Ama tüm eski tutuklular gibi, Seyfullah Baba da gerçekten özgür değil.
Birkaç ay önce Belgrad’da sıradan bir gün gibi başlayan bir günde tanımadığım bir numaradan bir telefon aldım. Cevap vermekte tereddüt ettim. Ben, aslen Yemenliyim. Hiçbir suçla itham edilmeden Guantanamo’da 15 yıl tutuklu kaldım. Sonunda 2016’da serbest bırakıldım ve Sırbistan’a yerleştirildim ve haksız tutukluluğumun yaralarını hala taşıyorum. Bu yüzden bilinmeyen numaralardan gelen aramalara karşı temkinliyim. Ama o gün telefonu açtım ve cevap verdim: “Selamün aleyküm, alo?”
Hattaki sesi tanıdığımda, gözyaşlarımı tutmakta zorlandım. Hattaki kişi, esir kampında geçirdiğim yıllar boyunca bana ikinci bir baba ve Guantanamo’nun şimdiye kadarki en yaşlı tutsağı olan Seyfullah Paracha’ydı.
Guantanamo’da birlikte söylediğimiz bir şarkıyla onu selamlayarak, telefonuma yüksek sesle Arapça “Hoş geldin, gelene hoş geldin” şarkısını söyledim.
Seyfullah’ın sesini yaklaşık yedi yıl sonra, Guantanamo’dan ayrıldığımdan beri ilk kez yeniden duymak, kalbime hayat ve neşe getirdi. Hala aynı kahkahayı atıyordu, çok özlediğim bir kahkaha.
Seyfullah Paracha
“Nasılsın?” diye sordu.
“Çok mutluyum, vallahi,” diye yanıtladım, “serbest bırakıldığın için Allah’a şükrediyorum.” Seyfullah, neredeyse yirmi yılını hapiste geçirdikten sonra nihayet Ekim 2022’de serbest bırakıldı. Kendi ülkesi Pakistan’a döndü. Şimdi ailesiyle birlikte orada yaşıyor.
Yüzünü tekrar görebilmek için videoyu açmasını istedim. Telefonun ekranında gördüklerim, bende karışık duygular uyandırdı. Ailesiyle çevrili, ait olduğu yerde, evinde olduğu için çok mutluydum. Ama aynı zamanda, hapishanenin onu son birkaç yılda ne kadar yaşlandırdığını görmek beni çok üzdü.
Hapishane, hayatınızı çalar ve ruhunuzu mahveder. Elbette hapishanenin kendisi değil, sizi hapseden insanlar. Seyfullah’ın gözleri yorgun görünüyordu ve yüzü ondan çalınan yılların izlerini taşıyordu. Ama neyse ki mizah anlayışını, şefkatli doğasını ya da hayata neşeli bakışını kaybetmemişti. O, hâlâ kendi babam kadar sevdiğim adamdı.
Seyfullah, benim için gerçekten ikinci bir babaydı. Ve her babanın yapacağı gibi, yıllar sonra ilk telefon görüşmemizde bana henüz evli olup olmadığımı sordu. Düğünüme gelebilmesi için hapisten çıkmasını beklediğimi söyledim.
Daha sonra kitabım hakkında konuşarak biraz zaman geçirdik -onun için bir kopyasını Guantanamo’ya göndermiştim ama almasına izin verilmedi-. Bana eğitimimi de sordu. Ona zaten lisans derecemi aldığımı ve yakında yönetim alanında yüksek lisans yapacağımı söyledim. Ben konuşurken yüzü aydınlandı, benimle gurur duyduğunu görebiliyordum.
Daha sonra bana kendisinden önce serbest bırakılan diğer kardeşleri sordu ve hala Guantanamo’da mahsur kalanlardan haberler paylaştı. Her birimiz için sürekli onun düşüncelerindeydik.
Guantanamo’da Seyfullah bizim babamız, öğretmenimiz, akıl hocamız, şefimiz, terapistimiz ve esir kampının yönetimiyle arabulucumuzdu.
Altıncı kampta kendi sınıfı vardı. Bir hücreden dönüştürülmüş derme çatma bir sınıfta, farklı mahkûm gruplarına her gün saatlerce farklı konular ve beceriler öğretirdi. Orada bulunduğu süre boyunca birçok mahkûm arkadaşına İngilizce ve iş becerileri öğretti.
Mahkûmların yaşamları üzerinde büyük bir etkisi oldu. Hayatımda büyük bir etkisi oldu.
2016’da Guantanamo’dan ayrılmadan önce onu görmeme izin verilmedi. Onunla vedalaşmadan kamptan ayrılmak yapmak zorunda olduğum en zor şeylerden biriydi. Onu gerçekten geride bırakmak istemiyordum. Onun benim yerimi alıp gitmesini diledim -onun yerime serbest bırakılacağına izin verilseydi, mutlu bir şekilde kampta kalırdım-.
Ayrıldığımdan beri, onun serbest bırakılacağı haberini sabırsızlıkla bekliyordum. Ona Uluslararası Kızıl Haç Komitesi aracılığıyla mektuplar göndermek istedim; ancak avukatım bu tür bir iletişimin ona ve başkalarına karşı kullanılabileceği konusunda beni uyardı, bu yüzden sessiz kaldım.
Yakında bırakılacağı haberini aldığımda heyecanımı kontrol edemedim. Onu taşıyan uçağın Guantanamo askeri üssünden kalktığı gece, Twitter’da onun uçuş numarasını içeren bir gönderiye etiketlendim. Bütün geceyi uçağı internette takip ederek geçirdim. Uçağı indikten sadece iki saat sonra Pakistan’da gerçekten evinde olduğuna dair bir onay aldım.
Çok mutlu olmuştum. Kendimi özgür bırakmış gibi hissettim. Hayatta kalabildiği ve ailesini görebildiği için mutluydum. Guantanamo dışındaki hayatı bir kez daha deneyimleyeceği için mutluydum.
İyi haberi eski mahkûmlardan oluşan bir WhatsApp grubunda yayınladım -herkes kendinden geçmişti. Tıpkı benim gibi, hepsi de kendi babaları serbest bırakılmış gibi hissettiler-.
Seyfullah ile ilk görüşmemden sonra, babamızın kendilerine selam gönderdiğini herkesin bilmesi için sohbet grubuna bir kez daha mesaj attım. Hepsi de onunla konuşabilmek için iletişim bilgilerini istedi ve sağlığını sordu. Ayrıca Shasha’nın hala Guantanamo’da olan kardeşlerimizden bazı haberleri paylaşıp paylaşmadığını sordular.
Eski bir Guantanamo tutuklusu olmanın ironisi bu. Yıllarca, dünyada neler olup bittiğini öğrenmek için çaresizce o kampta mahsur kaldık. Ama artık özgür olduğumuza göre, hapishaneden, geride bırakmak zorunda kaldığımız kardeşlerimizden gelecek haberler için eşit derecede çaresiziz.
Bugün, babamız Seyfullah nihayet evde olduğu için çok mutluyum. İhtiyacım olduğunda bir kez daha yüzünü görebildiğim, gülüşünü duyabildiğim ve ondan tavsiye alabildiğim için Allah’a şükrediyorum.
Ancak adalet mücadelemiz henüz bitmedi.
Seyfullah Baba, yaklaşık yirmi yıldır yargılanmadan veya herhangi bir suçlamada bulunulmadan ABD’de gözaltında tutuldu. İşini kaybetti. Sağlığını kaybetti. Ailesi, çok acı çekti – bazı çocukları babalarını tanımadan büyümek zorunda kaldı-.
Şimdi evine döndü; ancak kendisine yapılanlar yüzünden hala sayısız zorlukla karşı karşıya.
Onu haksız yere hapse atanlar, yerleşmesine ve hayatını yeniden kurmasına yardımcı olmak için her şeyi yapacak mı? ABD hükümeti onun hayatını ve hepimizin hayatını mahvetti. Yine de Washington’un bize karşı işlediği suçları kefaret etmeye hiç niyeti olmadığı açık.
Guantanamo’dan ayrılmak, özgür olduğunuz veya hayatınızı yaşamaya başlayabileceğiniz anlamına gelmez. Gerçek şu ki Guantanamo’da hapsedildiyseniz, orası sonsuza kadar hayatınızın bir parçası olarak kalır. Yıllarca süren işkence ve taciz, bedeninizde ve ruhunuzda kalıcı izler bırakır. Merak ediyorum, herhangi birimiz o kampta maruz kaldığımız travmadan kurtulabilecek miyiz?
Tıpkı Seyfullah gibi, tüm eski Guantanamo mahkûmları şu ya da bu şekilde hâlâ acı çekiyor. Hepimiz travmamızı unutmaya ve yeni gerçekliğimize uyum sağlamaya çalışıyoruz. Bazılarımız, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi başka ülkelerde hala hapiste. Diğerleri, Kazakistan gibi ülkelerde herhangi bir yasal statü veya hak olmaksızın belirsizlik içinde yaşıyor. İyileşmelerine ve hayatlarını yeniden kurmalarına yardım edecek kimse olmadığından, bazıları kendi ülkelerinde veya tahliye edildikten sonra gönderildikleri üçüncü ülkede evsiz kaldılar. Birkaçı tıbbi ihmal nedeniyle hayatını kaybetti.
Bugün özgür görünüyoruz ama aslında hepimiz Guantanamo 2.0’da yaşıyoruz. Onlarca yıllık suistimalden sonra ABD hiçbir destek, bakım veya tazminat teklif etmeden bizi bir kenara attı. Birçoğu asla gönderilmemeleri gereken ülkelerde hüküm giymiş teröristler gibi veya daha kötü muamele görerek acı çekiyor. Herhangi bir rehabilitasyon veya entegrasyon programına alınmadık. Serbest bırakıldık ama adaleti bulamadık.
Guantanamo, yirmi yılı aşkın süredir açık. Hâlâ tutuklu olan 34 kişiden 20’si aklandı. Hiçbiri bir suçla itham edilmedi ve yine de Guantanamo işkence adasında kapana kısılmış durumdalar.
Eski mahkûmlar olarak, Guantanamo’nun kapatılması ve hala orada mahsur kalanların serbest bırakılması için kampanya yürütüyoruz. Ama aynı zamanda adalet istiyoruz.
ABD hükümetinin bize uyguladığı işkence ve kötü muameleden sorumlu tutulmasını istiyoruz. Bize verilen zararın tazminini istiyoruz.
Hayatımız boyunca adaleti görme ihtimalimiz var mı? Belki de değil. Ancak babamız Seyfullah ve esir kampının içindeki ve dışındaki tüm kardeşlerimiz için savaşmaya, kampanya yapmaya ve protestolara devam edeceğiz.
Mansur Adayfi, Al Jazeera English
(Yazar, sanatçı, aktivist ve eski bir Guantanamo tutsağı)
16 Şubat 2023
Çeviren: İsmail Ceylan

Follow