Geldi Yine Ramazan, Mümin Olur Kazanan!
Gündem Yazarlar

Geldi Yine Ramazan, Mümin Olur Kazanan!

Hamd ve sena Rabbimiz ALLAH(c.c.)’a, salât ve selam önderimiz Rasûlullah(s.a.v)’a.
İnkılâp damıtan ve merhamet dağıtan bir zaman diliminde gözlerimizi açıp kapamaktayız. Rükûlardan, sücudlara yol almaktayız. Sahurlardan iftarlara, aç ve susuz kalarak bir anlam dünyası örmekteyiz. Rabbimizin rızasına ne kadar ulaşabiliriz derd-ü kaygısıyla, Kitabımızın ruhuna vasıl olmaya çalışmaktayız…
Oruç havası kapladı bütün âlemi. Adeta kâinatın ibadeti oldu. Nasipsizler onun kardeşliğini göremeseler de bilemeseler de,  o tüm ihtişamıyla şahitlik ediyor arzın çehresine. Onu değerli kılan o kadar çok anlam ve sebep var ki, bunları saymakla bitirmek her yiğidin harcı değil. Bu demek oluyor ki, bu harç bize de düşmüyor.
“Ey iman edenler, Allah’tan korkup-sakının ve (sizi) O’na (yaklaştıracak) vesile arayın; O’nun yolunda cihad edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz.(Maide Suresi, 35)” buyuran Rabbimizin, bize vesile olarak layık gördüğü işleri ya da kişileri tüm müminliğimizle ve samimiyetimizle iyi görmeli, iyi fark etmeliyiz. Ferasetimizi, yoğun bir tefekkür atmosferine doğru salmalıyız. Salmalıyız ki, felaha erenler safında bizim de bir yerimiz olsun.
Rabbimiz sıratında cümlemizi müstakim kılsın ve kalbimizi hakikat üzere doğrultsun.

ramazan-best-holy-month-of-102722

 

***

 

Bir vakit ki, içinde kulluğu taşır.

Bir vakit ki, bizi, istemesek de, kendi hanesinde misafir eder.

Bir vakit ki, zahmet nedir bilinmez; rahmet boy boy nara atar.

Bir vakit ki, suskunluk ve durgunluk yerini ilahi nağmelere bırakır.

Bir vakit ki, bir gelir, ama pir kalır. Kendi gider, izi kalır. Sayısı azdır, lakin muhtevası deryalar kadardır.

Basiret kapılarının, layık olanlar için ardına kadar açık olduğu, bir anlayışlar zamanındayız. Zaman bizim içimizde. İçimiz zamanın seçiminde. Neredeyiz ve ne haldeyiz iyi bilmeliyiz.
İmtihan ikliminin en mağfiretli çağındayız. Çağrıların en güzeli, en içteni ve en köktenine muhatabız. Kalbimiz bir çağlayan misali bir sağa, bir sola yalpalar durur. Çarptığımız her yönümüzde bir dostu kucaklarız, bir kardeşi, bir yareni. Muhtacız anlamaya, anlaşılmaya; muhtaç bize bütün anlam coğrafyaları. Hakkın rahmetini umutla kuşanmanın sevincindeyiz. Bizi rehavet diyarından, rahmetin kollarına salan Rahmana hamdımız bakidir.
Tevhidin ve adaletin neşv-ü nema bulduğu, kulların ise azmetmeleri ve samimiyetleri ölçüsünce kendi paylarına kâr sancağını yükselttikleri bir ulvî sevdalar durağıdır Şehr-u Ramazan. Ezanlar okunur, oruçlar tutulur, Kur’anlar okunur, dostluklar kurulur, bütün işler dayanışmayla yürütülür. Kimin bir ihtiyacı vardı, kim garibandı, kim yoksul, kim düşkün! Hemen ilgi ve sevgi radarları o yöne kilitlenir. Bu mübarek zamanın sınırlarında, aylardır yüzleri eskimiş; insan, sevgi ve bolluk görmemişlere mesai harcanır. Gün onların günüdür. Rahmet onlara inmiştir. Onca zamandır zahmetli geçen günleri, bırakalım da, yerini artık rahmete bıraksın, değil mi?
Anma, anlama ve harekete geçmenin muallimi olan Şehr-u Ramazan, unutulmuşlara, kıyıda-köşede, izbe mekânlarda hayata tutunmuş olanlara dikkatleri cezbeder. İşte biz, yani Ramazana kardeş olanlar ya da kardeş olduğu iddiasında bulunanlar, ilgilerini ve algılarını bu insanlarla özdeş kılmalıdır. Dert adayı olanlar, mertliğin aynasında siluetlerine şahit olabilirler.
Şurada bir mazlum oruçlu diyeler, ona “elini uzatan ilk ben olmalıyım” diyecek serdarlar koşup geleler…

Rabbimiz, bu sımsıcak ve şerha şerha bereket fışkıran zamanlar üstü zaman havzasında bizleri kaim eylesin.

 

***

 

Günlerimiz, rahmetli ve bereketli muhtevayla ilerlemektedir. Hakkın ve hakikatin şahitliğini üzerlerine büyük bir borç olarak alanların çektiği cefaların, sıkıntıların yerlerini, bir gün rahmete ve esenliğe bırakacağı muhakkaktır. Zira Rabbimiz, kendi dini’ne yardım edenlere aynı minvalde yardım edeceğini ve ayaklarını bu yol üzere sabit kılacağını vaad ediyor. Hakk vaadinden asla ve kat’a dönmez. O’nun sözü tüm âlemi kaplar, tüm mevcudatı kapsar. Bu Hak sözü icra etme adına, yollara koyulmak, kollara ayrılmak ve nihayetinde tek bir noktada birleşmek düşer payımıza. O yiğitler zümresinden olmak uzak değil bize. İş, bizim yiğitliğe özlem duymamızda. İş, bizim Yol’u Sevda bilmemizde.
Kardeşimiz Ramazanın mağfiret sınırlarında yol alırken, vahyin çizdiği rotada yürüme azmini bedenimizin ve beldelerimizin tüm hücrelerine satır satır işlemek, kazımak yakışır bize. Rasulümüzün yarenliğini, hiçbir faninin dostluğuna değişmemek şiarlarımızdandır. Şiarımız Rasulümüzü hesaba katmaksa, elbetteki bizler de hesaba katılanlardan oluruz. Şu halde, hesaba katarsanız, hesaba katılırsınız. Severseniz, sevilirsiniz. Benimserseniz, benimsenirsiniz. Özlerseniz, özlenirsiniz…

Şehr-u Ramazan’ı bize kardeş kılana, bize vakitdaş kılana ne kadar şükürler yükseltsek az, hem de azlar üstü azdır. Bizi, kendimize getiren mübarekler mübareği bu vahdet ayında, kardeş diyarlara ve kardeş dimağlara uzanmayı tekrar gündemimizin en başına, soframızın başköşesine oturtmalıyız. İşte o vakit, Ramazan’ın bizden memnun olduğunu fark edeceğiz, hissedeceğiz biiznillah…

Her gün, bir daha ve bin daha Allah (cc) için yenilenme, nefse ve şeytana yenilmeme azmini, şehadetini insanlığa nakşetmeliyiz vesselam…

NOT: Bu Yazı Genç Birikim Dergisinin Temmuz 2014 Sayısında Yayınlanmıştır.

GRUBA KATIL