Bahar başladı, toprak tomurcuklarıyla kabardı. Her tomurcuk mükemmel bir şekilde görevine kodlanmıştı. Ne elma şaşırıp armut olacaktı, ne kayısı canım sıkıldı deyip kiraz… Yalnızca mükemmel düzen sahibine itaat vardı. Tek bir yerden komut almışçasına bu intizamlı hareketlilik ölümden sonra dirilişi andırmaktaydı. Ve biz, bu mükemmel kıpırtıyı seyreden gözler; ”işte ilk yeşillik, ilk filizler, ağaçlar çiçek demeti, rengârenk yaratılış muştusu sanki” demekteydik. Ve zaman ilerledi. “İşte ilk meyveler, cennetteki asıllarından küçük bir değer içindeler. Helal ve temiz olanından, yerin bitirdiklerinden, haydin tadalım! Bismillah! Hımmm, enfes! Rabbim sen aynı topraktan, yan yana komşu iki daldan, aynı ortak bir sudan çeşit çeşidi, farklı bitkileri, tat, koku ve rengi yaratansın. Senin varlığını ve lütfunu haykırmakta bu görüntü. Elhamdulillah!” derken; göz açıp kapamak kadar kısa akılda kalan bir zaman sonra her meyve doğuş ve yeniden toprak oluş sürecini sünnetullaha uygun olarak hızla tamamlamakta. Ve artık baharın sonu kışa giden yolun başı olan bir dönemeçte zaman… Sadece zaman mı? Yoo hayır! Zaman arabasıyla dünya turunu, hayat yolculuğunu tamamlama yolundaki insan! Kış gelecek ardından tekrar bahar ve yine hazan… Yön en sona doğru, tükenmektedir an.
Ve ey insan! Senin de ömrün başlar, daha sen seni sevmezken, seni sevip, milyonlarca hücrenin arasından seni seçip, mükemmel bir şekilde yaratan Rabbindir! Ve Rabbin sana güvenir ki bu kulluk görevini sana verir. Sen de bir kuşluk vakti kadar kalırsın bu konakta ve dönüş hazırlığınla dönersin ilk başlangıç ve varılacak tek son olan Rabbine. Bu yüzden önemlidir dünya! Çünkü bir tarladır, teferruata takılma. Hasat mahşer gününde ve ebedi âlemdedir unutma. Dönüp dolaşıp huzura vardığında, dönüş hazırlığın seni mutlu edecek mi onu sorgula!
Demeyecek misin bana, ey insan kardeşim; bana hitap ediyorsun da kendin ne âlemdesin? Önce dediklerim hep benim için, bana, yüreğime ve tüm benliğime… Ve işte hitabım kendime; Anlasana nefsim! Dünyada vazgeçilmez değilsin! Zaman arabası, senin dünyanın sonunda da indirecek seni durakta. İlk yaratıldığın an gibi yalnız ve yapayalnız…
Dedim ya mevsimlerin, dünyanın, hayatın, insanın döngüsü çok hızlı! Kim bilir yolun neresindesin? Kaç akçen kaldı harcayacağın zaman hesabından? Kaç soluğun kaldı, alıp verebileceğini, verip tekrar alacağını garantileyemediğin, bilmekte misin? Yoksa ömrünün son anında mısın? Yoo, hala nefes alıyorsan, bil ki tövbe kapısı hala açık, son an gelmeden önce. Rabbine dönmeye davet ediyorum seni nefsim! Rabbim bilir dünyaya gelen kaçıncı insansın, son olmayacaksın! Ve bir gün bu dünyada yaşamamışçasına sen de unutulacaksın! Ancak, unutmayacak tek yüceler yücesiyle muhatapsın!
O halde hadi gel! Bu mükemmel döngüde, mükemmelin yöneticisi Rabbimize teslim olup, bir kuşluk vakti kadar bir evrede var olmalıyız Kur’an’la dimdik, ki işte o vakit, Rabbi razı eden ve Rabbinden razı olarak cenneti mekan edindik! Eee peki, hayatın döngüsü bu kadar hızlı ve işin akıbeti, ebedi mutluluk ya da bedbahtlık, yani bu kadar ciddi iken, ki konak olan bu diyarda hız kesmek niye, keyif niyetine?.. Haydi, şeytana karşı Rabbinden yardım dile, niyetini temizle, şu an başla işe, bir besmele çek yüreğinle, Bismillah de ve koyul işe, ve sana müjde, kazan bu kulluk sınavını, Rabbinden bir selam ile gir cennete, selametle!..