Cehaletin Felaketinden İlmin Nuruna; Haydi Okumaya!
Arşiv Yazarlar

Cehaletin Felaketinden İlmin Nuruna; Haydi Okumaya!

“Oku, yaratan rabbinin adıyla. O ki insanı alaktan yarattı. Oku, Rabbin kerem sahibidir. O, insana kalemle yazmayı ve bilmediğini öğretti” (Alak, 1-5).

İslam’ın ilk emri olan okumak, insanın hayatında özellikle de Müslümanın hayatında büyük önem arz etmekte, aynı şekilde bir ibadet olarak Müslümanın okuması emredilmektedir.

Peygamberleri milletlere gönderen Rabbimiz, onlara beraberinde okumaları için bir de kitaplar indirmiştir.

Dinimiz, hiçbir zaman cehaleti kabul etmemiş ve cahilliği kınamıştır. Kur’an’da Rabbimiz, “Bilen ile bilmeyen bir olur mu?” buyurmuş, bilgili olmanın, okumanın, araştırmanın bilmemekle, okumamakla, düşünmemekle aynı olmayacağını ifade buyurmuştur.

Okumak, cahilliğin karanlığından kurtarıp, ilmin nuruna kavuşturur. Okumak, esaretten kurtulup, özgürlüğe kavuşmaktır. Okuyanlar, sağlam karakterlere sahip olmakla beraber düşünen, irdeleyen, inceleyen, sorup soruşturan insanlar olduğu için güdülmeye de tahammül edemezler.

Geçmişten günümüze baktığımız zaman okuyan, araştıran ilmin hakikatini kavrayan milletler, her daim izzetle şereflenmişlerdir. Kendi değerlerine sahip çıkarak gerek dünyevi ilimleri gerekse dini ilimleri öğrenerek kurdukları medeniyetlerle tarihe adlarını yazdırmışlardır.

Okumak, benliğini tanıyıp yaratılış gayesine ulaşmaktır. Rabbini tanımak, kendini bulmak, hayatı anlamlandırmaktır.

Okumak, bilgili olmaktan öte bilge olmaktır.

Okumak, insanı olgunlaştırır, terbiye eder, bilmediğinin bilgisine vardırır. İnsan, okudukça cehaletini anlar, ancak o zaman okumanın hazzına ulaşır.

Okumak, insanın akli melekelerini geliştirir, zekâyı artırır ve basiretini kuvvetlendirir.

Okumak, Peygamberimizin “Hikmet, müminin yitik malıdır, nerede bulursa onu alsın” ifadesinde buyurduğu üzere yitirdiği hikmeti bulma çabasıdır. Öyleyse yaratan Rabbinin adıyla okumaya başla ey Müslüman!

Evvela okumak, Kur’an’ı anlamaktır. Müslüman, öncelikle kendisi için rehber olarak gönderilen en büyük kitabı, Kur’an’ı okumalı, onu anlamaya çalışmalıdır. Daha sonra Kur’an’da Rabbimizin “Sizler için kendisinde güzel örnekler var” buyurduğu rasulü Hz. Muhammed’in (s.a.v.) hayatını okuyup nakşetmek, hadisleri ve sünnetini hayatımıza geçirmek için siyeri nebi okumak…

İbadetle mükellef kılınmış Müslümanlar olarak yapacağımız ibadetlerin rükünlerini hakkıyla yerine getirebilmek için fıkıh, ilmihal okumak…

Geçmişini bilmeyen geleceğine ışık tutamaz anlayışıyla geçmişlerin hatalarını okuyup, tarihi araştırıp geçmişte yaşanan olaylardan dersler çıkararak bugün aynı hatalara düşmemek için tarih okumak… Çünkü tarihî cehalet, insanı köleleştirir, bağımlı yapar. Ali Şeriati’nin de dediği gibi “Tarih, insan oluşumunun ilmidir.” Tarihini bilmeyen topluluklar, kişiliksizleştirilerek güdülmeye müsait hale gelirler.

Bugün her eline geçeni okuyan, okuduklarını süzgeçten geçirmeyen nesiller; geleneklerinden, örflerinden kopmuş, nereden, kimden olduğu belli olmayan şekilden şekle giren bukalemunlara dönüşmüşlerdir. Önüne gelen kitabı okumak, okuma değildir ancak zaman israfıdır. Günümüzde, sosyal medyadan, internetten önüne gelen her şeyi okuyarak bilgili kültürlü olduğunu düşünen bilgi kirliliğine maruz kalan nesiller, ne yazık ki bu tehlikenin farkında henüz değiller. Dolayısıyla bu gençlerin kitaplara yönelmesi için çaba göstermek de yine Müslümanların görevi. Nitekim okunulan eserlerin düşünce ve fikir yapısının araştırılması, kaynaklarının süzgeçten geçirilmesi, aynı zamanda okuyucunun kalitesini belirler. Kaliteli bir okuyucu, araştırmadan, her kaynağı bilgi odaklı okumaz. Peygamberimiz de bundan dolayı olsa gerek ki şöyle dua etmiştir: “Rabbim, faydasız ilimden sana sığınırım.”

Netice itibariyle, bizi, varlığımızın gayesini düşündürmeye sevk etmeyen, kişilik ve benliğimize hiçbir katkısı olmayan maddi ya da manevi hiçbir donanıma sahip olmayan ne dünyada ne de ahirette bize faydası olmayan okumalardan uzak durmak gerekir. Öyleyse yazımızı; Peygamberimizin, Allah’ın razı olacağı şekilde okuyanlara, bu manada ilim sahibi olanlara verdiği müjde ile tamamlayalım:

“Melekler, ilim arayanın yaptığından razı olarak ona kanatlarını indirirler. Alime (öğrenen ve amel edene) göktekiler ve yerdekiler hatta sudaki balıklar bile istiğfar ederler. Âlimin abide üstünlüğü, ay’ın yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler, peygamberlerin mirasçılarıdır. Zira peygamberler miras olarak ilim bırakmışlardır” (Ebu Davud, Tirmizi).

Öyleyse haydi okumaya…

Mümine KARAKUŞOĞLU

GRUBA KATIL