Müslüman Eğitimcinin Ahlakı Ve Şahsiyeti
Gündem Son Sayımız Yazarlar

Müslüman Eğitimcinin Ahlakı Ve Şahsiyeti

Bismillahirrahmanirrahim

Âlemleri yaratıp terbiye eden,insana bilmediğini bildiren,kalemle yazmayı öğreten Allah’a hamdolsun.Muallim olarak gönderilen ve bizler için üsve-i hasene olan Efendimiz Muhammed aleyhisselama,ehli beytine,ashabına ve kıyamet kadar O’na tabi olanlara selam olsun.

Yüce Allah şöyle buyurur: “Allah, sizden iman edenleri ve kendilerine ilim verilenleri yüksek derecelere erdirir.” (58/Mücadele 11)

Rasulullah (SAV) şöyle buyurmuştur:”…Ben gerçekten muallim olarak gönderildim.” (İbnMace)

”Muhakkak ki Yüce Allah, melekleri, yerdekiler ve göktekiler,hatta yuvasındaki karınca bile,insanlara iyiyi öğretene dua ederler.”(Ebu’dDerda’dan)

Konumuzun özünü şu dört kelime oluşturmaktadır:

1-Müslüman

2-Eğitim

3-Ahlak

4-Şahsiyet

Bu kelimeleri kısaca izah ettikten sonra konumuza geçebiliriz.

Müslüman,“Allah’a ve Rasülüne teslim olan, ahirete şeksiz inanan, hayatını İslam’ın ilkelerine göre düzenlemeye büyük gayret gösteren kişidir.” diyebiliriz.Bu ismi bize Rabbimiz vermiştir:“Allah uğrunda gereği gibi cihat edin. O, sizi seçmiş, babanız İbrahim’in yolu olan dinde sizin için bir zorluk kılmamıştır. Daha önce ve Kuran’da, peygamberin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için size Müslüman adını veren O’dur. Artık, namaz kılın, zekât verin, Allah’a sarılın. O sizin sahibinizdir. Ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır!” (22/Hacc 78)

“(İnsanları) Allah’a çağıran, iyi iş yapan ve “Ben Müslümanlardanım” diyenden kimin sözü daha güzeldir?” (41/Fussilet 33)

Eğitim,Arapça“terbiye” kelimesi yerine kullanılan bir terimdir ancak, tam olarak karşıladığı söylenemez.Terbiye, rab kelimesinden türemiştir.Rab,tasarruf etme,tamamlama, kemale erdirme gibi anlamlara gelmektedir.Araplar “rabbe’lveled” sözü ile (Onu olgunlaşıncaya kadar terbiye etti.) manasını kastederler.Terbiye ”ta’lim,te’dib ve tedris…”gibi bazı terimleri de içine almaktadır.”Yetişkin nesillerin, yetişmekte olan nesiller üzerindeki her çeşit etkisi” manasını taşımaktadır. Eğitim ise,“fertte istendik davranışlar meydana getirme süreci” olarak tanımlanmaktadır.

 Ahlâk sözü, hulk kelimesinin çoğuludur. Hulk, insanın ruhundaki “huy” dediğimiz bir meleke, özel bir hal demektir. Böyle bir meleke, ya hayırlı bir semere verir veya hayırsız ve zararlı bir semere verir. Bu bakımdan ahlâk özellikleri güzel ve çirkin diye ikiye ayrılır. Şöyle ki: Güzel huylara ve bunların güzel meyve ve neticelerine: “Ahlâk-ı Hasene, Ahlâk-ı Hamide, Mehasin-i Ahlâk, Mekârim-i Ahlâk (Güzel Huylar)” adı verilir. Aksine çirkin huylara ve bunların meyvelerine de: “Ahlâk-ı Kabiha, Ahlâk-ı Zemîme, Mesavi-i Ahlâk, Rezail-i Ahlâk (Çirkin huylar)” denir. Örnek: Edeb, tevazu, kerem, birer güzel huy eseridir. Sefahet, kibir, cimrilik de birer çirkin huy eseridir.

Şahsiyet/kişilik, “zihniyet” ve “nefsiyet’”ten meydana gelir. Kişinin şeklinin, cisminin, boyunun posunun şahsiyetle ilgisi yoktur Bunların hepsi kabuklar, dış görünüşlerdir Dış görünüşlerin insanın şahsiyetine etki ettiğini veya kişiliğini belirleyen faktörlerden olduğunu sanmak yüzeyselliktir Çünkü insan, aklı ile ayırt edilir.İnsanın “mefhum”ları ve “eğilim(buna fıtrat diyebiliriz.)”leri şahsiyetinin temel direkleridir. Öğretmen tahtaya kocaman bir 1 rakamı yazar.Bakın bu “kişiliktir” hayatta sahip olabileceğiniz en değerli şey…Sonra 1 rakamının yanına bir sıfır yazar.Bu “başarı”dır.Başarılı kişi biri on yapar.Sonra bir sıfır daha…Bu “tecrübe”dir.Tecrübe ile on iken yüz olursunuz.Sıfırlar böyle uzayıp gidiyor. Yetenek, disiplin, sevgi…Eklene her yeni sıfırın kişiliği on kat zenginleştirdiğini anlatıyor hoca…Sonra silgiyi alıp en baştaki 1 rakamını siliyor.Geriye yığınlarca sıfır kalıyor tabii ki.Ve hoca taşı gediğine koyuyor: “Kişiliğiniz yoksa gerisi bir hiçtir.”

Kavramsal bu açıklamalardan sonra her Müslümanda asgari düzeyde olması gereken, fakat Müslüman eğitimcide mutlaka elzem olan temel hususları şu şekilde sıralayabiliriz:

images (8)

1-Güzel Ahlaklı Olmalı

Fıkra bu ya… NASA Ay’a bir adam gönderecekmiş. Fakat giden adam bir daha geri dönmeyecekmiş. Bunun için de yüklü bir para verileceğini açıklamışlar. İlk aday bir mühendismiş. Mühendise bu iş için ne kadar para istediğini sormuşlar. “1 milyon dolar” demiş ve eklemiş: “Bunu yardım derneklerine bağışlayacağım.” İkinci aday olan doktora da aynı soruyu sormuşlar:“2 milyon dolar isterim” demiş. “1 milyon dolarını aileme,1 milyon dolarını da tıbbi araştırmalara bağışlayacağım.”Üçüncü aday olan Temel ise aynı soruya:“3 milyon dolar”demiş. “Diğerleri bu kadar az isterken sen neden 3 milyon dolar istiyorsun” diye sormuşlar. Temel heyetin başındaki görevlinin kulağına eğilmiş ve kısık bir sesle şöyle demiş: “1milyonu ben alırım,1 milyonu size veririm, mühendisi de Ay’a göndeririz.”

İslam’ın bizden istediği ve Müslüman eğitimcinin bulunması gereken hal şudur:Yüce Allah’ı gizli ve aşikârda unutmamalı, bütün hareketlerinde, söz ve davranışlarında Allah’a karşı sürekli saygılı olmalıdır.(İhsan hali)

Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

“Ben ahlakın güzelliklerini/mekarime’i ahlak tamamlamak için gönderildim.”

Çağımızın en büyük problemi ahlak zafiyetidir. Bilgi, deneyim/tecrübe ve yetenek ancak iyi ahlakla bütünleşerek bir anlam kazanabilir. Güzel ahlaktan yoksun bir öğretmen, bilgi, tecrübe ve yeteneklerine rağmen, öğrencileri ve başkaları için sorun ve huzursuzluk kaynağı haline gelmiş,birer eritim ve öğütüm mekanizması haline gelmiştir.Laik yani ahlaksız eğitim/eritim ile birlikte nesillerimiz ifsad edilmiş,edepten yoksun insanlarımız her türlü bunalımın içine düşmüş ve toplum çözülerek esfelesafiline sürüklenmiştir.Bu kokuşmuşluğun ilacı imanlı ve ahlaklı muallimlerdir.

“Muallim diyen olmak gerektir, imanlı,

Edepli, sonra liyakatli, sonra vicdanlı.”M.Akif

İmam Şafii:”İlim, faydalı şeyleri korumadığı müddetçe ilim değildir. Sürekli kalp huzuru,sekinet, vakar, Allah için tevazu ve huşu bunlardandır.”

2-Dünyaya gönül kaptırmamalı(zühd)

Günümüz öğretmen/öğütmenlerinden, en çok duyduğumuz kelimeler herhalde şunlardır:Aş,maaş,tofaş.Alışveriş delisi olmuş bir öğretmen profili.Aslında dünyevileşme,bu ümmetin en büyük hastalığıdır denebilir.Hâlbuki Müslüman muallim, elden geldikçe, kendisine, ailesine zarar vermeyecek kadar az bir dünyalıkla yetinme ahlakına sahip olmalıdır. İşini sırf para, makam vb şeyler için yapan, ağzını açtığı zaman paradan ve dünyalıklardan açan bir öğretmenin, öğrencileri üzerinde olumlu etki yapması mümkün değildir.

Fakat siz (ey insanlar!) dünya hayatını tercih ediyorsunuz.
Oysa ahiret daha hayırlı ebedidir.” (A’la 16,17)

Yahya b. Muaz (ö.258) şöyle der: “Eğer dünya yok olacak altın ve gümüş külçesi, ahiret ise baki kalacak saksı olsaydı, mutlaka baki saksıyı tercih etmek yaraşırdı akıllı kimseye(muallime).Öyleyse dünya fani saksı, ahiret de baki altın ve gümüş olduğu halde tercih nasıl olur?”

3-Dürüst ve güvenilir olmalı

Mü’min, “kendisinegüvenilen, güvenveren, Allah tarafından tasdik edilen, sözündeduran, dostlarına haksızlık yapmayan kişidir.”Kendisine güvenilmeyen bir eğitimcinin verimli olması mümkün değildir. ÖrneğimizRasulullah(sav) daha peygamber olmadığı dönemde bile Mekkeliler tarafından “el-Emin” sıfatıyla tanınırdı. Mekkeli müşrikler kendisini Medine’ye hicrete zorladıklarında, hala O’nun yanında emanetleri vardı.

Bizans kralı Heraklius, Ebu Süfyan’a “Siz daha önce onu hiç yalan söylemekle itham ettiniz mi?” diye sorduğunda cevap tabii ki “Hayır” olmuştur.

“Yalancı çoban” örneği…

Gerçek muallim kendisi hakkında “Bu öğretmenin dediği de yapılır, yaptığı da.”Güvenirliliği sarsılmış bir öğretmenin, örnek şahsiyet olması bir tarafa, kaale alınması bile mümkün değildir.

4-Yumuşak huylu, merhametli, şefkatli olmalı/Taşı eriten merhamet

“O vakit Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi.” (Al-i İmran 159)

Efendimiz “Hilm(mülayimlik-yumuşaklık) ve teenniyi (temkinli ve akıllı davranışı) Allah’ın sevdiği iki haslet olarak tavsiye etmiş” (Müslim, Tirmizi),Eşeccb.Kays’a: “Sende Allah’ın sevdiğ iki hsletvar:Hilm ve teenni ile hareket.”(Müslim,Ebu Davud…) ayrıca “Gerçek pehlivanın, öfke anında nefsine hâkim olabilen kişi olduğunu belirtmiştir.” (Buhari, Müslim, Ebu Davud…)

Özelikle okullarda sıkça yaşadığımız durumları hatırlayalım. Öğrenciler öyle sözler söyler veya davranışta bulunur ki, o anda çocuğu adam akıllı dövmek gelir ya da şöyle bir Osmanlı tokadı atmak isteriz… Velâkin ikisi de bizeyakışmaz. Yanlışı hoş görmeden, doğruyu ortaya koymak ve iyiliği emretmek muallimin görevidir.

“Allah yumuşak huyluluğu sever; sert davranış karşılığında vermediğini, yumuşak davranış karşılığında verir. Allah, bütün işlerde yumuşak davrananları sever.” (Buhari, Müslim, Ebu Davud,Tirmizi)

Hz.Enes (ra): “Rasulullah’a on yıl hizmet ettim. Bana ne “öf!” dedi, ne yapmadığım bir iş için “keşke onu yapsaydın” dedi, ne de bir iş için “bunu niye yaptın?” dedi. (Buhari,Müslim,Müsned)

“Merhamet etmeyene merhamet edilmez.”(Buhari, Müslim)

5-Alçak gönüllü ve samimi olmalı

Samimiyet “içtenlik” demektir. İşimizimaaş, makam,sosyal statü vd. beklentiler için değil de,ibadet aşkıyla,içten gelerek,yararlı olabilmek için yapmalıyız.

Gurur, kibir ve katı resmiyet anlayışı, muallim ile talebe arasında mesafe olmasına neden olur ve tesiri azaltır. Toplumundeğişlik kesimleri ile iç içe olmak, mütevazi olmak muallimin vasıflarından olmalıdır. AllahRasulü, ashabı ile beraberken, dışarıdan gelen birisi,Onu fark etmez ve kim olduğunu sorma ihtiyacı hissederdi.

5-Affedici, Müsamahalı ve anlayışlı olmalı

Seven insan müsamahalı olur. Muallim hoşgörülü olursa, öğrencileri de hoşgörülü olacaktır. Kusur işleyen fertleri affetmek, onlara müsamaha göstermek, hoşgörülüdavranmak, eğitimcinin en önemli vasıflarındandır. İnsanların kusurlarını yüzlerine vurmak, onlara ağır şartlar koşmak ve bu şartları sıkı tutmak,onları başarısızlığa sevk edebilir.Bu sebeple eğitimcinin yeri geldiğinde talebelerini affetmesi,onlara müsamahalı olması gerekmektedir.

Öğretmen bir gün derste “Yarın hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz! der.Öğrenciler fazla bir şey anlamasalar da ertesi gün malzemeleri getirirler.Öğretmen: “Şimdi,bugüne dek affetmeyi reddettiğiniz her kişi için bir patatesi alın,o kişini adını kazıyıp torbanın içine koyun.Bazıları üçer beşer patates koyarken,bazıları torbayı doldurur.Öğretmen, kendisine “Eee,şimdi ne olacak?” dercesine bakan öğrencilerine: “Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin,bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız.Otobüste,yatakta,okulda kısaca her yerde yanınızda ayırmayacaksınız,demiş.Birkaç gün içinde şikâyetler başlamış.Hocam patatesler kokmaya başladı,insanlar tuhaf tuhaf bakıyorlar,çok yoruluyoruz.Yorulduk,sıkıldık.Öğretmen gülümseyerek öğrencilere şu dersi verir: “Görüyorsunuz ki affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz.Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkûm ediyoruz.Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz, hâlbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir.”Bu hikayedeki mesaj,aynı zamanda Müslüman eğitimci olarak bizlerin de kulağına küpe olmalıdır.

(Bakınız: Al-i İmran 159,Hicr 85,Maide 13. Ayeti kerimeler..)

Bir gün mescide otururken bir bedevinin kalkıp mescidin bir köşesine bevletmesi…

Yeni Müslüman olan Muaviye b.el-Hakem’in,namazda aksıran kişiye sesli olarak “yerhamukelllah” demesi olayı…

 

6-Diğergam ve fedakâr olmalı

Kendisinin ihtiyacı olduğu halde başkasını kendi nefsine tercih etme duygusu,
cömertliğin bir üst derecesi ve hatta ondan da daha büyük bir fazilet ve davranış.Diğergamlık yani isâr; bir kimsenin, kendisinin muhtaç olduğu bir şeyi başka bir muhtaca vermesi, onu kendine tercih etmesi, başkasını kendinden daha çok düşünmesi demektir

Bahçıvan misali öğrencilere “çiçek” gözüyle bakmalıdır. Nasıl kiçiçekler sürekli bir bakıma muhtaç isemuallim de öğrencileri için sürekli bir fedakârlığın içinde olmalıdır.

Atalarımız “Yazın başı pişenin, kışın aşı pişer.”demişlerdir.

Eğitimcilik diğergam ve fedakâr olmayı gerektiren bir haldir.

Yermuk savaşında meydana gelen bir olay isar’ın (diğergamlığın) en güzel bir örneğidir. Hz. Huzeyfe şöyle anlatıyor: “Yermuk harbinde, yaralılar arasında kalan amcamın oğlunu aramak üzere savaş alanında geziyordum. Yanımda biraz su vardı. Hava da çok sıcaktı Amcamın oğlunu buldum. Su isteyip istemediğini sordum. Başıyla isterim, dedi. Tam suyu içireceğim sırada öteden birisi, “Ah su”, diye inledi. Amcazâdem gitmemi ve suyu ona içirmemi işaret etti. Gittim, baktım ki Âsım’ın oğlu Hişâm. Tam ona su vereceğim sırada başka birisi “Su!” diye inledi.Hişam da suyu içmedi ve beni ona gönderdi. Arayıp buldum, fakat kendisine suyu ulaştırıncaya kadar o şehit olmuştu. Hemen Hişâm’ın yanına koştum, o da şehit olmuştu. Bari suyu amcamın oğluna içireyim diye onun yanına gittim, fakat o da şehit olmuştu. Nihayet su elimde kaldı.

7-Sabırlı, azimli ve kararlı olmalı

Dünyada en zor şey nedir?diyesorulsa; herhalde insanı eğitmektir denilse abartılmış olmaz. Çünkü insanoğlu çok kompleks bir yapıya sahip ve bir çok zafiyeti olan bir varlıktır. Bu yüzden eğitim sürecinde mutlaka bir takım engeller meydana gelecektir ve bunlar ağır ve caydırıcı olabilir.İşte bu durumda sabır,azim ve kararlılık,eğitimcinin yol azığı olmalıdır.Bu konuda elçiler bizim için en güzel örneklerdir.

Eğitim,günübirlik bir olay değildir.Bugün söylediğimiz bir hususu,yarın veya üç gün sonra çocuktan beklemek doğru ve mümkün olmayabilir.

”Bir yıl sonrasını düşüne buğday eksin,otuz yıl sonrasını düşünen fidan diksin,yüz yıl sonrasını düşünen insan eğitsin.” Sözü çok manidardır.

Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur:

“O halde (Rasûlum), peygamberlerden azim sahibi olanların sabrettiği gibi sen de sabret. Onlar hakkında acele etme, onlar vâdedildikleri azabı gördükleri gün sanki dünyada sadece gündüzün bir saati kadar kaldıklarını sanırlar. Bu, bir tebliğdir. Yoldan çıkmış topluluklardan başkası helâk edilir.” Ahkaf 35

“O vakit Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmaları için dua et; iş hakkında onlara danış. Kararını verdiğin zaman da artık Allah’a dayanıp güven. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever.” Al-i İmran 159

Allah Rasulü Efendimizin birkaç kişi ile başladığı İslam davetini,her türlü zulüm,işkence ve engellemelere rağmen çok kısa zamanda yayması,eşkıyalardan evliyaların çıkması,O’nun zihnine ve kalbine yerleşmiş olan ve ashabına da aşıladığı sabrın,azmin ve kararlılığın neticesi ve delilidir.

8-Öğrettiğini yaşamalı/Model şahsiyet olmalı

Muallim datatraveler olmamalıdır.

Bir eğitimci öğrettiği ve uygulama gerektiren bilgileri, herkesten önce kendisinin hayata geçirmiş olması çok ama çok önemlidir. Muallimin anlattıklarını hayatıyla ortaya koyması başlı başına bir eğitimdir zaten.İslam daha çok tebliğ ile değil temsil ile yayılmıştır.

Yüce Rabbimiz şöyle buyurur:

“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?
Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.”
(Saaf 2,3)

“Siz insanlara iyiliği emreder de,kendinizi unutur musunuz?…”

Önderimiz(SAV),dinin emirlerini yapma ve yasaklarından kaçınma (takva) konusunda o kadar hassastı kiharam veya helal oluşu şüpheli olanlardan dahi kaçınır ve başkalarına da bunu tavsiye ederdi.Bunun bir istisnası Hudeybiye’de vardır.Efendimiz yapmadığı bir şeyi söylemiştir bunda da başarısız olmuştur.Umre yapamadılar ancak Efendimiz yapamasalar da bunun ecrini alacaklarını bildirdiği halde,dinlemediler.Bu Efendimizin çok ağrına gitti.Çadırına girdi.Ümmü Seleme annemiz Efendimizin bu halini görünce O’na: “Sen çık,saçlarını traş et,kurbanını kes!” dedi ve sahabeler de bunun üzerine görevlerini yaptılar.

Yunus Bilge Etkili Öğretmen adlı kitabında şunu şöyle anlatır: “Lisedeyken sık sık sigaranın zararları anlatılırdı. Bununla ilgili bilimsel veriler ortaya konulur, öğütlerverilirdi. Ve zaman zaman da sınıflarda sigara araması yapılırdı. Bu aramalarda çakı, çakmak, kibrit, sigara vb. bulunur, bunları bulunduranlar hakkında disiplin işlemi yapılırdı. Ama nedense sigara içmenin önüne bir türlü geçilemezdi. Acaba neden?

Bir gün müdür, müdür yardımcısı ve birkaç öğretmen sınıfımıza baskın yapmışlardı. İçeri girip “eller yukarı” diyerek herkesi tahtaya çıkarmışlardı. Önce çantaları aramışlar, sonra sıraların gözleri vb. yerleri… Bu arada bir iki çakı ve çakmak bulmuşlardı. Fakat sigara bulamamışlardı. Arama sırasında bir şey dikkatimi çekmişti. Sigara araması yapan öğretmenlerden birinin gömleğinin cebinde sigara vardı. Benim gördüğümü şüphesiz diğer arkadaşlarım da görmüştü. Cebindeki sigarayla “sigara avına çıkan”,teneffüslerde öğrencilerin gözü önünde sigara içen bir öğretmenin ne kadar etkili olabileceğine siz karar verin.”

İslam Endonezya’da Müslüman bir tüccar vesilesiyle yayılmıştır.

Ziya Paşa’nın “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.” Sözü ne kadar da doğrudur.

AHLAK ANLATILMAZ YAŞANIR.

 

9-Muhataplarına Değer Vermeli

İnsanoğlu, değerli yaratılmış bir varlıktır ve ona değer vermek de fıtratın bir gereğidir. Bu yüzden muhataplarımıza değer vermeli ve bunu hissettirmeliyiz. Düzeltmek istediğimiz bir hususta,önce muhatabın olumlu yönlerinden başlamalıyız.Efendimiz(SAV) Qureym adlı bir ashaba şöyle diyor: “Ey Qureym ben seni çok seviyorum!Fakat sende hoşuma gitmeyen iki özellik var. “Nedir onlar ya Rasulallah?” diye sorduğunda: “1.Paçaların çok uzun. 2.Saç tarama şeklin” buyurmuş.Qureym de tamam ya Rasulallah diyerek,halini düzeltiyor.Önce muhatapla ortak paydada buluşmak lazım.Onu krikoya almak lazım.Taltif ettikten sonra,hatayı düzeltmek lazım.

Efendimiz (SAV) bu konuda da bizlere çok güzel örneklik teşkil etmiştir:

Çocukları gördüğünde selam verir, hal hatırlarını sorardı.Hz.Enes,kendisi daha çocukken Rasulullah’ın içlerine karıştığını,her defasında küçük kardeşi Ebu Umeyr’a “küçük kuşunun ne olduğunu”

“Ey Umeyr ne oldu nugeyr?”diye sorduğunu,onu üzgün bulduğu bir gün kuşunun öldüğünü duyunca,onunla ilgilenip,ona başsağlığında bulunduğunu belirtir.Ayrıca çocuklar hastalandıklarında onlara “geçmiş olsun” ziyaretlerinde bulunduğu rivayet edilmiştir.(Buhari,  Ebu Davud)

Kız çocuklarına daha bir önem vermiş, onları yetiştirenleri övmüş, kız çocuklarını küçük görmeyi ve onlar hakkında kötü düşünce beslemeyi de yasaklamıştır.

(Yetim kız, torunuUmame,Hasan ve Hüseyin örnekleri-Münir Özkul olayı.)

Hz.Peygamberimiz, hükümdarlara gönderdiği mektuplarda da aynı metodu uygulamış, Heraklius’a gönderdiği mektupta ona “Azimu’r Rum”,Mısır Mukavkısı’na “Azimu’iKıpt” diye hitap etmiştir.(M.Hamidullah Vesaik)

10-Ümit verici ve cesaretlendirici olmalı

Öğrencinin moral ve motivasyonunu güçlendirmek, canlı tutmak, ona yol göstermek, cesaretlendirmek, muallimin temel görevlerinden olmalıdır. Başarının temel saiklerindendirmoral-motivasyon. Her çocuğun başarılı olabileceği bir alan olduğunun farkında olmalıyız.

“Allahın rahmetinden ümit kesmeyin.”(Zümer 53) ilahi düsturu üzerine hareket etmeliyiz.

Allah Rasulü Efendimiz:

“Bir kimsenin “İnsanlar helak oldu” dediğini duyarsanız, bilin ki o,kendisi herkesten çok helak olmuştur.” (Müslim birr 139,Muvatta, Ebu Davud edeb 77)

İslam’da olumsuzlukları sayıp dökmek, süreklişikâyet etmek gibi bir ibadet yoktur.

“Karanlığa küfredeceğine bir mum da sen yak.” sözü çok anlamlıdır.

11-Esprili,Tatlı Dilli,Güler yüzlü olmalı

Eğitimcinin disiplinli eğitim sürecinde, zaman zaman tek düzelikten, sıkıcılıktanuzaklaşarak, sürece tebessüm ve zevk katarak onları daha iyi yoğunlaştırmakiçin esprileryapmalıdır. Disiplin adına somurtkanlık, katı resmiyet anlayışı özellikle küçük çocuklarda isteksizliğe ve verimsizliğe neden olmaktadır. Muallimyapacağı latif esprilerle, anlatacağı fıkralarla konuya ilgiyi çekmeli, eğlenceli bir ders ortamı oluşturmalıdır.

Efendimiz aleyhisselam ashabın çocuklarıyla şakalaşmış, torunu Hasan’a dil çıkarmış, Hz.Enes’in çocukken saçından yalamıştır.Küçük ashabMahmudb.Rabi beş yaşlarında iken, kendisi ağzına su alıp yüzüne doğru püskürtmüş, yine Enes’e “iki kulaklı” diye takılmıştır.

Bir defasında yaşlı bir teyzenin gelip: “Ey Allah’ın Rasulü! Beni cennete koyması için Allah’a dua et.” demesi üzerine:

“Yüce Allah yaşlı kadını cennete koymaz” buyurması gibi…

Kelimeler-kavramlar insan zihninde çok önemli yer teşkil eder.

Bir kişiye kırk kere deli dersen deli olur.”

Atalarımız “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.” derler.

Hülasa modernizmin vb. çukurların içinde debelenen nesillerimizi,bu çukurlardan çıkarmanın yolu,İslam’ın bize öğrettiği ahlakı kuşanarak; sabırla,merhametle,azimle,dua ile…cehdü gayret sarfederek vazifemizi yapmaktır.

Rabbimiz bu uğurda bizlere yardım eylesin.Kendi yolunda çalışan salihlerden eylesin.

Ve’lhamdulillahiRabbilAlemiiin.

Subhanekallahumme Rabbena vebihamdik.Eşhedüelleailahe illa enteesteğfiruke ve etubuileyk.

 

NOT: Bu Yazı Genç Birikim Dergisinin Eylül 2014 Sayısında Yayınlanmıştır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

GRUBA KATIL