Medeniyet Vakfı Tarafından Ankara’da “Aile Sempozyumu” Gerçekleştirildi
Genel Gündem Son Sayımız

Medeniyet Vakfı Tarafından Ankara’da “Aile Sempozyumu” Gerçekleştirildi

Genc_Birikim_Haziran_2014_Sayi_181_Buyuk

Medeniyet Vakfı, konusunda uzman akademisyen, araştırmacı ve yazarların katılımıyla Ankara Kocatepe Kültür Merkezi Konferans Salonunda 17-18 Mayıs 2014 tarihlerinde Ankara’da “Aile Sempozyumu”gerçekleştirdi. İki gün süren Sempozyuma katılım yoğundu.

 

Kuran Tilaveti, hoş geldin konuşması ve selamlama konuşmaları ile başlayan sempozyumunsunuş bildirisini Medeniyet Vakfı Konya Şubesinden İsa Arı gerçekleştirdi. Sunuş bildirisinde ailenin önemi ve gerekliliğinin tüm dünyada inkar edilemez bir gerçek olduğunu vurgulayan Arı, Bu sempozyumu Medeniyet Vakfı olarak, ailedeki kötüye giden değişimin nedenlerini ve bunun sonuçlarının tespiti ile bunlarla ilgili doğru teşhislerde bulunabilmek ve çözüm önerileri sunabilmek amacıyla düzenlediklerini belirtti.

 

İsa Sarı’nın sunuş bildirisinin ardından sempozyumda “Aile ve Din”konulu ilk oturuma geçildi.

 

Oturum başkanlığını Prof. Dr. Mustafa Ağırman’ın yaptığı oturumdaAğırman, Aile konusunun çok gerekli ve önemli bir konu olduğunu bu nedenle bu önemli meseleyi gündem yapan Sempozyum düzenleyicilerine teşekkürlerini ileterek ilk tebliğciye söz verdi.

 

Sempozyumun ilk tebliğinisunacak olan Prof. Dr. Ömer Faruk Harman’ın yurtdışında olması hasebiyle “Semavi Dinlerde Aile” konulu tebliği Medeniyet Vakfından Ekrem Afşar sundu. Tebliğde genel olarak Semavi Dinlerin tanımı, Aile Kavramı, Yahudilikte Aile ve Hristiyanlıkta Aile gibi konuların üzerinde duruldu.

 

“Kur’an’da Aileyi Oluşturan Arka Plan” konulu ikinci tebliği Konya Necmettin Erbakan Üniversitesinden Prof. Dr. Ahmet TAŞĞIN sundu.

Prof. Dr. Taşğın tebliğinde, Yeni dünyanın aile kavramını yok ettiğini ve vahyin de her zaman böyle kriz zamanlarında imdada yetiştiğini söyleyerek, tüm dönemlerde firavunun, benzerlerinin ve onların bürokratlarının bize dayattıklarından ancak kuranı çokça zikrederek ve onun emirlerini uygulayarak aşabileceğimizi belirtti.

Kuran’da ailenin anlatıldığı konuların sürekli yaratılışla beraber anlatılan konular olduğunu kaydeden Taşğın, Aile konusu insanın yaratılışı çamurdan oluşu, kendisine üflenen ruhun ve yaşayışıyla birlikte bir bütün olduğunu söyledi.

Medeniyet Başkanı Beşir Eryarsoy’un sunduğu oturumun üçüncü tebliğisi “Ailenin Korunmasında Dini Değerlerin Etkisi” ‘nde, Eryarsoy “Semâvî dinlerin gerçekleştirmeyi ittifakla hedef aldıkları maksatlarından birisi de bilindiği üzere “neslin korunması”dır. Bu maksadın gerçekleştirilebilmesi için “aile kurumu”na ihtiyaç vardır. Çünkü neslin sağlıklı bir şekilde devamı ancak sağlam ve gerekli koruma tedbirleriyle himaye altına alınmış “aile kurumu”nun varlığı ile mümkün olabilir.” dedi.Kuranı Kerim’de ailenin korunması için biri müminin doğrudan Allah ile ilişkisinden kaynaklanan, diğeri toplumu ile ya da beşeriyet ile ilişkilerinin vakıasından kaynaklanan iki temel değerinin olduğunu ortaya koyduğunu belirten Eryarsoy, bu ilişkilerin vakıasının temelinin ise, ilâhî hükümlere en üstün ve güzel derece riayet etmenin göstergesi olan Allah’tan korkmak/takvâ esası olduğunu söyledi.

 

İlk oturumun son konuşmacısı Prof. Dr. Faruk BEŞER “İslam Ailesinin Belirleyici Özellikleri” konulu tebliğinde ailenin bir eksikliğin ifadesi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Beşer“Ailenin oluşması bir ihtiyacı ifade eder çünkü erkek de, kadında eksiktir ve bir eş diğerine muhtaçtır.” dedi.

“Bu yüzden bireyselliğe götüren “izm”ler insanın fıtratına uygun düşünceler ve düzenler değildir.” diyen Prof. Dr. Faruk Beşer İslam ailesinin Allah adına kurulmuş bir müessese olduğunu ve bir erkek bir kadına ancak nikâhla helal olabildiğini ve nikâhın Allah’ın egemenliğinin bir ispatı olduğunu kaydetti.

İslam toplumunun ve İslam ailesinin oluşmasında erken evliliğin çok önemli bir faktör olduğunu söyleyen Beşer, bu nedenle geç evliliklerin toplum için bir musibeti doğurabileceğini belirtti.

Tebliğinde “Ailenin en önemli özelliklerinden birinin de sükûn ve huzur üretmesidir.” diyen Faruk Beşer bunların oluşması için de ana kaynağın sevgi olduğunu ve karşılıklı sevgiye giden yolunda imanda olduğunu dile getirdi.

Oturum başkanlığını Prof. Dr. Hamdi Döndüren’in yaptığıikinci oturumun ilk tebliği olan “İslam Hukukunda Kadın Hakları”konulu tebliği Prof. Dr. Orhan ÇEKER gerçekleştirdi.

Konuşmasında, “İnsan hakları, kadın hakları ve hayvan hakları terimleri bize batıdan gelmiştir, Çünkü bu konularda İslam’da bir problem mevcut değildir.”diye başlayan Prof. Dr. Çeker Batıda bu haklar konusunda çıkan büyük problemler orada bu terimlerin çıkmasına sebep olduğunu kaydederek, “İslam’da eşin diğerinin yarısı olarak görülmüş olmasının ve eşlere haklar konusunda sorumluluklarına göre haklar ve yükümlülükler vermiştir.” dedi

Prof. Dr. Orhan Çeker’in ardından söz alan Doç. Dr. Mustafa TEKİN“İslam’da ve Günümüzde Kadın” konulu tebliğisindeKadının, Post/Modern zamanların başat tartışma konularından birisi haline geldiğinden bahseden Doç. Dr. Tekin,“Her şeyden önce şunu belirtmeliyiz ki, tüm bu sosyolojik, kültürel gelimeler çerçevesinde “kadın” sorununun İslam ve Post/Modern hayat arasındaki ilişki ve gerilimde ele alınması bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Zira bir boyutuyla kadının bugünkü konumunun ve ona dair özgürleştirici söylemlerin temel sorunsalı İslam gibi görünmektedir.” dedi.

 

Tekin, Müslüman dünyanın, günümüzde kadın deneyimlerinin seküler ve feminist bakış açısından ziyadece etkilenmiş olduğunu belirterek, İslam’ın insan ve kadın anlayışının hem içinde bulunduğumuz krizden kurtulmak, hem de daha sağlıklı bir gündelik hayatın inşası bağlamında insan yüzlü bir dünyanın oluşumuna katkı sağlayacağın dile getirdi.

Sonraki tebliği olan “Asr-ı Saadetten Günümüze Aile”konulu sunumu gerçekleştiren Prof. Dr. Mehmet Mahfuz SÖYLEMEZ Asrı saadet öncesi Arap toplumunu ve aile yapısını kısaca anlatarak o dönemlerde erkeğin üstün bir varlık olarak kabuledildiğini ve ataların sünnetlerinin ve geleneklerinin kanun niteliğinde son derece önemli bir konuma sahip olduğunu bildirdi. Söylemez“Asrı Saadet öncesi aile güven merkezli inşaa edilmiş olduğu için erkekler; kızları ve kadınları ayak bağı olarak görür ve de eşler, çocuklar, mal vetüm mülk erkeğin malıydı.” dedi.

Mahmut Söylemez, Asrı Saadette ise toplumun merkezinde yine Aile vardır fakat Aileyi rapt eden bağ erkek değil Allah’ın dinidir diyerek “İslam’da ailedeher bireyin hakları ve sorumlulukları vardır” dedi.

Ailede eğitimin anneye ait olduğunu söyleyen Mahmut Söylemez bu nedenleevladıntam anlamıyla annenin ürünü olduğunu belirterek“İslam’ın  anneye bukadar değer verilmesinin sebebi de budur.” dedi.

“Ailenin merkezi bugün güçtür.”diyen Söylemez sözlerine şöyle devam etti: “Bu nedenle bugün güç mücadelesi yüzünden aile içi şiddet had safhadadır. Asrı saadet aileye fedakarlık merkezli baktığı için o dönemde aile içi şiddet sıfırdır.Özet olarak İslam’da ve İslam’ın ortaya çıktığı Asrı Saadet’te Aileideal, iman, inanç ve fedakarlık merkezlidir. Günümüzde de ailelerin reçetesi bu merkeze yönelmesinde yatmaktadır.” dedi.

Öğlenden önceki son oturum olan ikinci oturumun son konuşmacısı Bekir Sağlam“Ailede Huzurun Sebepleri” adlı tebliğinin başında genel manada batının egemen olduğu bir zaman diliminde olduğumuzu belirten Sağlam Merhum Aliya İzzetbegoviç’in “Batı, hayatımızın bütün karelerine egemen oldu. Henüz yeterince nüfuz edemediği bir aile yapımız kaldı.” sözünü hatırlatarak,ancak aile yapımızın da tam bir kuşatma altında olduğunun altını çizdi.

“Uzunca bir zamandır geniş aile yapısı içinde bir toplumsal yapımız vardı.” diyen Sağlam, bu yapıda dede, nine, anne, hala ve evlatlar vardı. Batılılaşmaya paralel olarak bu yapı yavaş yavaş bir dönüşüm geçirdi, dedi.

İletişim araçlarının tsunami boyutlarında kirlilik akıttığını söyleyen Sağlam, “Hepimiz derinden derine ailenin de bu kirli akışa kurban gitmekte olduğunu görüyoruz ve ne yazık ki sadece seyrediyor gibiyiz.” dedi.

Bekir Sağlam, Ailede huzuru gerçekleştirmenin temel esaslarının birbiriyle konuşan, birbirlerini anlayan, birbirlerine saygı, sevgi ve değer yüklü kelimeler kurmakta olduğunu belirterek sunumunu bitirdi.

Oturum başkanlığını Prof. Dr. Hacı DURAN’ın yaptığı “Günümüzde Aile” konulu üçüncü oturumun ilk konuşmasını Prof. Dr. Abdullah ÖZBEK yaptı.

“Çalışan Kadın ve Aile“ başlıklı tebliğinde Prof. Dr. Özbek günümüzde kadının çalışmasının çok tartışılan bir mesele olduğunu ve bunun da ortada büyük bir problem oluşturduğunu belirtti.

 

İnsanın, fıtratı itibariyle çalışan ve üreten bir varlık olduğunu söyleyen Özbek, bu sebeple Kur’an ve Sünnet insanı çalışmaya, hem de çok çalışmaya teşvik ettiğini söyledi.

 

İslâm’da kadın nerdeyse hayatın bütün alanlarında hizmet gördüğünü iddia eden Prof. Dr. Özbek, “Kadının mescitte, hasta tedavisinde, pazar kontrolünde, spor yarışında, hac ve umrede, ilim öğrenme ve öğretmede, savaşta, ticarette, siyâsette, meşru eğlencede, erkeklerle tartışmaya girmede, emr-i bil ma’ruf ve nehy-i ani’l-münker işlerinde bulunduğunu söyledi.

 

“Kentleşmenin Aile Üzerindeki Etkileri” konulu oturumun ikinci tebliğini Prof. Dr. Celaleddin VATANDAŞ sundu.

Modern kültürün toplumun temeli olarak bireyi aldığını ileten Prof. Dr. Vatandaş, “Buna karşın İslam’ıntoplumun temeli aileyi alır, çünkü bireyin toplumutek başına geliştirebilecek gücü ve yeteneği yoktur.” dedi.

Kentleşme süreciyle birlikte geleneksel roller, değerler, tutum ve davranışların önemli bir değişime uğradığına değinen Prof. Dr. Vatandaş, “Maalesef bu değişim, geleneksel değerlerin çözülüp, kente özgü modern rollerin, değerlerin, tutum ve davranışların kazanılması gibi bir değişim tarzında gerçekleşemediğini söyledi.

 

Din olmadan ailenin de olamayacağını belirten Vatandaş, “Dinsiz bir aile temelleri olmayan bir yapıdır.” dedi

Oturumun son tebliği olan “ailenin dönüşümü ve yeni bağlar”adlı tebliğinde Dr. Necdet SUBAŞI günümüz dünyasında ailenin konumunun hızla değişmekte olduğunu vurgulayarak rollerin, fonksiyonların ve yapısal faktörlerin yeniden inşa edilmekte olduğunun altını çizdi.

“Kurumsal olarak ailenin çöküşünün dillendirildiği bir ortamda, yıkımdan çok bir dönüşümün söz konusu olduğu daha doğrudur.” diyen Subaşı, çeşitlilik arz eden modelleriyle günümüzün yeni aile yapılarının türlü koşulların etkisiyle hızla dönüşmekte olduğunu ve bu bağlamda küçük aile yapılarının ortaya çıktığını söyledi..

Oturum başkanlığını araştırmacı-yazar Ali Kaçar’ın yaptığı Aile Sempozyumu’nun “Küreselleşme ve Aile” konulu 4.Oturumda Ömer Küçükağa “Küreselleşen Dünya’da Aile”, Prof. Dr. Yasin Aktay “Modernleşme ve Ailenin Dönüşümü”, Prof. Dr. Hacı Duran ise “Sosyal Medya ve Aile” konulu tebliğlerini sundu.

Oturumun ilk konuşmacısı olan Ömer Küçükağa sunduğu “Küreselleşen Dünyada Aile” konulu tebliğinde sadece tek başına aileyi kurtaramayacağımızı bunun bir ümmet, bir medeniyet meselesi olduğunu öne çıkararak ümmetin tarihiyle, sanatıyla, sosyolojisiyle, sanatıyla ve siyasetiyle beraber bir yükseliş sağlamak gerektiğini söyledi.

Siyasi bir ümmet davamızın olması gerektiğini söyleyen Küçükağa yoksa küreselleşmeyle içe kapanarak mücadele edemeyeceğimizi ve onu durduramayacağımızı belirtti.

Ömer Küçükağa İman ve Tevhidin tohumunun dünyada ailede ekildiğini belirterek ailenin iyi meyve vermesi için ağaca iyi bakılması gerektiğini ve ekilen imantohumunun yeşermesi için bu ağacın meyvesi olacak olan çocuğun iyi yetiştirilmesi gerektiğini söyledi.

İkinci olarak “Modernleşme ve Ailenin Dönüşümü” konulu tebliğini sunan  Prof. Dr. Yasin Aktay

“Bugünkü aile yapısının yüzyıl önceki veya daha önceki aile yapısından çok farklı olduğunda herkes hemfikirdir. Ailedeki bu değişimin hem nedenlerini hem de sonuçlarını soğukkanlılıkla tespit etmek gerekiyor. “ dedi.

Son olarak “Sosyal Medya ve Aile” konulu tebliğini sunan Prof. Dr. Hacı Duran ise “Aile, insan türünün biyolojik, sosyal ve kültürel olarak inşasını sağlayan en önemli sosyal kurumdur. Aile evrenseldir, süreklidir, kişisel değildir, zorunludur ve Sünnetullah’ın insan yaşamı ve türü için tecelli etmiş olan biçimlerinden birisidir.” dedi.

Duran,Adetullah’a aykırı olarak aile hayatında meydana gelen bozulmaların özellikle son yıllarda aktif olarak kullanılan Sosyal Medya’nın etkisi çok büyük olduğunu belirterek bundan sadece çocuklarımızı değil kendimizi ve tüm aile efradımızı korumak için mutedil olmalıyız, dedi.

Aile Sempozyumu’’nun ikinci gününde üç oturumda on tebliğ gerçekleşti.

Başkanlığını Doç. Dr. Mahmut Hakkı Akın’ın yaptığı ‘‘Aile ve Eğitim’’ başlıklı oturumun ilk tebliğini ‘‘Hz. Peygamberin Evinde Eğitim ve Öğretim’’ başlıklıtebliği ile Prof. Dr. Mustafa Ağırman gerçekleştirdi.

Peygamberlerin öğretmenlik vasfından bahseden Ağırman, Hz. Peygamber (as)’ın yetiştirdiği en önemli neslin sahabe nesli olduğunu ifade etti. İnsan yetiştirmede, çocuk eğitiminde en iyi örneğin Hz. Peygamber(as) olduğunu ifade eden Ağırman, Hz. Peygamber’in evinde yetişen Abdullah bin Zubeyr, Abdullah bin Abbas ve Abdullah bin Ömer (r.anhuma)’in hayatlarından kesitler sunduğu konuşmasında şunlara ifade etti: ‘‘Soma’nın yetimlerinden, Suriye’nin, Afganistan’ın yetimlerinden nice altınlar çıkacağını bilerek el atmak durumundayız. Bunların içerisinde İslam’ın sancağını dalgalandıracak çocuklar vardır. Bunlar bize Hz. Peygamber (as)’ın vasiyetidir’’

İlk Oturumun ikinci tebliğini ‘‘Eğitimde Ailenin Misyonu’’ başlıklı tebliği ile Prof. Dr. Hamdi Döndüren gerçekleştirdi.

Kur’an-ı Kerim’de bütün peygamberlerin aileleri ile birlikte zikredildiğini söyleyen Döndüren, Hz. İbrahim (as)’ın aile hayatından ve Hz. Lokman (as)’ın çocuğuna verdiği öğütler üzerinden tebliğini gerçekleştirdi. Döndüren, kişinin Allah’a şirk koşmamasından sonra yapacağı en önemli şeyin ane ve babasına göstereceği itaat olduğunu ifade etti.

Prof. Dr. Sefa Saygılı, ‘‘Kişilik Gelişiminde Ailenin Rolü’’ başlıklı tebliğinde çocuk gelişiminde aileye alternatif bir müessesenin olmadığını ifade etti. Avrupa’da her üç çiften birinin, ABD’de ise her iki çiften birinin boşandığını söyleyen Saygılı, çocukların sadece annesi ya da babasıyla yetişmesinin çocuğun kişiliğinde derin etkiler bıraktığını dile getirdi.

Babanın çocuk eğitiminde devre dışı kalmasının sağlıklı bireylerin yetişmemesinde önemli bir unsur olduğu tespitinde bulunan Saygılı, sağlıklı anne-baba tutumlarının nasıl olması gerektiğini ifade ederek tebliğine son verdi.

Süleyman Arslantaş’ın başkanlığını yaptığı ‘‘Ailede Çözülme’’ başlıklı oturumun ilk sunumunu ‘‘Aileyi Tehdit Eden Unsurlar ve Önleyici Tedbirler’’ başlıklı tebliği ile sosyolog AbdurrahmanArslan gerçekleştirdi.

Ailede meydana gelen çözülmenin basit bir hadise olmadığını söyleyen Arslan bireyci kültürün gelişmesinin aile hayatında meydana getirdiği sakıncalardan bahsetti. Kadınların ve erkeklerin birbirlerini eşitlik üzerinden tanımlamaya çalıştığını ifade ederek ‘‘Farklılığımızı koruyabilmemiz eşitlikçi yaklaşımlarla mümkün değildir. Biz adalet kriterini ilişkilerimizde esas haline getirmeliyiz’’ dedi. Başörtülü kadınların kamuda çalışıyor olmasının Müslümanlar açısından bir kazanım olmadığını söyleyen Arslan, kapitalimizin çalışma gücüne duyduğu ihtiyaçtan dolayı böyle bir neticeye varıldığını ifade etti.

Abdurrahman Arslan’ın tebliğinin ardından Prof. Dr. Burhaneddin Can ‘‘Boşanmada Artış, Sebep ve Sonuçları’’ başlıklı tebliğini gerçekleştirdi. Evlilik şuuru ve evliliğe hazırlıkta dikkat edilmesi gereken unsurlara değinen Can, boşanma gerekçelerini sinevizyon eşliğinde verdiği istatistiklerle anlattı. Boşanmanın fiili ve hukuki boyutları olduğunu söyleyen Can, boşanmaya götüren nedenleri ortadan kaldırmak ya da en aza indirmek için çalışmaların yapılması gerektiğini ifade etti.

II. Oturumun son tebliğcisi ‘‘Aile İçi İletişim’’ başlıklı tebliği ile Doç. Dr. Mahmut Hakkı Akın’dı. Tebliğine Mehmet Akif’in;

‘‘Biz ki her mevcudu yıktık, gayesiz bir fikr ile ;

Yıkmadık bir şey bırakmadık… Sade bir şey: aile.

Hangi bir bünyanı mahvettik de ishal eyledik?

İşte viran memleket! Her yer delik, her yer deşik!

Bunların ta’miri kaabil… Olsa ciddiyetten, sebat;

Lakin, Allah etmesin, bir düşse şayet, ailat,

En kani kollarla kalkamaz imkanı yok,

Kim ki kalkar der, onun hayvan kadar iz’ani yok!’’

şiiri ile başlayan Akın, köy enstitülerinin yapmış olduğu tahribatlardan bahsetti. Kitle iletişim araçlarının gelişmesine rağmen aile içi iletişim hala önemini koruduğundan bahseden Akın aile içi iletişimin sahip olduğu muhafaza gücünden bahsetti. Akın konuşmasının devamında ‘‘Aile bir kale ise bu kaleyi sahiplenmek, savunmak İslami bir bilinçle mümkündür.’’ dedi.

“Aile Sempozyumu” ikinci ve son gününde öğleden sonra yapılan bayanlar oturumuyla sona erdi.

Sadece bayanlardan oluşan bu oturumdaki ilk konuşmacı Yazar Hayriye Bican’dı. Bican,“İslami Davette Ailenin Rolü”konulu konuşmasına “aileyi, yakın akrabalık ilişkisiyle birbirlerine bağlanan fertlerin bir araya getirdiği topluluktur.” şeklinde tanımlayarak başladı. Tebliğini, İslam, aile ve davet kavramları üzerine bina ettiği konuşmada Bican, öncelikle İslam kavramı üzerinde açıklamalarda bulundu. Daha sonra Aile kavramını açıklayan Bican, “Aileyi teşkil eden fertlerin devirlere, bölgelere, sosyal ve iktisadî yapıya göre değiştiğini, geniş ailenin, bir aile reisinin başkanlığında eş, çocuk, torun, gelin, damat, amca, dayı, hala ve teyzelerden oluştuğunu, ailenin ataerkil veya anaerkil oluşuna göre onu meydana getiren fertlerin de değiştiğini, dar veya çekirdek ailenin ise bir karı koca ile çocuklardan meydana geldiğini,” ifade etti.

Hayriye Bican “İslam, aile kurumuyla cinsiyet kapsamında kadın-erkek kimliklerini korumayı, nesil emniyetini ve neslin devamını sağlamayı amaçlar. Küresel sekülerizm, din ve hayat arasında bir çatışma oluşturarak, insanın dünya ve ahiret arasındaki bilincini parçalar. Müslümanlar bu tuzağa düşmeden, hayatı parçalayıp bölmeden tevhid kavramı kapsamında bir yaşam perspektifi geliştirerek, İslami bir kimlikle çağa şekil verecek aileler kurmalıdır.” sözleriyle tebliğini tamamladı.

Oturumun ikinci konuşmacısı Yazar Demet Tezcan“Toplumun İslamlaşmasında aileni rolü”başlıklı tebliğini sundu. Tezcan konuşmasına “ailenin toplumun en küçük birimini teşkil eden ailenin İslam ümmetini oluşturacak merkez nüve mahiyetinde olduğunu, İslam’ın toplumu inşa etmek istediğini, birey, aile, toplumun her birinin bir zincirin halkasını oluştururken aynı zamanda halka halka ümmeti oluşturmayı hedeflediğini, bu inşa sürecinde ilk tebliğin oluşturulacağı topluluğun aile olduğunu ve bugün tebliğe en fazla muhtaç olanın da aile olduğunu,” ifade ederek başladı.

Toplumun ahlaksızlığa batmasının önündeki en büyük setin aile olduğunu, sadece bireylerin değil tüm toplumun koruyucusu olduğunu, toplumun iyiliğinin ya da kötülüğünün özünü oluşturup, örneklik, kaynaklık arz ettiğine değinen Tezcan “Doğruluğunu, yanlışlığını da bir yana koyarsak steril ortamlar da nesli korumaya yetmiyor. Düzelmesine, İslamlaşmasına bir katkı sağlamadığımız sokaklar-toplum düzgün fertler olsun diye umut beslediğimiz çocuklarımızı da her geçen gün etkisi altına alıp bünyesinde eritiyor. Düzelmesi için gayret sarf etmediğimiz her kötülük bumerang gibi dönüp bizi vuruyor.” dedi.

Bayanlar Oturumunun üçüncü konuşmacısı Yazar Hülya Şekerci’nin tebliğ konusu ise “İslami Mücadelede Kadının Rolü” idi.

Evliliğin, insan hayatının dönüm noktalarından biri olduğunu, uygun bir eşle yapılan evliliğin, hayatı kolaylaştırdığını, zorluklara karşı daha dirençli kıldığını, aksi halde, aile içindeki huzursuzluğun hayatı çekilmez hale getirdiğini ifade eden Şekerci, bu nedenle eş seçiminin öneminin göz ardı edilemeyeceğini, gençlerin önemli bir kısmının evleneceği kişiyi görür görmez özel duygular hissetmeyi beklediğini, evlilik kararı için karşı cinsin fiziksel özelliklerinin ya da oluşturduğu ilk intibaın bir ölçüde etkili olmasının anlaşılır bir durum olduğunu, ne yazık ki yalnızca bu etkiyle evlilik kararı verenlerin önemli bir kısmının, yerini kolayca zıtlaşma ve çatışmaya terk eden bu intibaların acı tecrübesiyle baş etmek zorunda kalındığını söyledi.

Mü’minlerin öncelikle aile kurumunun temelinin iyi atılmasını hedeflemeleri gerektiğinin altını çizen Şekerci, evlerimizin İslami bir sığınak olması için çaba sarf edilmesini, bunun için özellikle eşler arasındaki sevgi ve saygının korunmasına özen gösterilmesi gerektiğini ifade etti.

Oturumun son konuşmacısı Sabiha Ateş Alpat ise “Sekülerizm ve Aile” konusunu anlattı. Ailenin,  -küçük olmasına rağmen- toplumun en önemli mihenk taşı olduğunu, ailenin, toplumların geleceği, ıslahı, huzuru, saadeti üzerinde tartışmasız etkileri olduğunu, ailenin ifsad olmasının toplumların ve hatta devletlerin ifsad olması demek olduğunu, ifade eden Alpat, sekülerizmin yalnızca dünya hayatı ile ilgilenmeye yönelten sosyal bir hareket olduğunu, insanların arzularını gerçekleştirmek adına başlatılan bu hareketin Rönesans döneminde başladı deniliyor olmasına rağmen, bunun İslam’i açıdan doğru olmadığını, biz mü’minlerin sekülerizme karşı 1400 küsür yıl önce vahiyle uyarıldığımızı, söyledi.

M. Beşir Eryarsoy’un başkanlığında yapılan Sempozyum Değerlendirme Oturumunun ardından Sempozyum sona erdi.

 

GRUBA KATIL