Ramazan Ayını Nasıl İhya Edelim
Arşiv Yazarlar

Ramazan Ayını Nasıl İhya Edelim

“Orucun farz kılındığı Ramazan ayı, insanlara hidâyet rehberi olup onlara doğru yolu gösteren ve hakkı bâtıldan ayırıcı en açık delilleri ihtiva eden Kur’an’ın indirildiği aydır. İşte bu sebeple içinizden Ramazan ayına erişen orucunu tutsun. Ancak hasta veya yolcu olup da oruç tutamayan kimse, tutamadığı oruçları başka günlerde tutsun. Allah, sizin için kolaylık diler, fakat zorluk dilemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız, size doğru yolu gösterdiği için Allah’ın yüceliğini tanımanız ve O’na şükretmeniz içindir” (Bakara-185).

Her ibadetin öncesinde maddi ve manevi hazırlık aşamaları vardır. İbadetten sevab almak isteyen kişi, hazırlığını usulüne uygun yapmalıdır. İbadetlerin ön şartlarını yerine getirmek ve devamında ibadete samimiyet ile başlamak, ibadetin yüreğe ferahlık vermesini sağlar. Bu da ibadetten elde edilmesi gereken hâsıladır. Namaz için abdestten önce niyet, niyetten önce irade/istek olmalıdır. Zekât için, malının hesabını yapmadan önce verme isteği olmalı ki onun sevabından nasipdar olsun, rızaya tebessümle dönüşsün. Ramazan ayı içinde, böyle bir tebessüm ve manevi hazırlık şarttı.

Kur’an ayı olan Ramazan, Kur’an’ın anlaşılması üzere okumalar ile ibadet hayatımıza huşu verir. Namazda kıraat, sıkıntıda destek, genişlikte sabır, tevazudur. Onu okumalı, sıradan bir kitap gibi değil, her bir harfine muhtaç olarak yaklaşılmalıdır. Kur’an’ı anlamak da derece derecedir, herkes kendi nasibini alır. Âlim, her sayfadan sorumlu iken; avam, huşu, ibret ve ibadet bahsi ile mesuldür. Kur’an’dan nasibini azaltan kişiye ne yazık! Kur’an’dan yeteri kadar öğüt almayana ne yazık! Ramazan, bizlere bu yakınlaşmayı katsın. Kur’an’sız hayatın, manevi körlük olduğu akıldan çıkarılmamalı. Kim burada (dünyada hakikati görmeyecek şekilde kalbi) kör olursa, o ahirette de kör kalacaktır ve yol bakımından daha şaşkın ve sapkın durumdadır” (İsra-72). Kur’an okumak, gözleri açandır. Akıllı adam, önünü ve ilerisini görebilendir.

Ramazan, bir mücadeledir. Maneviyatın madde ile savaşıdır. Ramazan ayı, tövbenin pratiğe döküldüğü, ahidlerin yenilendiği özel bir aydır. Ön hazırlık şart olmalı ve ibadete başlamayı ve devamını düşünmeliyiz, onu aklımızdan çıkarmamalıyız. Müslümanların basitleşmiş maneviyatları, yılın diğer aylarındaki alışkanlıklarının etkisiyle açıklanmasına sebeb olmaktadır. Ne zaman ki bu alışkanlıklara müdahale başlar, orada zor bir hal peyda olur. Bilinmelidir ki en zor olan şey, gücün ve takatinde olana, zor dememektir. Allah, kolaylık ister, zorluk istemez.

Ramazan ayının her bir günü, belki saati, rahmetin tecelli etmesinden mütevellit, ibadet saatidir. İbadet, şuurlu bir eylemdir. Mümin, şuur penceresini açık tutmalı, uyuyacaksa bile bir bilinç ile uyumalıdır. Oruçlu olarak maişetini kazanmaya çalışan bir müslümanın uykusu, dinlenmesi sevaptır. Çünkü işlerini, ibadetlerini yapabilmek için oruçlunun yaptığı her meşru davranış övülmüştür. İslam, bir insanın canının düşmanı değildir; hırs, cehalet, cimrilik, bencillik vb. yanlışa karşıdır. Bunları ıslah etmek çabasındadır. Mesela; malını, namusunu, nefsini savunur iken ölmek dâhi şehadetten sayılmış, saldırganı nefsi müdafaada öldürmek, saldırganın canının heba olmasına hüküm olunmuştur. Bu zaviyeden olaya baktığımızda, İslam’ın hukuki hükümlerinin, insanların fıtri gerçekliğine ne kadar uygun olduğunu görmekteyiz. Ramazan ayında da nefsi dinlendirmek, nefsi helal dairede tatmin etmek önemlidir. Taptuk Emre’nin, Yunus’a şu nasihatleri yaptığı aktarılır:

(Yunus!) Hiçbir hak yeme! Nefsin hakkını da. Nefsin hakkı, şerîatte yazılı olduğu kadar, ne bir lokma eksik, ne bir lokma fazla… Nefsi zincire vurmak böyle olur. Nefsini öldürmeye çalışma! (Zira nefs ölmez. Sen onu) îmâna getirmeye çalış! Allah, onu yenmek için yarattı seni!”

İmâm Ga­zâ­lî Hazretleri, bu hakîkati ne güzel hulâsa eder:

Nefs, rûhun bineğidir. Eğer insan, nefsin dizginlerini salıverir ve onun gittiği istikâmete kendini bırakırsa, helâk olması mukadderdir. O hâlde nefsinin dizginlerini sımsıkı tut ve bineğinden istifâde etmeye bak!” (https://www.islamveihsan.com/nefsimizin-uzerimizdeki-hakki-nedir.html)

Ramazan, tüm yılın sağlamasıdır. Ahlakın ahmaklığa galebe çalıp çalmadığını Ramazanda anlarız. Akılsız insan, Ramazan ayını kerih görür. Halbuki bu ay, öyle bir aydır ki on bir ayı ibadetle geçirse, Ramazan gibi temizleyen, sevap kazandıran bir fırsatı elde edemez. Hiçbir insan, bu şükrü ifa etmeye güç yetiremez. Amaç, Rahman’ın rahmetine layık olmaya çalışmaktır. Ramazana tahammül azalmış ise ahirette hesaba dayanabilme de azalmıştır. İnsan, hesap verecek bir varlıktır ve hesabını iyi yapmalıdır. Rasul-ü Ekrem (as) Efendimiz buyuruyor: “İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar.”

İbadet, gaflet uykusundan uyandırmalıdır. Gözlerin basiret ile açılıp, hakkın hakkını görebilmeyi, batılın da çirkinliğini fark edebilme şuurunu vermelidir. Rabbimiz, zorluk dilememiş, kolay olanı emretmiştir. İnsanların kahrı zordur ama ibadetler, insanın kolayca alışabileceği, zevk ile bağlanabileceği işlerdir. Allah yolanda bir zorluktan bahsetmek gerekirse bu, namaz, oruç, zekât değildir.

Zor olan, can güvenliği tehlikede olmasına rağmen yapılan büyük hicrettir. İslam’ın ve kendi kavmi ile yapılan ilk savaş yevmu’l-furkan, Bedir’dir; dünyayı daraltan korkuları çokça yaşatan Hendek savaşıdır; sıcak, kıtlık ve uzun bir sefer olan Tebük’tür.

Zor olan, kâfirlerin, aç köpeklerin yemek çanaklarına saldırdığı gibi ümmete saldırmasıdır.

Zor olan, iffetsizliktir, namusun heba olması, haramın helal kabul edilmesidir.

Zor olan, faizin her türlüsünü Müslümanların benimsemesi ve hayatlarının “karlı alışverişi” kabul etmeleridir.

Zor olan, Müslümana “Namaz kılıyor musun?” diye sorulmasıdır. Yani Ramazan, oruç zor değildir; nefisleri ıslah eden, takvaya vesile olandır.

Zor olan, ruhları kirleten günahların temizlenmesini ertelemektir.

Zor olan, Rabbimizin hayat bulmamız için bizlere hediye ettiği emirlerin, dünyamıza ve ahiretimize sağladığı huzuru görememektir.

Ramazan, bir fırsattır. Şuurlu olanlar için her gün hayrından istifade etme telaşı iken, şuursuzlar için bitmeyen, dayanması güç, zor bir aydır. Hâlbuki Müslümanlar, hayatları içinde öyle zorluklar çekiyorlar ki; oruç ile, namaz ile, hatta hac ile mukayese etmek mümkün değildir. Bunları gösterecek davetçi Müslümanlar da mesuldür.

Davetçi, nefsinden haberdar olmalıdır. Kendine ve başkasına fayda sağlayabilmeye çalışmak, önce kendi nefsinden başlar. Nefsini farzlar ve nafileler ile temizlemeye çalışır. Tövbe ile kendine yardımcı olur. Kötü akıbetten selamet yoluna döner.  Ehlinden devam eder. Sonra yakın akraba ve komşuları ile devam eder. İbadetlerinde kusur olan kişi, Allah’ın tertemiz dinine nasıl hizmet edebilir? Ne ile Allah’ın inayetini bekleyebilir?

Hâsılı kelam, Ramazan, beklenen olmalıdır; sıkıntı alınan, ihmal edilen değil. Ruh dünyaları tekrar muhasebeye tabi tutulmalı. Varsa maraz, tedavinin en güzel fırsatı gelmiş iken tedavi olunmalıdır. Allah (Subhanehu ve Teâlâ), iman ve istikamet vermiş iken, onu muhafaza etmeye çaba göstermek gerekir. Çabaların en azizi, ibadette ihlâs sahibi olmaya çalışmaktır.

Ramazan ayımız hayırlara vesile olsun inşallah. Fakirlikte sabrımıza, zenginlikte şükür ve cömertliğimize, davet ve tebliğde ilim ve salih amellerimize, cihad meydanında cesaret ve şehadet hazırlığımıza destek olsun inşallah. Âmin.

GRUBA KATIL