Hamd, âlemlerin Rabbi Allah’a; salât ve selâm, nebilerin sonuncusu ve resullerin efendisi Hz. Muhammed’e, onun ehl-i beytine, bütün ashabına ve kıyamet gününe kadar iyilikte onlara uyanlara olsun.
Allah, Hz. Âdem’i yarattıktan sonra Hz. Havva annemizi onun sol kaburgasından yarattı. Hz. Âdem’i bir uyku almıştı. Ve uyandığında yanında Hz. Havva’yı gördü. Önce şaşırmış ama sonra ona karşı bir ilgi oluşmuş ve sevinmişti. İnsan neslinin devamı ve çoğalması için karşı bir cins lazımdı. Rabbimiz, bu şekilde takdir etti. İnsanlığın başlangıcından günümüze kadar kadın var oldu. Varlığı toplumlar içinde farklı statüler içinde devam etti.
Kadın, anne oldu. Kadın, köle olarak pazarlarda satıldı. Kadın, sultan oldu. Kadın; kralların eğlencesinde eğlendiren, meyve tepsisini taşıyan hizmetçi oldu. Kadın; dışlandı, itildi, kakıldı. Kadının insanlığı bile tartışıldı. Kadın, erkek kardeşlerinin ikinci sınıf insanı, babalarının istenmeyen çocuğu oldu. Kadın, diri diri toprağa gömüldü. Kadın, savaşçı oldu savaştı. Kadın, nebilerin ve resullerin dostu, sırdaşı oldu. Kadın, hak davanın yılmaz neferi oldu. Meydanlara yiğitler yetiştiren okul oldu, kadın.
Tarih boyunca kadının birçok evrelerden geçtiğini biliyoruz. İslam dışında hiçbir dinin ya da kültürün kadına hak ettiği değeri vermediğini görüyoruz. İslam, kadının bütün haklarını korumuş ve bu konuda erkek ile aynı eşitliğe sahiptir. Dinimiz, üstünlüğün takvada olduğunu belirtmiş, kadının erkek ile amellerde eşitliğini beyan etmiştir.
Yaratılış itibariyle kadın, erkekten farklıdır. Bu yüzden Rabbimiz, kadına hem kendisini hem de toplumu korumak için korunma ve savunma mekanizması olan tesettürü emretmiştir. Kadın, örtünerek kendisini erkeklerin her türlü çirkin saldırılarından savunmuş oluyor. Ve ayrıca erkekler de kendilerini tesettür sayesinde çirkinliklerden korumuş oluyor. Rabbimiz; kadını, erkeği, aileyi, toplumu ve ümmeti fuhşiyattan, nefsin ifsat olmasından korumak ve iffetli bir ümmet kılmak için tesettürü emretmiştir. Tesettür ayetinde Rabbimiz: “Mümin kadınlara da: ‘Gözlerini (haramdan) kısmalarını ve iffetlerini muhafaza etmelerini’ söyle. Kendiliğinden görünenler hariç süslerini açığa çıkarmasınlar. Başörtülerini yakalarının üzerine koysunlar (kafa, boyun ve göğüs kısmını örtecek şekilde). Kocalarından, babalarından, kayınbabalarından, çocuklarından, kocalarının (başkasından olma) çocuklarından, kardeşlerinden, erkek kardeşlerin çocuklarından, kız kardeşlerin çocuklarından, kendi kadınlarından, sağ ellerinin sahip olduğu (köle ve cariyelerden), kadına (ihtiyaç ve arzusu olmayan) erkeklerden, kadınların avretini anlamayan çocuklardan başkasına süslerini göstermesinler. Gizledikleri ziynetler anlaşılsın/bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Hep beraber topluca Allah’a tevbe edin ki, kurtuluşa eresiniz ey müminler!” (24/Nûr, 31) açık bir şekilde kadının tesettürünü ve hududunu belirtmiş ve emretmiştir.
Kadının vücut hatlarının gözükmeyecek şekilde örtünmesi gerekiyor. Örtünme şekli, toplumdan topluma değişiyor. Örneğin Afganistan’da burka, Türkiye’de ferace ya da çarşaf. Afganistan’daki burkayı, siz Türkiye’deki kadınlara giydiremezsiniz. Türkiye toplumuna ağır gelir. Tesettürün rengi, şekli, şemaili toplumdan topluma değişiyor. Burada amaç, Allah’ın istediği şekilde örtünmektir. Allah’ın emri yerine geliyorsa, amaç hâsıl oluyorsa problem yok. Kadının el ve yüz hariç bütün bedenini vücut hatları gözükmeyecek şekilde örtmesinde icma vardır.
Tesettür, Allah’ın emrini yerine getirmek, teslimiyet ve iffettin ilk adımıdır. Tesettür şuuruna erişemeyen kadın, iffet elbisesini giyemez. Müslüman kadın için tesettür bir duruş ve bir davadır. Kendisini Rabbe adamaktır. İffet basamaklarını tesettürle çıkar kadın. Savaş meydanında bir savaşçı için kalkan neyse kadın için tesettür odur.
Ey Müslüman bacım! Allah’ın sana vermiş olduğu bu ayrıcalığı (tesettürü) elinde oyuncak etme. Bunun için Allah’tan kork. Tesettür, modanın bir parçası değil, Allah’ın ayetidir. Tesettüründe takva, yürüyüşünde vakar olsun. Eğer sen ruhuna iffet tesettürünü giydiremezsen, giydiğin tesettür sana zindan olur. Kocalarınızın korkusundan değil, Allah’ın korkusundan tesettüre girin ve benimseyin. Sokaklarda yürürken başınız dik olsun. Çünkü sen, Rabbinin ayetini taşıyorsun.
Ey iffetli bacım! Sen; iffetinle, hayânla, giydiğin tesettürle, izzet ve şerefi hak ediyorsun. En sıcak yaz aylarında Allah’ın emrini yerine getirme gayretinle sen bu zamanın velisisin. Eğer sen iffetli olmazsan, giydiğin tesettürü kirletmiş olursun. Allah’a itaatkâr, kocana sadık evlatlarına örnek, davana adanmış bir kul ol ki cennet ayaklarının altında olsun. Unutma ki senin elinde, ümmetin beklediği nesli ortaya çıkarmak. Senin takva ve iffet şerbetinle, bu boşalmış meydanlara adanmışları çıkarmalısın. Meryemler adamak için Hanne olman lazım. En ağır yük senin sırtında. Kendini, bu davaya adayacak olanlara ada. Cahiliyenin cahiliyesi çağımızda şeytan, kadınlara bütün gücüyle saldırırken, sen örnek hayatınla onlara karşı kalkan ol. Derdin; gittiğin, oturduğun her yerde dedikodu vızıltısının yerine, davanı, tesettürü ve iffeti anlatmak olsun.
Eğer bir toplumu düzeltmek istiyorsanız kadından başlarsınız. Yine bir toplumu bozmak istiyorsanız kadından başlarsınız. Allah, tesettür ile hem kadını hem de toplumu korumaya almıştır. Müslüman toplumların İslam’dan uzaklaş(tırıl)ması, yaşanılmaması, Müslümanların hilafetinin kaldırılması, başsız kalması, kendi kültürlerini yetersiz ve yobaz görmeleri, batıyı taklit etmeleri, sömürgeci devletlerinin kültürel soykırımı vb. en başta Müslümanları etkilemiştir.
Müslüman toplumlara karşı büyük bir savaş başlatıldı. Bu savaş meydanlarda değil -çünkü kazanamayacaklarını biliyorlardı- inanca (akideye), kültüre, örfe karşı bir savaştı. Hilafetin yıkılması, paramparça olan ümmet, her kurulan devletin başına geçirilen kuklalar ve değişen yönetme şekli, getirilen ideolojiler, ideoloji dayatmaları, baskı ve zulümler Müslüman toplumları şekillendirdi. Okullarında eskiyi yerme, eskiyi, gerici ve yobaz görme, kurtuluşun; batıyı taklit, akıl ve bilimde görme anlayışı, toplumu büyük bir değişikliğe sürükledi.
Kılık-kıyafet kanunu ile sarık ve çarşafa yasak konuldu. Müslümanların çocuklarına ve meydana çıkardıkları zombilerine şapka ve mini etek giydirdiler. Sinemalarında çıplak kadını oynattılar, pavyona çevirdikleri camilere şarkıcı dansöz kadınları ve açtıkları genelevlerle topluma en büyük darbelerini vurmuş oldular. Eğer bir yere saldıracaksanız önce orayı ağır toplarla vurursunuz. Şeytan ve şövalyeleri kadınla en ağır darbelerini vurdu Müslüman topluma ve sonrasında toplum çözüldü.
Batının her şeyini taklit etmeye başladılar. Batının kokuşmuş ahlak yapısı, Müslüman toplumlara güzel gösterildi. Kapitalizmin gönüllü pazarlamacısı kadın, aktif bir rol oynadı. Çıplaklığı özendiren modacıların ruhsuz mankeni oldular. Paranın kulu, modanın müridi oldular. Mehmet amcanın alacağı traktörün bikinili reklam panosunda yer aldılar. Vergisi alınan, açılışı kurban kesilerek yapılan genelevlerin tutsak işçileri oldular. Patronların metresi, iş yerlerinin vazgeçilmezi oldu kadın. Kadın ifsat olunca, nesil de ifsat oldu. Nesil ifsat olunca toplum da ifsat oldu. Şeytan ve şövalyelerinin istediği nesil ortaya çıkmış oldu. Toplumun ifsadını tamamen kadına bağlayamayız elbette. Birçok bileşenin kadında toplandığı, toplumun ana halterlerinden biri olduğu için kadının değişimi, aile ve toplumun yapısını değiştirdi.
Sosyal medya fenomenlerinin hayal satan yapmacık hayatlarına öykünen birçok gencin ve çiftin, hayatlarını böyle bir hayatı yaşamak için adadığını görüyoruz. Böyle olunca ortada inanç ve değerlerin yok sayıldığı, para kazanmak için her yola başvurduğunu görüyoruz. Kadının iş hayatında yükselmek için dişiliğini kullandığı, erkeklerin ise kadına bir cinsel obje gibi baktığı, “kullan at” ahlaksızlığın çürümüş zihniyet çağında yaşıyoruz. Feminizm dininin tebaası olan kadın, sınırsız özgürlüğünün amansız mücadelesini vermektedir. Sınırsız özgürlüğün olduğu yerde inanca prangalar vurulur. Hem kadını bozdular hem de kadının her şeyinden faydalandılar. Kadının cebine para geçince kadın, kapitalizmin en değerli vazgeçilmez müşterisi oldu. Kadın, tesettürü terk etti. Açıldı, saçıldı ve meydanlara yarı çıplak bir şekilde çıktı. Allah’ın vermiş olduğu bedeni beğenmeyip estetik yaparak acayip bir mahlûka dönerek Allah’ın yaratılışını beğenmeyip isyanı başlatmış oldu.
Kapitalizmin elinde, kadının ihtiyacı olan her şey mevcuttu. Kadın, onlar için vazgeçilmez bir müşteriydi. Çeşit çeşit elbiseleri, makyaj malzemelerini kadınlara pazarladı. Evinde gerçek yüzüyle duran kadın, dışarıya çıktığında yüzüne yaptığı boya badana ile bambaşka bir insan oluveriyor. Bambaşka bir insan olmak, bambaşka bir yüze sahip olmak, kadınların ezik ruh halinin bir yansımasıdır. Kadına modayı, şerbet diye içirdiler ve kadın bir uyuşturucu bağımlısı gibi marka bağımlısı oldu. İşte kapitalizmin çarkı böylece kadının ruhsuz bedeni ile dönmektedir.
Modernizm, akıl ve bilimi kabul eden, din ve geleneği reddeden bir anlayış. Rönesans’tan başlayan modernizm, II. Dünya Savaşından sonra kuramlarını tamamlamıştır. Orta Avrupa’nın karanlık çağında modernizm, kilisenin baskı ve zulmüne karşı bir çare ve çıkış yolu oldu. Modernizm ile birlikte Avrupalıların kısmen rahat bir nefes aldığını görüyoruz.
İslam, en güzel hayatı, en adil düzeni, en rahat yaşamı ortaya koyan ilahi tek dindir. Bu yüzden modernizmin, hem insan fıtratına hem de İslam’a ters düşen birçok yanı vardır. Elbette ki İslam, akla ve bilime karşı değildir. Bilakis ilmin temelini Müslüman âlimler atmıştır. Batı, bugünkü gelişmişliğini ilim adamlarımıza borçludur. İslam’ın hiçbir akıma, ideolojiye ihtiyacı olmadığı gibi İslam, kendisi dışındaki bütün sistemlere karşı savaş açmıştır. Dünya hayatını yaşamak ve ahiret hayatına hazırlık için insanı fabrika ayarlarına döndüren İslam, yeterlidir.
Kadın, modernizmin büyük hedefi oldu. Ve kadını istediği kıvama getirdi. Ancak Allah’ın ihlâslı has kulları olan muvahhide İslam kadınını etkisi altına alamamıştır. Modernizmin saldırısı karşısında Müslüman kadın, kurşun geçirmezdir. Yaşadığı çağın farkında olan mücahide kadın, evinin tepesine tevhid bayrağını dikmiştir. Yürüyüşünde İzzet, hareketlerinde iffet, ruhunda takva olan muvahhide kadın, çağımızın sancaktarıdır. Elbette ki bahsettiğim Müslüman kadın, hayali bir karakter değildir. Böyle örneklerin varlığı, Müslümanların vatanlarını yeşertecektir. Çevrelerine rol model olan Müslüman kadını, diğer Müslüman kadınların acilen örnek alması gerekir.
Modernizme yani daha açık ifade ile şeytan ve tuzaklarına karşı kadınlarımızı korumaya almalıyız. Onların gerekli İslami ve ahlaki eğitimlerini alması için ehil kişilerin vereceği eğitimle ortamlar hazırlanmalı. Maalesef çocuk sahibi Müslümanların ve cemaatlerin kız çocuklarına ve kadınlara gerekli hassasiyeti göstermediğini görüyoruz. Hâlbuki kadın düzelirse toplum da düzelir. Müslüman toplumların en değerli hazinesi olan kadına, gereken değer verilmedikçe meydanlara çıkacak mücahid ve mücahideler beklemeyin.
Ey Müslüman bacım! Bu ayeti, evinin bir köşesine as. Ve kalbine kazı: “Onlar, iffetlerini korurlar” (23/Mü’minûn, 5). Allah’tan korkarak yaşa ki Allah, seni yaşatsın. Şeytani düzene karşı savaş ve pes etme. Unutma ki ezik ruhlar, şeytanın yalan vaatlerine kanar ve sen buna karşı diren. Ulaşamadığın şeyler için kocanı küçümseme, kanaatkâr ve sabırlı bir kul ol. İnanca ve Müslüman aile yapısına karşı savaşan bu düzen, seni ve aileni parçalamaya çalışıyor. Modernizmin sunmuş olduğu sahte hayal dünyasına kanmayıp Allah’ın senin için takdir ettiğini kabul et. Kabul et ki gökteki yıldızlar seni kıskansın.
Rüstem AYILMAZDIR