Ümmet Fizyolojisi
Genel Gündem Son Sayımız Yazarlar

Ümmet Fizyolojisi

ummetfizyolojisi

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.

Sizin yaratılışınızda kesin inanan bir kavim için gerçekten ayetler vardır.(casiye-4)

Temiz kalplere bilgi aktaran bakışlarla insana, ümmete, kâinata bakan gözler yaratılmış her şeyde muazzam bir ahenk ve düzen görür. Bütün bu düzen insanı bir tek gerçeğe ulaştırır. Bu ise tartışmasız bir şekilde Allah’tan başka ilah olmadığı gerçeğidir.

İnsanı, toplumu ve evreni yaratan Yüce Allah’ın bakıp-görmek, düşünüp-ibret almak için yarattığı ayetlerin mucizeliği elbette ki konuşulması gereken gerçeklerdir. Ancak biz bu ve bundan sonraki yazılarımızda insan fizyolojisiyle toplum fizyolojisinin arasındaki muazzam bağlara işaret edeceğiz. Daha da özele inip, yaratılışımızın başlangıcının ümmet birliğini ne kadar da vazgeçilmez bir şekilde anlattığını izah etmeye çalışacağız. Yazımızda okunması ve anlaşılması daha rahat olsun diye tamamen bilimsel bir dil kullanmayacağız çünkü amacımız bu hakikatleri bilimsel açıdan izah etmek değil bu hakikatlerde; Yüce Rabbimizin dokumuzu yenilememiz için bize verdiği mesajlar olacaktır.

Yaratılışımız; babadan gelen sperm hücresinin annedeki yumurtayla birleşmesiyle başlar ve bu birleşmenin neticesinde bir tek hücre meydana gelir ki bu hücreye zigot denir. Daha sonra zigot bölünerek rahme yerleşir ve inanılmaz hızlı bir şekilde bölünmeye devam ederek iki aylık süre içerisinde embriyo adını alır. Embriyo döneminde başlangıçta bir tek hücre olan bu canlı hızlı bölünme ve çoğalmanın neticesinde insanın doku ve organlarını meydana getirir. Her hücre kodlanmış bir şekilde bir tarafa doğru giderek anlamsız görünen bu gidişatın sonucu insanın organları oluşur. Yani bir kısım hücreler elleri, parmakları oluştururken bir kısım hücreler de göz, burun, kulak ve yine bütün iç organları, nihayetinde kemik, kas sistemi, sinir sistemini oluşturur ve beynin gelişimiyle de iki ayın sonunda canlı, fetüse dönüşür. Yani insana…

Bu süreçte her bir hücre birbirinden bağımsızmış gibi görünse de; ancak neticede her biri bütünün bir parçasını oluşturur. Gözü meydana getirecek hücre ele, beyni meydana getirecek hücre bağırsakları yapmaya çalışırsa ki bu yaşamla bağdaşmaz ve fetüs olmadan canlının yaşamı son bulur. Hayat olamaz. Ancak her bir hücre kendilerine verilen görevi, verildiği şekilde, biçilen zamanda yerine getirdiği takdirde insanın yaratılışı tamamlanmış olur.

Aslında başlangıçta bir tek hücre olan insan bu inanılmaz yaratılışın nihayetinde bir bütünü meydana getiren bir tek organizmaya dönüşmüş olur.

İşte insanlık da böyledir. Öncelikle insan ve insanlık bir tek amaç ve  gaye üzerine yaratılmıştır ki bu Allah’tan başkasına ibadet etmeme gerçeği….

Bu başlangıcını ilk insanla, bu inanç ve gaye ile yeryüzü sahnesinde bulan insan daha sonraki süreçte hızlı bir bölünmeyle unutmuştur. Kontrolsüz, küstahça ve kibirle gerçekleşen bu çoğalma sürecinde toplumlar bu birlikteliği terk ettikleri için tıpkı canlının yaşamla bağdaşmadığı gibi hayatla bağdaşmadılar.  Yüce yaratıcı tarafından yeryüzünden ebediyen silindiler yok edildiler. Ancak yüce Zat insanlara yeni fırsatlar, tekrar tekrar hayat bahşetti ve her bir hayatı bu gaye üzerine inşa etmek üzere elçiler gönderdi.

İslam ümmeti de kendisine hayat bahşedilen son ümmettir. Allah Resulü (s.a.v) ile başlayan bu süreçte iman edenler, yüklendikleri vazifeyi yerine getirme gayreti içerisinde oldular. Bütünün içinde bir parça… Ve böylelikle yeryüzünü adaletle yöneten idareciler oldular. Ancak ne zaman ki bu gayeden uzaklaşıldı, yeryüzünün idaresi de ellerinden alındı ve son birkaç asırdır yok olmanın eşiğine geldiler.

Şu an islam ümmetine baktığımızda parça parça, dağınık, güçsüz ve birbirinden kopuk topluluklar görüyoruz. İslam ülkelerinin her birinde ayrı bir hareket tarzı,  hayatta kalma mücadelesi ve zorluklar var. Kimi yerlerde davet öncelikliyken, kimi yerlerde fikirsel mücadele, cihat hareketleri, ahlaki yapılanmalar, sosyal faaliyetler vs. birbirinden bağımsız ve fevri…

Kardeşlerim; yeniden doğmaya, Yüce Allah’ın yarattığı gaye üzerine insanlığı toplamaya islam ümmetinden başka aday yoktur. Tıpkı yaratılışın başında hücrelerin dağınık ve hızlı bölünmesinin anlamsız görünmesi gibi günümüz Müslümanları da böyledir. Aslında ümmetin hali sonu belli bir gidişata yani doğuma işarettir.

Bu dağınıklık, parçalanmışlık bizleri ümitsizliğe sevketmesin, yeter ki her bir fert bu bütünün bir parçası olduğunu unutmayıp, ümmete giden yolda kendi vazifesini yerine getirsin. Ümmet ile kendisini uzak görmesin. Her birimiz hücreyiz ve bize verilen vazifeyi en güzel şekilde yerine getirdiğimiz takdirde Yüce ALLAH bizi bir araya getirecektir. Ümmeti toparlayacak beyin ve sinir sistemini yaratacak dağınık görünen bu ümmet yeryüzüne hayır ve adalet getirecektir. O gün bütün kâinat yekvücut olup sevinecek göklerin ve yerin kapıları insanlığa açılacaktır. Ve insanlığın beklediği hayır o zaman açığa çıkacaktır..

Ta ki   Allah’ın vaadine kadar…..

(İlerleyen sayılarda ayrıntılara inip tek tek mesajları izah etmeye çalışacağız.)

 

 

GRUBA KATIL