Nehir Gibi Aydın, Gök Gibi Dumanlı Romanlar
Gündem Son Sayımız Yazarlar

Nehir Gibi Aydın, Gök Gibi Dumanlı Romanlar

Romanlarımız… İçlerinde büyük bir ülküyü, bitmeyen koca bir öyküyü barındıran romanlarımız… Hepsinin kalkış noktası aynı, yönleri aynı, önleri aynı… Onurlu, erdemli ve ilkeli yaşamayı bildiren, öğreten ve gösteren yanının ağır basmasıyla öne çıkar bizim romanlarımız.

roman_ozgurluk_atesi_2

 

Romancılarımız… Yazmak için değil de yansıtmak için doğruyu, güzeli, hak ve hakikat olanı yazan romancılarımız… Geçici, boş, anlamsız ve gereksizliklerden uzak; insana yaratılış gayesini hatırlatan, unutturmayan ve aşılayan eserler verir bizim romancılarımız. Sanat, sanat için değil; sanat, hayat içindir algısıyla yüklenirler kalemlerine. Romanlarının her biri, bir hayatı ve anlamı omuzlayarak okuyucuya ulaşır.

Müslüman yazarlar içerisinde, Müslümanca edebiyat alanına romanlarıyla belirgin katkılarda bulunan romancılarımızdan biri de hiç şüphesiz Nehir Aydın Gökduman’dır. Yazın hayatına romanlarla başlayıp belli bir müddet böyle devam ettikten sonra, tercihini biraz öyküye (Öyküye Ağıt, Eylülle Gelen) yönelmekten yana kullanıp en sonunda çocuk masallarına, öykülerine ve hikâyelerine (Dedem Eve Dönüyor, Şimdi Oruç Zamanı, Sevap Yağmuru, Fesleğen Sokağı, Büyüteç Gözlüklü Kız, Çikolatalı Masallar, Peygamberimizin Çocuk Arkadaşları, Peygamberlerimi Seviyorum vd.) doğru rotasını çeviren yazarımızdır kendileri. Yazdığı bütün romanları eksiksizce okuyan bir kardeşi olarak, diğer kitap çalışmalarını da göz ardı etmemekle birlikte, kendilerinin romanlarıyla anılmalarını çok ama çok önemsiyorum. Ve hatta diyorum ki, artık ‘büyük çocuklar’ın dünyasına ne zaman dönecekler? Kerim Kitab’ın ve Şerefli Rasul (sallallahu aleyhi ve sellem)’in hayatının verdiği renklilikle yoğrulan kişiliklerin hâkim olduğu roman çalışmalarıyla büyüklerin açlığını giderme yoluna tekrar dönmelidirler. Tanışıklığımızın romanları kanalıyla başlangıç göstermesi, kendilerini hep romanlarla anmama vesile oluyor Allahualem.

Toplamda yedi (7) adet olan romanları, okuyanlar bilir, hayatın farklı yönlerini, farklı kişiliklerle yansıtmaktadır. Hepsinde Müslüman kimliğin, kişiliğin, Müslümanca bir dünyanın özlenen/olması gereken boyutları işlenmektedir dikkatli bir kalem ve kelam işçiliğiyle.

Şimdi “Dirilmek Vaktidir” kitabında, kâinatın ve tüm insanlığın hayran kaldığı, hayran kalacağı numune teşkil eden dirilişleri okuyoruz. Sahibini cennetli kılacak nefes alış-verişler satırlara işleniyor bu eserde.

Özgürlük Ateşi”nde göz boyayıcı, kandırıkçı, rüzgârın önündeki çer-çöp misali savrulup giden yersiz ve gayesiz özgürlük düşlerinden sıyrılarak, fıtratın ve dolaysıyla Yaratanın öngördüğü gerçek özgürlüğe teslim olmanın nasıllığına şahit oluyoruz. O ateş ki, İbrahim aleyhisselam’a serin ve selametli olduğu türden. O ateş ki, haksızlığı, yalanı, nifakı, isyanı yakar türden. O ateş ki, yaktığında da, serinlettiğinde de hayır getiren türden.

Prangalar Denizi” ve “Düşler Ümitler Yarınlar”, birbirinin devamı olan iki roman çalışmasıdır. Vicdansız ve erdemsiz töre kabullerinin insanları ve hayatları yıprattığı, perişan edip çıkmazların içine soktuğu gariplikler deryasında yüzüyoruz sanki sayfaları çevirdikçe. Özlerindeki temizliği kirletmemiş, doğru olanı terk etmemiş mutahhar insanların, çok zor da olsa azim ve sabırla attıkları hayırlı adımlarla rahmetin gölgesine sığınışlarını ibretle takip ediyoruz bu romanlarda.

Karanlıkta Biri Var” romanı bir zamanlar Akit-Vakit gazetesinde neşredilmişti, çok iyi hatırlıyorum. Oradan günlük olarak okumak bir başka güzel olmuştu. Ama tabi ki kitap haliyle muhatap olmanın lezzeti tartışma götürmez farklılıktadır, kıymettedir. Şimdi yeni baskısı olmadığı için ulaşamıyoruz, buluşamıyoruz, bilişemiyoruz. Yeni baskıdan mahrum olmaklık diğer kitaplar için de geçerli tabi.

Harbiyeli”ye geldiğimizde oturduğumuz yeri sağlamlaştırmamız gerekir sevgili okuyucu; dikkat radarlarımızı alabildiğince açmamız sözkonusu. Zira onda, tarihin üç kaypak ve ahmak kişiliği olan Karun, Hâman ve Bel’am’ın iğrenç türküsünü dinliyoruz. Mal varlığına, iktidarına ve bilgisine tapınanların kulak, zihin ve yürek, hâsılı, ömür törpüleyici türküsü… Ve bu üç çirkefliğe, soysuzluğa karşı direnen fıtrat savaşçılarının yılmayıp yıkılmayışları. Zulmün, fesadın, insanlıktan uzaklaşmanın her tür derecesinin sergilendiği vakitlerde yaşamakla imtihan olunanların kuşandıkları sabır ve azim tabloları, bir bir önümüze çıkıyor Harbiyeli’de.

Altıncı (6.) baskıya erme bahtiyarlığını yaşayan ve belki de Nehir Aydın Gökduman’ın en kıymetli, en unutulmaz, en değerli romanı olarak kabul edeceğimiz “Güller Ağlar Ülkemde”, isminden de kaynaklanan bir çekiciliğe sahip. 90’ların başında dünyanın benzerine pek az rastladığı türden bir kıyamın, bir mücadelenin Cezayir’cesi verilmişti. Kadınıyla-erkeğiyle, genciyle-yaşlısıyla verilen amansız mücahedenin, yolundan dönmek bilmez mücahitliğin öyküsü öğretiliyordu insanlığa. Eşlerinin direnişine her anlamda katkı sağlayan vefakâr ve fedakâr kadınları, anneleri buluyoruz karşımızda Güller Ağlar Ülkemde’nin satır başlarında, satır ortalarında, satır sonlarında; yani bütün satırların kılcal damarlarında. Yaşananların güzel ve değerli bir yazarımız tarafından roman haline getirilmesi, roman sahnesine dökülmesidir okuduklarımız. Sürükleyiciliğini mi söyleyelim, büyük bir davanın savunulması yolunda ortaya konan cengâverliği mi konuşalım; yoksa çıkarılması gereken dersleri, alınması gereken ibretleri mi? Başlı başına vahyi ve vakti kuşanmışlığın izdüşümünü kavrıyoruz bu eserde. Yeryüzünün tedavüldeki her bir şerlilerine, tağutlarına, zalimlerine, firavun ve nemrutlarına karşı kaldırılan devasa bir isyan bayrağıdır okuduklarımız. Kendisine sığınan ve dayanan mütevekkil ve müteyakkız kullarını asla yardımsız bırakmayan yegâne kudret Allah (subhanehu ve teala)’yı dost ve yâr kabul edenlerin destanlarının kalbine dokunuyor romanımız. Okumak, sevdaların en yücesinden usulca içeri sokulmaktır; bunu açıkça hissediyoruz Güller Ağlar Ülkemde’de.

Gündeme aldığımız, hatıra getirmeye çalıştığımız bu romanlar, usta ve kaygılı yazarımız Nehir Aydın Gökduman’ı bize sevdiren, davasını ve sevdasını bildiren eserler olma özelliğine sahipler. Zamanın kalbine unutulmazları miras bırakma becerisindeki ürünler, hep anılmaya, tanınmaya ve tanıtılmaya layıktırlar. Bizdeki tesirleri böyledir bahse konu eserlerin. Sözümüzün başında da mevzu ettiğimiz üzere, yazarımıza ‘büyük çocuklar’ cenahına bir iyilik yapma haklarını, artık kullanmaları için birikmiş ricamızı sunuyoruz. Kendilerinin 7’den 77’ye herkese yönelik eserler verebilecek derinlikte ve serinlikte olduklarını düşünüyoruz.

 

 

GRUBA KATIL