Adı Ümmet Olsun
Arşiv Yazarlar

Adı Ümmet Olsun

Ümmet, (Arapça أمة), İslam toplumunun tamamını ifade eden bir kavram. Ümmet, kelime olarak bir anneden doğan çocuklara verilen isimdir. Daha sonra İslam inancına sahip herkesi içine alan bir anlama kavuşmuştur. Kur’ân-ı Kerîm’de, altmış dört yerde ümmet kelimesi geçmektedir. Bu bağlamda, insan topluluklarının yanı sıra hayvan ve cin topluluklarına (el-En‘âm 6/38; el-A‘râf 7/38), benzer inanç ve hayat tarzına sahip insan gruplarına da (el-Bakara 2/213) “ümmet” denilmiştir. Kelime, “Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten sakındıran bir ümmet bulunsun” meâlindeki âyette (Âl-i İmrân 3/104) olduğu gibi büyük bir topluluk içindeki özel bir zümreyi de ifade etmektedir. Bazı âyetlerde ümmet; “din, inanç sistemi, yol” mânalarında geçer (el-Mü’minûn 23/52). “İbrâhim, gerçekten Allah’a itaat eden, tevhid ehli, başlı başına bir ümmetti” (en-Nahl 16/120) âyetinde, Hz. İbrâhim’in, hidayet önderi ve bütün iyiliklere sahip bir kimse vasfıyla tek başına bir ümmet sayıldığı belirtilmektedir. Kelime, bazı âyetlerde “zaman, müddet ve devir” mânasını ifade etmektedir (Hûd 11/8; Yûsuf 12/45).

Kur’an’da yer alan “mutedil ümmet” (el-Bakara 2/143) ve “en hayırlı ümmet” (Âl-i İmrân 3/110) ifadeleri, ayrıca çok sayıdaki hadis rivayetinde tekrarlanan “ümmet” kelimesi, Muhammed ümmetini belirtmektedir.

Kur’an’da, Müslümanların kıblesinin Hz. İbrâhim’in bina ettiği Kâbe’ye çevrilmesi olayı anlatılırken, onlardan “vasat bir ümmet” diye bahsedilmiştir (el-Bakara 2/143). Taberî, vasat kelimesini, “orta yolu takip ederek ifrat ve tefrite kaçmayan” şeklinde açıklamıştır. Zira Hıristiyanlar, Hz. Îsâ’yı tanrı olarak nitelendirdikleri gibi içlerinden bir grup, dünyadan el etek çekmek suretiyle aşırılığa kaçmış, Yahudiler de Allah’ın kitabını değiştirip peygamberleri öldürdükleri ve bazı sözleri, Allah’tan gelmiş gibi gösterdikleri için küfre düşmüştür (Câmiʿu’l-beyân, II, 10-11). Müfessirler, vasat kelimesine “en hayırlı” anlamını vermişler, âyetin bağlamından hareketle Muhammed ümmetinin, dünya var oldukça orta yolu takip eden hakemler (adl ve hüccet) konumunda bulunacağını söylemişlerdir. Böyle bir ümmetin yanlış üzerinde ittifak edip hak yoldan ayrılması mümkün görülmemiş, ümmetin bir konuda görüş birliğine varması (icmâ), fıkhî bir delil sayılmıştır. Âl-i İmrân sûresinde de (3/110) Müslüman toplumundan, “bütün insanlığın dirliği için varlık alanına çıkarılmış bir ümmet” şeklinde söz edilerek, onların, gerçeği temsil kabiliyetlerine dikkat çekilmiştir.

Vasat ümmet… Öyle güzel, öyle derin, öyle muazzam bir nitelik ki taşıması hatta idrak etmesi de aynı ölçüde önemli bir vasıf… Düşünmemek elde değil, ümmetin “vasat” yönüne ne oldu? Bütün insanlığa kandil olacak olan o ümmete… Hani, ne Hıristiyan ne de Yahudi gibi olmayan, olmayacak olan o ümmete… Sahi, “vasat” ve “en hayırlı” niteliğini çoktan bir kenara bırakmış, elinde sadece “ümmet” olma kalmışken ve bu dahi tehlikedeyken, nasıl olur da halimize ağlamayız? Oysa insanlığa umut olacak, ancak İslam ümmetidir. Irk üstünlüğü tanımayan kuşatıcı, kucaklayıcı İslam ümmeti… “Aynı annenin çocukları” anlamının hakkını verecek ümmet…

Ancak pek az bir Müslüman, kendisinden kilometrelerce uzakta “ben Müslümanım” dediği için zulme, açlığa, fakirliğe, sömürüye, yıkıma, kıyıma maruz kalan mustazaflar için gözünde yaş, kalbinde acı duyarak, yediği lokmadan, çocuğunun yüzüne bakmaktan utanarak derin bir kardeş sancısı ile kıvranmakta. Bunlardan, yine çok azı da her şeyini bırakıp ümmetin çocukları, kadınları, mazlumları için yollara düşüp cehd etmekte. Bunların içinden de bir kısmı, canını bu yolda feda ederek şehadet şerbetiyle Rabbine gidenlerden… Ne mutlu onlara ve sırasını bekleyenlere…

“Ümmet” kelimesi üzerine yürek yakan bir konu daha var ki hakikaten benliğimize bir ok gibi saplanmış, onu kanatmaktadır. Aynı inanç, aynı sistem, aynı ideoloji etrafında toplananları ifade eden ümmet kavramı, aynı zamanda “Muhammed (sav) ümmeti” diye isimlendirilir. Maalesef “ümmetin” içinden, “Muhammed’i (sav)” küstahça sorgulayan, hadisleri inkâr eden bir nesil türemiş olması… Aklın almakta zorlandığı bu acı gerçek karşısında kahrolurken, bir de “ben deistim” diye rahatça ruhunu uçurumdan ateş çukuruna atan gençlere rastlar olduk. Veyl olsun, onlara ve bu hale gelmekte payı olanlara! Ah, genç kardeşim! Bilesin ki senin zihnin, o Peygamberin ümmetinin sıkıntılarına çare aradıkça itminana ulaşacak, o güzel Peygamberi sorguladıkça değil!

Ümmet kavramının şu asırda büründüğü anlam üzerine onlarca, belki binlerce şey yazılıp söylendi, söyleniyor ve söylenecek… Zira sislerin ardında ulaşılmaya özlem duyulan kurtuluş güneşine en kestirme yolun, vahdet içinde bir ümmetle olduğu, herkesin çok iyi bildiği bir husus.

Duamız, gayretimiz ve hasretimiz; en hayırlı ümmet olarak tüm insanlığa kurtuluş güneşi olmaktır. Acı, gözyaşı içinde ayrı düştüğümüz, uzansak dokunamadığımız, seslensek duyuramadığımız kardeşlerimize, belki yanı başımızda, belki çok uzağımızda olsa da samimi bir şekilde sevgi duyarak, dertlerini dert etmek bilincine ulaşmak… Rabbim, bu ümmeti, içine düştüğü veya çekildiği tüm fitnelerden selamete çıkarsın. Allah’ın ipine topluca sarılıp tefrikaya düşmemeyi nasip eylesin. Güzel, çok güzel günlerde, İslam gölgesinde toplanmaya muvaffak kılsın. Âmin, velhamdulillahi Rabbil âlemin…

Rüfeyde DURMAZ

15.04.2021

Kaynakça:

TDV İslam Ansiklopedisi, Ümmet maddesi.

 

 

GRUBA KATIL