Ebu Yala Şeddad bin Evs’ten (ra) rivayet edildiğine göre Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“Akıllı, şuurlu adam o kimsedir ki nefsini Allah’a karşı köleleştirir veya hesaba çeker ve ölümden sonraki hayat için iyi amel işler. Nefsini yenmekten aciz adam da o kimsedir ki nefsini arzusuna uydurur yani nefsini haramdan alıkoymaz sonra da Allah’tan mağfiret temenni eder.”
O halde konuya şöyle bakabiliriz; yeryüzünün en âlim insanları Müslümanlardır, tabii ki Rabbimizin emirlerini yerine getirdikleri müddetçe… Gerçek bilgi vahiydir, vahiyden habersiz olan insanlar, hem dünyalarını hem de ahiretlerini berbat etmiş cahil insanlardır. Kâfirler, ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar, ne kadar teknolojileri olursa olsun vahiyden habersiz yaşadıkları için dünyanın en cahil, en akılsız kişileridirler. Biz Müslümanlar olarak onlardan beri olmalıyız. Şunu iyi bilelim ki Kur’an-ı Kerim’in yeryüzünü şereflendirdiği ilk dönemde yeryüzünün en cahil toplumu, en aksi toplumu; Kur’an sayesinde yeryüzünün en âlimleri olmuşturlar. Bizler de Kur’an ve Sünnet çerçevesinde hayatımızı sürdürmeliyiz ki kurtuluşa erelim. Aciz kimse ise şöyledir; nefsini hevasına tabii kılan, nefsi ve canı ne isterse onu yapan kendisini arzu ve heveslerine uyduran ve Allah’ın emirlerine uymadığı halde Allah’tan af, mağfiret, başarı, cennet vb hak etmediği şeyler isteyen kişidir.
Rabbimiz, Necm suresi 24. ayette şöyle buyurmaktadır: “Yoksa her umduğu şey, insanın mıdır?”
Acaba insanlar güçlerinin sınırsız olduğunu mu zannediyorlar? Nasıl olsa “Allah bizim arzularımıza teslimdir, bizim istediğimizi o da isteyecektir, bizi dünyaya getirdiyse biz ne istersek onu yapmaya mecburdur” demeye mi çalışıyorlar? Böyle yaratıcılarına kafa tutarak, Allah yasalarını tanımayarak, “biz çok akıllıyız” diyenler, gerçekten çok akılsız insanlardır.
Abdullah İbn-i Ömer’den naklen şöyle anlatır: Resulullah’ın yanındaydım, Ensardan bir adam geldi ve selamdan sonra dedi ki:
“Ey Allah’ın Resulü, müminlerin hangisi faziletlidir?” Allah Resulü: “Huyca en güzeli olandır” buyurdu. Sonra o adam sordu: “Peki, insanlardan hangisi en akıllı olandır?” Allah Resulü: “Ölümü en çok hatırlayan ve ölüm sonrası için en güzel bir şekilde hazırlık yapandır.” buyurdu (İbni Mace, 9/540).
Burada, ölümü hep hatırlamamız gerektiğini anlıyoruz. Acaba Rabbimiz, bizlere neler soracak? “Niye az kazandın, niye şöyle işleri de yapmadın, niye fabrikatör olmadın, niye bankada müdür olmadın?” bunları mı soracak Allah bize? Eğer ki Rabbimiz, bize bunları soracaksa, bunların peşinden koşalım. Eğer ki bu soruları sormayacaksa, Rabbimizin bizden istemediği işler, boş işlerdir. Boş işler de bizleri cehenneme götürecektir. Akıllı insan, Rabbimizin emirleri doğrultusunda hayatını sürdürendir. Hz. Enes efendimiz, naklen şöyle buyuruyor: “Sizler, birtakım işler yapıyorsunuz ve onları kıldan ince görüp hiçe sayıyorsunuz. Hâlbuki biz, Peygamber (as) zamanında onları büyük günahlardan sayardık” (RiyazüsSalihin).
Maalesef günümüzde, bırakın küçük günahları büyük günahtan saymayı; faiz, şirk, yalan, zina, gıybet, dedikodu, tesettürsüzlük, sözünü tutmama gibi büyük günahlar almış başını gitmekte, insanlar hiç sıkılmadan bu günahları işlemekte… Hem bu davranışları sergileyip hem de “ben akıllı insanım” deyip kendilerini kandırmaktadırlar. Hz. Ömer Efendimizin buyurduğu gibi, “Ölmeden önce ölecek, hesaba çekilmeden önce kendimizi hesaba çekeceğiz. Yarın bizi hesaba çekecek olan Rabbimizin, o hesapta soracağı soruları, bugünden kendimize sormak zorundayız ki hesabımız kolay geçsin.”
Bakara suresi 44. ayette Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Siz, insanlara iyiliği emreder de kendiniz unutur musunuz? Hâlbuki kitabı da okuyorsunuz. Hiç aklınızı başınıza almayacak mısınız?” Bu ayet, Yahudi din adamlarına, Tevrat’ı okuyup, ona inanıp onunla amel etmelerini, gerek söz gerekse davranışlarıyla Allah’ın rızasına uygun şekilde yaşamayı emrederdi. Ancak ayet, bize, başkalarına iyiliği emrederken, kendilerini unuttuklarını anlatmakta. Diğer yandan da İslam ümmeti, özellikle din önderleri ve din bilginleri için de bir uyarı anlamı taşımaktadır. İslam’ı anlatan birisi (hoca vs.), faizin haram olduğunu söylediği halde kendi gidip faizle iştigal ederse; gıybet etmenin ölmüş kardeşinin etini yemek gibi olduğunu anlatıp da kendisi gıybeti bırakmaz ise; şirkin, zinanın, haram fiiller olduğunu söyleyip, Müslüman’ın kesinlikle yalan söylemeyeceğini söyleyip kendisi yalan söylerse bu ayetin birebir muhatabıdır. Kendisini çok akıllı zanneder, fakat akılsızın ta kendisidir.
Rabbimiz, Saf suresi 2. ve 3. ayetlerde şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler, yapamayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapamayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.” Bizler, söylediklerimizi, anlattıklarımızı uygulamak zorundayız ki Rabbimizi razı edebilelim. Kendimizi, sürekli muhasebe etmeliyiz. “Yaptığımız işler doğru mudur, yanlış mıdır?” demeyip, hep başkalarının kusurlarını aramakla meşgul olursak ne zaman muhasebe edeceğiz biz kendimizi? Ama şunu da unutmamalıyız ki muhasebe ederken, doğruların ve yanlışların ortaya koyucusu, belirleyicisi olarak Kur’an ve sünnet tanınmadan yapılan muhasebe de yanlış olacaktır. Vahyi tanımayan insanlar, elbette kendilerini hep doğruda kabul etmeye devam edeceklerdir. O kişilerin yemeleri doğru, içmeleri doğru, kılık kıyafetleri doğru, yaşam tarzları doğru, her şeyleri doğru olacaktır. Çünkü adam, aklî gidiyor. Ev alacaksa, “ömür boyu kirada sürüneceğime 10 yıl sonra ev benim olur” diyerek kredi çekerse, faize bulaşırsa; açık bir bayan, “canım bu sıcakta da kapanılır mı?” diye Kur’an ve sünnete sormadan hareket ederse, o kişilerin yaptıkları nasıl doğru olacaktır? Bizler, bir iş yaparken, rehberimiz Kur’an ve sünnet olmalıdır. Ona göre hareket etmeliyiz. Tüm plan ve programlarını dünya adına, dünya bitmeyecekmiş gibi ahireti hesaba katmadan yapanlar, akılsız insanlardır. Ve onların tüm amelleri, tüm hayatları boşa gidecektir.
Rabbimiz, İnfitar suresi 6-8. ayetlerde şöyle uyarı vermektedir: “Ey insanoğlu, seni yaratıp, sonra şekil veren, düzenleyen, mütenasip kılan, istediği şekilde seni terkip eden, çok cömert olan Rabbine karşı seni aldatan nedir?”
Rabbim, bizleri aldananlardan eylemesin. Aklımızı başımıza almamızı, Kitap ve Sünnet ışığında bir hayat yaşamamızı nasip etsin. Âmin. Geçen geçmişte kalmıştır, geçmişe bir çizgi çekip, hatalarımıza tövbe edip, gelecek hayatımızı Rabbimizin emirlerine uygun yaşamaya gayret edelim. Anlattıklarımızı, dinlediklerimizi, okuduklarımızı hayatımıza geçirmeliyiz. Bir kulağımızdan girip, diğer bir kulağımızdan çıkarsa, bizlere hiçbir faydası olmayacaktır. Rabbim, bizleri rızasına uygun kullarından eylesin. Âmin.
Emrah Doğru