İsrail Evinizi İşgal Ettiğinde
Arşiv Yazarlar

İsrail Evinizi İşgal Ettiğinde

İsrail işgali altında Filistinli çocuklar kendi evlerinde bile güvende değil.
Zulüm, soyut olarak düşünüldüğünde etkisini kaybeder.
Bununla kastettiğim, masumlara zulmün nasıl uygulandığını izlemenin, masumlara zulmün nasıl ve neden uygulandığını kuru sayfada okumaktan daha farklı, daha içgüdüsel bir tepkiyi kışkırtmasıdır.
Geçen yılın sonlarında, birkaç İsrailli insan hakları grubunun işbirliğinin önemli bir ürünü olan ve tamamlanması neredeyse üç yıl süren 104 sayfalık bir rapor yayınlandı. -Life Exposed- başlıklı rapor, çok sayıda Filistinli kurban ve İsrailli faille yapılan görüşmelere dayanıyor. Klinik ve çıldırtıcı ayrıntılarla, işgal altındaki Batı Şeria’daki sabahın erken saatlerinde evleri aniden işgal edilen çocuklar, kadınlar ve erkekler üzerindeki psikolojik ve diğer kalıcı sonuçlar belgeledi.
O raporu okudum. Ama ben, rapor hakkında yazmadım, başkaları tarafından gündem edilmesinin yeterli olacağını sanıyordum. Yanılmışım. Yazmalıydım. Geriye dönüp baktığımda, bir köşe yazısı yazmaktan çekinmedim; çünkü raporu yazanların ortaya koydukları korkunç ihlaller ve adaletsizlikler, kalbime ve aklıma kazınmıştı.
Raporun içeriğinde sadece mağdurların uğradığı zulüm anlatılmamış. Aynı zamanda okuyucuların da kalpleri ve zihinleri uyandırılmaya çalışılmış. Böylece, bu planlı ve insanlık dışı uygulamalara karşı tüm duyarlı insanları, seslerini yükseltmeye teşvik etmek hedeflenmiş.
Bu hafta başlarında, İsrail’in amansız işgalinden kurtulmaya çalışan başka bir Filistinli aileye yönelik, bir başka haneye tecavüz videosunun sosyal medyada geniş çapta paylaşılmasıyla bu konuyu tekrar gündemime aldım. Bu video, sosyal medyada yaygın bir şekilde paylaşılmasına rağmen, resmi medyada görebildiğim kadarıyla Filistin davasına sempati duyan az sayıda haber kuruluşu dışında, görmezden gelindi.
Bu kısa ve iğrenç video, yazının başında bahsettiğim, uzun ve ayrıntılı raporun her kelimesini doğruluyor. İsrailli “askerler”in savunmasız ve baskından habersiz sivillere karşı uyguladıkları gaddarlık, yürekleri, ruhları ve zihinleri yakıyor.
Video, işgalci bir ordunun Filistinli çocuklara ve kadınlara karşı 80 yıldır gerçekleştirdiği eylemlerden oluşan -hareketsiz ve hareketli- bir görüntü kütüphanesinin parçası olsa da, burada tanık olmak zorunda olduğumuz şeyde daha önceki zulümlerden farklı nitelikler taşıyor. Ev işgali, 3 Eylül akşamı Hebron’da gerçekleşti. Video görüntülerinde, bir grup ağır silahlı İsrail askeri, bir eve doğru ilerliyor. Cep telefonunu tutan Filistinli kadınlardan biri işgalcilere, İsrail merkezli bir insan hakları grubu olan B’tselem için çalıştığını söylüyor. İsrailli işgalciler, kadının bu söylediklerine karşı tepkisizce devam ediyorlar.
Bir işgalci, çoğunlukla tişört giyen ve şaşkın görünen çocuklara bir odada toplanmalarını emrediyor. Çoğu uyuyan çocuklar içeri giriyorlar. Bir kız, kameraya el sallıyor. Diğerleri, kollarını kavuşturmuş suskun duruyor. Benim saydığıma göre, bir Filistinli kadının elinde bir bebek de dâhil olmak üzere toplam 16 çocuk var. Korku ve şaşkınlık içinde kameraya bakıyorlar. Bir işgalci, haneye tecavüzün çocuklar tarafından bir taş fırlatma eylemi nedeniyle yapıldığını iddia ediyor. Baskın için uygun bir kılıf uydurmaya çalışıyor. Life Exposed’ın raporunda açıkça belirttiği gibi -İsrail askerlerinin ifadesine atıfta bulunarak- ev işgalleri, mahkeme tarafından verilmiş bir arama emri olmaksızın keyfi olarak gerçekleştiriliyor. Amaçları açıkça, Filistinli çocukların zaten parçalanmış yaşamlarına travmatize etmek, korku ve belirsizlik oluşturmak.
Videoda bir işgalci, sarsılmış, şaşkın çocukların fotoğrafını çekmek için cep telefonunu çıkarıyor. İngilizce konuşan bir Filistinli, protesto ediyor ve soruyor: “Askerlerin uyku saatinde evinize gelip çocuklarınızın fotoğraflarını çekmesini ister misiniz?” İşgalci asker, kendini beğenmiş tavırlarla istifini bozmuyor. Çünkü elinde silahı var ve yalnız değil. Ardından, işgalcinin aşağılık zulmünün gerçek doğası kendini gösteriyor. Filistinli çocukları endişeli akrabalarının önünde küçük düşürmek için kendini beğenmiş bir dürtüyle sırıtıyor. Ardından sanki okulda ya da bir eğlencede fotoğraf çekiyormuşçasına çocuklara “peynir” demelerini söylüyor.
Vicdan sahibi herkesi şok etmesi gereken, nefes kesici ve yaralayıcı bir an.
Bu aşağılamayı normal gören İsrailli işgalcinin zulmü ve rahatlığı, kalıcı bir üstünlük ve cezasızlık duygusundan kaynaklanmaktadır. İşgalci, taşıdığı silah ve arkasındaki uluslararası güç sayesinde Filistinli çocuklara ve yetişkinlere ne isterse yapabileceğini sanıyor. İsraillilerin çoğunun onun kasıtlı zulmünü alkışlayacağını ve savunacağını biliyor. Yine de Filistinli anneler, keskin bir direniş gösterisiyle, evlerine uyku saatinde zorla giren işgalcilerin “Peynir diyin (Cheese)” komutuna karşı, çocuklara “Hayır” diye bağırıyorlar.
Askerlerin kendilerini aşağılamasını anlayamayacak kadar küçük olan bazı çocuklar, askerlerin komutlarına uymaya çalışıyor. Filistinli bir anne, bir kez daha “Hayır” diye bağırıyor. Gülümseyen işgalci, çocuklardan yeniden “peynir” demelerini istemeden önce anneye dönüp “İstiyorlar” diyor. Bu kez, sadece bu Filistinli aileler ve evleri üzerinde değil, aynı zamanda kaderleri üzerinde de tartışılmaz egemenliğini yüksek sesle ilan ediyor.
Yurtdışında çok sayıda İsrailli ve onların savunucuları, Filistinlilerin evini işgal eden askerlerin ve daha önce ve gelecekte işgal edilecek binlerce başka evin, zulmünden suçlu olduğunu asla ve asla kabul etmeyecektir. Bunun yerine, İsrailli insan hakları grupları tarafından bile toplanan kanıtlara rağmen, İsrail askerlerine suçlarından dolayı herhangi bir yaptırım uygulanmayacaktır. Çünkü olay çıkaran ve barış istemeyenler, her zaman için silahsız Filistinli çocuklardır. Ve bunlar, (İsrailliler ve yurtdışındaki savunucuları gerçeği kabul etsinler ya da etmesinler) onlara katlanmak zorunda kalan Filistinli aileler için nesiller boyunca silinmez yaraları olacak suçlardır.
Ev baskınları Filistinli ailelere derin psikolojik zararlar veriyor. Özellikle çocuklar depresif, endişeli, korkulu hale geliyorlar. Evde sahip oldukları korunma veya mahremiyet duygusu, şiddetin kaçınılmazlığına dair sürekli endişe ve korku ile yer değiştiriyor.
Bu tarz psikolojik travmaya maruz kalan çocuklar, okula olan ilgilerini kaybederler, sessizliğe çekilirler veya huzursuz ve somurtkan hale gelirler. Çocuklarda yaşam boyu Travmaya Bağlı Stres Bozukluğu yaygınlığı dünya çapında %6,8 ile %12,2 arasında değişirken, Batı Şeria’da yaşayan Filistinli çocuklar arasında bu oranın %34,1 ile %50,4 olduğu tahmin edilmektedir.
İsrail askerlerinin ev işgallerinin güvenlik kaygısıyla hiçbir ilgisi yok. Genel amaç, Filistinlilerin yaşamının merkezine -eve- tekrarlanan ve ani saldırılarla Filistinlileri, İsrail otoritesini kabullenmeye koşullandırmaktır. Bu önceden planlanmış saldırıların Filistinliler evlerinde dinlenirken ve çocuklar uyurken gerçekleşmesi, zulüm gören ve tuzağa düşürülen halklar üzerinde soykırım uygulayan diğer ırkçı rejimlerin vahşi yöntemlerinden biridir.
Bunu, inkâr etmek tarihi inkâr etmektir. “Harita çıkarmanın” amacı, Batı Şeria’da baskın yapılan Filistin evlerinin ve belki daha da önemlisi, sözde “operasyonel” amaçlarla bebekler ve çocuklar da dâhil olmak üzere tüm sakinlerinin yerleşim planının fotoğrafik bir kaydını oluşturmaktır. Haritalama, Filistinlileri terörize etmek için kullanılan bir kandırmacadır.
Bu mutlu asker, kendisinin ve saldırı tüfeği taşıyan arkadaşlarının gece vakti işgal ettiği ve İsrail’in Filistinli çocuklar kataloğuna eklediği 16 çocuğun fotoğrafını çekti.
Eminim o ve diğer duygusuz İsrailliler, gurur duyuyordur.
(Not: Yazıda bahsedilen video linki aşağıdadır: https://www.aljazeera.com/opinions/2021/11/23/when-israel-invades-your-home)

Andrew Mitrovica,
23.11.2021, Al Jazeera,
Çeviren: İsmail Ceylan

GRUBA KATIL