Kurbiyet ve Teslimiyet Nişanesi: Kurban
Arşiv Genel Yazarlar

Kurbiyet ve Teslimiyet Nişanesi: Kurban

“Ey oğulcuğum, doğrusu ben uykuda iken seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün ne dersin? Ey babacığım, ne ile emrolunduysan yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın, dedi.” (Saffat 102)
“Böylece ikisi de Allah’a teslimiyet gösterip baba, oğlunu alnı üzerine yatırınca…” (Saffat 103)
Adam, kendi oğlunu tutup alnı üzeri yatırıyor ve hazırlıyor, çocuk ise kendini teslim etmiş, itiraz belirtisi göstermeksizin kımıldamıyor. Artık iş, apaçık vaziyete girmiştir.
Baba, oğul her ikisi tam bir teslimiyet içerisinde, işte budur İslam. İşte İslam’ın gerçek manası, güven, itaat, emniyet, rıza, teslimiyet ve tenfiz.
Bu, bir cesaret meselesi değildir. Kahramanlık, bahadırlık işi de değildir. Bir mücahit meydana atılır, ölür, öldürür. Bir fedai cepheye çıkar. sağ dönmeyeceği ihtimalini bile bile savaşır.
Ortada ne feveran eden kan ne itici bir kahramanlık ne de arkasında zayıf düşüp geri dönme korkusunu gizleyen acele bir taarruz var. Bunların hiçbiri mevcut değil. Ancak akıllı, şuurlu, irade ve maksadı belli, ne yaptığını bilen, işin neticesinden emin bulunan bir teslimiyet vardır. Hayır dahası var: Allah’ın hükmünü hoşnutlukla, huzurla, ona itaatin zevkini duyarak mukabele etmek vardır.(1)
“Doğrusu bu, apaçık ve kati bir imtihandı.” (Saffat 106)
“Ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik.” (Saffat 107)
Kurban, yüce Allah’a teslimiyetin, itaatin, kurbiyetin, sadakatin; insanların birbirine, hayra, iyi ve güzele yakınlaşmasının sembolüdür.
Kurban bayramında kurban kesmek, iman hakikatinin bir abidesi hâlinde yükselen İbrahim’in, İsmail’i rabbi için kurban etme teslimiyetinin anma töreni olarak İslami vecibeler arasına katılmıştır.
Ayrıca itaatin güzelliğini, hakkın emrine teslim olmanın azametini gösteren bu hadiseye dönüp bakan Müslümanlar, milletine uydukları ve akidesine varis oldukları babaları Hz. İbrahim’i daha iyi tanır, kendilerini ayakta tutan iman cevherini daha iyi idrak eder.
İslam ümmeti, şu gerçeği de bilmeli ki Allah, kullarını imtihan etmek ve onları bazı belalara maruz bırakmakla kendilerine azap ve eziyet etmek istemiyor. Kullarından ancak itaat ve emirlerine teslimiyet istiyor. Bu hususta onların sadakati bilindi mi, artık canlarını feda etmekten onları muaf tutar ve bu sadakatlerini vefakârlıkla yapmış sayar.
Ey Müslüman, öyleyse sadakatini ve teslimiyetini ispat etme zamanı gelmedi mi?
Ali Şeriati’nin şu sözleriyle yaklaşalım meseleye: “Kimdir senin İsmail’in? Kendin bileceksin, sevdiklerin olabilir; işin, rütben, mevkin vs. olabilir, eğer Allah’a yakın olmak istiyorsan kendi İsmail’ini bulacaksın, onun yerine kurban keseceksin. Yoksa yalnızca âdet yerini bulsun diye kurban kesmek, kasaplıktır.
Sen de İbrahim gibi, kendi İsmail’ini getirmelisin Mina’ya.
Senin İsmail’in kim? Ancak sen bilebilirsin, başkası değil. Belki eşin, işin, yeteneğin, gücün, cinsiyetin, statün… Ne olduğunu bilmiyorum ama İbrahim’in, İsmail’i sevdiği kadar sevdiği bir şey olmalı, senin özgürlüğünden çalan, görevlerini yerine getirmeni engelleyen, seni eğlendiren, hakikati duymaktan ve bilmekten alıkoyan, sorumluluk kabul etmektense meşrulaştırıcı sebep üreten ve sadece senden gelecek menfaat için seni destekleyen ne varsa işte bunlar, onun işaretlerindendir. Onu arayıp bilmelisin. Eğer Allah’a yaklaşmak istiyorsan İsmail’i Mina’da kurban etmen gerek.
Kurbanın asıl mahiyetini ifade eden Ali Şeriati’nin şu sözleri epey manidardır:
Kurban, insanı hayata bağlayan en değerli şeyden vazgeçerek özgürleşmenin sembolik anlatımıdır.
Kurban, teslimiyettir.
Kurban, adanmışlıktır.
Kurban, en değerli varlığından Allah için vazgeçmektir.
Kurban, samimiyetin zirvesidir.
Kurban, insanı hayata bağlayan en değerli şeyi gözden çıkarmaktır.
Kurban, zincirlerden kurtulmaktır.

Mümine KARAKUŞOĞLU

(1) Fizilal’il-Kuran, Seyyid Kutup, Saffat suresi, s. 333

GRUBA KATIL