“Allahümmebâriklenâ fî Recebe ve Şa’bân ve belliğnâ Ramadân: Allah’ım! Receb ve Şaban aylarını hakkımızda bereketli kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 1/259)
Sahâbeden Muhammed b. Mesleme’nin (r.a.) naklettiği bir hadiste Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz Allah Teâlâ, rahmetini bir rüzgâr gibi estirdiği zamanları vardır. O anlarda rahmet kime denk gelirse, o kimse asla şakî olmaz ve saidlerden olur. Öyleyse bu rahmete ermek için gayretlerinizi arttırın.” (Taberani, Mücemü’l-Vasit, 3/180) Hadiste beyan buyrulan bu büyük müjdenin hangi zamanlara denk gelebileceğini yine biz, Hz. Peygamberin (sav) başka hadislerinden öğrenebiliyoruz. Üç aylar denilen rahmet mevsimi, bu zaman dilimlerinin en önemlilerinden ve en bilinenlerindendir. Çünkü bu ayların değer ve kıymetine dair, Hz. Peygamber (sav) hem sözlü hem ameli olarak çok önemli mesajlar vermiştir.
Hicri takvimin 7. ayı olan Receb-i Şerif geldiğinde, Hz. Peygamber’de (sav) farklı bir ruh hali belirirdi. O güne kadar hayatında var olan nafile ibadetlerin gözle görülür bir şekilde arttığına herkes şahit olurdu. Özellikle bakışların Ramazan üzerinde yoğunlaştığı görülürdü. Çünkü Recep ayı, kıymetini Şaban ayından, Şaban ayı ise kıymetini Ramazan ayından almaktaydı. Ramazan’a varıncaya kadar artarak devam eden heyecan, Ramazan gelince zirvelere varır, o otuz günlük mübarek zaman dilimlerinde ise heyecan hiç azalmadan bayrama ulaşılırdı.
Üç Ayların Kapısı Receb-i Şerif
Üç ayların ilki olan Recep ayı, içerisinde Reğâib ve Miraç geceleri gibi iki özel geceyi saklayan ve Hz. Peygamber’in (sav) beyanı ile duaların kabul edildiği icabet anlarını içinde barındıran bir aydır. Bir hadiste Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Beş gece vardır ki, onlarda yapılan dualar kabul olur. Bunlar; Recep ayının ilk gecesi, Şaban ayının on beşinci gecesi, Cuma ve Bayram geceleridir.” (Suyûtî, el-Fethü’l-Kebîr, 2/92)
Hz. Peygamber (sav), Recep ayına erişince oruçlarını, infaklarını, Kur’an okumalarını, dualarını ve diğer nafile ibadetlerini artırır, hanesine bu güzel atmosferi hâkim kılar, kendisini adım adım izleyen sahâbe efendilerimize de hayır ve nafile adına teşviklerde bulunurdu.
İlahî Müjdelerin İzharı Şaban-ı Muazzama
Zaman Şaban ayına girdimi heyecan biraz daha artardı. Çünkü Şaban ayı, onlarca hadiste beyan buyrulduğu gibi çok önemli müjdelerin verildiği bir aydı. Hz. Peygamber (sav), bir hadisinde: “Allah Teâlâ, Şaban ayının on beşinci gecesinde (Berat Gecesi) rahmetiyle dünya semasına iner, orada tecelli eder ve Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısından daha çok günahkârı affeder.” (İbn Mace, İkâme, 191; Tirmizî, Savm, 39) buyurmuştur.
Hz. Peygamber (sav), bir başka hadisinde ise daha farklı bir tablo bizlere anlatır: “Şaban’ın ortasındaki geceyi ibadetle ihya ediniz, gündüzünde de oruç tutunuz. Allah Teâlâ, o akşam güneşin batmasıyla dünya semasında tecelli eder ve fecir doğana kadar, ‘Yok mu benden af isteyen, onu affedeyim. Yok mu benden rızık isteyen, ona rızkını vereyim. Yok mu bir musibete uğrayan, ona afiyet vereyim. Yok mu şöyle, yok mu böyle!’ der.” (İbn Mace, İkâme, 191)
Şaban ayının on beşinci gecesinden sonra ise artık nazarlar hep Ramazan ayının üzerinde yoğunlaşır. Selman-ı Farisî’nin (ra) bize naklettiği şu hutbe, zaten her şeyi ortaya koymaktadır. Efendimiz (sav) buyurmuşlardır ki: “Ey insanlar, büyük ve mübarek bir ay yaklaştı, gölgesi başımıza düştü. Bu öyle bir aydır ki, içinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi vardır. Allah, o mübarek ayın gündüzlerinde orucu farz, gecelerinde nafile namazları meşru kıldı. Bu ayda küçük büyük bir hayır yapan insan başka aylarda bir farz eda etmiş gibi sevap alır. Bu ayda bir farzı yapmak, başka aylarda yetmiş farz yerine geçer. Bu ay, Allah için açlık ve susuzluğun, taat ve ibadetin meşakkatlerine sabır ve tahammül ayıdır.
Sabrın karşılığı da cennettir. Bu ay, yardımlaşma ayıdır; bu ay, mü’minlerin rızkını arttıracak aydır. Bu ayda her kim oruçlu bir mü’mine iftar edecek bir şey verirse, yaptığı bu iş günahlarının bağışlanmasına ve cehennemden azat olmasına sebep olur. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmeden onun kadar sevaba kavuşur.”
Ashab-ı kiramdan bazıları, “Ya Resûlallah, hepimiz oruçluya iftar edecek bir şey bulup verecek durumda değiliz” dediler. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Efendimiz (sav): “Allah bu sevabı bir tek hurma ile, bir içim su ile, bir yudum süt ile oruçlu mü’mine iftar ettirene de verir” buyurdular ve hutbelerine şöyle devam ettiler: “Bu ayın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden kurtuluştur. Bu ayda her kim kölesinin (işçi ve hizmetçisinin) işini hafifletirse Allah onu affeder ve cehennemden uzak tutar. Bunun için bu ayda şu söyleyeceğim dört hasletten ikisi ile Rabbinizi razı kılarsınız, diğer ikisinden ise hiçbir vakitte ayrı kalamazsınız. Rabbinizin rızasına sebep olan hasletlerin birisi, Kelime-i Şehadet’e devam etmeniz, diğeri de Allah’tan mağfiret dilemenizdir. Vazgeçemeyeceğiniz iki hasletin biri, Allah’tan cenneti istemek; diğeri, cehennemden Allah’a sığınmaktır. Her kim oruçluya bir yudum su verirse, Allah da ona benim mahşerdeki havuzumdan öyle bir su içirecektir ki cennete girinceye kadar bir daha susuzluk çekmeyecektir.” (et-Tergib ve’t-Terhib, 2, 94-95)
Helal, Allah’ın haram kıldığı şeyler dışında kalanlardır. Bu daire geniştir, keyfe de kâfidir. Helal ile yetin ve hep onun arkasında ol ki, bereketi elde edebilesin ve her daim huzur içinde kalasın.
Ahlâk Bilinci
Ahlâk, Müslüman’ın kuşanacağı en güzel elbisedir. Hayatın her alanında ortaya koyacağın tavır, Mümin ahlakına uygun olmalıdır. Ahlakın Kur’an ve Sünnet ile şekillensin ki, imanını temsil edesin ve sana yakışan hali âleme yansıtasın.
Namaz Bilinci
Namaz, dinin direği, cennetin anahtarı, müminin miracı, hesabın ilk sorgusu, gözlerin aydınlığı, imanın ikiz kardeşidir. Namazlarını hakkı ile ikame et ki, onunla doğrulasın, dik durasın, Allah ile irtibatını canlı tutasın ve her türlü çirkinlikten uzak kalasın.
Kur’an Bilinci
Kur’an, bir ucu kendi otoritesinde, bir ucu yere sarkıtılmış, tutacak eller bekleyen Hablullah/Allah’ın ipidir. O ipe sımsıkı sarıl, ahkâmı ile amel et, ahlakı ile ahlaklan ki, adam olasın, adam kalasın, adamlar yetiştiresin.
Sünnet Bilinci
Sünnet, Müslümanca düşünme ve Müslümanca yaşamadır. Hayatın her alanında ve her anında rehberin kesinlikle Hz. Peygamber (sav) olmalıdır. O’nun adımlarını izleyen bir takipçi ol ki yanlış yapmayasın, eksik bırakmayasın ve batıl yollara sapmayasın.
Ümmet Bilinci
Ümmet; ırkın, dilin, toprağın bir araya getirdiği insanlar değil, imanın bir potada topladığı inanç mensuplarıdır. Onlar, bir vücudun azaları gibidir. Ağrıyan ve ağlayan coğrafyalarının sesini derinden duy ki imanının sorumluluğunu yerine getiresin.
Yaşadığımız bu çağ, bilgi çağı; buna, hiç kimsenin bir itirazı yok. Bilgiye erişim oldukça fazla ancak bu çağda eksik olan en temel mesele, bilinçtir. Biz Müslümanlar olarak Mevla’nın bize ikramiyesi olan bu üç ayları bir fırsata döndürmeli, bilgi çağını bilinç çağına dönüştürmeliyiz. Her haftasında bir bilinci kuşanma gayreti içerisinde olmalıyız. Öncelikle işe niyetlerimizle başlamalıyız. Arkasından bir Kur`an bilinci, arkasında bir sünnet bilinci, arkasında bir ümmet bilinci, arkasında bir zaman bilinci, arkasında bir infak bilinci ve arkasında bir hayır hasenat, emri-bil maruf ve nehi anil münker bilinci kuşanmamız gerekiyor. Böylelikle Ramazan’ın sonuna kadar her hafta bilinci kuşanma ve bir bilinci hayatımıza taşıma anlamında şeklinde bir imkâna dönüştürmeliyiz. Eğer biz bu bilgiyi bilince dönüştüremezsek o bilgi sadece sırtımızda yük olacak. Bunu, bir bilince dönüştürür ve bu manada amele taşırsak –inşallah- bu konuda gerekli oranda kulluk kalitemizi arttırmak için bir imkân olacak.
Allah (cc) hepimize bu bilinçleri kazandırtsın ve bu bereketli günleri hakkımızda hayırlara vesile kılsın. (Allahûmme Âmin).
Hacer GÖRGÜN
Kaynak:
- Siyer Yayınları
- Doğru Haber
- İlim İhsan Dergisi