Değerli Genç Birikim Okuyucuları,
İnsan yaratıldığından bu yana yeryüzündeki hak ve batılın savaşı durmadı. ‘Kabil’ler var olduğu müddetçe ‘Habil’ler bu mücadeleyi devam ettirdi ve ettirmeye de devam ediyor. Habil ve Kabil taraftarları üzerlerine düşen bu görevleri yapmaya devam ediyor. Günümüzde Kabil’in ve Şeytanın en büyük temsilcisi ABD, tek süper güç olarak kaldığı dünyada istediği gibi at koşturmakta, atını, menfaati hangi bölgede ise o bölgenin masum halklarının üzerine sürmekte ve hiç kimseye hesap verme durumunda olmayarak katliamlar, zulümler yapmaktadır. Bugün için ABD, menfaatleri nedeniyle Ortadoğu’ya gözünü dikmiştir. Öncelikle, daha önce kullandığı zalim Saddam’ı birtakım bahanelerle devirmiş ve bölgeye yerleşmiştir. Daha sonra askerini buradan çekmişse de bölgeyi bir kaos içerisinde bırakmış, yüzbinlerce Müslüman ölmüş, öldürülmüştür. Halen de ölümler devam etmektedir. Ortadoğu’da emelleri bulunan diğer bir güç ise ABD’nin gayri meşru çocuğu Siyonist/terörist
İsrail’dir. Bu iki zalim güç bölgede bulunan diğer işbirlikçi devletlerin seyirci kalmasıyla pervasızca istediklerini yapmaktadırlar.
Ancak Müslümanlar uyanmaya başlamış, kendilerine oynanan oyunların farkına varmaya başlamıştır. İnşaallah zalimler akıttıkları kanların içinde boğulacaklar ve zafer İslam’ın ve Müslümanların olacaktır.
Türkiye’de ise İslam’a ve Müslümanlara olan sistematik baskılar yine ucu dışarıda olan mihrakların eseridir. İktidarda namaz kılan insanların olması sistemin İslami olduğu anlamına gelmiyor. Halkın da dönüşerek, İslamı anlayan, yaşayan Müslüman bir halk olduğu anlamına da gelmiyor. Bu nedenle Türkiyeli Müslümanların da bu şuurda olması gerekiyor.
Dünün 28 Şubat gelişmeleri ABD ve onun emperyal politikalarının İslam dünyasındaki çıkardığı yangından bağımsız düşünülemeyeceği gibi bundan sonra da bu tür baskıların, dayatmaların olacağını bilmemiz gerekir.
Esasen bunları hepimiz biliyoruz fakat bilmediğimiz bir şey var ki bu oyunu nasıl bozacağımızdır. Bu saldırılar, maalesef siyaset sahnesindekileri daha pasifleştirici, ilkesizleştirici, pragmatistleştirici kısacası dönüştürücü bir etki yapıyor. Ve bu dönüşüm bakıyorsunuz ki halkta da kabul görücü bir hal alıyor.
Bu noktada bize düşen sayısal analizlere girmeden doğru bildiğimizi zamanında ve yerinde söyleyerek akıntıya kürek çekmenin zorluğunu, suyu yokuşa akıtmanın imkânsızlığını düşünmeden vahye dayanıp, güvenip, tuzun da kokmasına mani olmak. Gerçekten de toplumun dayandığı nokta bunu dedirtecek türden: “Tuz da kokarsa”
Bu ağır sorumluluğumuzun ve Müslüman olarak sahip olduğumuz çok büyük imkânların farkında ve bilincinde olarak çabalarımızı göstermeye devam etmeliyiz. Şunu iyi bilmeliyiz ki yanlış bir fikri milyonlarca kişi savunup dile getirse de o fikir yine de yanlıştır.
Allah’a emanet olunuz.