“Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz” (Enbiya, 35).
“Her canlı ölümü tadacak ve sonunda dönüp huzuruma geleceksiniz” (Ankebut, 57).
“Herkes ölümü tadacaktır, yaptıklarınızın karşılığı size eksiksiz olarak ancak kıyamet gününde verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılır da cennete konursa artık kurtulmuştur. Dünya hayatı zaten aldatıcı şeylerden ibarettir” (Al-i İmran, 185).
Bu ayetleri kabristanlarda ya da cenaze arabalarında sıkça görürüz. Dostumuz veya yakınlarımızdan birileri vefat ettiğinde bu ayetleri kabristanda görürüz.
Mevtanın yakınları, birkaç günlük üzüntüden sonra günlük meşgalelerine dalarlar. Fakat günlük meşgalesine dönemeyen biri vardır? O da mevtadır. Onun için dünyalık meşgaleler önemini yitirmiştir.
“O gün herkesin kendine yeter derdi vardır” (Abese, 37).
Rabbimiz, kıyamet gününden bahsederken “Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.” (Abese, 33-37) demektedir. Kişinin ölümü, kendisi için küçük kıyamettir. Artık kendisi için bu dünyada hiçbir amel, hayır, iyilik yapamayacaktır.
Bu dünya için geçer akçe olan para, altın, mülk, makam, mevki, ün, ahiret hayatında önemini yitirmiştir. Bu dünyanın geçer akçeleri, öbür dünyada geçmemektedir.
Öbür dünyanın geçer akçeleri; iyilikler, hayırlar, ibadetler, infaklar ve Allah’a, şirk karışmamış kulluktur.
Musalla taşında yatan mevta için, yüksek kâr veren faiz, repo, altın, döviz, arsa, mülk hiçbir değer taşımaz. Bir gün önce bunlar için varını yoğunu verecek olan mevta, bir gün sonra bunlara burun kıvırır.
Musalla taşında yatan mevtaya, bir vadi dolusu altın verseniz, en güzel kadını vadetseniz, seni ülkenin başına başkan yapacağız deseniz yine de umurunda olmaz. Bütün bunlar mevta için önemini, değerini bir anda kaybetmiştir. Değerler yeni bir mana kazanmıştır onun için. Namazları, oruçları, hayırları, iyilikleri onun için değerli hâle gelmiştir.
Rivayet olunur ki İsa (as) bir gün bir koyunun kulağına eğilir ve bir şeyler söyler. Bu andan itibaren koyun, yemeden ve içmeden kesilir. İyice zayıflar ve erimeye başlar. Ahali koyunun bu durumunu çok merak eder. İsa (as) koyuna ne söyledi de koyun, bir anda bu hâle geldi. Artık dayanamayıp İsa’ya (as) sorarlar: “Ey İsa (as), koyuna ne söyledin de koyun yemeden içmeden kesildi? Giderek zayıfladı ve erimeye başladı?”
İsa (as): “Koyuna size söylediğimden başka bir şey söylemedim. Sizlere ölüm var dediğim gibi, ona da ölüm var ya koyun, bir gün sende öleceksin dedim. Koyun bir defa söylememle ölümü anladı, zayıfladı, eridi ancak sizlere her zaman söylüyorum, sizler anlamadınız.” der.
Bugün bizler de Kur’an okuyoruz, yakınlarımızı defnediyoruz, kabirlere gidiyoruz, Ankebut suresinin bu ayetini oralarda okuyoruz, kabirden dışarı adım atınca dünya telaşına dalıyoruz, bunlardan hiç ibret almıyoruz. Sanki dünyada ebedi kalacakmışız gibi, dünyaya dört elle sarılıyoruz.
Allah resulü (sav), Ebu Hüreyre’den nakledilen bir hadiste şöyle buyurmaktadır: “Ağızların tadını kaçıran ölümü çokça hatırlayın” (Tirmizi, 2307).
Bir başka hadiste Allah resulü (sav) şöyle buyurmuştur: “Lezzetleri yok eden ölümü çok anın” (Tirmizi, Zühd 4).
Resulullah’ın (sav) hatırlamamızı tavsiye ettiği ölüm, hayatımıza hiç girmiyor. Gündemimizi hiç işgal etmiyor. Defin esnasında bile günlük muhabbetler devam ediyor.
“O ki hanginizin daha güzel davranacağını imtihan etmek için, ölümü ve hayatı yaratandır” (Mülk, 2) ayet-i kerimesinde Allah (cc), ölümün de hayatın da imtihan için yaratılmış olduğunu beyan etmektedir. Rabbimiz bizleri “Cennetime mi göndereyim?” yoksa “Cehennemime mi göndereyim?” diye imtihan etmektedir.
“Gökte ve yerde gaip (gizli) hiçbir şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) olmasın” (Neml, 75) ayet-i kerimesinde rabbimiz, bizim nasıl davranacağımızı bildiğini ifade etmiştir. Ancak ahirette hiçbirimizin itiraz etmemesi için, sahada da tatbikatını bizlere peygamber efendimiz (sav) vasıtasıyla göstermiştir.
Bizler, dünyaya fazlaca bağlandık; dünyada ebedî kalıcıymış gibi ölümü ve ahireti unuttuk.
“Her canlı ölümü tadacak ve sonunda dönüp huzuruma geleceksiniz” (Ankebut, 57).
“Öğüt verici olarak ölüm yeter” (Taberani).
Rabbim bizleri öğüt alan, imtihanını başarıyla veren, cenneti hak etmiş kullarından kılsın.
Cefai DEMİREL