“Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın.” (Hucurat/6)
Günümüzde, tartışmasız en önemli konulardan biri, sosyal medyadır. Sosyal medya, 21. yy.da bireyin ve toplumun hayatına hızla giriş yapmış ve insanlık için geri dönüşü olmayan bir yaşam tarzının şekillenmesinde dönüştürücü bir role sahip olmuştur. En son paylaşılan verilere göre yaklaşık 4,2 milyar insan, sosyal medya hesaplarından en az birini kullanmaktadır. Bu da yaklaşık dünya nüfusunun %60’ına tekabül etmektedir. Tam anlamıyla korkunç bir rakam. Son yüzyılda teknolojik gelişmelerin baş döndürücü bir hızla gelişerek dünyayı artık küresel bir köy haline dönüştürmesinde hiç kuşkusuz kitle iletişim araçlarının çok büyük bir etkisi vardır. Artık dünyanın dört bir tarafından neredeyse kesintisiz anında bilgiye ulaşmak mümkün olmuştur. İnsanlık tarihi boyunca böylesine muazzam bir olanağa sahip olmak, tüm insanlık için büyük bir düşten ibaretken, şimdilerde ise görünüşte muhteşem olan bu gücün faydalarından çok zararlı yanları tartışmaya açık hale gelmiştir. “Bilginin çok az maliyetle dünyanın her tarafına çok kısa sürede hatta aynı anda aktarılabiliyor olması gerçekten de insanlık için faydalı bir buluş mudur?” sorusuna, doğru cevabı bulmadan anlamak pek de mümkün olmayacak gibi görünüyor. Çünkü bilgi salt olarak doğruluk, yanılmazlık ve yararlılık içermez. Bilgi, aynı zamanda zararlı, yanlış ve aldatıcı da olabilir. Yani doğru, faydalı bilgi olduğu gibi son derece yanlış, son derece zararlı bilgi de olabilir. Bu durum, bizlere aktarılan bilginin niteliğinin de ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Eskiden bilgiye ulaşmak çok zahmetli ve çok büyük çaba gerektiren bir durumken, şimdi tek tıkla istediğiniz veya daha doğrusu istemediğiniz kadar bilgiye ulaşmanız mümkün. Hani neredeyse “internet ortamı bir bilgi çöplüğünden ibarettir” dersek hata etmiş olmayız herhalde. Çağımızda, sosyal medyada aşırı derecede imaj, veri ve bilgi bulunduğundan hakiki bilgiye ulaşmak da bir o kadar zorlaşmıştır. Deyim yerindeyse sanal âlem, bir bilgi kirliliğinden, bir bilgi çöplüğünden başka bir şey değildir. Ayrıca eski âlimlerin deyişiyle bilgiyi önemli, değerli ve kalıcı yapan, bilgiye ulaşmak için verilen büyük emek, büyük çabadır. Yani uğruna ter dökülmeyen, bedeli ödenmemiş bilginin aslında pek de bir ehemmiyeti yoktur. Bu nedenle içinde bulunduğumuz zaman diliminde kayda değer ilim adamlarının azlığı, bu durumun göstergelerinden biridir. Oysa bilgiye ulaşmak bu kadar kolay olduğu halde gerçek âlimin, ilim adamının ve bilim adamının nitelik ve niceliksel olarak azlığı esefle karşılayacağımız bir durumdur.
Genellikle yeni bir buluş ortaya ilk çıktığında insanlar bunu olumlu bir gelişme olarak karşılar ve çok çabuk hayatlarına uyarlayarak benimserler. Ancak zamanla bu buluşun yanlış veya olumsuz sonuçlarının olabileceğini de anlamaya başlarlar. Örneğin kitle imha silahlarının ilk üretim amacı düşman görünen ülkeleri caydırmak gibi bir masumiyet taşırken, ABD’nin 2. Dünya savaşında Japonya’nın Hiroşima şehrine 6 Ağustos 1945 sabahı attığı atom bombası, on binlerce insanın yaralanmasına, ölmesine neden olmuştur. Tamamen düşmanı caydırmak amacıyla üretildiği söylenen bu korkunç teknoloji, yanlış ellerde nasıl da bir katliam silahına dönüştüğü açıkça ortaya çıkmıştır. İnsanlığın teknolojik buluşlara yüklediği anlam aslında onun sadece gelişmiş bir silahtan ibaret olmasıdır. Bunu, neredeyse tüm buluşlarda görmemiz mümkün. Batı, son yüzyılda elde etmiş olduğu tüm buluşları ekonomik sahadan tutun da askeri sahaya kadar neredeyse her alanda sürekli bir sömürge aracı olarak kullanmıştır. O yüzden hiçbir teknolojik buluş, sanıldığı kadar masum değildir ve sanıldığı kadar masum da kabul edilmemelidir. Çünkü her teknolojinin arkasında bir amaç, bir kültür ve bir ideoloji yatmaktadır. Günümüzde Batı dünyası, teknolojiyi tamamen küresel ve kitlesel bir sömürge aracı olarak kullanmaktadır. Kitle iletişim araçlarının, son yüzyılda dünyayı nasıl dönüştürdüğünün, nasıl değiştirdiğinin hepimiz farkındayız aslında. Önce telgraf, telefon, radyo, TV, bilgisayar derken internet ve sosyal medya ile yeni bir yaşam tarzı meydana geldi. Özellikle dünyayı algılama biçimimiz değişti. Yeni nesil diye adlandırdığımız gençliğin hayatı algılama, yorumlama ve yaşama biçimi, geçmişe nazaran radikal bir biçimde değişti. Her geçen gün sanal dünyaya hapsolan, dijital platformun sadık köleleri haline dönüşen bir gençlik görmekteyiz. İnsanlığı daha iyiye, daha güzele götürmeyen her fikir, her teknoloji ciddi olarak sorgulanmalıdır.
Bugün “sosyal medya” dediğimiz kitle iletişim canavarı, nice acıya, nice gözyaşına, nice maddi ve manevi sıkıntıya sebep olmakta ve insanlık için geri dönüşü olmayan birtakım zararlar ortaya çıkarmakta olduğu halde bu konunun ciddi olarak sorgulanması ve araştırılması gerektiğini düşünüyorum. Benim bu iddialarımı aşırı kötümser olarak kabul eden ve tam aksine sosyal medyanın birçok faydasının olduğunu da öne süren kimseler olacaktır. Bilinen zararı bilinen faydasından katbekat fazla olan sosyal medya canavarını hayatımızın sanki olmazsa olmazıymış gibi kabullenmenin ne derece doğru olduğu ciddi biçimde sorgulanmaya ihtiyacı vardır. Kaldı ki; sosyal medyayı üreten ve insanlığın başına bir musibet olarak armağan eden kişilerin, kendi çocuklarından başlayarak, sosyal medyadan korkunç bir canavardan kaçar gibi kaçtıkları da inkâr edilemez bir gerçekken. Evet, yanlış duymadınız, gerçekten de Facebook, Google, Apple gibi firmaların baş mimarları, çocuklarını mümkün olduğunca teknolojik araçlardan, sosyal medyadan uzak tutarak yetiştirmeye büyük bir özen göstermektedir. Neden mi? Gerçek gün gibi ortada; çünkü teknoloji devleri ürettikleri canavarın ne kadar zararlı olabileceğini en iyi şekilde biliyorlar da ondan. Hadi varsayalım sosyal medya, abarttığımız kadar tehlikeli olmasın. Ancak en iyi ihtimalle bu kitle iletişim aracının kapitalist bir kaygıyla, daha doğrusu sadece ekonomik çıkar amacıyla üretildiği de çok açık ve çok nettir. Hem ayrıca bu teknoloji, insanlığa tıpkı şeytanın vadettiği gibi dünya hayatının salt zevklerini vadederken, aynı zamanda bu zevklerden yeterince faydalanmanız için sınırsız bir çağrıda bulunmaktan başka bir yarar da sağlamamaktadır. Bugün sosyal medyanın uçsuz bucaksız içeriklerinde sapıklıktan, azgınlıktan, yanlışa yönlendirmekten başka gerçekte ne var? Size soruyorum. Gün geçtikçe ahlaksızlığın, cehaletin, fuhşun, sapkınlığın, kör cehaletin empoze edildiği sosyal medyanın gerçekte ne gibi bir yararı var? Ailenin hedef tahtasına oturtularak, çocukların, gençlerin, hanımların ve beylerin lüzumsuz, malayani, zihin körelten, oyun, eğlence, ahlaksızlığın uçuruma doğru sürüklenmesinde insanlık için ne gibi bir fayda var? Merak ediyorum doğrusu, tüm bunlar bir tesadüf mü? Yoksa bilinçli olarak yönlendirilen bir teknolojik buluşun sonuçları mı?
Dinimiz, bizlere bilginin en kapsamlı şekilde kullanımı ile ilgili en doğru yöntemi öğretmiştir. Fıkıh usulünde, bir şeyin zararının faydasından çok olması durumunda onun terk edilmesi gerektiği sonucu en doğru yaklaşım olarak çıkarılmıştır. Aslına bakarsanız bugün, İslam âlimleri tarafından sosyal medya kullanımı ile ilgili acilen içtihatlar üretilmesi gerekmektedir. Sosyal medyanın bir fıkhının olması, hangi şartlarda, hangi hallerde, hangi sürelerde kullanılması ile ilgili içtihadi hükümlere mutlak surette ihtiyaç vardır. İşin doğrusu, bir âlim olmadığım için bu konu doğal olarak beni aşar. Ancak benim amacım, sosyal medya gerçeğinin tüm yönleriyle irdelenmesi, tartışılması ve sorgulanması gerektiğidir. Dikkat edecek olursanız; kitle imha silahlarının veya diğer teknolojik buluşların ortaya çıkış amacıyla, günümüzde kullanım amaçlarının gerçek düzlemde aslında hiç örtüşmediklerini, hatta bu buluşların sonradan birer kitle imha silahına, sömürge aracına dönüştüğünü gözlemleyebiliriz. Bana göre tüm bunların ötesinde daha fazla yıkıcı olan şey, bu teknolojiyi kötü emelleri, yanlış arzuları için manipüle eden şer odaklarının da artık kontrolünden çıkan bir canavarla karşı karşıya olmamız. Artık denetim altına alınması, kontrol edilmesi çok ama çok zor olan bir teknolojiden bahsediyoruz. Kapitalist mucitler için her saniye, her dakika daha fazla para kazandıran bu sistem, insanlığın sonunu getirecek, insanlık için korkunç bir felaketle sonuçlanacak bir hale dönüşmüş vaziyettedir. Bu teknolojinin mucitleri için asıl önemli olan daha fazla dolar, daha fazla kazanç elde etmektir…
Tüm bunlardan sonra sosyal medyanın hala masum olduğuna inanıyor musunuz? Bilemem… Ancak ben, Rabbimizin (c.c) Kur’an’da bize bildirdiği: “Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın. (Hucurat/6) Ayet-i Kerimesinden yola çıkarak, gerek bir kâfirin, gerek bir müşriğin, gerek bir münafıkın, gerekse bir fasığın getirdiği haberi, bilgiyi, teknolojiyi iyice sorgulamadan, araştırmadan, sonuçlarını tartışmadan kabullenmemem gerektiğinin en doğru yol olduğuna inanıyorum…
Son olarak bana göre, ne kadar az sosyal medya kullanırsanız o kadar huzurlu, o kadar mutlu olabilirsiniz. Hatta az sosyal medya kullanarak kendinizi yetiştirmeye, ilim öğrenmeye ve hayırlı amellere yetecek kadar zaman kazanacağınıza da gönülden inandığımı, söyleyebilirim. Yüce Rabbimiz, günahlarımızı bağışlasın, bizleri affetsin, âmin. Selam ve dua ile…
Gökhan DURMAZ