İsrail’in Mavi Marmara rezaletindeki hatasını üç senelik direnmeden sonra kabullenip özür dilemesi, pek iyiye alamet olarak yorumlanmadı. Bayram değil seyran değil sahi İsrail bizi niye öptü? Bu konuda ortaya atılan iddialar ve komplo teorilerinin hepsinde bir küçük doğruluk payı olabilir. Ancak gerçek neden Lübnan, Irak ve Suriye’den gelebilecek yeni tehditlerden doğan İsrail’in güvenlik endişesidir. Elbette muhtemel İran operasyonudur.
Lübnan’dan başlayalım. 2006 yılında Lübnan’a girerek Hizbullah’a büyük bir ders vermek isteyen İsrail ordusu beklemediği bir hezimete uğradı. Tüm dünyada büyük bir imaj kaybına uğradı. Kısa sürede geri çekilmesi de zaten başarısızlıklarını ispatlıyordu. Lübnan’da yaşayan pek çok Lübnanlı yabancı vatandaşı Türkiye kurtardı. Kanadalı Lübnanlıları, Türk Hava Yolları taşıdı. Bu jestten sonra Kanada ile Türkiye arasındaki limoni ilişkiler yumuşamaya başladı. Hizbullah’ı zayıflatmanın tek çaresi Lübnan’ı istikrarsızlaştırmaktan geçiyordu. Bu politikayı harfiyen Suudilerle birlikte uygulayan İsrail, Lübnan’ın politik yaşamında Hizbullah’ın yükselişini engelleyemedi. İran ve Suriye tarafından desteklenen Hizbullah tehditini yok etmek için Suriye’yi üçe bölme projesi sahneye kondu.
Lübnan’ın Beka vadisi askeri kampları neredeyse 45 yıldır Ortadoğu’da terörist yetiştirme merkezi olarak kullanılır. Ülkemizdeki pek çok aşırı solcu buradan çıkmadır. Gazeteci ve yazar Cengiz Çandar’dan Faik Bulut’a buradan geçmeyen solcu iyi militan kabul edilmezdi. ASALA, PKK, HAMAS militanları da buradan geçti. Finansmanını eskiden Sovyetler Birliği sağlardı. Yıkıldıktan sonra İsrail bu görevi devraldı. Son iki yıldır bu kampları tekrar canlandıran MOSSAD ve MİT’in asker kökenli Özel Harp elemanları Suriyeli muhalifleri birlikte yetiştiriyor. Esad rejimine direnecek militan bulmakta zorlanınca önce yurtdışındaki Suriyelilerle işe başladılar. Irak’taki Suriyeliler ilk başlarda Amerikan üslerinde eğitimden geçirildi, sonra Beka’ya alındılar. Beka’da planlanan yeni Suriye kime hizmet edecek?
Susurluk’ta ceza alan tek komutan Albay Korkut Eken, hapisten çıktıktan sonra bir süre köşesine çekilmişti. Şimdi Beka’da Suriyeli muhalifleri eğiten birimde çalışıyor. Yanında da Mahmut Yıldırım kod adlı Yeşil ve yardımcısı Abdullah Argun Çetin bulunuyor. Ülkemizde planlanan, Suriye İstihbaratı Muhaberat ve PKK üzerine yıkılan pek çok provakasyonu, Esad’ın A takımına yapılan suikastları hep bu ekip organize etti. Amaçları İsrail’in güvenliğini sağlamak ve İsrail ile Türkiye’yi ortak düşman ve hedefler etrafında birleştirmektir. İsrail’den özrün gelmesi bundandır. Esad’la iyi ilişkiler kurmak ve son iki yıldır ikna etmek için Suriye’ye 66 sefer düzenleyen Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu’nun ‘Suriyeli muhalifleri eğiten özel harp elemanımız Suriye’de yoktur’ açıklamasını gülümseyerek karşılıyorum. Türkiye hep politik, hem askeri lojistik olarak destek vermese Suriyeli muhalifler direnemez. Elbette isyancılara ana finansmanı sağlayan Suudi Arabistan ve Katar’ı unutmayalım. Buna rağmen yeterince silah vermiyorlar ki daha fazla Müslüman birbirini öldürsün. Son iki sene içinde Esad rejimi 40 bin kişi öldürdü, 200 bin kişi ülkemize sığındı.
HAMAS’ın ana finansörü olan Suriye’nin Baas rejimi, bölgede yıkılmak istenen eski sistemi temsil eden son firavunluk olarak direncini sürdürüyor. HAMAS’ın Lübnan ve Suriye’de askeri kampları ve ideolojik eğitim okulları bulunuyor. HAMAS’ı ilk kurulduğunda FKÖ Lideri Arafat’a karşı desteleyen İsrail’in şimdi tek amacı Suriye’yi bölerek HAMAS’ı güçsüz bırakmak. Tabi işgal ettiği Golan tepelerini geri vermemekte işin ayrı kazancı. Suriye’de Nusayristan adlı denize kıyısı olan arazileri kapsayan bir devletçik kurulduğunu ve Esad’la bu doğrultuda pazarlık yapıldığını bir yıl önce yazdım. Marudi Hıristiyanları da bu bölgedir. Son iki yıldır etnik temizlik ile Lazkiye merkezli yapı şekillendi. Rus üsleride bu bölgede bulunduğu için, kazanımlarını kaybetmeyecek Rusları ikna etmek zor olmayacaktır. İkna olmak istemeyen Ruslara Kıbrıs’ta düzenlenen iflas tuzağının amacı bu olabilir.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın HAMAS’a destek veren siyasi şovları, Gazze’ye düzenlemeyi planladığı şov ziyareti İsrail’in işine gelmiyor. Belki de özür dileyerek tükürdüklerini yalamaları bundandır. Neticede Suriye bölününce Halep merkezli Sünni yapı doğal olarak Türkiye’ye bağlı veya bağımlı yaşayacak. Kürtlerin bulunduğu bölge ise doğal olarak Erbil merkezli Barzani Kürdistan’ına veya Diyarbakır merkezli Türkiye Kürdistan’ı ile zamanla birleşecek. PKK açılımına İsrail’in destek vermesi birazda bundan olabilir. Büyük Kürdistan’ı Türkiye’yi büyütecek değil bölecek bir milliyetçilik ayaklanması olarak görüyorlar ve zayıf bir Kürdistan’ı daha kolay sömürebileceklerinin farkındalar. Kuzey Irak’ta Kürdistan’ı her yönden destekleyen ve Erbil’i cazibe merkezi haline getiren İsrail, Kürtleri yönetme hevesinden vazgeçmeyecektir. PKK’ya bu zamana kadar destek vererek Türk hükümetlerini kızdıran İsrail artık siyasileştirdiği PKK ve Kürt sorunu ile dost gözükmeye mahkûmdur. PKK ile ‘milli barış’ tutmazsa İsrail B planına geçecektir.
İki senedir Amerikan ordusunun ayrıldığı Irak’ta işler sanıldığı gibi iyi gitmiyor. Şiiler ile Sünniler arasında bir iç savaş bırakarak geri çekilen Amerikalılar geride bir sürü fitne ocağı bıraktı. Sanıldığı gibi asıl sorunu çıkartan Irak’ın güneyinde Basra, Necef, Kerbela merkezli Şiiler değil, neoselefi akımının radikalleştirdiği Sünnilerdir. Yine Suudi Arabistan ve Katar’dan finansmanın alan Vehhabi zihniyetli terör gruplarını her gün bir intihar veya bombalama girişimi ile kendi Müslüman halkını öldürüyor. Irak lideri Maliki ile Haşimi arasındaki siyasi ihtilafa Türkiye’nin müdahil olması iyi olmadı. Sünni grupları Şiileri yok etmesi için örgütleyen Haşimi’nin arkasında İsrail ve ABD istihbarat ve ordu birimleri vardı. Daha geçenlerde Kerkük’te 50 yerde birden bombalar patladı. Türkmenler ile Kürtler, kente selefileri sokmamak için azami gayret gösteriyordu. Çünkü biliyorlar ki Vehhabi militanları giren yerde kardeş kavgası başlıyor, halk ikiye bölünüyor ve işgalci dış düşman kıs kıs hallerine gülüyor. Haşimi’nin önce Erbil’e sonra Ankara’ya sığınmasından sonra Kerkük merkezli Türkmenler dahi Erdoğan’dan ve AKP hükümetinden kuşku duymaya başladı. Ankara, gerçekten Haşimi’nin arkasında kim olduğunu bilmiyor mu yoksa İsrail ile güvenlik konusunda ortak çalışma mı sergileniyor? Bu nedenle Maliki’nin ABD başkanı Obama’nın zoruyla Ankara ile aramızda sorun yok açıklamasını çok çakma buluyorum. Zira Haşimi’nin yediği haltların belgelerini Maliki’ye veren CIA ve MOSSAD. Maliki haksız sayılmaz.
İngiliz medyası İsrail’in Türkiye’den neden özür dilediğini önce ekonomik gerekçelere bağladı. Güya Kıbrıs’ta büyük gaz rezervi bulan, bu doğalgazı hem Türkiye’ye satmak hemde yapılacak boru hattı ile Türkiye üzerinden Avrupa’ya satmak için yelkenleri suya indirdi. Bu haberin özürden hemen sonra dolaşıma sokulması kerizleri kandırmak içindi. Önceden hazırlandığı belliydi ve havadan sudan bir gerekçe olduğu oldukça açıktı. İsrail ile Türkiye arasındaki ekonomik ilişkiler sanıldığı gibi Davos’ta yaşanan kurgu ‘One Minute’ olayından veya siyasi şov için tasarlanan Marmara Gemisi olayından sonra gerilemedi, kesilmedi, bilakis yükseldi. Askeri ihalelerde bazı geri adımlar olsada İsrail mevzi kaybetmedi. Sadece istihbaratçılarımızı eğitme anlaşması askıya alındı. Suriye’deki gelişmeler nedeniyle bir yıldır zoraki ortak çalışma ortamı oluşturuldu. Yani bu ambargoda güme gitti.
AK Parti hükümeti’nin dev projeler hazırlayarak kendi zenginlerini oluşturma hevesi İsrail’in kaçıramayacağı bir boşluktu. Dünya finans merkezlerini elinde bulunduran Yahudi sermayesi kredileri musluklarını sonuna kadar Türkiye için açtı ve ülkemiz aşırı borçlandırılmaya başlandı. Kanal İstanbul gibi 40 milyar doları bulacak bir projenin gerçekleşmesi için Hazine’nin garantisi gerekiyordu, dış kredi merkezleri kesenin ağzını açmadan yapılması zaten imkânsızdı. GAP projesini dahi henüz tam bitirememiş bir Türkiye’nin dev projelerle Yahudi sermeyasinin kucağına itilmesi İsrail’in özrünü de getirdi. Kaz gelen yerden tavuk esirgemeyen İsrail ve zengin Yahudi kapitali, Türk gururunu okşamak zorundaydı!
İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Yaakov Admiror, Ankara’daki Akıncı Hava Üssü’nde eğitim izni istiyor. İngiliz Sunday Tİmes’ın haberine göre talepler içinde Türk hava sahasının İsrail savaş uçaklarına açılması da var. Tel Aviv, buna karşılık Türkiye’ye hava savunma sistemi vermeyi öneriyor. Söz konusu sistem içinde anti-balistik füzeler ve gece-gündüz fark etmeksizin her türlü hava koşulunda çalışan üst düzey bir gözetleme teknolojisi de yer alıyor. Suriye’de Rusların verdiği 4800 füze var iken ülkemizdeki füze sayısı sadece 4. Üstelik füzelere karşı korunma sistemi Patriot’ları Almanlar daha yeni verdi. Malatya’da kurulan üste ise Amerikalılar ve İsrail, son üç yıldır İran’ı adım adım izliyor ve güya İran ve Suriye’den füze atılırsa ülkemizi koruyacaklar…
İsrailler kendilerinden emin. İki ülkenin kaderinin, güvenlik endişelerinin ortak olduğu konusunda Ankara’yı ikna etmeleri zor değil. Obama’nın baskılarıda zaten bu yönde bir işbirliğini zorunlu kılıyor. Türkiye ve İsrail, güya İran’ın nükleer programı ve Suriye’deki iç savaş konusunda ortak endişeleri paylaşıyor ve bir uzlaşma sağlaması kaçınılmaz olarak lanse ediliyor. Zira sırada İran var iken İsrail’in Türkiye ile kavga etmeleri aptallıktı. Kuru bir özürle ve ödenecek tazminatlarla Mavi Marmara diyeti verildi. Peki Türk ordusu, MOSSAD ve CIA’nın oyunlarıyla Suriye ve İran ile savaştırılırsa bunun diyetini kim ödeyecek? Erdoğan, Misakı Milli sınırlarını kazanan lider olarak tarihe geçmek istiyor. Halep, Musul, Kerkük, Erbil, Zaho, Süleymaniye’yi Türkiye içine almak hepimizi mutlu eder. Her şeyin bir bedeli vardır. Herhalde İsrail özrüne bedel aldı veya alacak. Umarız bu bedel yeni kanlar dökülmesine yol açmaz. Yahudi sermayesinin teşvik ettiği ve kısa yoldan zengin olmak isteyen AK parti elitinin üzerine atladığı dev projeler ekonomimizi batırmaz…
Makale Yazarı :Faruk ARSLAN