KUDÜS’E AKSA’YA İHTİYACIMIZ VAR*
Hayriye BİCAN
Yeryüzünde seyahat, bir şehrin kalbine yolculuk etmek, suyuna toprağına dokunmak, havasını solumak insanı adım attığı mekânın ruhunu yakalamak için yorulur. Bir yere gidildiğinde sadece taşa toprağa, yapıya kapıya bakarak o yeri tanıyamaz, anlayamaz insan. Anlamak için insanla karşılaşmak gerekli. İnsana bakmak, insan yüzlerinde soluklanmak, insan gönüllerinde gezinmek gerekir.
Kitaplarda okunanlar, anlatılanlar veya dinlenilenler, şahid olununca önceki bilgilerin eksik kaldığı/eksik anlaşıldığı önceden beri düşüne geldiğim bir husustur. Bunu Kudüs’te ayrı bir hissiyatla yaşadık. Mescidi Aksa’yı kimimiz altın kubbeli yer (Kubbetus-Sahre), kimimiz kahverengi/siyah kubbeli kıble mescidi olarak biliriz genelde. Mescidi Aksa muhafızlarının mescid tarifi ise, her iki mescidi ve diğer birçok irili ufaklı yapıları çevreleyen yüksek duvarlı altı minareli kale kapılı etrafı mübarek kılınan kadim bir belde alanıdır, Mescidi Aksa.
Değişik zamanlarda çokça düşündüğümüz ancak bir türlü planlayamadığımız ve de çok geç kaldığımızı anladığımız bir ziyaret oldu bizim için Kudüs. Değişik kıtalarda birkaç şehir görmek nasib oldu bizlere, fakat Kudüs bunların hepsini bir yana attı adeta. Her manada çok dolu bir şehir, insanlık tarihi boyunca medeniyetlerin uğratıldığı, nefes aldığı, Peygamberlerin, Rasullerin, Nebilerin buluşturulduğu mübarek belde, insanoğlunun sicilinin bulunduğu yer.
“Bir gece kulunu Mescidi Haram’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa’ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir. O gerçekten işitendir, görendir.” (İsra 1)
Gördüklerimiz ve şahid olduklarımız; Kudüs’ün Mescidi Aksa’nın içi ve dışı, üstü ve altı, mescide giden yollar, yolları çevreleyen kadim yapılar, yapıların kapılarında bekleşen gelip geçenlere sevinç ve endişenin birbirine girdiği bakışlarla temeşa edip sonrada kaçışan çocuklar, mescidin büyük giriş kapılarında bekleyen iki kademeli dürzi ve İsrail (lacivert ve haki renk üniformalı) askerlerinin yol kesici/mescidi sahiplenici tavırları, görünen yüzü ve ruhu, insanı bütününe tesir eden tarifi zor hale sokuyor. Mescide büyük kapılardan girdiğimiz ilk anlarda kuşatılmışlığı sinelerimizin derinliklerinde sarsıcı bir şekilde hissediyoruz ve âcizane dualarımız…
Görsel ve yazılı basınla elde ettiğimiz haberlerin hiçte gördüğümüz veya okuduğunuz gibi olmadığını, anlayamadığımızı iliklerimize kadar hissediyoruz, görünenin sarsıcı acısını yaşıyoruz.
Siyonistlerin düzenli olarak mescide her sabah ve öğle namazdan sonra girişleri ve mescidte ibadet etmeye kalkışmaları sanıyorum dışarıdan bakıldığında pek bilinen veya anlaşılan bir durum değil. Kontrolü ve anahtarları siyonistlerde olan mescidin tek kapısı Mağrib kapısından her girişlerinde, ilk önce Aksa’nın yiğit murabıtlarının ısrarlı Tekbir sesleri karşılıyor onları, bu siyonistler için onları frenleyen bir duvar oluyor adeta. Ve Allah’ın yardımı, onların yüzündeki şaşkınlık ve korkaklık Allah’ın bu yiğit murakabelere yaptığı yardım. Cereyan eden bu ve benzeri olaylar, bizim için başları öne eğercesine, vicdanlarımızdaki gelgitleri, durduğumuz yeri sorgularcasına… ve daha bir çok sarsıcı sorular.
İnsanlığın atası Hz. Âdem’den beri Mescidi Aksa’ya gelindi. Tüm peygamberler burada ibadet etmiştir. Allah bazı insanları, bazı zamanları ve bazı mekânları seçer. Mübarek yerleri seçer. Kâbe’yi, Aksa’yı, Mescidi Nebeviyi seçti. Allah’ın Âdem’e(a.s) ilk inşa emri Kabe-i Muazzama içindir. İkinci emir Mescid-i Aksa’nın temellerini atmak içindir. Hz. Âdem’e önce Mekke-i Mükerreme’ye ikinci olarak da Beyt-i Makdis’e yürümesi emredilmiştir.
Mescid-i Aksa’nın arzında her bir toprak zerresine kadem-i enbiya izi vardır. Mescid-i Aksa’nın her santimetre karesinde bir peygamberin secde izi vardır. Mirac topraklarında bir parmaklık yer yoktur ki, melekler orada divana durmuş olmasın. Bu durum dünyanın hiç bir yerinde olmamıştır. Namaz emri göklerde, Mescid-i Aksa’nın semasından çıkılarak alınmıştır. Müminlerin ilk kıblesi Mescid-i Aksa’dır. Sanki Rabbimiz El-Aksa’yı sevmeyenin namazını kabul etmem diyor bize. Sema kapıları Kudüs’tedir. Mescid-i Aksa semaya en yakın noktadadır.
Mescid-i Aksa’nın her santimetresinde sahabe-i kiramın gözyaşı ve şehitlerin şanlı kanı var. Hz.Ömer, Nureddin Zengi, Selahaddin Eyyubi, Hasan el Benna, Ahmed Yasin, El Halil şehitleri, Mavi Marmara şehitleri, Rabia Meydanı şehitleri…
Selahaddin Eyyubi Mescid-i Aksa’yı haçlı işgalinden kurtardığında, bu mübarek mekânda hiç bir düzenleme yapmadı. Onun bir ölçüsü vardı. Onun ölçüsü sabah namazıydı. Mescid-i Aksa’da sabah namazında cemaate katılan kaç kişi var, diye sordu. Tatmin edici bir cevap alamayınca, başta âlimler olmak üzere herkesi göreve çağırdı. Âlimler halkı irşat edip, onların dinlerine bihakkın dönerek hakka sarılmalarını teşvik etmek için tam sekiz sene çalıştılar. Selahaddin Eyyübi sabah namazında cemaatin mescidin dışına taştığını öğrendiğinde, işte o zaman cihat ve çalışmalara başladı. Kıble Mescidi temizlendi ve imar edildi.
Aksa yalnız ve garib, Aksa boş ve hazin…
Mescidi Aksa’nın durumu ve bizim durduğumuz yer, var mıyız, Mescidi Aksa’da itikâfa, Aksa’ya ihtiyacımız var.