Röportaj: Kıbrısta Siyonist İşgali mi?
Arşiv Yazarlar

Röportaj: Kıbrısta Siyonist İşgali mi?

1900’lü yılların başından bu yana Orta Doğu’da tutunmaya çalışan ve bunu gerçekleştirmek için her türlü vahşeti, gözlerini kırpmadan gerçekleştiren, arzımevuda ulaşmak adına her yöntemi deneyen ve başarıya götürdüğü müddetçe tüm yolları doğru kabul eden Siyonistlerin, bir zamanlar Filistin topraklarını ele geçirmek için başvurdukları yöntemleri, bugünlerde Kıbrıs adası üzerinde de uyguladıklarını görüyoruz. Sessiz sedasız bir biçimde uygulamaya koydukları bu yöntemleri fark eden ve bunlardan rahatsız olanlar elbette var. İşte KKTC’nin Ulusal Birlik Partisi İskele milletvekili, hukukçu Yasemin Öztürk de onlardan biri. Genç Birikim olarak Yasemin Öztürk ile Siyonistlerin KKTC’de ne yapmaya çalıştıklarıyla ilgili bir röportaj gerçekleştirdik.
Genç Birikim: Kıbrıs’ın stratejik öneminden bahseder misiniz? Sizce emperyal ülkelerin Kıbrıs’a göz dikmeleri, stratejik önemi nedeniyle midir?
Yasemin Öztürk: Dünyanın stratejik bölgelerinden biridir. Başlangıcı hiç kuşkusuz Süveyş Kanalı’nın yapılmasıyladır. Sonra da 1869 yılında kanalın tamamen İngilizlerin kontrolüne geçmesi ve 1878 yılında adanın kiralanması ile devam etmiştir.
Genç Birikim: Kıbrıs’ta yabancıların gayrı menkul alımı ile ilgili yasal prosedür nasıldır? Yani bir yabancı KKTC’de ne kadar gayrimenkul alabilir?
Yasemin Öztürk: Yakın zamanda değişen yasaya göre, artık her yabancı bir daire alabilecek. KKTC’yi tanıyan ve aynı hakları KKTC‘ye veren devletlerin vatandaşları da üç daire alma hakkına sahip. Bunun yanında, daha önce 5 dönümdü, şu anda 2 dönüm arazi alabilir veya bir dönüm arazi alıp istediği bir evi yapabilir.
Yeni yasaya yine eklemeler yaptık, şu andaki yasaya göre, yabancının mütevellisi yabancı sayılır, ifadesini koyduk, önceki yasada bundan yararlanan birçok yabancı vardı. Kurulan şirketin %51’i KKTC vatandaşına %49’u yabancıya ait olduğunda yabancı, mütevellisi vasıtasıyla toprak alabiliyordu veya şirketin %100’ü KKTC vatandaşına ait bile olsa bir mütevellisi yabancı olabiliyordu. Yeni yasaya bu ifadeyi eklediğimiz için artık %1 bile hissesi olan yabancı, buradan herhangi bir taşınmaz alamaz. Önceki yasada bunun önü açıktı. Şirketin %51’i KKTC vatandaşına, %49’u yabancıya ait olduğunda istedikleri kadar yer alabiliyorlardı.
Önceki yasada boşluklar olması sebebiyle yabancılar, şirket kurarak ya da %51 hissesini KKTC’li bir vatandaşın adına yaparak kâğıt üzerinde mütevellisi aracılığıyla istedikleri kadar yer alabiliyorlardı. Biz bunların önünü tamamen kapattık fakat bugüne kadar kurulmuş birçok yabancı şirket var.
Artık yabancılar, ülke genelinin % 3’ünden fazlasını alamaz. Bölgelerde de bu oran % 7’yi geçemez, diye bir ifade koyduk. Yine bir madde daha var, projelerin % 80’i yabancı birine, %20’si de KKTC veya KKTC’yi tanıyan ve KKTC’ye aynı hakları veren ülkelerin vatandaşlarına ait olmalı. Bu da zaten Türkiye oluyor. % 80’i yabancıya ait, tabii yine söz sahibi yabancılar olacak. Daire de olsa, villa da olsa yani hangi proje olursa olsun, % 80’i yabancılara, % 20’si de KKTC veya KKTC’yi tanıyan devletlerin vatandaşlarına ait olacak.
Bundan sonraki süreçte alımlar, projeler, yasanın son şekline göre olacak. Bu yasadan önce alınan mülklerde, yasal hak neyse onu gidip kaydedecek, onun dışındakileri de iki yıl içinde satacak, ifadesi koyduk, satmak zorunda dedik fakat satmadığında ne olur? Ona da asgari ücretin 500 katına kadar para cezası koyduk. Bu da önemli bir madde.
Yine birinci maddede değişiklik yaptık. Yatırım amaçlı alımlarda, belli yatırım alanları saydık: sağlık, eğitim, sanayi gibi… Herhangi biri, bu alanlarda 20 milyon avroluk yatırım yapmak isterse bölgenin neresine yatırım yapmak istiyorsa sadece oraya yatırım yapmak zorunda koşulu koyduk. Yatırım sahibi, 20 milyon avro yatırdığı takdirde 60 dönüm alabilir fakat 60 dönüm aldıktan sonra, 20 milyon avro yatırım yapmazsa Bakanlar Kurulu bunu, iki yıl içinde iptal edebilir.
Tabii, bu maddeye çok karşıydım çünkü toprağı satmamak lazım, KKTC’nin yüz ölçümü çok küçük, toprağı yatırım amaçlı dahi olsa satmamak gerekir, uzun vadeli kiralamak lazım, toprak devletin olmalı, üzerindeki binanın satılması gerektiğini düşünüyorum çünkü zaten epey bir yabancı mal aldı ve onlara da ayrıcalıklar tanındı.
Kanuna, sakıncalı gördüğüm şöyle bir madde de eklendi: Eski şirketlerin, bugüne kadar bu hakkı kazanmış şirketlerin, yap sat hakkını koruduk. Bu şirketler, istedikleri kadar yap sat yapabilirler.
Genç Birikim: Yahudilerin Kıbrıs’a ilgileri ne zaman başlamıştır?
Sizce bu ilgilerinin sebebi nedir? Bu sebep, Siyonist amaçlarını gerçekleştirmek mi, yani yeni bir İsrail kurmak mı yoksa rahat edecekleri bir yer olması mıdır?
Yasemin Öztürk; 2000 yılında Annan Planı’ndan sonra birçok yabancı buradan yer almaya başladı, şirketler kurdu. Birçok insan KKTC vatandaşlığına geçmek için başvuruda bulundu. Bunlar birçok ülkeden, yalnızca İsrail değil, birçok ülkeden insan, vatandaşlığa başvurdu. ABD olsun, İran olsun, İsrail olsun veya başka bir ülke vatandaşı olsun, Siyonist olan birçok Yahudi, buradan yer almaya başladı, şirketler vasıtasıyla.
Genç Birikim: KKTC’de, Yahudiler tarafından toprak alımları ne zaman ve hangi yollar kullanılarak başlamıştır?
Yasemin Öztürk: Avukatlık ve tasdik memurluğu yaptığım dönemde, sözleşmeler sürekli geliyordu. Bu sözleşmelerle arazileri, kimler aldıklarını sorduğumuzda yabancılar için aldıklarını söylüyorlardı. Annan Planı’ndan sonra ciddi şekilde yapılanmaya başladılar. Milletvekilli olduğum 2018 Ocak’tan itibaren, devlet büyüklerine bunu sürekli ilettim, böyle bir sıkıntı olduğunu söyledim ama kimse, böyle bir sıkıntı olduğunu düşünmediği için tedbir alma gereği duymadı.
Genç Birikim: Siyonistlerin/Yahudilerin oluşturdukları kolonilere/gettolara yabancıların alınmadığı iddia edilmektedir. Bu iddialar doğru mudur? Doğru ise, amaçları nedir?
Yasemin Öztürk: Yine bizim, vatandaş yaptığımız ve büyük miktarda mal alan vatandaşların çok olduğu bir bölge var. Yahudi kökenli biri, daha doğrusu Siyonist yani Yahudi olması önemli değil, tabii Siyonist olması önemli çünkü burada ciddi anlamda bir yapılanmaları var. Oradaki vatandaşlar, bölge vekili olmam hasebiyle beni arıyorlar ve diyorlar ki Yasemin Hanım, bu insanlar Türkiye’nin mal satmadığını açık açık söylüyorlar bize. Bununla ilgili bir önlem almanız lazım, acil bir önlem almanız gerekir, diye söylediler kaç defa. Ben de tabii bunu sürekli dillendiriyorum, gerek kendi partim içinde gerek çıktığım televizyon programlarında. Bunun önemli olduğunu düşünüyorum çünkü bu toprakları korumamız lazım, kaldı ki inanılmaz bir inşaat furyası var, Kuzey Kıbrıs’ta. Yetkililer, tabii ki bu sektörden ciddi paralar kazanan bir kesim var ve bu kesim de güçlü sermaye olduğu için mi bilmem, çok söz sahibi de olabiliyor birçok yerde, sanırım ondan çekiniyor. Bugün tarafsız basın maalesef yok. Çok önemli bir yasa geçmesine rağmen, çok fazla yer verilmedi buna. Yabancıların yer alması ile ilgili biz yasa geçirdik fakat bu yasada da bazı düzenlemeler var. Ha, şu anda sorarsanız yeterli mi, diye tabii ki değil. Sözleşmede, iki yıl içinde sözleşme kaydı olacak deniyor. Tabii yaparlarsa, yapmazlarsa ellerinde mal varlığı olup olmadığını veya sözleşmeli alıp almadıklarını bilemeyiz. Ya da bu sözleşmenin tarihini güncelleyip tekrar yürürlüğe koyarlar mı bilemeyiz. Yani böyle sıkıntılar olabilir ama yine de güzel bir yasa, en azdan bundan sonrası için bir önlem. Ama toprağın hiçbir şekilde satılmaması gerekiyor.
Genç Birikim: Chabad’ın KKTC’de ne tür faaliyetleri vardı? Siz neden bu örgütün/tarikatın kapatılması ya da araştırılması için meclise soru önergesi verdiniz?
Siz bu örgütün tehlikeli boyutta olduğunu söylerken Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın, “Tehlikeli boyutta değil, İsrail bizim için tehdit değil.” sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yasemin Öztürk: Eğer ülkemde faaliyet gösteren bir örgüt, 2008 yılından itibaren gücünü kendi yasalarımızdan değil de ABD’deki merkezinden alıyorsa ve buna rağmen yasal bir dayanağı olmadan faaliyetini sürdürüyorsa tabii ki karşı durulacaktır. Hukukçu olarak bunu gördüm ve müdahale ettim. Yani görevimi yaptım.
CHABAD özellikle örgüt içi bağlar dışında, Gazze’deki soykırımdan sonra kendisini saklama gereği duymamıştır. Netanyahu bir CHABAD mensubudur. Emirleri de bu örgütten alıyor. Gazze’de yaşananlara kim normal diyebilir?
Sayın cumhurbaşkanım talihsiz bir açıklama yapmıştır.
Genç Birikim: CHABAD örgütünün KKTC’de etkili olduğu, KKTC’ye ABD tarafından tayin edilen Azimov’un Kıbrıs hahambaşısı olarak görev yaptığı söylenmektedir. CHABAD tarikat ya da örgütünün Kıbrıs’ta ne tür faaliyetleri vardır? Arsa alımlarını, bina yapımlarını, inşaat şirketlerini kontrol eden, para temin eden bu örgüt mü?
Yasemin Öztürk: Evet, CHABAD 2008 yılından (öncesi de var) itibaren faaliyette olduğu ülkemizde, hızla büyüyen yapılaşmanın arkasında olduğunu bizzat kendi paylaşımları ile söylüyor veya resim karelerinde olmasından dolayı güven ve kazanç gören kişilerin paylaşımları ile buna tanıklık ettik. Yine Kıbrıs adasına, başta Rusya ve Ukrayna olmak üzere CHABAD oligarklarının para (kara para) transferi yaptığını biliyoruz. Kendi söylemlerine göre de Kıbrıs’ı (Güney Rum kesimi dahil) bir Yahudi adası yapacak şekilde örgütleniyorlar. Açık denizde 2011 yılında faaliyete geçen Karpaz Gate Marina’de açıkça yönetim zafiyetimizden kaynaklanmıştır. Uluslararası toplumda tanınmayan bir ülkeye üstelik İsrail Yahudisi yat limanı yapıyor, hiç kuşkulanmıyoruz. Ve buna yabancı yatırımcı, diyerek bunu geçiştiriyoruz.
Genç Birikim: Kuzey Kıbrıs Chabad Yahudi Merkezi sizin şikâyetiniz üzerine mi kapatıldı? Yetkililerden kim(ler) devreye girdi kapatılmaması için? Cumhurbaşkanlığı makamından, Girne Kaymakamlığının arandığı söylenmektedir, bu doğru mu?
Şabad örgütünün ya da KKTC hahambaşısı olduğunu söyleyen Azimov’un siyasilerle bir ilişkisi var mı?
Azimov’un ilişkisi varsa boyutları nedir?
Yasemin Öztürk: Girne’de, Kuzey Kıbrıs Yahudi Merkezi diye rahatça tabelalarını asıyorlar. Haham da sanırım 2008’de atandı. Buraya bir haham atandı ve bunu cumhurbaşkanıyla da görüştük, yine de herhangi bir villada tabelasını astı. Oradaki insanlarla konuştuğumuzda burada sık sık dini tören yapıldığını, ne yaptıklarını bilmediklerini, polise sürekli şikâyet ettiklerini söylediler. Oraya eylem yapmaya gittiğimizde bu tabelayı indirin dedik, uzun zaman uğraştık. En sonunda bizim grup toplantısında söylemek zorunda kaldım: “Bunu indirmezseniz ben, hükûmetten bir vekil olarak çıkıp orada bir eylem yapacağım.” dedim. Evet, bunun üzerine bu tabela kaldırıldı ama dikkatinizi çekmek istiyorum ki Türk kelimesi bile yoktu bu tabelada: Kuzey Kıbrıs Yahudi Merkezi. Burada ne çeşit ibadetler yapıldığını bilmediklerini ve polise şikâyet ettiklerini ama hiç kimsenin kendilerini kale almadıklarını söylüyor komşuları.
Girne’deki yetkili bir makamla konuştum. Dedim ki neden bu kadar zor, bu tabelayı indirmek? Bugün bu tabela benim bahçemde ya da evimde olsaydı onu çok rahat kaldırabilirdiniz, bu adamın özelliği nedir? Tabelayı kaldırmak için gittiklerinde üst makamlardan arandıkları için geri çekilmek zorunda kaldıklarını, söyledi. En sonunda oraya gidip bir eylem yapma gereği duydum ve oraya gidip bir eylem yaptım oradaki vatandaşlarla beraber. O bölgedeki komşular da geldi, eyleme destek verdi. Tabelayı indirmeleri için onlar da söylemişler. Ne yaptıklarının belli olmadığını söylediler. Kaldı ki herhangi bir resmî makamdan alınmış hiçbir izinleri olmamasına rağmen, o tabelayı indirmek için çok büyük uğraşlar verdik. Bu da ne kadar güçlü olduklarını tabii ki gösteriyor.
Genç Birikim: Azimov’un KKTC’ye tekrar dönüp faaliyet göstermeye devam ettiği basına yansımıştır. Doğru mudur?
Yasemin Öztürk; Ne yazık ki doğru. Girne’de tabelanın kaldırıldığı yer kapalı ama 200 metre ilerideki evinde, yapılan yüzlerce sitede görevini yapmaya devam ediyor.
Genç Birikim: Yine sizin bir açıklamanızda Siyonist askerlerin sporcu kimliğiyle KKTC’ye getirilerek özel eğitim almak üzere Sezar Kompleks’e yerleştirildiğini söylüyorsunuz.
Bu askerleri kim eğitiyor?
KKTC yönetiminin bundan haberi var mı?
Yasemin Öztürk: Çok basit, Yahudiler MOSSAD’a yardım eder. Her kadın ve her erkek de askerlik yapar. Bir tatil sitesinde öldürücü teknikler ile kim spor yapar? Yönetimimizin bakış açısı antisemitizm ve yabancı yatırımcı ekseninden çıkmadığı için, bunları kimse göremedi.
Genç Birikim: KKTC’de vatandaşlık kimliğini alarak taşınmaz mal alanların tespit edilmesi ve tespit edilenlerin hem vatandaşlıklarının hem de taşınmaz mal alımlarının iptal edilmesini talep etmiştiniz. Bu konuda bir gelişme var mı?
Yasemin Öztürk: Bu şirketler daha önce aldıkları araziler üzerinde, istedikleri kadar proje yapıp bunları satabilirler ama bizim yapmamız gereken ilk şey, bu yasadan önce bu yabancı şirketlerin ve KKTC’li ortaklarının ne kadar mal aldığını tespit etmektir. 2004’teki referandumdan sonra, inanılmaz bir gayrimenkul satışı başladı. Bu tarihten sonra, kimlere vatandaşlık verildi, vatandaşlık verdiğimiz insanlar üzerinde ne kadar gayrimenkul var? Tüm bunların aslında öncelikle ortaya çıkması gerekirdi.
Genç Birikim: Türkiye Cumhuriyeti tüm bu gelişmeler yaşanırken adada nasıl bir tutum izliyor? Gelişmeleri uzaktan takip eden yabancı bir gözlemci gibi mi davranıyor yoksa bu satın almaları önleyici girişimlerde bulunuyor mu?
Yasemin Öztürk: Yavaş da olsa anlaşılmaya başlandı. Çünkü ülkemizde yükselen binaların da örgütlü tapu alımı olduğu anlaşıldı. Binalar o kadar çok yer kaplamaya başladı ki üstü örtülmüyor. Önleyici girişim yok ama tedirginlik var. Halk artık her yerde konuşuyor. Rahatsız.

GRUBA KATIL