29 Ağustos 1966’da, Mısır’da şehadete ulaşan Seyyid Kutub başta olmak üzere; ilmiyle amil, sözüyle özü bir olan bütün âlimlerimize ithafen…
Âlim olmak…
Okuyan, anlayan, aktaran, yaşayandır âlim. Sözde kalmayan bir hayatı, özünde yaşayandır. Bilendir, bildirendir. İlgilenendir âlim. Atıl olmayan, katan ve katılandır. Atandır, atılandır, atılgandır. Ama asla satılmayan, satın alınamayandır âlim.
Bilmek ve bilmeye olan tutkulu sevdası ile başlar âlimin yolculuğu. Bilginin, ilmin mihmandarlığıyla hayata, kişilere, olaylara, olgulara, kendine, yaratıcısına bakar. Öylesine bir bakış değildir âlimin bakışı.
Âlim, sorumlu olan, sorumluluğu olandır; sorun çıkarmayan, soru ve sorunların canına okuyandır. İnisiyatif alandır, kayıtsız kalmayandır. Ayık olan, kaygan zeminde durmayan, kaygı duyandır âlim.
Dert ehlidir âlim. Merttir. Yerine göre gayet yumuşak olduğu gibi, yerine göre oldukça serttir. Gelişigüzel değildir âlimin baktığı, yaptığı, konuştuğu, sustuğu, heyecan yaptığı.
Dayanak sahibidir âlim. Söylediğinin de eylediğinin de sebebi vardır. Cevapları mahfuzdur onda söyleyip eylediklerinin. Yürüyen sözdür, külliyattır o. Ağır yürür, ağır basar hem mayası hem hamuru olan toprağa.
Amacı vardır âlimin. Bilmek, öğrenmek; bildirmek, öğretmektir onun varlık sebebi. Durağan değildir; olağan değildir onun için durmak, durgun ve solgun olmak. Yorulmak mı? Yorar yorgunluğu o ve ulaşır olgunluğa, ulaşır dolgunluğa.
Hedefi vardır âlimin; hiç kimse hedefsiz kalmasın diye. Hiç kimse neden var olduğunu, neden doğduğunu, vakti geldiğinde neden ölüme boyun eğdiğini, neden güneşin her gün doğup battığını, bu batışla nelerin nerelere aktığını, neden yazın yerini kışa bırakıp sonra baharın kâinata göz kırptığını, neden sayısız canlının, bitkinin yaratılıp insanın emrine, hizmetine musahhar kılındığını bilmeden, anlamadan, kavramadan, kanıksamadan ve yeri geldiğinde için için ağlamadan göçüp gitmesin bu dünyadan diye.
Serveti vardır âlimin. Yeryüzünün en zenginidir o. Uzanabilseydi, yaşayabilseydi eğer gökyüzünün zenginliği de yine onun şerefi, yine onun kârıdır. İlim ile doğan, ilim ile dolan, ilim ile taşan, ilim ile bakan, mis gibi ilim kokan bir derya, bir deniz, bir bitimsiz okyanustur hatta. Sahip olduğu ilim, onun için kalkandır, bir korunak, bir barınak, bir sığınak, bir dayanak, bir tutamaktır. İlmin, başka şeylerde, başka yerlerde olmayan nitelikleridir bunlar. Ve belki de başka şeylerin ve başka yerlerin öykündüğüdür bu haliyle ilim.
Vaziyet edendir, kanaat sahibidir âlim. Dünyanın gözü, ondadır. Haberdar olmasa da dünya; gözünü ona çevirmelidir, gönlünü ona vermelidir. Hep ona sorulur sorular. Cevaplar onda bulur yerini. İlmiyle amil olduğundan ya da olması gerektiğindendir ki çok dikkatlidir, hep dikkatlidir sözünde, özünde, işinde…
Adil olandır, adaleti gözetendir âlim. Gözü yükseklerde değildir ama yüksekleri, yüksektekileri gözleyen, öğütleyen, uyaran; makamları ile ilminin, fikrinin, zikrinin arasına mesafe koyandır âlim. Gidilecekse ayağa, üşüşülecekse bir kapıya; bunlar, onun hakkıdır, ona yapılacaktır, onun ayağına ve kapısına yakışacaktır. İktidar sahiplerini yağlayıp ballayan, onlardan alkış alıp yaz kış demeden yanlışlara, haksızlıklara göz yummayandır âlim. Uyarmak için, uyandırmak için vardır âlim. Duyurucu, uyarıcı, korkutucudur âlim Hakk’ın hakikatleri için, Hakk’ın hakikatleri adına, Hakk’ın hakikatleri aşkına…
Hakk’ın, hakikatin şahididir âlim. İlim, bunu yükler; ilim, bunu gerektirir; ilim, bunu gerçekleştirir. Bunun için var, bunun için yârdir âlime ilim. Şahitlikle gelen bir şehadet yolcusudur âlim. Şehidce yaşayıp şehidce ölerek sözünün eri olduğunu haykırır gür bir içtenlikle. Sadece Yüce Allah nasıl sevilir, sadece Yüce Allah’tan nasıl korkulur, sadece O’nun rızası için ve O’nun tevhid yolunda nasıl yaşanılıp ölünür’ü kanıtlayandır âlim. Âlim ki gözünü kırpmadan, eğilip bükülmeden, kullara kul olmayı reddederek ölüme, şehadete bağrını açandır; asla kaçmayan, susmayan, pusmayan, saklanmayandır.
Ve fakat insandır âlim nihayetinde. Hata, yanlış, kusur, günah huyları, yönleri de olandır âlim. Ama bunları asgariye indiren, tezkiye ve tesfiye edendir âlim. Hatasına, yanlışına, kusuruna, günahına; ilmini, fikrini, zikrini bend eyleyendir âlim.
“Ağlayın ey insanlar, âlimler şehid oldu
Tağutlar hükmedince yeryüzü zulüm doldu
Malda mülkte parada gözleri yok makamda
Sattılar canlarını cennet karşılığında
Kalemler kılıç olur mürekkepler ise kan
Âlimler kıyam ettikçe yok olacaktır tuğyan
İşkence kan ve ölüm cihad sabır şehadet
Âlimler kıyamını sürdürecektir elbet”
Fatih PALA
fatihpalafatih@gmail.com