır 24
- Al-i İmran 52, 67, Bakara 131-133, Maide 3