KALİTELİ OKUMA
Küçüklüğümüzden beri gerek ailemizden gerekse okulda öğretmenlerimizden ya da büyüklerimizden okumanın faydaları konusunda, okumayı teşvik edici şeyler dinleriz. Yine haberlerden, çevremizden okumanın insan zihnine ve yaşamına kattıkları konusunda birçok şey duymuşuzdur. Okumayı özendirmek, kitapları tanıtmak için bazen kitap fuarlarına götürülmüşüz bazen de kitapçıları dolaştırılmışız, çok okuyan arkadaşlarımızla kıyaslandığımız da olmuştur. Şüphesiz okumanın insan zihnine, yaşamına, kültürüne kısacası yaşam kalitesine etkisi yadsınamaz. Kitapların ve okumanın insana kattığı çok şey vardır. Tabi bu katkılar bazı şartlara ve durumlara bağlıdır. Eğer bunlara dikkat edilmezse okunulan kitap kişiye fayda vermediği gibi zarar bile verebilir!
Bir kitap, aslında bir insanın(yazarın) kendi düşünce dünyasının ürünüdür. (Burada ders ve eğitim kitaplarını kastetmiyorum.) İnsanın bir kitabı okumaya başlamasıyla zihni adeta yazarın oyun alanı haline gelir. Dolayısıyla seçici olmadan okunan kitaplar insanı ahmaklaştırarak, düşünce yeteneğini kaybetmesine sebep olur. Bir başkasının düşüncelerini sürekli takip eden bir zihin, körelir ve keskinliğini kaybeder. Bu durum, (Schoperhauer’in tespitiyle) şuna benzer: Hayatlarını okuyarak geçirenler ve bilgeliklerini kitaplardan elde edenler, bir ülke hakkında doğru bilgiyi seyyahların anlattıklarından elde etmeye çalışanlara benzer. Bu insanların birçok şey hakkında bir yığın şey söylerler, ama aslında ülkenin gerçek durumu hakkında açık, doğru ve tutarlı bir bilgiye sahip değillerdir. Fakat hayatlarını düşünerek geçirenler, o ülkeyi gezip görmüş, orada bizzat yaşamış olanlara benzer, sadece bunlar onların anlattığı şeyin ne olduğunu gerçekten bilirler, oradaki şeylere dair kendi içinde tutarlı ve kapsamlı bir bilgiye sahiptirler ve onların hepsine vakıftırlar. Bunun yanında iyi kitabı kötüsünden ayırmanın birincil yolu da çok çeşitlemeli kitap okumaktan geçer. Burada yumurta-tavuk benzeri bir paradoks oluşmuş görünse de böyle değildir. Kaliteli kitap okuyacağım takıntısıyla hep aynı yazarların eserlerini tekrarlamakla, niteliği düşürecek seviyede önüne geleni okumak arasındaki dengeyi bulmak gerekir. Sözgelimi okunarak değerli vaktimizi ve göz nurumuzu ziyan edeceği kesin olan bazı kitapları tanımak için tecrübeye gerek yoktur; sürekli kendini tekrar eden kişisel gelişim kitapları, edebiyatla alakası olmayan hollywood klişeleriyle dolu bestsell dizileri veya kadim doğu felsefelerini günümüze uyarlayarak oluşturulan ve bize yeni ilhamlarmış gibi sunulan çağdaş sufi lakırtıları, bunlara bazı örneklerdir. Dikkatinizi çektiyse saydığım kitapların hepsinin ortak özellikleri tamamen ticari amaçlı olmalarıdır.
Okuma yolculuğu yapan insanların dikkat etmesi gereken bir durum da kitabın bizzat kendisidir. Özellikle bayağı ve kalitesiz, insanın kalitesini arttırmaktan ziyade hem (satın alarak) maddi zarar, hem zaman kaybı hem de içerik olarak çok seviyesiz olduğundan okuyan için kültürel zarar olmaktadır. Bu tür kitaplar ne yazık ki piyasada çoktur. Bayağı zekâlardan çıkan kitaplar aynı tezgâhtan çıkmışçasına hepsi yekdiğerine benzemektedir. Kötü kitaplar, zihin için zehir gibidir, aklı harap eder. İnsanların çoğunluğu, bu tür kitaplarla uğraşmaktan kütüphane raflarındaki büyük düşünürlerin kitaplarına ilişmezler. O yüzden kitap konusunda seçici davranmalı, çünkü okunması gereken kitap çok ve zaman azdır. Bütün zamanların ve ülkelerin büyük kafalarının eserleri okunmalı, çünkü onlar insanlığı yukarıdan seyrederler. Okunması halinde sadece bunlar gerçekten bir şey öğretir ve insanı eğitir.
Çok kitap okumak yerine iyi bir kitabı iki defa okumak bazen daha faydalı olabilir. Çünkü bu tarz kitaplar, genellikle yazarın hayat boyu oluşturmaya çalıştığı, kendisini adadığı eserler olduğu için bir defa da hazmedilmesi zor olur ve çok defa okundukça ancak tam manasıyla istifade edilmiş olur. Ayrıca her okuma da insanın ruh hali farklı olduğu için farklı bakış açılarıyla okunmuş olur. İlk defa okununca muhteva bilinir ve kitaba ortalama bir hâkimiyet sağlanmış olup, diğer okumalarla da tam anlamıyla pekişme sağlanmış olur. Bu şekilde dikkatten kaçan ya da atlanan yerler ıskalanmamış olur.
Okumak demek bir kitaptan ya da metinden bütünüyle, sayfa sayfa her şeyi ezberlemek değildir. Bir insanın okuduğu her şeyi zihninde muhafaza etmesini beklemek yediği her besini midesinde muhafaza etmesini istemekten farksızdır. Yediği yemek onu bedenen, okuduğu bilgi de onu zihnen beslemiştir. Nasıl ki beden kendisiyle türdeş olanı hazmederse bir insan da kendisini ilgilendiren, dikkatini çeken şeyi muhafaza edecektir; bir başka deyişle onun düşünce sistemiyle örtüşen yahut amaçlarına denk gelen şeyi bünyesinde alıkoyacaktır.
Boş zamanı değerlendirmek ve farklı arzular gözetilmeden yapılan okumalar insanın düşünce dünyasına, kişilik gelişimine ve hakikati arama çabasına katkı sağlar. Kitap okumak bilinçli ve anlamlı yapılması gereken bir çalışmadır. Kütüphane rafından ilk görülen ya da başlığına aldanarak yapılan kitap okumaları sadece, eğer iyi bir kitaba denk gelinmişse de, hoşça vakit geçirmeye yarar. Bazen de içinde bulunduğu ortamda o kitabı okuma tecrübesini elde ettiğini söylemeye yarar. O yüzden insan önce kendisini gözden geçirmeli ve doğru niyetlerle kitabı eline almalıdır. Bu hem kişinin kendisine hem de kitabın yazılmaya başladığı andan raflarda yerini almaya kadar geçen aşamalarda verilen emeğe karşı saygının gereğidir. Yazarın emeğinden bahsetmişken okuyanın da emeğini göz ardı etmemek gerekir. Eskiden olduğu gibi eserler derilere veya pahalı materyallere yazılmıyor, bu da okuma alışkanlıkları açısından çok büyük bir avantaj. Ne var ki insanlık okuma konusunda en tahammülsüz zamanlarını yaşıyor. Sadece bir örnekle bile durum şöyle özetlenebilir; internetin ilk yıllarında blog sayfaları çok daha yaygınken şimdilerde twitter benzeri mikroblog siteleri daha çok ilgi görüyor. İnsanlara artık 140 harften fazlasını okumak zül geliyor. Bu noktada hala kitaplara gömülüp zaman ayıran insanlar daha fazla saygıyı hak ediyor.
Bu yazının hazırlanmasında değerli fikirlerini paylaşan tam bir kitap kurdu Ahmet DEMİR kardeşime saygıyla…
M. CİHAT BATMAZ