Mazi Hal ve İstikbal
Gündem Son Sayımız Yazarlar

Mazi Hal ve İstikbal

time-management

“Zamana and olsun ki insan hüsrandadır”

İnsanoğlunun bilincinde olmadan hoyratça tükettiği en önemli değerlerin başında şüphesiz ki zaman gelmektedir. Zamanın bütün hallerine karşı bir vurdumduymazlık tabiri, yerindeyse insan için bir karakter olmuş durumda. Ne mazisine bakıp hayıflanıyor, ne yaşadığı hali gözden geçiriyor ne de istikbaline dair ciddi düşünüyor. Mazisine dair bir tedebbürü olmadığı gibi anına dair de bir tefekkürü bulunmuyor. Kaybettiğinde asla geri kazanamayacağı tek değerin zaman olduğu bilincinden çok uzak yaşıyor.

İnsan ömür olarak zamanın üç haliden “hal” durumunda yaşarken, mazisini tükettiğinin idrakine varamıyor. Tüketilmiş ve geri kazanımı mümkün olmayan tek değerin ömür sermayesini teşkil eden zaman olduğunun ne yazık ki farkında değil. Mazisinden gerekli dersi çıkaramayanlar, halini de düzeltemiyor. Geçmişiyle kavgalı olanlar halini ihya edemiyor.

Genel olarak insanların geçmişleriyle ilgili sorunları onların maziye ait hatıralarını hep unutmak istemelerinden yana tezahür ediyor. Mazinin dolayısıyla tecrübenin gereği gibi kritik edilmemesi, hal durumunda da aynı hatalara düşmesine neden oluyor. Artık “ne günler yaşadık oğulcuğum” diyen Anadolu anneleri ve ellerinde onlarca yılın nasırıyla aile reisi babalar yaşamıyor.

Irgatlık yaparken, tarlasında çift sürerken, hayvanını güderken yaslandığı ağacın gölgesinde şapkasını önüne alıp mazisine dalan saf temiz art niyetsiz insanların varlığını kaybediyoruz. Mazisinde yaşadıklarından dolayı pişman olan, içi burkulan, dargın ölen bir yakınından dolayı gözleri dolup gözyaşı döken kaç insan kaldı bu dünyada?

Modern dünyanın yaşam algısı, insanlara dayattığı yeni bir hayat tarzını geçmişini ret etmek üzere kurgulatıyor. Sadece bu dünyalı olmanın getirdiği kabuller, geçmişin hatırlanmaması üzerine bina edilince, yapılan bütün hataların da unutulmasına neden oluyor. Sadece hatalar değil tabi unutulan, aynı zamanda iyiye güzele, hatır-gönüle dayanan amellerde unutuluyor. Dünyada bir emanetçi olmaktan çıkıp sahiplenmeye yeltenenler, mazinin kendilerine sunduğu derinlemesine olan bütün değerleri de yok sayıyor.

Allah (c.c.) Kitabımızda sürekli olarak maziden, geçmişten bahsederken, kullarına da bir şeyler hatırlatmakta aslında. Unuttuklarını hatırlatır Kur’an insanlara, yapması gerektiği halde yapmadıklarını hatırlatır, gücü yettiği halde boş verdiklerini zikreder. Tevbelerin tavsiyesi hep mazi içindir düşünülürse. Mazinizde yaptığınız hatalardan dönün ve tevbe edin der Kur’an, insanın hep geçmişini hatırlatır kendisine, sürekli geçmişiyle yüzleştirir. Allah (c.c.) Resulü bir hadislerinde, “İnsanoğlunun dünyada geçirdiği bir boş vakti olmasın ki, ahirette ona yanmasın” derken, insanın mazisine işaret etmekte, hal durumunu gözden geçirmesini istemektedir.

“Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?” diyen Mehmet Akif, mazinin gözden geçirilmeden hal üzere yaşandığına dikkat çekmektedir. İnsanlara yeni bir hayat, yeni bir yaşam sunmayı vaad edenler, sundukları hayatın içerisine hiç bir zaman maziyi katmadan hesap yapmaktadırlar. Mazisini unutan, unutmaktan öte mazisiyle kavgalı olanlar, hal durumlarında da aynı hayatı yaşamaya devam edeceklerdir. Bu da yeni bir hayatın kompedanlarının işine gelmektedir.

Bu gün yeni kentler kuranlar, bir siteye on bin konut yapanlar, yaptıkları konutların, sitelerin etrafını beton duvarlarla çevirenler, içerisini yaşam alanları inşaa edenler, bir insanın tüketim üzerine neye ihtiyacı varsa hepsini düşünüp, pervasızca tüketim yapmalarını sağlamayı amaçlamaktadırlar. İnsanın zamanını hoyratça harcamasına yardımcı olacak bütün meşguliyet organizasyonlarını düzenleyerek hal itibarıyla mazisinden kopmalarına neden olmaktadırlar. Mazisinden kopanların, mazisinden uzaklaşanların ve mazisini hatırlamak istemeyenlerin, hallerini düzeltmenin mümkün olmadığını bu ifsat şebekeleri de bilmektedir.

Yeni kurulan devasa modern kentlerde, suni yaşam alanlarının inşaa edildiği akıllı sitelerde, modern hayat tarzının ışıltısının insanları cezbettiği tüketim atmosferinde, insanların mazisini ve ölümü hatırlamasınlar diye mezarlıkların olmaması düşünülmüş bir ve kurgulanmış bir uygulamadır. Hayatın bir oyun ve oyalanma olduğunu hatırlatan tek gerçek ölümdür ve artık ölümü hatırlatan mezarlıklar milyonluk kentlerin çok uzağında yer almaktadır. Ölümün unutulduğu bir hayatta mazinin hatırlanması ve maziyle hesaplaşılması mümkün değildir.

Bilinçli Müslümanları bile etkisi altına alan yeni hayat tarzı, Müslümanların dahi mazisinden uzaklaşmasına neden olmakta, mazisini unutanların safında yer almalarına yol açmaktadır.

“İnsanın kalan ömrünün kıymeti yoktur” der Fahruddin-i Razi ve devamla, “çünkü insanın kalan ömrü diye bir şey yoktur” der. İnsan ömrünün maziden ve halden müteşekkil olduğuna dikkat çeker. Hesabın maziden olacağına, halin biraz öncesinin maziye tekabül ettiğine işaret eder.

Ne yazık ki insanın mazi anlayışı da değişmiş durumdadır. Mazi deyince kimsenin aklına biraz öncesi gelmez, mazi deyince hep yüz yıllar önce meydana gelmiş tarihi olaylar canlanır gözünde. Oysa mazi geçmişten ibarettir, yüz yıl öncesi nasıl geçmişse biraz önce yaşadığımız anda maziye karışmıştır. Artık yüzyıllar öncesini geri getirmemiz nasıl mümkün değilse, biraz öncesini de geri getirmemiz mümkün değildir. Kur’an yaptıklarınızdan tevbe edin derken bize yüz yıllar öncesini işaret etmemekte, kendimizle alakalı olan ömrümüzün içinde yaşadıklarımızı, belki de biraz öncemizi hatırlatmaktadır.

Maziyi unutturma çabası tamamen şeytan ve dostlarının projesidir. Modern dünyada bu daha akıllıca ve daha planlı işlemektedir, kimse işin aslına akıl erdiremeden bu projenin aktörü olup çıkmıştır. Ölümün unutturulması, ölmeyecekmiş gibi bir hayatı yaşatma çabası, mezarlıksız kentlerin kurulması, yüz ailenin bir blokta yaşadığı ama hiç birinin birbirinden haberi olmadığı bir hayat, mazinin unutulup halin pervasızca yaşanması için kurgulanmıştır.

Keşkeler, pişmanlıklar, ahlar, yürek burkulmaları, kırgınlıklar, küskünlükler, bir ömür uzaklaşıp gitmeler hep maziye ait teleffuzlardır. Maziye ait olanlar mazide kalanlardır. Bütün bunların hatırlanması bu olumsuzlukların bir daha yaşanmaması için mazinin sürekli gözden geçirilmesi gerekmektedir. Ama bugün mazinin unutulması, halin de aynı ruh haliyle yaşanmasına neden olmaktadır. Mazisinden uzaklaşanlar, mazisiyle kavgalı olanlar, hatırlamak istemeyenler aynı pişmanlıkları bir ömür yaşamaktadır.

“Ah keşke bende elçiyle birlikte bir yol tutmuş olsaydım.  Vah yazıklar bana, ne olurdu da filanı dost edinmeseydim.”(Furkan-27-28) diyenler hep mazisini unutanlar, yaptığı yanlışlardan ders almayanlar, hatalarından dönmeyenler, bu yüzden de halini düzeltmeyip pişmanlığın fayda vermeyeceği hesap gününde dövünenlerdir.

Mazinin hatırlanması, düşünülmesi, dersler çıkarılması, tevbe edilmesi halin düzeltilmesi içindir. Mazi ve hal, birbiriyle iç içe, etle tırnak gibidir, ruhla beden gibidir. Hali, maziden kopardığınızda, mazinizi halinizi düzeltmek için hatırlamadığınızda, mazinizde yaşadığınız bütün “keşkeleri” yaşamaya, halinizde de devam ediyor olursunuz.

Mazisini unutanlara, gemi ashabı örnek verilir Kur’an’da. Sanki bir daha mazide yaşadıklarını hiç yaşamayacaklarmış gibi davranırlar, sanki bir daha hiç gemiye binmeyeceklermiş gibi düşünürler ve hallerini de maziden kopuk olarak sürerler. Bu günde öyledir insanoğlu, sıkıntılarında hatırladığı Rabbini, feraha erdiğinde bir daha hiç sıkıntı yaşamayacakmış gibi davranır. Kur’an insanın bu durumunu izah ederken, “İnsana bir zarar dokunduğunda, yan yatarken, otururken ya da ayaktayken bize dua eder; zararını üstünden kaldırdığımız zaman ise, sanki kendisine dokunan zarara bizi hiç çağırmamış gibi döner gider” (Yunus-12) der. Darlık zamanını atlattığında insan, bir daha hiç dara düşmeyecekmiş gibi mazisini unutarak Rabbine sırtını döner.

“Rabbimiz, bizi çıkar, yaptığımızdan başka salih bir amelde bulunalım” diyenler mazisini unutup da halini düzeltmeyenlere bir örnek olarak verilir Kur’an’da. Mazisinde hiç Allah’ı (c.c.) hatırlamayanların hallerinde de Allah’tan (c.c.) uzak yaşadıkları için keşkelerin derin girdabında boğulurlar. Ve Rahman cevap verir:  “Size orda (dünyada), öğüt alabilecek olanın öğüt alabileceği kadar ömür vermedik mi?” diye. Zalimlerinse hiç bir yardımcısı yoktur.

Mazi hal ve istikbal, insanın sermayesi olan zamana ait üç evredir. Hayati önem arzeden hal durumudur, mazi ise hal durumunu ihya etmekte rehberdir. Maziyi unutmadan halini ihya edenler Allah’ın izniyle kurtuluşa erenler olacaktır.

 

GRUBA KATIL