Değişmez Tek Gerçek, Ölümdür
Arşiv Genel Yazarlar

Değişmez Tek Gerçek, Ölümdür

Her şey değişir; gece, gündüz, mevsimler, yeryüzü ve insan sürekli bir değişim süreci içerisindedir. Ama ölüm, değişmeyen tek gerçek olarak her an kendini göstermektedir. Ölüm; gence, ihtiyara, kadına ve erkeğe bakmaz, ecel geldi mi onu ne bir saniye öne ne de geriye alma imkânı vardır. Ve bu, değişmez ilahi bir kanundur: Her canlı mutlaka ölecektir. Zaten ölüm de doğmak gibi, yaşamak gibi normal bir olaydır. Ölüm, bir son da değildir; yeni ve sonsuz bir yaşamın başlangıcıdır. Dünya hayatı ise bu sonsuz hayata hazırlanmak amacıyla bir imtihan için yaratılmıştır.

Kısa bir süre önce biri Ankara’da diğeri ise Kayseri’de olmak üzere iki kardeşimiz, ilahi kanuna teslim olmuş ve ebedî istirahatgâhlarına gitmişlerdir. Önce Kayseri’de Mustafa Zeyrek kardeşim, sonra da Ankara’da Seyit Karcı kardeşim vefat etmiştir.

Mustafa Zeyrek ile 1980’li yılların ortalarından beri tanışır ve görüşürdüm. Kayseri’de kitapçılık yaparken tanışmış ve ilişkilerimiz o günden bugün kadar da devam etmiştir. Zaten Kayseri’de, o dönemlerde Mustafa kardeşi tanımayan yoktu. Öyle zannediyorum ki üzerinde emeği olmayan hiçbir Müslüman genç de yoktur. Kayseri dışından gelenlerin de ilk ziyaret ettikleri ve görüştükleri isim yine Mustafa kardeşti. Sahabiye Medresesi içinde yan yana iki kitapçı vardı, bilinen ve tanınan. Biri, Mustafa kardeşin Medrese Kitabevi, diğeri ise Esat Ayata kardeşin Akabe Kitabevi’ydi. Her ikisi de dışarıdan gelen Müslümanların ilk ziyaret ettikleri yerlerdi. İkisi de sadece kitabevlerini değil, yüreklerini de açarlardı ve ikramlarını eksik etmezlerdi.

Mustafa kardeş, daha sonra kitapçılığı bırakıp bazı arkadaşlarla birlikte mobilya sektörüne geçti. Ben, ısrarla kitapçılığı bırakmamasını söyledim ama kendisi öyle uygun görmüştü. Mobilya sektöründe işler iyiye gitmedi ve iflasla karşı karşıya kalmışlardı. Ama giriştikleri mobilya sektörü hem manen hem de madden kendisini çok yormuş ve sıkıntıya girmesine neden olmuştu. Netice itibariyle o da bir imtihandı.

Bir ara insanlardan uzaklaşarak köyüne çekilmişti. O zamanlar da bazen telefonla bazen de yüz yüze Esat kardeşin kitabevinde görüşürdük.

Mart ayında, Kayseri’ye bir vesileyle gittiğimde kalp ameliyatı olduğunu duydum, Kayseri’deki evinde ziyaret ettim, hâl hatır ettik, bazen de geçmişlere daldık. Durumu fena değildi. Bildik Mustafa Zeyrek’ti.

10 Ağustos 2024’te tekrar Kayseri’ye bir vesileyle gittiğimde telefon ettim, köyde olduğunu söyledi ve köye gelmemi istedi. Önce niyetim yoktu. Ama sonra Fatih, Esat, Remzi ve Satılmış’la beraber köye gittik, evinde oturduk, sohbet ettik, gece kalın diye ısrar etti ama kalmadık ve gece yarısına doğru ayrıldık.

Kısa bir süre sonra da Esat kardeş, vefat haberini verdi. Çok üzüldüm, gerçekten candan bir arkadaştı. Cenazesine katılamadım, kısa bir süre sonra da taziyesine gittim.

Rabbim rahmet eylesin, mekânını cennet eylesin, geride kalanlara da hayırlı ömürler ve sabr-ı cemil versin. Âmin!

***

Ankara’da vefat eden rahmetli Seyit Karcı ile de 1970’li yılların ortalarından beri tanışırdık. Bir zamanlar yakın komşu idik. Ailece görüşürdük. Evlerimiz uzaklaşınca görüşmeler aksasa da zaman zaman yine görüşürdük. Kanser hastalığına yakalanmıştı. Zaman zaman telefon ettim, ziyaret amacıyla Satılmış kardeşle birlikte iki defa evine de gittik. Hastalık vücudunu yıpratmış, konuşmakta zorlanıyordu. Oysa Seyit kardeş, konuşkandı. Yardımseverdi, ev arayan, evini taşıyan her arkadaşa yardım ederdi. Güler yüzlü idi. Onun vefatını da bir sabah duyduğumda oğlu Sait’i aradım, cenazeyi Trabzon’a götürdüklerini söyledi. Niye dedim, kendisinin vasiyeti imiş. Demek baba toprağı, memleket hasreti oraya çekmişti.

Rabbim, Seyit kardeşe rahmet etsin, mekânını cennet eylesin, ailesine de hayırlı ömürler versin. Âmin!

Ölüm, değişmez tek gerçektir. Ondan geldik ve yine ona döneceğiz. Rabbim, hesabını kolay verenlerden etsin bizleri. Âmin!

Ali KAÇAR

 

GRUBA KATIL