Hakla Batılı Karıştırıp Batılı Hak Gibi Gösterenler
Arşiv Genel Yazarlar

Hakla Batılı Karıştırıp Batılı Hak Gibi Gösterenler

Hak; Allah’ın emirlerinin değişmez, tartışılmaz, çelik gibi sapasağlam kuralların, yasaların; hiç kimseye zulmedilmeden yaşam hakkı sunmanın adıdır.
Batıl ise gerçeğe uymayan, doğruluğu ve haklılığı bulunmayan inanç veya düşüncelerdir. Batıl, aynı zamanda boş işler, Müslümanları Allah ve resulünden uzaklaştırıp şeytanın peşine düşüren yoldur.
Hakkın batıl ile savaşı ve kavgası, çok eskilere dayanmaktadır. İnsanoğlunun dünyadaki imtihanı hak yolunu bulup batılla savaşmaktır. Rabbimiz ayetinde şöyle buyurmaktadır: “Hani biz meleklere (ve cinlere), Âdem’e secde edin, demiştik. İblis hariç, hepsi secde etti. O, yüz çevirdi ve büyüklük tasladı, böylece kâfirlerden oldu.” (Bakara, 34). Bu olaydan sonra hak ve batıl savaşı başlamış olup hak yolda gidenlerin, yoldan çıkıp batıl yolda ilerlemesi için şeytan, tüm gücünü ortaya koymuştur.
Efendimizle de çok uğraştılar. Amcası olan Ebu Leheb, peygamberimizin peşinde sürekli dolaşıp Efendimizin insanlara anlattığı hakikatleri, “Yalan, inanmayın, buna fırsat vermeyin, o delirmiş, söyledikleri yalan.” deyip insanları doğru yola girmekten alıkoymuştur.
İslam düşmanları, Efendimize ve ona tabi olanlara deli, sihirbaz, kâhin diyorlardı. Hakkı, hakikati söylemek, batıl ehlini hep rahatsız etmiştir. Günümüzde de hakikatleri söyleyenler, toplum nezdinde değer görmemektedir. Batıl ehli, cahil insanlar günümüzde hak ehline, “Gerici, yobaz, radikal, hangi çağda yaşıyorsunuz?” diyor; İslam’a saldırıp insanların kafasını karıştırıyorlar. Bir de İslami görünüp İslam’da olmayan kuralları, örfleri, âdetleri insanlara, İslam’da varmış gibi anlatan birçok topluluk var. Bidat ve hurafelerle saf, temiz, maksadı İslam olan Müslümanları aldatıyorlar. O zavallılar da hiç araştırma gereği duymuyorlar, ne derlerse peşlerinden gidiyorlar. Bu olay, batıl ehlinin işine gelmektedir, şeytanı sevindirmektedir.
Efendimiz döneminde batıl ehli, hakkın doğru olduğunu bilmekteydi. Savaşmakta oldukları Rasulullah’ı (sav) “sadık, emin” diye isimlendirmekteydiler. Hatta batıl ehli, emanetlerini de Efendimize emanet ediyordu. Günümüzde de aynı durumları görmekteyiz: Batılı savunanlar, hakkı savunanların söylediklerine “doğru” demekle birlikte; batıl yaşantılarına, batılı doğruymuş gibi göstermeye devam etmekteler. Kur’an-ı Kerim’i, kitapları olarak kabul ediyorlar lakin amel konusunda, araştırma konusunda bir çaba içine girmemekteler. “Peygambere kurban olurum.” demekteler ama peygamberin peşinden gidecekleri yerde, başkalarının peşinden gitmekteler. Rabbimiz ayetinde şöyle buyurmaktadır: “Hayır, sadece biz atalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izinden gidiyoruz, derler.” (Zuhruf, 22). Nitekim şunu hesap edemiyorlar: ya ataları doğru yolda gitmiyorlarsa, gittikleri yol cehenneme götürüyorsa bunun da hiç farkında değiller gibi yaşamaya devam ediyorlar. Bizlere düşen görev, batıl yolda gidenlere sürekli öğüt vermek ve Kur’an’dan örnekler vermek. Alan alır, almayan hesabını Allah’a verir. Öğüt verme hususunda rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Sen yine de öğüt ver çünkü öğüt, müminlere fayda verir.” (Zariyat, 55).
Başka bir ayette de rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Allah, kendilerine kitap verilenlerden (âlimlerden), onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, gizlemeyeceksiniz, diyerek söz almıştı. Onlar ise bunu kulak ardı ettiler, onu az bir dünyalığa değiştiler. Yaptıkları alışveriş ne kadar kötü!” (Al-i İmran, 187).
Rabbimiz Kur’an’daki gerçeklerin, emirlerin gizlenmeyeceğini açık ve net bir şekilde açıklamıştır. Burada âlimlere büyük yük bindirilmiştir. Kur’an’ın emirlerini, dünyalık karşılığında eğip bükmeme hususunda rabbimiz, emirlerini açık ve net bir şekilde açıklamıştır.
Efendimiz bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır: “İslam’da iyi bir çığır açan kimseye, bunun sevabı vardır. O çığırda yürüyenlerin sevabından da kendisine verilir. Fakat onların sevabından hiçbir şey noksanlaşmaz. Her kim de İslam’da kötü bir çığır açarsa o kişiye onun günahı vardır. O kötü çığırda yürüyenlerin günahından da ona pay ayrılır. Fakat onların günahından da hiçbir şey noksanlaşmaz.” (Müslim, Zekât 69; Nesâî, Zekât 64)
Hadisten anladığımız üzere iyi çığırlar açmalıyız; hak yoluna uygun çığırlar, dünya hayatı bittikten sonra bizlere yardımcı olacak çığırlar, batılın hep karşısında olan çığırlar, ahirette de amellerimizin bitmeyeceği, sevapların sürekli gelmeye devam ettiği çığırlar… Kur’an öğretme, İslam’ın kurallarını öğretme, peygamberi örnek alıp yaşama çığırları açmalıyız ki hem rabbimizi razı ederiz hem de kendimiz rahat ederiz. Batıl yolda gidenlerin hep önünde olmalıyız. Şunu unutmayalım, batıl her zaman Allah’ın karşısında, her zaman hakkın karşısında durmaktadır. Her zaman şeytanla ortak çalışmaktadır. Bir de şöyle bakabiliriz olaya, batıl yolda çığırlar açarsak hem dünyada kaybederiz hem de ahirette çünkü rabbimiz bizden razı olmayacaktır. Rabbimiz bizden razı olmadığında bizler kaybetmiş olacağız. Ayrıca batıl yolda açılan çığırlar, bizler vefat ettikten sonra da bizi rahat bırakmayacaktır, günahlar sürekli akmaya devam edecektir. Batıl yolda açılan çığırları şöyle sıralayabiliriz:
Zina gündemleştirme, giyim kuşamda tesettürün tam zıttını yapma, içki içme ve içirme, adam öldürme, hırsızlık yapma, en büyüğü Allah’a ortak koşma… Rabbim bunun gibi daha sayamadığım ne kadar haram, batıl çığırlar varsa onlardan bizleri uzak eylesin.
Rabbimiz ayetinde şöyle buyurmaktadır: “Allah’ın ayetlerine karşılık az bir değeri (dünya malını ve nefsani istekleri) satın aldılar da (insanları) onun yolundan alıkoydular. Gerçekten onların yapmakta oldukları şeyler ne kötüdür!” (Tevbe, 9).
Nasıl da kötü bir durum, batılın durumu ve her zaman kaybetmeye mahkûmdur. Diğer ayetinde de şöyle buyurmaktadır rabbimiz: “Ey kavmim! Şüphesiz bu dünya hayatı, geçici bir eğlencedir. Ama ahiret, gerçekten kalınacak yurttur.” (Mümin, 39).
Kalınacak yurt, ahiret olduğuna göre, her zaman hakkın yanında olmalıyız. Diğer bir ayette şöyle buyurmaktadır: “İşte o, sizin gerçek rabbiniz olan Allah’tır. Artık haktan (ayrıldıktan) sonra sapıklıktan başka ne kalır? O hâlde nasıl (sapıklığa) döndürülüyorsunuz?” (Yunus, 32). Maalesef demek zorundayım çünkü yaşadığımız çağda hakla batıl birbirine karışmıştır, karıştırılmıştır ve durum, her gün biraz daha kötüye gitmektedir. İslami bir otoritenin olmaması, hakla batılı birbirine karıştırmıştır. Şeytanın peşinden gidenler, o kadar çoklar ki günümüzde şeytanın, Müslümanları saptırmak için mücadele etmesine de gerek kalmamıştır. Çünkü Müslümanların yaptıkları, şeytanları dahi şaşırtmaktadır. Rabbim Müslümanları bir an önce batıl yoldan döndürüp hakikatlere yönelmesini nasip etsin.
Rabbimiz ayetinde şöyle buyurmaktadır: “Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah’a inanırsınız. Ehlikitap da inansaydı elbet bu, kendileri için çok iyi olurdu. (Gerçi) içlerinde iman edenler var (fakat) çoğu, yoldan çıkmıştır.” (Al-i İmran, 110).
Ne olursa olsun, bizler hak yolda çalışmaya devam etmeliyiz. Rabbimiz bizlere “en hayırlı ümmet” demekte ve bizler de hayırlı ümmet olma yolunda çalışmalıyız. Her daim batılın karşısında bıkmadan, usanmadan durmalıyız. Rabbim bizleri doğru yoldan, hak yoldan ayırmasın. Amin.
Emrah Doğru
Faydalanılan Kaynaklar:
– Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim
– Said Havva Külliyatı, Er Rasul Hz. Muhammed (sav)
– Şeytandan Korunma Yolu, Abdülhamid Bilali
– Rasulullah’ın Hayatından Eğitici Dersler, Abdülhamid Bilali

GRUBA KATIL