Medeniyet Vakfı Anadolu bölge illerinin katılımıyla “Bölge Hizmetiçi Eğitim Semineri” 21-22 Nisan tarihlerinde Gaziantep’te düzenlendi. Medeniyet Vakfı Gaziantep Şubesi Konferans Salonu’nda düzenlenen seminere bölgeye bağlı 10 ilden yoğun katılım sağlandı. Seminerde geçmişten günümüze İslam ve İslam toplumuna yönelik tehditler ele alınarak çözüm önerileri üzerinde duruldu.
Hizmetiçi Eğitim Semineri’nin açılış konuşmasını gerçekleştiren Medeniyet Vakfı Başkanı Ali Kaçar konuşmasında kuşatma altında olan İslam dünyasının durumundan bahsederek “Buna karşı biz elimizden geleni yapacağız ve Allah rızasına uyarak, ihtilaflardan kaçınarak, kalp kırmadan, İslam kardeşliği için çalışacağız” dedi. Kaçar son olarak seminerin amacından bahsederek katılımcılar için verimli geçmesi temennilerinde bulundu. Programın genel sunumunu ve yönetimini gerçekleştiren Fatih Polat tarafından iki günlük programın ayrıntılarının iletilmesinin ardından sunumlara geçildi.
İlk konuşmacı olarak söz alan Gökhan Durmaz, “Oryantalizm ve Etkileri” konulu bir sunum yaptı. Gökhan Durmaz konuşmasının ilk bölümünde Oryantalizmin anlamı, ortaya çıkışı, tarihsel gelişimi üzerinde durdu. Oryantalizmin İslam’ı yıpratmaya yönelik özellikle hadisler üzerinden çalışmalar ile ters algı oluşturmaya çalıştığını belirten Durmaz, İslam dünyasına karşı oryantalizmin oluşturduğu ters algılara yönelik yeterli bir çalışmanın olmadığını söyledi. Oryantalizmin tuzaklarına karşı Müslümanların diri olmasını belirten Durmaz’ın konuşması soru cevap bölümünün ardından sona erdi.
Gökhan Durmaz’ın ardından söz alan seminerin ikinci konuşmacısı Furkan Keser “İslam Toplumunun Gerilemesinde Müslümanların Rolü” konulu sunumunun girişinde İslam’ın yüce nuruyla, adaletiyle, merhametiyle gelmesi tam olarak batak içinde olan insanlığın ve tüm dünyanın pozitif olarak etkilendiğini son yüzyıllarda sahneden çeşitli nedenlerle çekilmesi insanlığı tam ters yönde etkilemiş ve olduğunu belirtti. Furkan Keser konuşmasının devamında İslam’ın geldiği dönemde dünyanın her tarafında çeşitli sapkınlıklar ve zalimliklerin kol gezdiğini belirterek çeşitli örneklerle o dönemdeki cahiliyeyi anlattı.
İslam’ın o dönemi güneş gibi nuruyla aydınlattığının üzerinde duran Keser insanların sonraki dönemlerde İslam’dan uzaklaşarak dünyanın peşinde koşan idareciler ve onların yönettiği toplumların buna uyum sağlamasıyla gerilemenin olduğunu söyledi. Furkan Keser, bizler bugün bu gerilemeye karşı sadece İslam’ın özüne dönerek karşı koyabiliriz, dedi. Konuşmasının son bölümünde bu mukaddes dinin gerçek manada yaşanmasıyla İslam toplumlarının yeniden ayağa kalkacağını ifade eden Keser bu nedenle çok çalışmalıyız dedi.
İlk günün üçüncü konuşmacısı olan M. Halim Erol “Batının İslam Ümmetine ve İslam Coğrafyasına Karşı Stratejisi” konulu sunumunda özellikle son yüzyılda batının İslam dünyası üzerindeki sömürgeleştirme ve emperyal planları üzerinde durdu. Erol, I. Dünya Savaşı sonrası batının toprak, mezhep ayrılıkları ve kendilerinin kuklası olan liderlerle İslam dünyasını yönetme yoluna gittiğini dile getirerek Siyonist İsrail’in de İslam dünyasının tam ortasına adeta bir hançer gibi saplanarak planlarını işlettiklerini belirtti.
II. Dünya Savaşı sonrası iki kutuplu dünyanın Batı’nın İslam dünyası üzerindeki hedeflerinin uygulamasının denge politikası yüzünden yavaşladığına değinen Halim Erol soğuk savaşın 90’lı yıllarda sona ermesiyle oluşan tek kutuplu ortamda İslam dünyasındaki enerji kaynaklarına ve zenginliklerine yöneldiklerini söyledi. İkiz Kulelere saldırı bahanesiyle Afganistan ve Irak’a saldırılarla planlarını işleten batının bölgede öncelikli hedefinin Siyonist İsrail’in güvenliğinin sağlanması olduğunu söyleyen Erol son yıllarda ise terörist grupların kullanılarak vekâlet savaşları ile İslam dünyası üzerindeki planlarına devam ettiklerini belirtti.
İlk günün son konuşmacısı Ahmet İmamoğlu “İslam Toplumunun Gerilemesinde Tarihsel Süreçler” konulu sunumunda toplumun gerilemesinin başlıca sebepleri olarak hilafetin saltanata dönüştürülmesi, siyasi birliğin bozulması, toplumsal birliğin bozulması, dünyevileşme, İslam’ın safiyetinin yitirilip bidatler ile hurafelerin girişi ve amel-ahlak bütünlüğünün bozulması olarak belirterek ayrı ayrı bu sebepler üzerinden tarihsel süreci anlattı. Bu süreçlere ek olarak son olarak oryantalizme değinen İmamoğlu “Günümüz Müslümanlarının, oldukça eski bir maziye sahip olan oryantalizm kavramını ve işlevini bilmemeleri acı bir gerçektir” dedi. Günümüz Batı ülkelerinde hâkim olan ve Batılı medya kuruluşları aracılığıyla bütün dünyaya ihraç edilen İslam ve Müslüman imajını, oryantalizmden bağımsız anlamanın imkânsız olduğunu öne süren Ahmet İmamoğlu oryantalizmin hedeflerinden bahsetti.
İlk gün sunumlarının ardından seminere katılan Bölge İlleri şube faaliyetlerini 5’er dakikalık sunumlarla özetledi.
Medeniyet Vakfının Ankara Şube Başkanı Ekrem Avşar, Ankara Medeniyet olarak gerçekleştirilen faaliyetler hakkında bilgi verdi.
Seminerin ikinci gününün ilk konuşmacısı olan Ali Kaçar “Tarihsel Süreç Boyunca Alim İktidar İlişkisi” başlıklı sunumunda iktidar mücadelelerinin Müslüman toplumların en büyük problem olduğunu belirterek bu problemin Peygamber (SAV)’in vefatıyla başladığı ve halen de derinleşerek devam ettiği üzerinde durdu. Alimlerin toplumdaki temel görevleri üzerinde duran Kaçar alimlerin toplumu bilgilendirmek ve bu bilgiyle toplumu inşa etmek sorumluluğunu taşıyanlar olduğunu dile getirdi. Peygamber sonrası iktidarlar ve alimlerin bu iktidarlarla ilişkilerine örnek veren Kaçar, İmam Azam Ebu Hanife üzerinden iktidarlar-alim ilişkisine örnekler verdi.
Ali Kaçar’ın ardından söz alan Selim Göker “Kanayan Yara İslam Coğrafyası” konulu sunum gerçekleştirdi. Göker Vahyin Peygamber’in vefatıyla kesilmesinin ardından İslam toplumunun bir başına kaldığını söyleyerek bu dönemde şeytan ve Batının rolünü yaptığını fakat Müslümanların rollerini yapmadıklarını belirtti. İslam dünyası hakkında çarpıcı istatistiklere değinen Göker istatistikler üzerinden İslam ülkelerinin iyi olmayan durumlarına dikkat çekti. İslam dünyasının zihni birliğe ihtiyacı olduğunu vurgulayan Göker “Zihni birlik olmadan bedensel/fiziki birlikte olmuyor dedi.
Seminerin son konuşmacısı olan Haydar Özalp “İslam ile Algılar Üzerinden Nasıl Savaşıyorlar?” konulu sunumunda, algı yönetiminin Hz. Adem’den bu yana var olduğunu belirterek algı yönetiminin hedefindeki insan ve toplumu kendi istediği gibi düşündürmek amacını güttüğünden bahsetti. Özalp algı yönetiminin insanın üç zaafından faydalandığından bahsederek bunların unutkanlık, duygusallık ve tefekkür zafiyeti olduğunu dile getirdi. Batının Müslümanlara yapılan zulümleri sıradanlaştırmak için bu zulümlerin görsellerini bilerek sık sık yaydığını söyleyen Özalp bunlara karşı Müslümanların uyanık olması gerektiğini vurguladı.
İkinci gün sunumlarının ardından, beraberlik, kardeşlik duyguları ile verimli bir seminer sona erdi.