Oruç Psikolojisi
Arşiv Genel Yazarlar

Oruç Psikolojisi

Bireysel ve Toplumsal Etkileri
Oruç, yalnızca açlık ve susuzlukla ilgili bir ibadet değil, aynı zamanda bireyin psikolojisi üzerinde derin etkiler bırakan bir süreçtir. Manevi bir ibadet olarak bilinse de psikolojik açıdan orucun birey üzerindeki ruhsal ve bilişsel etkilerini anlamaya gayret edeceğiz. Bu makalede, orucun psikolojik yönlerini; duygu yönetimi, irade kontrolü, ruhsal arınma, sosyal dayanışma, kefaret ve psikolojik dayanıklılık bağlamında ele alacağız.
1. Oruç ve Duygu Yönetimi
Oruç, bireyin açlık, susuzluk ve alışkanlıklarından uzak kalmasını gerektirdiği için, duygu yönetimi açısından önemli bir deneyim sunar. Günlük hayatta insanlar; stres, öfke veya kaygı gibi duygularını genellikle yemek, içmek veya farklı alışkanlıklarla yatıştırmaya çalışırlar. Oruç, bireyin bu dış uyarıcılara başvurmadan kendi iç mekanizmalarıyla duygularını düzenlemesine yardımcı olur.
• Oruç tutan birey, açlık ve susuzluk karşısında sabretmeyi öğrenir. Bu süreç, duygusal regülasyon yeteneğini geliştirerek bireyin stres karşısında daha dirençli olmasına katkıda bulunur.
• Özellikle ramazanda, oruçlu bireylerin öfke ve streslerini daha iyi kontrol ettikleri gözlemlenmiştir. Çünkü oruç, bireyin bilinçli bir şekilde sabır ve tahammül göstermesini teşvik eder.
2. İrade Kontrolü ve Öz Disiplin
Orucun en belirgin psikolojik etkilerinden biri, irade kontrolü üzerinedir. Gün boyunca aç ve susuz kalmak; kişinin, dürtülerine karşı koymasını gerektirir.
• Oruç, dürtü kontrolünü artırarak bireyin uzun vadeli hedeflerine ulaşma konusunda daha disiplinli olmasını sağlar.
• Modern psikolojide “gecikmiş haz ilkesi” olarak bilinen kavram, orucun psikolojik etkisini anlamada önemlidir. Kısa vadeli hazlardan kaçınıp uzun vadeli faydalara odaklanmak, bireyin genel öz disiplinini güçlendirir.
• Oruç, sadece gün içinde irade eğitimine yardımcı olmakla kalmaz, aynı zamanda bireyin, hayatını Allah’ın rızasına göre şekillendirme pratiğini geliştirmesine de katkıda bulunur.
• Bunun en güzel örneklerinden biri, iftar vaktidir. Kişi sofrayı hazırlar, yiyecek ve içeceklere erişim imkânı vardır ancak yemeyeceğini bilir. Neden? Çünkü iradesini Allah’a teslim etmiştir ve onun iznini bekler. İşte bu; insanın, hayatı boyunca gücünün yettiği her şeyi, dilediği gibi yapabilme kapasitesine sahip olmasına rağmen, iradesini Rabbinin rızasına göre yönlendirmesi gerektiğini gösteren güçlü bir davranış modelidir.
3. Kefaret: Oruçla Yeniden İrade Eğitimi
İslam’da oruç, sadece bir ibadet olmanın ötesinde, kişinin işlediği bazı hatalar için kefaret olarak da belirlenmiştir. Yemini bozmanın, bazı yanlış davranışların ya da hataların kefareti olarak oruç tutulması, psikolojik ve manevi bir boyuta sahiptir.
• Allah (azze ve celle), insana işlediği bir hatanın ardından, bir amel ortaya koyarak kendini temizleme ve tövbesini pekiştirme fırsatı sunmuştur.
• Kişi sadece tövbe etmekle kalmaz, aynı zamanda bir eylem gerçekleştirerek hatasının sorumluluğunu hisseder. Bu, psikolojide “davranışsal pekiştirme” olarak bilinir. İnsanlar, fiili olarak ortaya koydukları eylemlerle zihinlerinde yeni bir düzen inşa ederler.
• Oruç, aynı zamanda yeniden irade eğitimini sağlama açısından da güçlüdür. Hata yapmış bir bireyin, tekrar aynı yanlışa düşmemesi için, irade eğitimi alması gerekir. Oruç, bu sürecin bir parçasıdır ve bireyin kendini kontrol yetisini yeniden güçlendirmesine yardımcı olur.
4. Ruhsal Arınma ve Manevi Denge
Oruç, bireyin sadece bedensel değil, ruhsal bir arınma sürecine de girmesine yardımcı olur. Yeme ve içme gibi fiziksel ihtiyaçlardan uzak durulması, bireyin, daha bilinçli hissetmesine yardım eder.
• Oruç sırasında birey, kendini günlük hayatın koşuşturmasından soyutlayarak iç dünyasına yönelme fırsatı bulur. Bu süreç, kendini tanıma ve farkındalık (mindfulness) düzeyinin artmasını sağlar.
• Yapılan bazı çalışmalar, oruç tutan bireylerin manevi doyumlarının arttığını ve bu sürecin depresyon, anksiyete gibi psikolojik rahatsızlıkların belirtilerini hafiflettiğini göstermektedir.
• Oruç, insanın duası ve ruhu için gerekli bir eylemdir. İnsan, duasını bilinçli bir şekilde yapabilmek için huzura ihtiyaç duyar. Oruç, insanın dua etme hâlini daha derinlemesine hissetmesine, Allah ile olan bağını güçlendirmesine vesile olur.
5. Sosyal Dayanışma ve Toplumsal Bağlar
Oruç, bireysel olduğu kadar toplumsal bir deneyimdir. Özellikle ramazanda, oruç tutan bireylerin toplumsal dayanışma duygularının arttığı gözlemlenir.
• Oruç, bireyin açlık ve susuzluk gibi temel ihtiyaçlarını kısıtlayarak yoksulluk içinde yaşayan insanların durumunu daha iyi anlamasını sağlar. Bu farkındalık, empati düzeyini artırır ve toplumsal dayanışmayı güçlendirir.
• Aile ve toplum içinde ortak iftar sofraları, bireylerin aidiyet duygusunu güçlendirir ve yalnızlık hissini azaltır.
6. Oruç ve Psikolojik Dayanıklılık
Oruç, bireyin psikolojik dayanıklılığını artıran bir süreçtir. Zorluklara karşı sabretmeyi öğretir ve stresle başa çıkma becerilerini güçlendirir.
• Oruç sürecinde beyin, beyin kaynaklı nörotrofik faktör (BDNF) salgılar. Bu protein, zihinsel dayanıklılığı artırır ve bireyin stresle daha iyi başa çıkmasına yardımcı olur.
• Oruç sırasında kortizol seviyelerinin düştüğü, bu nedenle stresin azaldığı gözlemlenmiştir.
• Oruç tutan bireylerin, psikolojik travmalara karşı daha dirençli oldukları ve ruh sağlığının düzeldiği, bilimsel çalışmalarla desteklenmiştir.
7. Oruç: Geçmiş Toplumlar İçin de Bir Eğitim Modeli
Oruç, yalnızca İslam ümmetine değil, geçmiş toplumlara da emredilmiş bir ibadettir. Bu, insanın yaratılışından itibaren var oluşunu anlamlandırmak ve yüksek idealleri gerçekleştirmek için bir eğitime ihtiyaç duyduğunu gösteren, önemli bir gerçektir.
• İnsan, sadece biyolojik bir varlık değildir; aynı zamanda yüksek idealler taşıyan, fedakârlık yapabilen, adalet, merhamet ve cömertlik gibi yüce değerleri geliştirme potansiyeline sahip bir varlıktır. Ancak bu değerler kendiliğinden ortaya çıkmaz, insanın iradesini eğitmesi ve bu değerleri içselleştirmesi gerekir.
• Allah (azze ve celle), insanın bu eğitimi alması için, oruç ibadetini geçmiş toplumlara da emretmiştir. Çünkü yalnızca yemek, içmek ve şehvet gibi biyolojik dürtüleri kontrol etmek yetmez; yardımlaşma, fedakârlık, başkasının iyiliği için kendi menfaatinden vazgeçme, adalet, sabır, merhamet, cömertlik gibi değerlerin gelişebilmesi için de insanın kendini eğitmesi gerekir.
• Oruç; insanın, rabbinin koyduğu sınırları benimsemesini ve bunları içselleştirmesini sağlar. Oruçsuz bir toplumda, bireyler sadece biyolojik varlıklar olarak yaşamaya başlar ancak yüksek idealler geliştirmekte zorlanır.
• Bu yüzden oruç, psikolojik açıdan en güçlü eğitim modellerinden biridir, bu nedenle geçmiş toplumlara da farz kılınmıştır.
Oruç, bireyin hayatını Allah’ın rızasına teslim etme pratiği olarak insan psikolojisi için, derin anlam taşıyan ibadetlerden biridir.
Dr. Hüseyin DURMAZ

GRUBA KATIL