Siyonistlerin asıl amacı adayı, Kıbrıs’ı, bütünüyle ele geçirerek Siyonist İsrail’e bağlı uydu bir devletçik kurmaktır. Bu nedenle de uzun zamandan beri faaliyetlerini sinsice devam ettirmektedirler. Yahudilerin bu faaliyetleri, Türkiye’de 2009 yılı itibariyle duyulmaya ve basında da yer almaya başlamasına rağmen gerekli hassasiyet gösterilmemiştir. Şimdilerde yani “Bad’el harâb’ül Basra”/“Bad’el harâb’ül Bağdat” olduktan sonra az da olsa ilgi duyulmaya başlanmıştır. Nitekim 2024 yılı bütçe görüşmelerinde konuşan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan -eksik ve yanlış da olsa- İsrail vatandaşlarının Kıbrıs’ta mülk alımında 12. sırada yer aldığını söylemek suretiyle sanki konunun korkutacak boyutta olmadığını söylemek istemiştir. Oysa KKTC’de kurulan yüzlerce şirket, alınan binlerce dönüm arsa ve inşa edilen on binlerce bina, Siyonistlerin amaçlarına yaklaştığını göstermektedir. Siyonistlerin nüfus yoğunluğu da gittikçe artmış, yeni yerleşim alanlarında nüfusun %95’i Yahudilerden oluşur hâle gelmiştir. Nitekim Kıbrıs Rum kesiminde yayınlanan Alithia gazetesinin, yarın müzakere masasına oturmamız gerekirse karşımızda muhatap olarak Kıbrıslı Türkler yerine İsraillileri, Rusları, Ukraynalıları ve İngilizleri bulacağız, demesi çeşitli ülkelerden gelen Yahudilerin nüfus yoğunluğunun ulaştığı boyutu göstermektedir. Gerçi Siyonistlerin amacı, sadece KKTC tarafı olmayıp bütünüyle adayı ele geçirmektir. Bu amaçla da zaman içerisinde Kuzey Kıbrıs’ın Türk nüfusunun Türkiye’ye, Rumların da -muhtemelen- Yunanistan’a göç etmesini sağlayarak adayı tamamen Yahudileştirmektir. Böylece para gücüne sahip olan zengin Yahudiler Kıbrıs’a yerleşerek Siyonist İsrail’in karşı kıyısında yeni bir Yahudi bölgesini oluşturacaklar.
Aslında Siyonistlerin bu şekilde arsa almaları, banka kurmaları, binlerce apartman dikmeleri KKTC’deki yasal prosedüre de uygun değildi. Ama Siyonistler, bu faaliyetlerini yasal boşluklardan faydalanarak, para gücünü de kullanarak gerçekleştirmişlerdir. Siyonistlerin bu sinsi faaliyetleri, KKTC hükûmeti ve Türkiye tarafından bilinmesine rağmen engellenmemiştir. Çünkü ekonomik olarak zor durumda olan hükûmetin, uygulanan ambargo ile daha da zor duruma düşmemek için Siyonist bankerlerin arsa alımlarında bol dolarlı cazip tekliflerine ses çıkarmamışlardır. Bu durumu Kıbrıs Din Görevlileri Sendikası başkanı Mehmet Dere, 2008 yılından itibaren adaya yerleşen İsrailli Yahudi sayısının her geçen gün arttığını, Yahudilerin sistematik bir şekilde adanın belirli alanlarında yoğunlaşmaya başladıklarını ve ekonomik getirileri sebebiyle yetkililerin buna göz yumduğunu açıklayarak bu durumu doğrulamaktaydı. Özellikle de 2014 yılında çok sayıda Yahudi’ye KKTC vatandaşlığı verilmesi, Siyonistlerin toprak alımını ve bina inşa etmelerini daha da kolaylaştırmıştır.
Ukrayna Yahudileri ve CHABAD
CHABAD örgütü, Ukrayna Yahudileri içinde de çok güçlü olup bu ülkedeki zengin oligarkları barındırmaktadır. Örneğin Ukrayna’daki Privat Gurubu kurucusu olan ve Rum yönetimi ile de yakın ilişkisi bulunan oligark İhor Valeriyovych Kolomoysky CHABAD’ı maddi yönden desteklemektedir.
Ukrayna’da Privat Gurubu adına Privat Bank faaliyet göstermektedir. Bu banka hem kara para aklamakta hem de para transferinde illegal para dolaşımını kolaylaştırmaktadır. Bu banka hakkında Ukrayna Merkez Bankası tarafından yurt dışına 5,5 milyar dolar kaçırmaktan dolayı soruşturma açılmıştır. İşte bu banka, 2000’li yılların başlarından itibaren KKTC’de faaliyet göstermeye başlamıştır. Ukrayna’da gösterdiği faaliyetleri daha kolay ve daha yüklü para transferlerini ve kara para aklamalarını KKTC’deki yasal boşluklardan da istifade ederek çok daha kolay bir şekilde gerçekleştirmektedir. Yasal olmayan bu tür faaliyetlerin ayyuka çıkması nedeniyle KKTC merkez Bankası da birkaç yıl önce, kara para aklama vb. şüpheli faaliyetleri nedeniyle bu bankayı denetlemek için müfettiş göndermiş ancak müfettişlere gerekli evraklar verilmemiştir. Merkez Bankası, bunun üzerine polise şikâyette bulunmuş, banka yetkilileri tutuklanmış ve aleyhlerine dava açılmıştır. Banka müdürü 9 ay hapis cezası alırken banka da 500 bin TL para cezasına çarptırılmıştır.
Kuvvetle muhtemeldir ki bu banka tarafından Ukrayna’da soruşturulan 5,5 milyar dolar, KKTC’de Chabad-Lubavitch tarikatının, örgütünün organize ettiği, tarikat üyesi Yahudi iş adamlarının yaptığı inşaatlar, arazi ve konut alımları yolu ile aklanmıştır.
Girne’deki Yahudi Merkezinin Faaliyetleri
2008’den itibaren Haim Azimov tarafından aktif olarak kullanılmaya başlanan Kuzey Kıbrıs Sinagogu ibadethane ve Mossad faaliyetlerinin yanında, Yahudilik merkezi olarak da Kıbrıs Yahudi toplumuna, hayatın her alanında rehberlik etmekteydi. Sinagog, her Şabat gecesi ve sabahı açık bulundurulmaktaydı. Siyonistler KKTC’de, Sinagogda; Şabat ve bayramlarda yemekler düzenliyor, kaşer yemekler mevcut ve isteğe göre otellere de gönderiyordu. Merkezde, çocuklara okul öncesi Yahudilik eğitimi sağlanmakta, bire bir çalışma oturumları düzenlenmekte, hastaneler ve cezaevleri ziyaret edilmekte, yetişkin eğitim sınıflarına öncülük edilmekte ve topluma, Yahudi turistlere güvenilir yiyecek tedarik edilmekteydi. Sinagog ve Yahudilik merkezinin tüm aktiviteleri, Haham Akaal R. Chaim Azimov tarafından düzenlenirken bu faaliyetlerde R. Azimov’un en büyük yardımcısı eşi Devora idi.
Chaim Hillel Azimov Kimdir?
KKTC’de, Şabad tarafından hahambaşı olarak tayin edilen Chaim Hillel Azimov, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Berlin’de kurulan ‘Chabad Lubavitch Yahudi Merkezinden 19 Şubat 2003 tarihinde mezuniyet sertifikasını (Zeugnis) alan ilk on hahamdan biridir.
Haim Azimov, 2006 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nden KKTC’ye gönderilmiştir. Azimov, KKTC’ye gönderildiği ilk günden itibaren resmî hiçbir sıfatı olmamasına rağmen kendisini, KKTC Yahudi hahambaşı olarak tanıtmış, bu sıfatla siyasilerle ciddi anlamda ilişkiler kurmuş, devlet içerisinde de ciddi anlamda örgütlenme faaliyetleri gerçekleştirmeye başlamıştır. Bu tür faaliyetler, Mehmet Ali Talat’ın cumhurbaşkanı olmasından sonra daha kolay yapılmış, devlet içerisine de ciddi sızmalar gerçekleştirilmiştir.
Aslında Azimov, ABD tarafından Chabad’ın KKTC’deki yapılanmasının başına geçmek üzere KKTC’ye gönderilmiş, bu nedenle de kendisinden hiçbir destek esirgenmemiştir. Böylece Azimov, KKTC nezdinde hiçbir resmiyeti olmamasına rağmen, 2006-2007 yılları arasında KKTC’ye taşınmış, Girne’de kiraladığı villayı hem ev hem de ibadethane olarak kullanmaya başlamıştır. Denize yakın olan bu geniş villa; örgüt merkezi, ibadet ve toplantı odalarının yanı sıra Azimovlar için yaşam alanlarından oluşmaktadır.
Haim Azimov, 9 Mart 2008’de de sosyal medya hesabından Kuzey Kıbrıs Chabad Evi’nin açıldığını duyurmuştur. Kendi ifadesine göre görevi, Kuzey Kıbrıs’ın Yahudiliğe adanmış ilk merkezini açmaktı. Böylece bu görevini, kayıt ve izin olmadan, ben yaptım oldu misali, yerine getirmiştir. Bu görevini hem ABD’deki Siyonist lobilerin güçlü destek ve yardımıyla hem de Siyonist bankerlerin bavul bavul gönderdiği dolarlarla devam ettirmiştir. 15 sene süresince dinî faaliyetler Girne’deki bu evde yapılmış, kapısına da İbranice “Kuzey Kıbrıs Tüm Yahudilerin Adresi” yazılı tabela asılmıştır. Azimov’un, kurulan veya satın alınan yüzlerce şirket aracılığıyla “İsraillilerin Kıbrıs’ta planlı toprak sahibi olmalarını sağlamış, ayrıca akşamları da MOSSAD ajanları ile evinde toplantılar gerçekleştirmiştir.
Chabad, Girne Karaoğlanoğlu’nda Yahudi merkezini açmış, Sinagog olarak kullanmasına hatta Azimov’u hahambaşı olarak göndermesine rağmen, KKTC’yi ayrı bir devlet olarak kabul etmemiştir. Bu nedenle Chabad, ısrarla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yerine “Kuzey Kıbrıs” ifadesini kullanmaktadır. Yani Chabad, KKTC’yi tanımıyor ama kendisine KKTC’nin bütün kapıları açılmakta ve faaliyetlerini kolaylıkla yapabilmektedir. Bu nasıl oluyor, bunu KKTC yetkililerinin bilmemesi mümkün değildir. Peki biliniyor olmasına, Siyonistlerin bu kadar kolay faaliyet göstermelerine -tabiri caizse kuyularını kazıyor olmalarına- rağmen, buna neden müsaade ediliyor? Bunu anlamak zor mu, elbette zor değildir.
Üstelik Azimov, KKTC’de resmî olarak faaliyetlerine başlayan Chabad lideri olarak bütün yurt içi ve yurt dışı toplantılarına Kuzey Kıbrıs’ı temsilen katılmaktaydı. Ama buna rağmen, temsiliyetini KKTC adına değil, Kuzey Kıbrıs adına yapmaktaydı. Nitekim Chabad hahamı Azimov ilk toplantısını 2008 yılında, “Kuzey Kıbrıs Chabad-Lubavitch’in eş direktörü” olarak Brooklyn, N.Y.’de, “Chabad-Lubavitch temsilcileri yıllık konferanslarına” KKTC temsilcisi olarak değil, Kuzey Kıbrıs’ın temsilcisi olarak katılmıştır. KKTC yetkililerinin buna bir tavır koyarak Chabad’ı ve hahambaşı Azimov’un faaliyetlerini engelleme ya da tamamen yasaklama yoluna gitmemesi düşündürücüdür. Azimov tarafından KKTC temsiliyetinin kullanılmaması, kendisinden değil, Chabad merkezinden kaynaklanan bir tavırdır. Azimov ise merkezin aldığı bu tavra uygun davranmaktadır.
Azimov, aynı zamanda 2019’da kurulan “İslam Ülkeleri Hahamlar Birliği (ARIS)”in de mensubudur.
Azimov’un, KKTC’yi Terk Etmesi
Bir süredir Türkiye’deki bazı programlarda hedef gösterilen Azimov, Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’e saldırısının ardından, güvenlik endişesi yaşadığı, savaş nedeniyle hem Türkiye basınında hakkında çıkan haberler hem de başına bir iş geleceği korkusuyla 5 çocuğu ve eşi ile birlikte önce Limasol’a, ardından da ABD’ye kaçtığı öğrenilmiştir.
Ancak Haim Azimov, kısa bir süre önce KKTC’ye geri dönmüş ve çalışmalarına tekrar başlamıştır. Nitekim KKTC’de Ulusal Birlik Partisi milletvekili Yasemin Öztürk, yaptığımız röportajda, Azimov’un geri döndüğünü ve “Girne’de tabelanın kaldırıldığı yerin kapalı olduğunu ama 200 metre ileride yapılan yüzlerce sitede görevini yapmaya devam ettiğini söylemiştir.
2006-2007 yılları arasında eşi ile birlikte KKTC’ye yerleşen ve 5 çocuğu burada doğan Haham Chaim Azimov, Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan Hasidik Yahudi Chabad cemaatinin dinî figürüydü.
CHABAD’IN KAPATILMASI
KKTC yetkilileri, Dünyadaki en tehlikeli Siyonist örgüt olduğu, New York’taki merkezlerindeki gizli tünel olayı ile yeniden kanıtlanan CHABAD LUBAVITCH tarikatının ülkedeki faaliyetleri nedeniyle endişeye kapılmıştır. Bu nedenle bazı yetkililer tarafından KKTC’de, bu örgütün yasa dışı emlakçılık yapmasının yasaklanması, merkezlerinin kapatılması, Haham Azimov ve tüm CHABAD’çıların sınır dışı edilmesi, Yahudilere ait inşaat şirketlerinin de kapatılması, ayrıca İsrailliler tarafından alınan tüm arazi ve konutların kamulaştırılması, Yahudilere verilen tüm vatandaşlıkların da iptal edilmesi gündeme getirilmiştir.
Chabad örgütünün New York’ta, Brooklyn’deki tünellerde ortaya çıkan ve dünyaya yayılan kötü ve insanlık dışı kokular, dikkatleri bu örgütün KKTC’deki faaliyetlerine yöneltmiştir. 15 seneden fazla bir zamandır Kuzey Kıbrıs’ta faaliyetlerde bulunan Chabad örgütünün, ülkede resmî olarak bir kaydının bulunmaması, tedirginliği daha da artırmıştır. Bu nedenle de basiret sahibi kimi yetkilileri hareket geçirmiştir. Harekete geçen yetkililerden biri de UBP milletvekili Yasemin Öztürk’tür. Nitekim bu konu, UBP’li vekil Yasemin Öztürk’ün 19 Ekim’de, Kuzey Kıbrıs Yahudi Merkezi’nin faaliyetlerine son verilmesini istemesiyle bir anda ülke gündemine gelmesine neden olmuştur.
Örgütün, geçmişine bakıldığında ne kadar tehlikeli olduğunun kolaylıkla görülebileceğini belirten KKTC Ulusal Birlik Partisi (UBP) milletvekili Yasemin Öztürk’ün, KKTC’de yasa dışı Chabad örgütünün kaç kişiyi vatandaş yapmış ise onların da tek tek ortaya çıkartılması şarttır, bunu da istiyorum, demesi olayın vahametini göstermektedir.
Öztürk, Chabad’ın Girne Karaoğlanoğlu’ndaki ofisinin, 2008’den beri yasa dışı faaliyet gösterdiğini dile getirdiği açıklamasında, “Emlak pazarlayan, Chabad mensubu bir Chaim Hillel Azimov var. Neden yasa dışı diyorum. Çünkü bunun hiçbir yerde kaydı çıkmadı. Örgüt evi olarak kullanılan Girne’deki villaya astığı tabelada Kuzey Kıbrıs Chabad Yahudi Merkezi yazıyor. Ama bunu da hangi izinle oraya astı, bu kişiyi KKTC’ye kim haham olarak atadı ve hangi resmî makamlardan izin aldı, o da bilinmiyor! Ama bildiğimiz, bu kişinin bir emlak şirketinin önünde poz vererek taşınmaz mal satın aldığı ve sosyal medya hesabından da yine taşınmaz mal satışı ile ilgili mesajlar verdiğidir. Karşımızda örgütlü, taşınmaz mal alarak işgal girişiminde bulunan bir örgüt var.” cümlelerini kullanmıştır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) Girne kentinde, merkezi ABD’nin New York kentinde olan Yahudi Ortodoks Hasidik örgüt Chabad’ın bürosu, tabela ve çalışma izni olmadığı gerekçesiyle kapatılmıştır.
Nitekim KKTC’nin Girne kentinde 8 Kasım 2023’te, Polis ve belediye ekiplerinin, Chabad örgütünün tabelasının asılı olduğu binaya yaptığı baskında, binada kimse bulunmazken Chabad örgütünün KKTC sorumlusu Chaim Hillel Azimov’un Güney Kıbrıs’a gittiği tespit edilmiştir.
Chabad’ın çeşitli ülkelerde kayıtlı ya da kayıtsız olarak emlak alım satım faaliyetleri yürüttüğü ve örgüte bağlı elemanların KKTC’nin yanı sıra Türkiye’de de bu tür faaliyetler yürüttüğü iddia edilmiştir.
KKTC’de Siyonistlerin gizli işgalini organize ettiği ifade edilen ve yasa dışı merkezî faaliyetlerde bulunduğu ihbar edilen Chabad örgütünün Girne’deki yasa dışı merkezi, Girne Kaymakamlığı tarafından kapatılmıştır.
Siyonist Chabad örgütünün merkezinin kapatılması, halk arasında olumlu karşılanmıştır. Ancak KKTC kamuoyu, bu çaluşmaların devam etmesi gerektiğini belirterek “Bu tabii ki yetmez. Özellikle İsrail ile bağlantılı kişilerin vatandaşlığı iptal edilmeli, ayrıca şirketlerine el konulmalı hatta aldıkları araziler kamulaştırılmalı.” şeklinde görüş bildirmişlerdir.
Nitekim KKTC Plandemi Platformu sözcüsü Tuğçehan Ören, geçtiğimiz aylarda misyoner Yahudi tarikatı Chabad’dan rahatsız olduklarını ve bir yürüyüş yapacaklarını açıklamıştır.
Ören açıklamasında, “ABD-Biden destekli Chabat Yahudileri, 2008 yılında ülkemize, yaklaşık 200 civarında şirket ile geldi, daha sonra da banka açtı. Para transferlerini bu banka üzerinden yaparak KKTC’de gizli iş birlikçi avukat ve siyasiler ile topraklarımızı parsel parsel satın aldılar. İlk başta KKTC’nin doğusunda belirgin hâle gelirken şimdi Girne’nin Lapta bölgesinde kendilerince resmî, KKTC’ye göre illegal hahamları ile etki alanlarını genişletmişlerdir.
Son olarak kurmuş oldukları emlak şirketleri üzerinden, aldıkları arazileri ve yaptıkları binaları, sadece kendi insanlarına satıyorlar.
Bizim buradan anlayacağımız, İsrail karşı kıyısı olan KKTC’ye yeni bir Siyonist yapı inşa ediliyor. İkinci bir Yahudi devleti kurma yönünde, emin adımlarla ilerliyorlar.” şeklinde konuşmuştur.
Azimov’a Soruşturma Açıl(a)maması
KKTC’de tabelası indirilerek kapatılan Siyonist Chabad’ın tayin ettiği haham Azimov’a, soruşturma açılamadığı öğrenilmiştir. Azimov, kiraladığı evi terör yuvası hâline getirmesine, Mossad’ın illegal bürosu olarak kullanmasına ve ülkede hiçbir kaydı ve izni olmaksızın faaliyet göstermesine rağmen hakkında soruşturma açılmaması düşündürücüdür. Chabad’ın kapatılması esnasında ABD’ye kaçmış olmasına rağmen, kısa bir süre önce tekrar KKTC’ye geldiğine ve yeniden çalışmalarına başladığına dair haberler basına yansımıştır. Azimov’a soruşturma açılmamasının arkasında, KKTC’de ilişki kurduğu hatta finanse ettiği iddia edilen siyasiler mi var? Eğer bu iddialar doğru ise bunların yurt dışı bağlantıları olmaması mümkün değildir. Çünkü Azimov’un, kendi imkânlarıyla siyasilerle ilişki kurması mümkün değildir. Siyonist Chabad, gerek maddi gücüyle gerek mafya yöntemleriyle hem KKTC’deki faaliyetleri organize etmekte hem de Azimov’u korumaktadır. Bu nedenledir ki Azimov ve dolayısıyla Chabad hakkında soruşturma açıl(a)mamıştır.
Haim Azimov’un arkasında çok güçlü, karanlık ve illegal mafyavari gruplar bulunmaktadır. Bunların arasında dünya kumarhaneler kralı olarak bilinen Sheldon Adelson ile Ukraynalı milyarder Ihor Valeriyovych Kolomoysky’in bulunduğu iddia edilmiştir. Adelson, Amerika’nın en büyük kumarhane şirketi Las Vegas Sands’ın kurucusu ve sahibidir. Azimov’un arkasındaki güç olduğu ifade edilen Sheldon Adelson ve Ihor Kolomoysky, aynı zamanda Siyonist örgüt Chabad’la ilişkilidirler ve örgüte yüklü para desteğinde de bulunmaktadırlar. Kumarhaneler kralı Sheldon Adelson’un, Siyonist Chabad ile olan ilişkisi 1990’lı yıllara kadar uzanmaktadır. Adelson, Putin’in en yakınındaki kişi olarak da bilinen Rusya hahamı Berel Lazar ile de ilişkilidir. Görünürde dinî bir yapılanma gibi gözüken Chabad, herkesçe tanınan bir kumarhane patronu ile ilişkide olmakta bir sakınca görmemiştir. KKTC’ye, Chabad’ın 2008 yılında tayin ettiği haham Hillel Azimov’un, adada bulunan ve kendisinin de gittiği kumarhaneler ile ilişkisi olduğu da iddia edilmiştir.
Ihor Valeriyovych Kolomoysky ise Ukrayna’nın organize Yahudi cemaatinin önde gelen isimlerinden biri olarak tanınmaktadır. Kolomoysky 1992 yılında Privat Bank’ı ve onun gayriresmî şirketleri olan Privat Group’u kurmuş, ardından geniş medya holdinglerini satın almıştır. Yine Kolomoysky, 2008 yılında Kiev’deki Ukrayna Birleşik Yahudi Cemaati’nin başkanı seçilmiştir. Kolomoysky, ayrıca Ukrayna kökenli Chabad hareketinin, Ukrayna’daki önemli fon sağlayıcılarından biri olduğu kaydedilmiştir. Aynı kişinin 2012 yılında, Dnipro şehir merkezinde, Avrupa’nın en büyük, çok işlevli Yahudi toplum merkezi olduğu iddia edilen Menora inşaatını finanse ettiği vurgulanmıştır.
İslam Ülkeleri Hahamlar Birliği (ARIS)
İslam Ülkeleri Hahamlar Birliği (ARIS), İslam İş Birliği Teşkilatı üyesi ülkelerdeki Sefarad , Aşkenaz , Chabad cemaatleri tarafından kurulmuştur. Birlik; Arnavutluk, Azerbaycan, BAE, Fas, İran, Kazakistan, Kırgızistan, Kosova, KKTC, Mısır, Özbekistan, Türkiye, Tunus, Uganda gibi ülkelerde, Tataristan ve Başkurdistan gibi Rusya Federasyonu içinde yer alıp halkın çoğunun Müslüman olduğu özerk bölgelerde yaşayan hahamlardan oluşmuştur.
Rav Mendy Chitrik, hahamlar birliğinin nasıl kurulduğunu, kendisiyle yapılan bir röportajda özetle şöyle anlatmıştır: “Conference of European Rabbis isimli bir organizasyona senelerdir üyeydim, çoğunlukla Avrupa’daki Yahudilerle alakalı konularda yapılan bazı konferanslarda da yöneticilik yapmıştım. Bir keresinde New York’ta, yine bir konferansta, bir masada başka rabbilerle beraber oturuyordum. Tesadüfen aynı masada Azerbaycan’dan, Kazakistan’dan, Nijerya’dan, Abu Dabi’den ve Kuzey Kıbrıs’tan rabbilerle beraberdim. Onlara dedim ki ‘Biliyor musunuz, bizim bir ortak noktamız var. Hepimiz İslam dünyasında hahamlık yapan kişileriz.’ Bizim mücadele edip diğer rabbilerin etmediği pek çok konu var. Dinler arası diyalog, Müslümanlarla beraber yaşam, İsrail’de olaylar olduğu zaman gerginlik hissetme, ramazan ayında düğün yapamama gibi birçok konu var. Ve Müslüman ülkelerde yaşayan hahamların buluşup konuşması için düzenlenen konferanslar yok. Dedim ki öyle bir şey yapmalıyım ki Müslüman ülkelerde yaşayan hahamlar birbirlerini tanısın. Birbirimize yardım edebilmek için… Çünkü benzersiz bir durumumuz var. Bu, Aralık 2019’da oluyor. O zamanlar bir Whatsapp grubu açtık. Ve ismini İbranice olarak İslam Ülkeleri Hahamlar Birliği koyduk. Bu grupta 14 ülkeden, toplam 45 rabbi bulunmaktaydı. (Bir soru üzerine de 20 senedir İstanbul’da, Aşkenaz’ın hahamı olsa da Chabad’a bağlı olduğunu, Birlik’in Orta Doğulu tonu olması için, İsrail’in Sefarad hahambaşısından Birlik’in halahik lideri olmasını istediklerini, onun da Sefarad ve Mizrahi hahamlardan oluşan bir başkanlık heyeti kurulmasını istediğini, heyete tayinler yaptığını, bu kişilerin Birlik’in tonunu ve yönünü belirlediğini, Birlik’in bir icra heyeti olduğunu, bir Whatsapp grubundan başlayıp buralara geldiklerini ifade etmiştir.) Böylece bu birlikteliğin oluşması için, 2019 Aralık’ta başladık. 2 ay sonra hep beraber bir toplantı yapmaya karar verdik. Bu toplantının İstanbul’da yapılması uygun görüldü. Çünkü İstanbul’a, dünyanın her yerinden uçak var ve herkese açıktı. Gelebilen gelsin dedim. Korona dolayısıyla Fas ve Tunus’taki hahamlar gelemediler. İstanbul’da yapılan bu toplantıya 35-40 haham katıldı. Hahamlar birliğinin ilk toplantısı, 21-23 Aralık 2021’de İstanbul’da Conrad Otel’de yapıldı. Türünün dünyada ilk örneği… Türk Yahudi toplumunun kaynaklarına göre, sadece Müslüman nüfuslu ülkelerden değil, diğer ülkelerden de hahamlar, ilk kez bu kadar çok ve çeşitlilik içinde bir araya geldi. İran’dan hahamlar da katıldı kongreye, Mısır ve BAE’den de. Konuklar, Türkiye Hahambaşı Rav Haleva himayesinde, Rusya hahambaşısı, Haham Berel Lazar da dahil olmak üzere diğer önde gelen yetkililerinin katılımıyla Müslüman dünyasında Yahudi yaşamıyla ilgili konuşmak için toplandı. 2 gün boyunca beraberdik. Hahambaşı Haleva, İran hahambaşısı, Kazakistan hahambaşısı, Azerbaycan hahambaşısı, Kırgızistan hahambaşısı… Diğer ülkelerin hahambaşıları… Bazılarının toplumları sadece 150 kişiden oluşuyor, bazılarınınki 20.000 kişiden ama hepimizin konuşacak ortak konuları var. Aslında toplantı iki kısımdan oluşuyordu. Bunun amacı, şimdiye kadar buluşamamış olmamızı telafi etmekti. Oldukça karışık bir grubuz. Birlikte olan hahamların pek çoğu, Chabad’a bağlı. Yani sonuçta başka kim, o kadar uzağa gider ki? Pek çok toplum rabbileri var. İran’dan, Türkiye’den… Ve aslında İslam dünyasında yaşayan tüm rabbiler, birliğe katılabiliyor. Nasıl para ve bağış toplanır, nasıl bütçe yapılır, bunları öğrettik. Başka bir oturumda dinler arası diyalog nasıl olur, diye konuştuk. Bunun için Rusya’nın hahambaşısını konuşma yapmak üzere davet ettik. Bu toplantı iki gün sürdü.” (Devam Edecek)
Ali Kaçar