İsmiyle Müsemma
Arşiv Genel Yazarlar

İsmiyle Müsemma

Yüz ölçümü 360 kilometrekareye denk, İstanbul’un Beykoz ilçesi kadar bir alan… İçerisinde 2-2,5 milyon arasında insan yaşıyor. Bu küçücük toprak parçası üzerinde 7 Ekim 2023’ten beri katliam devam ediyor. Ben buna savaş demiyorum çünkü savaş, iki devlet arasında olur oysa İsrail bir devlet değil, işgalci ve terörist bir topluluktur. Devletler arasında savaşlar karşılıklı devam eder. Şuan Gazze’de ise giriş çıkışlar kapatılarak sadece uçaklarla bomba yağdırılıyor. Bu apaçık bir soykırım, katliamdır.
Gazze; güçlü, dayanıklı manasına gelir. Direnen azmin sahipleri… Onlarla sadece İsrail savaşmıyor, dünya savaşıyor.
“Aksa Tufanı” öyle bir tufan oldu ki doğruları, yalancıları, zalimleri, destekçilerini ve hakkın yanında olanları, olmayanları, herkesin safını belirledi.
Öyle bir tufan oldu ki hakka inananların ve inanmayanların saflarını netleştirdi. Kuru sloganlar, kırmızı çizgiler ve yüzler, karardıkça karardı. İşte böyle Gazze, “elek” oldu dünyaya; eledikçe eledi devletleri, insanları, tüm dünyayı.
Dünyadaki protestolara bakınca Şib Vadisi’ne hapsedilmiş Resulullah (sallalahu aleyhi ve selem) geldi aklıma. O zaman da kâfirler merhamete gelmiş, boykot için yazılmış sahifenin iptali için organize oluşturmuşlardı. Onlar da bugünkü gayrimüslimler gibi, inananların safında değillerdi. Bugün de buna benzer kitlelerin Gazze için yaptıklarını görünce şaşırıyoruz. O gün Müslümanlar, çok az bir topluluktu, bugün ise çok kalabalıklar ama Efendimizin tabiriyle;
Hazret-i Sevban (radıyallahu anh) anlatıyor: Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz: “Yabancı kavimlerin, yiyicilerin birbirlerini sofralarına davet ettiği gibi, birbirlerini sizin üzerinize çullanmaya çağıracakları zaman yakındır.” buyurmuşlardı. Orada bulunanlardan biri: “O gün sayıca azlığımızdan dolayı mı bu durum başımıza gelecek?” diye sordu.
Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz: “Hayır, bilakis o gün siz çok olacaksınız. Lakin sizler, bir selin getirip yığdığı çer çöpler gibi, hiçbir ağırlığı olmayan kimseler durumunda olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı atacak!” buyurdular. “Zaaf da nedir, ey Allah’ın Resulü?” dendi. “Dünya sevgisi ve ölümden hoşlanmama duygusu!” buyurdular. (Ebû Dâvûd, Melâhim, 5/4297; Ahmed, V, 278)
Muhaddislerin yorumuyla hadis-i şeriften anladığımıza göre; İslam düşmanları, Müslümanların kuvvetlerini kırmak, onları bölüp parçalamak ve neticede yok etmek için birbirlerini iş birliği yapmaya davet edeceklerdir. Bunu da sofrasına adam davet eden bir sofra sahibinin rahatlığı içinde yapacaklardır. Yani nasıl ki onlar için, kendi sofralarına oturup yemek gayet kolay bir işse kâfirlerin, İslam’a karşı ittifak çağrısında bulunup Müslümanların canlarına kastetmeleri, topraklarına musallat olup zenginliklerini sömürmeleri de o derece kolay olacaktır.
Onları bu kadar cüretlendiren şey ise Müslümanların azlığı değil, aksine onların iman ve takva bakımından zayıflığı ve dünyaya aşırı düşkünlükleri olacaktır. Çünkü ölümden korkan ve dünyaya fazlaca düşkün olan kimse, fedakârlıkta bulunamaz, zorluklara katlanamaz, canı ve malı ile yapması gereken cihadı ihmal eder. Böyle olunca Müslümanlar, eskiden olduğu gibi, düşmanlarının kalbine korku salan heybeti kaybederler. Dolayısıyla İslam düşmanları, artık Müslümanlardan korkmaz ve çekinmez olurlar. Sadaka Rasulullah (Hak söz söyler Rasulullah).
Aynı manzara cereyan ediyor. Hadiste anlatıldığı gibi, dünya kâfirleri birleşti bir avuç Gazze’ye karşı, halkı çoğunlukla Müslüman olan 57 devletin başkanları ise kınamalarıyla bu zulme, katliama seyirci kaldılar. Ticaretlerine devam ettiler. İçlerinde harekete geçen imanlı, insaflı müminleri; susturmak için, kolluk kuvvetleri vasıtasıyla dövdüler, sürüklediler, kimilerini de hapsettiler.
Biz Müslümanlar da böylece, hür gibi görünen nice köleyi de tanımış olduk. Bu yüzden diyorum ki öyle bir tufan estirdin ki “Ya Kassam”, sapla samanı ayırdın.
Sen laboratuvar mıydın, neydin, ya Gazze! Kendi içindeki satılmış münafıkları da gün yüzüne çıkardın. Herkesin tahlilini yaptın. Rabbim seni, olman gereken yere koysun.
Bakara suresi 155-157’de Rabbimiz şöyle buyuruyor:

وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْاَمْوَالِ وَالْاَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِؕ وَبَشِّرِ الصَّابِرٖينَ
﴾155﴿ And olsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele!

اَلَّذٖينَ اِذَٓا اَصَابَتْهُمْ مُصٖيبَةٌۙ قَالُٓوا اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّٓا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ
﴾156﴿ Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde “Doğrusu biz Allah’a aitiz ve kuşkusuz O’na döneceğiz.” derler.
اُو۬لٰٓئِكَ عَلَيْهِمْ صَلَوَاتٌ مِنْ رَبِّهِمْ وَرَحْمَةٌ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُهْتَدُونَ
﴾157﴿ İşte rablerinin lütufları ve rahmeti bunlar içindir ve işte doğru yola ulaşmış olanlar da bunlardır.
Bu ayetleri okuyunca nüzulü yeni gerçekleşiyor sandım. Açlık, korku, evlatlar, mallar, canlar, bostanlar, bağlar, ürünler -aklınıza ne gelirse- tüm yapısıyla bir şehir nasıl harap edilirse öyle harap ettiler Yahudiler, Allah düşmanları.
156. ayette dediği gibi, onların başına bir musibet gelince derler ki senden geldik, sana döneceğiz. Bu kolay mıydı, evine döndüğünde evini yerinde bulamayan bir annenin, yanmış yığınların içinde 9 evladının ölüsünü araması.
Parçalanmış bedenleri tartıp 70 kg’lık parçaları, bir kişi kabul edilmesi, ailesi tarafından poşetlerle taşınarak gömülmesi… Ya da benim çocuğum, sarışın bir kızdı; 5 yaşında, kopuk bir kafa gördünüz mü, diyen babalar…
Bu insanlar, ayetlerin anlattığı salihler olsa gerek. Bu hâldeyken gene; evladımı, eşimi, bütün ailemi alarak beni şehitlerden oluşan aileden kıldığı için “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun” diyorlar. Süphanallah! Allah bu topluluğu kıyamete kadar müminlerin kıyamlarına, kıraatlerinin içerisine yerleştirdi ve onların azmini, sadakatini övdü. 157. ayette de tek doğruya ulaşmış olanların, onlar olduğunu bize duyurdu.
Ev miydi giden, evlat mıydı, belde miydi, tarla mıydı, bağ mıydı, ömür müydü, gençlik miydi? Onların tamamı, emanetleri zayi etmeyen, vefanın sahibine gittiğini direnciyle, azmiyle ispatlayan bir topluluk. Böyle bir topluluk daha görmedik çağımızda.
Gazze; adıyla, beldesiyle, ehliyle sadakatin adıdır. Gazze, bize mektep oldu. Ayet ve hadislerde okuduğumuz müminlerin tavrını, teslimiyetini gördük. Canlarını, mallarını, dünyadaki her şeyini kaybeden ama Allah’ını kazanmış olanların izzetli duruşunu gördük. Bu samimiyeti sadece bize değil, dünyaya duyurdu. Dünya, şaşkına döndü; bu, nasıl bir din diye. Ona inanan herkes, böyle güçlü mü oluyor? Araştırdı milyonlar; imanın, teslimiyetin gücüne bakarak. Âlemlerin Rabbine hayran olup iman etti.
Suheyb b. Sinân er-Rûmî’den (radıyallahu anh) merfû olarak rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Müminin hayranlık verici bir hâli vardır ki onun her işi hayırdır. Bu hâl, müminden başka, hiç kimsede bulunmaz. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu, onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur.“»” (Sahih-i Müslim-64)
Bizleri de resulümüzün övdüğü müminlerden kıl ya Rabbi!

En Emine Emanet Olunuz.
Sümeyye DEMİRCİ

GRUBA KATIL