Hüseyin Kartal ismini romanlarıyla duyan ve tanıyanlardanım. Özellikle de Tunus Kıyamında Bir Şehit Ömer romanından. Romanlar ki toplumların hafızalarında kalıcı izler bırakan yazılı ürünlerdir. İslam diye bir derdi, Müslümanlık diye bir davası olanların sevdalı kalemlerinden çıkan roman çalışmaları, okuyucusunu derinden etkiler ve zihninde sarsıcı güzellikler ve değişimler başlatır.
Yakın zaman önce (15 Ağustos gecesi) asıl yurdumuza ısmarladığımız güzel Müslüman Hüseyin Kartal ağabeyimizden geriye kalan, dostları için yaşadıkları güzel hatıralar; biz okur kardeşleri için de dimağımızda tazeliğini hâlâ koruyan, hepsi birbirinden değerli ve sosyal yaralara/yaralarımıza temas eden, onlara merhem olmaya aday olan kaleme aldığı romanlarıdır. Konu edindiği ve gündeme getirdiği bütün hayatlarda meseleyi, her ne şekilde olursa olsun inancına bağlayan, inancıyla ilişkilendiren şahsiyetler çıkıyor karşımıza her bir romanında. Rahmetli yazarımızın yüreğinde ve zihninde şekillenen İslam ve Müslüman algısı, tamamıyla romanlarında kişiler kanalıyla müşahhas hale geliyor. Baş koyduğu değerlerin bir anlamda sözcüsü ve yılmaz savunucusu olan roman kahramanları, Kur’an ve Sünnet çizgisinden asla ödün vermemenin sevdasındadırlar. Onlar için yegâne yaşama amacı, Allahû Teâlâ’yı memnun ve razı etmektir. O’nun gönderdiği aziz ve kutlu elçilerin (Hepsine sonsuz salât-u selam olsun) gösterdiği, yürüdüğü bereket damıtan/rahmet dağıtan yolda aynı kararlılıkla ve devasa sabırlarla ömürlerine ömür katmaktır.
Eserlerinde edebîliğe fazla yer vermekten, yani tasvir ve imgelemeden ziyade, meramını rahatça ve kolayca anlatma yolunu tercih etmiştir. Yediden yetmişe bütün insanların zevk alarak okuyacağı ve sonunda çokça dersler çıkaracağı romanları miras bırakarak gitmiştir bu güzel adam. Şahıslar her ne kadar eski yaşantılarında günah, inkâr ve isyan bataklığında yüzmüş olsalar da, hidayet okyanusunda nurlanıp serinledikten ve dahi temizlendikten sonra, yüz seksen derecelik bir dönüşle inançlarına yani fıtratlarının sesi uyarınca bir yaşamın taliplisi oluyorlar. Olması gereken de zaten bu değil midir? Müslüman’ı Müslüman yapan da zaten bu Hakk’a tavizsizce dayanmışlığı değil midir?
Küfrün, şirkin, zulmün ve tağutun tasallutu altında ezildikçe ezilen biçarelerin ellerinden sıkıca tutan, onları hakikat güneşiyle tanış kılan, hayatın bütün karelerine tevhidi ve adaleti hâkim kılma düsturunu benliklerine işleyen, ne pahasına olursa olsun şeytanın adımlarına kesinlikle uymayan, nefsin arzu ve isteklerini elinin tersiyle iten ve meşakkatlerle dolu olan aziz İslam yolunun yılmayan neferleri var onun romanlarında. Sahabelerden nicelerinin örneklerini görüyoruz sayfa aralarında. Zamanlarının Ömer’i, Ali’si, Mus’ab’ı, Ebuzer’i… olmaya and içmiş davasının eri olan yiğitlerin kol gezdiği, nasipsizlere korku salan şehadet âşıklarının şehitliğe özlem duyduğu ve bir romandan daha fazlası olan eserlerdir Hüseyin Kartal’ın çalışmaları.
Ne mutlu ona ki kendisini hayırla ve rahmetle yâd ettirecek ve dünya durdukça da okunmaya devam edilecek, Allahû Teâlâ’nın rızasını önceleyen cümleler ummanını ümmete hediye ederek Rabbine yürüdü. Amel defterini hiç kapatmayacak, özellikle de genç kuşakları tesiri altında tutacak ve ahiret yurdunda yüzünü ak-pak edecek anlamlar deryasına sahip olarak gözlerini yummak demek, gözü arkada kalmamak demektir başka bir deyişle.
Yazarın ilk eseri olma özelliği taşıyan Tunus Kıyamında Bir Şehit Ömer’in kahramanları Mansur Hoca ve Ömer, dünya insanlarına eşine-benzerine nadir rastlanacak mü’minlik örnekleri sunmuşlardır hayatlarıyla. Bağlı kalınmaya söz verilen değerlerin üzerine nasıl ve ne şekilde titrenirmiş, işte bu roman kahramanları öğretiyor bize. Sevdama Kurşun Sıktılar Benim’in kahramanı Orhan çok zorlu dönemeçlerden, hastalıklardan, çirkinliklerden ve çirkefliklerden geçmesine rağmen, kendini Hakk’ın selametli yoluna teslim etmekte bulmuştur çareyi. Deli Gömleği’nde başka bir numunelik, Ve Yollara Günah Diktiler’de ayrı bir ibretlik, Yetimlerin Sabahı anlamak isteyene öğüt üstüne öğüt verir.
İmdi, geriye dönüp arkamızda hayır hasenat namına ne bırakıp bırakmadığımıza, bırakmayacağımıza bir bakmalı. Ellerimizle ürettiklerimizin, yaptıklarımızın yarın mahşer gününde bize kazanç olarak dönmesi için Hüseyin Kartal ağabey’in yaptığı gibi iyi bir yol seçmeli. Maharetli eller ve gönüller iş başına geçmeli. Sözse söz, sazsa saz, taşsa taş olmalı yoğrulan… Öyle ya da böyle Müslümanlar bir şekilde bir değer üretmelidirler, bir önem arz etmelidirler. Gelişigüzel ve gündelik yaşamaya hakkımız yok, böyle bir lüksümüz olamaz. Emperyalist ve kapitalist güçler dünyayı ellerinde oynatıyorlar hoyratça. Ezdikçe eziyor zalimler, sömürüldükçe sömürülüyor insanlar. Bu anlamsız ve pervasız gidişe, dur diyecek ‘amansız yürekler’ lazım bize; her yükü yüklenecek ‘hesapsız ve zamansız bilekler’ lazım.
Hüseyin ağabey adaşı ve derddaşı İmam Hüseyin(rahmetullahi aleyh) gibi güzel yaşadı, güzel yazdı ve giderken de çok güzel gitti. Bize düşen de, doğduğumuz gibi temiz ve berrak bir halde yaşamak ve güzelce ölümü karşılamaktır vesselam.
NOT: Bu yazı Genç Birikim dergisinin 173.sayısında (Ekim-2013) yayımlanmıştır.