Fatih Pala ile “Gün Gün Rahmet İklimi & Ramazan ve Oruç” Eseri Üzerine Söyleşi
Yazarlar

Fatih Pala ile “Gün Gün Rahmet İklimi & Ramazan ve Oruç” Eseri Üzerine Söyleşi

Genç Birikim: Neden “Gün Gün Rahmet İklimi & Ramazan ve Oruç” kitabı, diye sorsak öncelikle ya da kitap süreci nasıl oluştu desek?

Fatih PALA: Hamdımız, âlemlerin Rabbi olan Yüce Allah’a; salât ve selamımız da biricik rehberimiz, önderimiz, öğretmenimiz Hz. Muhammed’edir. “Gün Gün Rahmet İklimi & Ramazan ve Oruç” ismiyle iki kapak arasında bir araya gelen naçizane söz ve düşüncelerimi, ilgilisine sunmayı, bana nasip eden Rabbimize ne kadar hamd etsem azdır. Bu mutluluğu, kelimelerle ifade etmem imkânsızdır. 2007-2008 yıllarında bir forum sitesinde -düzenli olmasa da- belli günlerde Ramazan üzerine kaleme aldığım günlük şeklindeki yazılarım, o günlerde bir radyo programcısı tarafından da Ramazana özel programda okunuyor ve teveccüh buluyordu. Benim için mutluluk verici bir durumdu bu. Tabi yazdıklarımın biraz demlenmesi gerekiyordu. Belli bölümlerini zaman zaman -özellikle-dergimiz Genç Birikim’de ve başka yayın mecralarında yayınlatmıştım. İlk yazımı -daha doğrusu ilk güncemi- kaleme almamın üzerinden yaklaşık on yıl geçmişti. Musahhihlik ve editörlük yaptığım yayınevlerinden birisi olan Okur Kitaplığı’nın teklifi ve kabulü ile Mayıs 2017’de kitap, renkli ve emek verilmiş bir mizanpaj ile doğmuş oldu, elhamdulillah. Yeri gelmişken, yayıncı Ünsal Ünlü’ye teşekkürümü yinelemek istiyorum.

Genç Birikim: Kitabınızla amaçladığınız ne idi ve muvaffak olduğunuzu düşünüyor musunuz?

Fatih PALA: Ramazan ve oruç üzerine Müslüman okuyucunun istifadesine sunulmuş eserlerin çoğunluğunun ilmî ve fıkhî içerikte olması, günlük tarzında, bu muhteşem ve mükemmel iklim içerisinden geçerken hissiyatını cümlelerle buluşturma düşüncesiyle hareket eden eserlerin pek bulunmaması, tam da bu noktada güzel bir çığırın açılabileceğine inanmam ile çıkagelmiştir bu kitap. Elbette ki üstad Sezai Karakoç’un “Samanyolu’nda Ziyafet” eserini anmalıyım burada. Onun yeri ayrıdır bu noktada. Ama ayet-i kerimeleri ve hadis-i şerifleri ön planda tutarak, onların yüklediği sorumluluğa tutunarak her bir Ramazan günü için düşünce yoğurmak, fikir üretmek de gerekliydi. İşte bu gerekliliğin bir tezahürüdür aslında “Ramazan ve Oruç”. Yoğunlaşmış duygu, düşünce ve fikirleri Ramazan durağında demlendirmekle geldi o. Başta Kur’an ayı olan Ramazan; rahmeti, bereketi, mağfireti, kardeşliği, infakı ve daha nice iyiliği, güzelliği, hayrı heybesinde barındırarak gelir de bu gelişi, bir Müslümanın cümlelerini kendi üzerine çekmeye ve çevirmeye sebep olmaz mı? Nitekim Yüce Allah’ın izniyle oldu ve bereket kervanına kitabımızı da ekledi. Söz konusu kitap, dili kelam, eli kalem tutabilen her Müslümanın, Ramazan odaklı hissiyatını dikkat ve rikkat ile sunabileceğine dair bir mesaj aynı zamanda. Muvaffakiyet olup olmadığımı, müsaadenizle, okuyucunun anlayışına ve yüreğine bırakıyorum.

Genç Birikim: Kitabınızın içeriğinden bizleri ve okuyucularımızı haberdar etmenizi istesek…

Fatih PALA: Kitap, Ramazanın her günü için -aslında Yüce Allah’ın her günü bunu hak ediyor- ele alınmış düşüncelerden oluşuyor. Tam olarak otuz güne yayılmış günce türü denemeler… Okur; kitaptaki günlerin birinde, kavuşulan bu eşsiz iklimden dolayı duyulan mutluluğu; bir diğerinde Kur’an’la muhatap olmanın muhteşemliğini, Rasulullah Efendimizin (s.a.v.) sünnetini kuşanabilmenin erdemini, diğer günlerde sahurun bereketini, iftar sevincini, Müslüman kardeşliğin verdiği paylaşma vazifesini, yoksulu, yetimi, kimsesizi, mazlumu, mağduru gözetmenin gerekliliğini, ibadetlerden alınan tariflere gelmez ve bitip tükenmesi istenmez lezzeti, Kadir gecesini solumayı, son günleri yaklaşınca esmeye başlayan hüzün kasırgasını, bayram müjdesinin kapladığı dalga dalga, bölge bölge Müslüman yürekleri bulacak günü güne ilmeklediğimiz bu çalışmamızda.

Genç Birikim: Ramazan ve oruç üzerine yazılan diğer eserlerden ne tür farklar var eserinizde?

Fatih PALA: Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere bu mübarek zaman dilimi ve içinde barındırdığı ibadetler, ameller, güzellikler için yazılan eserlerin çoğunda fıkhî yoğunluğu görüyoruz, haklı olarak. Zira bu ay, ibadetlerle örülmüştür; Kur’an okumak, namaz kılmak, oruç tutmak, zekât, sadaka, infak ve fıtır sadakası vermek, ümmet-i Muhammed için hayırlı ve iyi şeyler düşünüp yapmak, geçen yılın/yılların muhasebesini yapmak vb. gibi. Bu kulluk ve ibadet izdihamına muhatap olan Müslüman fertler ve toplumlar, yerine getirdiklerinin ilmini de, fıkhını da bilmek zorundadırlar. Onun için selef âlimlerinin yaptığı gibi günümüz âlimleri ve işinin ehli yazarlar, Ramazanla gelen tüm soru ve sorumlulukları dile getirmekle, çözümlemekle meşgul olmuşlardır. Ama bizim yaptığımız gibi her güne dair fikir ve düşünce serdetmek şeklinde oluşacak eserler, pek kaleme alınmamıştır. Son yıllarda bu meyandaki eserler de bilgilisinden, ilgilisine sunulmaya başlanmıştır. Eserimizin en açık farkı, günlük/günce olmasıdır. Her günü dolu dolu geçirmek, rahmet, bereket, mağfiret ile maruf bu benzersiz iklim içerisinde, en iyi ve en güzel şekilde yol almak için büyüttüğümüz, belki yeşerttiğimiz düşüncelerimiz var eserde. Yapılmasının iyi, gerçekleşmesinin hayırlı olduğunu makul ve makbul gördüğümüz hissiyatımızı cümlelerle buluşturduk. Eserimizle, Yüce Allah’ın razı olacağı şeylere vesile olabileceksek, kendimizi bahtiyar sayarız.

Genç Birikim: Son olarak neler söylemek istersiniz?

Fatih PALA: Tamamen pratiğin neşv-u nema bulduğu bu bir aylık süreç içerisinde, öyle kalıcı ve ciddi Müslümanlık biriktirmeliyiz ki; bu halimizle, senemizi hatta ömrümüzü ihya edebilmeliyiz. Bu ayda tattığımız ve asla bizi terk etmesini arzu etmediğimiz kulluk ve ibadet yoğunluğunun, yorgunluğa kapı aralamadan devam etmesi için gayret etmeli; nefsimizin kötülüklerine, şeytanın vesvese ve desiselerinin yıkıcı, yok edici saldırılarına yol vermemeliyiz. Sadece kendimizi, kendi çevremizi değil, aklımızla, fikrimizle, emeğimizle, maddi-manevi varlığımızla bütün bir mazlum ve muhtaç dünyayı çevrelemeliyiz. Gelen her Ramazan, müminler için büyük nimet ve fırsat; imanın lezzetine varmış olan her mümin, bunun farkında olarak hareket etmelidir. Bir sonraki Ramazana kavuşamayabiliriz ve hatta bir sonraki güne bile uyanamayabiliriz. Bu idrak ile Rasulullah’ın (s.a.v.) uyguladığı ve ashabına miras bıraktığı her bir şeyin kabul ve tatbik edicisi olmaya ayarlı bir hayatın sahibi olmak zorundayız.

Ne mutlu, iman edip salih amel işleyenlere! Ne mutlu, özü, sözü ve her şeyiyle Yüce Allah’ı razı edebilenlere! Ne mutlu, Ramazandan en iyi, en güzel, en hayırlı bir şekilde faydalanabilenlere! Ne mutlu, mümin olanlara ve “Ben de Müslümanlardanım” diyenlere!

GRUBA KATIL