İlahi Yoksunluk ve Yozlaşma
“Cümleye ma’lûm olduğu üzere devlet-i aliyyemizin bidâyet-i zuhûrundan beri ahkâm-ı celîle-i Kur’âniyye ve kavânîn-i şer’iyyeye kemâliyle riâyet olunduğundan saltanat-ı seniyyemizin kuvvet ve miknet
“Cümleye ma’lûm olduğu üzere devlet-i aliyyemizin bidâyet-i zuhûrundan beri ahkâm-ı celîle-i Kur’âniyye ve kavânîn-i şer’iyyeye kemâliyle riâyet olunduğundan saltanat-ı seniyyemizin kuvvet ve miknet
Toptan ve sımsıkı sarılabilseydik şayet Allah’ın ipine, hiçbir baltaya sap olamayan bir kuşak yetiştirmezdik elbette. Nasıl bir birey olduğumuzun, hayata nasıl baktığımızın, nasıl
Kendini çağdaş ya da modern gibi kavramlarla takdim ederek geçmişin parlak veya tozlu raflarında yaşamış pek çok toplumundan daha akıllı olduğunu iddia eden
İnsanın, kendine karşı inanılmaz bir sevdası vardır. Herkesten ve her şeyden daha bilgili, daha donanımlıdır kendince. Hele bir de gücü eline geçirmiş ve
Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik… Zaman bendedir ve mekân bana emanettir şuurunda bir genclik. Karanlıkta ak sütün içindeki ak kılı fark edecek
Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur. Görülmeyen, uğranılmayan, iki kelam edilmeyen kimse özlenmez olur bir zaman sonra, hayatlarımızda tuttukları yerler boşalır, artık
Kulluk; bilinçtir, farkındalıktır, hayatı tanımaktır ya da tam tersi: bilinci öldürmek, iradeyi yok etmek, kısacası teslim olmaktır, köle olmaktır. Arada çok bariz farklar
Toplumlar, kendilerine özgü dinamikleri bulunan ve coğrafyaya, milliyete, inanca göre farklılaşabilen canlı olgulardır. Canlı bir yapıya sahiptir zira olduğu gibi kalmaz. Sürekli bir
Hızla akıp geçen, geçerken de beraberinde pek çok şeyi alıp götüren, amansız bir mefhumla, zaman ile kuşatılmış olmak aslında insanların acziyetinin en büyük