Nübüvvet Kervanı: Hz. İdris (as)
Gündem Son Sayımız Yazarlar

Nübüvvet Kervanı: Hz. İdris (as)

“…Kitapta İdris’i de an. Çünkü o doğru sözlü ve dürüst bir peygamberdi…”

(Meryem 56)

İlk insan ve ilk Peygamber Hz. Âdem (as)’den sonra insanlar yeryüzünde çoğalmaya başlamış ve bu çoğalmayla birlikte Tevhid yolundan uzaklaşarak şirk bataklığına düşmüşlerdir. Allahu Teâla’nın Hz. Âdem (as) ile göndermiş olduğu doğru yolu şaşıran insanlar, Allaha Kulluğu bırakıp, nefislerinin istek ve arzularına uymaya başlamışlar ve böylece Allah’a isyan ederek nefislerine zulmetmişlerdir.

deve_kervanı

 

Merhametlilerin en merhametlisi yüce Rabbimiz nefislerine uyup doğru yoldan sapmış, şirk bataklığında yaşayan Âdemoğullarına, yeryüzünde bozgunculuk yapmamaları, kendi elleriyle kendi sonlarını hazırlamamalarını, dünyanın çeşitli zevklerine aldanarak ahiretlerini yakmamalarını hatırlatmak ve onlara iyiliği emredip, kötülükten sakındırmak üzere kendi içlerinden bir Peygamber göndererek onlara hatırlatmada bulunmuştur.

İdris (as)’e Kur’an-ı Kerim de ve sahih hadislerde çok kısa olarak değinildiğinden ve de kendisinin ve kavminin hakkında fazla bilgi verilmediğinden dolayı burada teferruata girmeyerek kısa olarak değinecek ve bizim için önemli olan hususlar üzerinde durmaya çalışacağım.

Hz. İdris (as)’in hangi dönemde yaşadığı bilinmemekle beraber Kur’an’daki ayetler ışığında baktığımız zaman Nuh (as) ve Tufandan önce yaşamış olduğu ve dolaysıyla İsrailoğullarına gönderilmiş olan Peygamberlerden olmadığı anlaşılmaktadır. Bu sebepledir ki Yahudi kaynaklarında da adına fazla rastlanılmamaktadır. Buna mukabil İdris (as) hakkında1 birçok uydurulmuş masallar ve mitolojiye rastlamak mümkündür. Eski Mısırlılara göre göğe yükselmiş ve orada muhteşem bir tahta kurulmuş birisidir. Bu inanışlara göre de öldükten sonra iyilikleri ağır gelenler ilah saydıkları Özeris’e kavuşacaklardır. Yine Mısır efsanelerinde Özeris, insanlara ziraatı ve sanatı öğreten ilk öğretmen olduğu geçmektedir.

İdris (as) hakkında, Allah’ın rahmeti ve selamı üzerine olsun, sabır’da örnek gösterilecek kişilerden olduğu ve bu sebepledir ki Allah’ın kıyamete kadar kalıcı kitabı olan Kur’an-ı Kerimde ismi şu şekilde zikredilmiştir:

“İsmail, İdris’i ve Zülkif’i de an. Hepsi sabreden kimselerdi. Onları rahmetimizin içine aldık. Onlar gerçekten Salihlerdi” (Enbiya 85-86)

İdris(as), kendi döneminde içinde yaşamış olduğu kavme doğru yolu göstermek, onları karanlıktan aydınlığa yöneltmek, içinde bulundukları şirk batağından kurtarmak ve onlara iyiliği emredip, kötülükten sakındırmak üzere içlerinden seçilmiş Allah’ın kulu ve Peygamberidir. Rivayetlere göre İdris (as)’a Allah tarafından 30 sahifelik suhuf 2 verilmiştir.

Burada şunu yinelemek isterim ki, her Peygamberin hayatında olduğu gibi İdris (as)’in kıssasında da gaybi bilgiler üzerinde kafa yormak, onlar hakkında tartışmaya girmek ne kimseye bir fayda sağlar nede İslami yaşantımıza bir kazanım getirir. Dolayısı ile bize fayda sağlamayacak hatta imanımızı zedeleyecek gaybi bilgiler yerine, dünya ve ahiret yaşantımıza yön verecek imanımızı sağlamlaştıracak, İslam’ı gerçekten anlamamıza yardımcı olacak, Peygamberlerin gönderiliş gayesini idrak etmemizi sağlayarak Tevhidi yaşamamıza fayda getirecek bilgilere yönelmemiz daha doğru olacaktır. Zira idrak edip yaşama aksedilmemiş bir bilgi, Rabbimizin ayeti kerimesinde buyurduğu gibi “kitap yüklü merkebe” 3 dönüştürür bizi.

Yine Peygamberlerin hayatına bakışımız, gaybi bilgilerden ziyade, onların mücadeleleri, hayata bakışları, içinde bulunduğu süreçte başlarına gelen olaylara bakış açılarını, olaylara yaklaşım tarzlarını, dünyayı algılayışlarına bakıp onların hayatlarını örnek alarak yaşayacak olursak eğer, gerçekten o zaman İslam’ı anlayan birer birey olmuş ve karakterimiz onların hayatlarıyla şekillenmiş olur.  İşte o zaman farkında bile olmadan her namazımızda okuduğumuz: “… Rabbim, bizi dosdoğru yola, Peygamberlerin yoluna ilet…”  duamız gerçekleşmiş olur.

“Kitap’ta İdris’i de an. Çünkü o doğru sözlü ve dürüst bir peygamberdi. Biz onu yüce bir makama yükselttik.” (Meryem 56-57)

İdris (as) ve mücadelesi hakkında her ne kadar geniş bir bilgi bulunmasa, Kur’an da çok kısa bir bilgi verilse de, Meryem suresinde geçen ayete bakıldığı zaman hiçte azımsanmayacak bir özelliği verilmektedir. Bizler Müslümanlar olarak İdris (as)’in Kur’an da geçen bu özelliğini kendimize düstur edinip karakter haline getirdiğimiz takdirde, gerçekten hayat anlayışımızda ve yaşantımızda ne kadar değişiklik olduğunu göreceğiz. Ve işte o zaman Rabbimizin razı olduğu kullardan olacağımız şüphesizdir.

İdris (as)’in karakteristik özelliklerinden olan doğru söz, dürüstlük ve sabırlı bir kişilik. Bu üç özellik üzerinde durulması, tefekkür edilmesi gereken çok önemli hususlardır. Zira şu an içinde yaşadığımız dönemde, insanların bu özelliklerden yoksun olduğu ve dolayısıyla insan ilişkilerinin örümcek ağı gibi basit bir ilişki olmasının temelinde yatan asıl özelliklerdir. İnsanlar bugün doğru sözlü ve dürüst olmadıklarından aralarında sevgi, muhabbet ve hoşgörü oluşmamakta ve ilişkilerde çok basit olmaktadır. Dolayısıyla da aralarında kargaşa, çıkar kavgaları ve bencillik hâkim olmaktadır.

Yeryüzünde Allah’ın halifeliği görevine talip olan biz Müslümanlar, Peygamberlerin ortak özellikleri olan doğru söz, dürüstlük ve sabır, bu üç özellik üzerinde hassasiyetle durmalı ve bunları karakterimiz haline getirmeliyiz. Unutmamalıyız ki doğru sözlü olmaz isek yalancılardan sayılırız, buda münafıklığın alametidir. Peygamberliğinden önce bile “Muhammed’ul-emin” olarak anılan Peygamber efendimiz de “Benim ümmetim asla yalan söylemez” buyurmuştur.

Şunu unutmamak gerekir ki, doğruluk imanın ayrılmaz simgesi, yalan ise küfrün temel esasıdır ve doğru sözlü olmayan bir toplumunda asla aynı gaye etrafında toplanması mümkün değildir.

İnsanoğlunu diğer canlılardan ayıran zekâsı onun yegâne varlığıdır ve bu zekâsını da Allahu Teâla Peygamberler vasıtası ile eğitmiştir. Bununla beraber insan, her şeyi istismar edebildiği gibi, yine zekâ vasıtasıyla ilimleri de istismar etmiş, kendi heva ve hevesine uydurmuştur. İnsanlara her alanda medeni ve insanca yaşamanın yolları bizzat Peygamberler vasıtasıyla uygulanarak gösterilmiştir. Fakat insan, Kur’an da bir örneği gösterilen Harut ve Marut kıssasında olduğu gibi, kendilerine öğretilen ilmi karı-koca arasında ayırmada nasıl kullandıklarını anlatıldığı gibi, dürüst davranmayarak Peygamberler vasıtasıyla öğretilen ilmi ve bilimi, putperest tapınakları haline getirebilmektedirler. Maalesef İdris (as) da Mısır mitolojisinde Özeris adıyla anılarak efsaneleştirilmiş ve putlaştırılmıştır.

Hz. Peygamber (sav), Miraç hadisesinde israya yükseldiğinde Hz. İdris(as) ile karşılaştığını söylemiş ve Hz. Enes (ra)’ den rivayetle şu şekilde ifade etmiştir:

“…Sonra Cebrail beni dördüncü kat semaya çıkarttı. Kapı açıldı, içeri girdiğimizde, Hz. İdris (as) ile karşılaştık. Hz. Cebrail :” Bu İdris’tir, ona selam ver “ dedi. Bende selam verdim, oda selamıma mukabele etti. Sonra bana “ Hoş geldin Salih kardeş, hoş geldin Salih Peygamber’ diyerek hayır dua etti…” (Buhari-Ahmed b. Hanbel)

Kur’an-ı Kerim’de İdris (as)’ın kavmi ile olan mücadelesi hakkında bilgi verilmemekle birlikte, Enbiya suresi 85. Ayette bildirilen “… sabredenlerdendi.” İfadesinden anlaşılacağı üzere, tüm peygamberlere yüklenen tebliğ görevini ifa ederken karşılaştığı zorluklara, insanların karşı çıkmalarına, yalanlarına, kendisine zulmetmesine ve birçok eziyete maruz kaldığı, insanların alaylı tavırlarıyla karşılaştığı, öldürülmeye çalıştığı vb. zulümlere maruz kalmasına rağmen kendisine verilen halifelik görevini yerine getirmekten bir an bile olsun vazgeçmediği, mücadeleye devam ettiği, yılmadığı, usanmadığı, her türlü zorluğa sabredip göğüs gerdiği anlaşılmaktadır. Zira Tevhidi idrak edip yaşamaya çalışan ve insanları doğru yola çağıran tüm ferler aynı sıkıntılara maruz kalmıştır. İnsanlık tarihi boyunca bu böyle olmuştur, Tevhid ve Şirk hep bir mücadele içerisinde olmuştur.

Şimdi şunu hafızalarımıza kazımamız gerekmektedir; İslam’ı yaşamak ve tebliğ etmek sadece peygamberlere yahut hocalara veya belirli kişilere ait olan bir husus değildir. Bilakis Müslüman olduğunu iddia eden tüm bireylerin üzerine bir vazifedir ki kurtuluşa ermenin ve yeryüzünde Allah’ın halifesi olmanın yegâne şartı budur. Rabbimiz Al-i İmran suresi 104. ayette şöyle buyurmaktadır:

“İçinizden iyiliği emredip, kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun, işte kurtuluşa erenler onlardır.”

Ayette de belirtildiği gibi kurtuluşa ermenin tek yolu “emri bil maruf, nehyi anil münker” olduğuna göre peygamberlerin hayatlarını bilmeden onları rehber edinmeden, Halifelik görevini nasıl icra edebiliriz!

Tabiki her yolun bir çilesi muhakkak vardır. İslamı tebliğ ederken ve halifelik görevini yerine getirirken de elbette çile ve sıkıntılarla karşılaşacağız. Unutmamalıyız ki hiçbir başarı kendiliğinden gelmez, emek ister, çaba ister, mücadele ve süreklilik ister…

Selam hidayete tabi olup, yeryüzünü imar için çalışan, kula kulluk etmeden yaşayan, doğru sözlü, dürüst ve sabırlı kulların üzerine olsun…

…Selam ve Dua ile…

Dipnotlar:

  1. Kaynaklarda İdris (as) ismi “Özeris” olarak geçmektedir.
  2. Suyuti, Alusi
  3. Cuma suresi 5. Ayet

 

GRUBA KATIL