Neden Kuran ve Sünnet?
Arşiv Genel Yazarlar

Neden Kuran ve Sünnet?

Bir roman okursunuz, okuduktan sonra kitaba olan ilginiz kısa bir zaman içinde kaybolur. Bu süre zarfında okuduğunuz kitapla ilgili olarak birkaç fikir sahibi olabilirsiniz. Konu seçiminde isabetli davranmıştır yazar, mesela ya da üslubunun etkisinde kalırsınız, kelimelerin sihirli dünyasına kaptırırsınız kendinizi. Hele bir de edebiyat ile ilgilenen bir ahbap buldunuz muydu eserle, sanatçıyla, edebiyatla ilgili hoş ve derin bir sohbete dalarsınız. Saatlerinizi alabilir bu edebî sohbet, bundan büyük bir keyif alırsınız, aynı zamanda edebiyatla, eserle, sanatçıyla ilgili böyle bir sohbete katılabilir bir seviyede olduğunuzu bilmek; ayrı bir hava, vakar katar size. Entelektüel bir birikim sahibi olmanın getirdiği farklı bir öz güven belirir içinizde. Ancak bütün birikiminizin neticesi bu kadardır. Bundan ötesine geçmeyi düşünmez insan. Bence bu zamanda böyle bir anlatım tekniği demode kalıyor, daha modern bir teknik kullanılmalı, demek durumunda hissetmezsiniz çünkü sanatçının ortaya koyduğu eserin sanatsal bir değeri vardır. Sanatçı, tüm maharetini göstermiş ve ortaya bir şaheser koymuştur. Sanatçıyı, eserini, dilini, sanatını eleştirmek bir nevi saygısızlık addedilir. Böyle bir şeye kalkışmak, şayet bir birikiminiz, sanatsal bir otoriteniz yoksa büyük bir saygısızlık, hadsizlik kabul edilir. Okuyucu iseniz ve sanatsal bir yeterliliğiniz yoksa sesinizi çıkarmamalısınız, aksi takdirde sanat çevreleri tarafından linç edilirsiniz. Böyle bir sonucu da hafife almamak gerekir çünkü bu kesim, toplumun önde gelen (!), ufku geniş, öngörüleri keskin bir kesimdir. Bu alanda söz sahibi olmak isterseniz şayet, bu güruhu dikkate almalısınız yoksa bu alanda hiçbir varlık gösteremezsiniz.

Benzer durumları; fikir, bilim, ekonomi vb. alanlarda da görmek mümkün. Hangi alanla ilgili konuşulursa konuşulsun, alanın uzmanı olunmadığı zaman bireylerin çok fazla ahkâm kesmediğini görürüz. Bir yere kadar konuşup dururlar ama bir yerden sonra susmaları gerektiğini anlarlar. Çok fazla ileri gitmezler. Ancak söz konusu Kur’an ve sünnet olduğunda insanların daha pervasız davrandıklarına şahit oluyoruz. Kur’an’ın herhangi bir ayeti, hükmü nefislerine hoş gelmediğinde bence, diye başlarlar bilgiçlik taslamaya. Bu zamanda böyle şey mi kalmıştır, ona göre. Bu tarz hükümlerin güncellenmesi gerekir, çokbilmişlerin öngörülerine göre. Ya da Allah resulünün herhangi bir sünnetini uygulamak nefislerine ağır geldiğinde o, çok güvendikleri akıllarına başvururlar ve hadisin akla aykırı olduğunu, peygamberin böyle bir şey yapmasının mantıklı olmadığını iddia ederler. Bir dil bilimci gibi davranıp kelimelerin kökenine kadar giderler. Öyle teoriler üretirler ki değme dil bilimciye taş çıkartırlar. O zamana kadar hiçbir dil bilimci kelimeleri o boyutuyla düşünememiştir zira bu dil bilim allamesi gibi bir düşünce kabiliyetine sahip değillerdir. Sonra bir bakarsınız anlam, tefsir, fıkıh uzmanı olmuş ve bugüne kadar gelen ne kadar fıkıh, tefsir vs. alimi varsa onlardan daha uzman olduklarını iddia ederler. Yine söylemeye gerek yoktur ki bunlar var olan hiçbir yorumun, değerlendirmenin doğru olduğuna inanmazlar. Varsa yoksa kendi görüşleri… Görüşlerinden o kadar emindirler ki o sahada otorite kabul edilen ne kadar isim varsa hepsinin üstünden bir silindir gibi geçip giderler.

İnsanların Kur’an ve sünnet karşısında bu kadar pervasız olmalarının sebebi ne olabilir? Kendilerine duydukları bu sarsılmaz özgüvenin kaynağı nedir acaba? Bu iki dinî kaynak hakkında ileri geri konuşunca Allah ve resulü bu duruma anlık tepki vermedikleri için midir ki insanlar bu kadar pervasız davranabiliyor. Bir roman, film, makale, tiyatro oyunu hakkında konuşurken insanların tepkilerini dikkate alan ve bu çevrelerin kınamasından çekinen bu üç beş hadsize ne oluyor ki Kur’an ve sünnet için aynı hassasiyeti göstermiyorlar? Ya da gündeme gelmek, tanınmak, dikkatleri üzerine çekmek isteyenlerin bu dinî kaynaklarla ne alıp veremedikleri var ki piyasaya çıktıkları ilk andan itibaren Kur’an ve sünneti hedeflerine koyuyorlar? Hâlbuki insanların ilgi alanları arasında neredeyse son sıralara gerileyen Kur’an ve sünnet, bu insanların istediklerini elde etme anlamında onlara bir katkı sağlamayacaktır. Yine de hedefe konan, anlam karmaşası oluşturularak itibarına taarruz edilen bu iki kaynak, bu tip bozguncular için vazgeçilmez unsurlar olmaya devam ediyor.

Peki, neden Kur’an ve sünnet? Niçin piyasada yüz binlerce eser, onlarca ideoloji varken bu ikili, neden tevhid inancı? Muhtemeldir ki milyonlarca inananı olan bu ikili ile demagoji yapmak, amaca ulaşma noktasında daha hızlı netice veriyor. Yani bu muhteşem eserlere değinmek, onları değiştirmek, düşünsel bir kaos oluşturmak bu neviden şöhret meraklısı belamları daha çok cezbediyor. Oysaki istedikleri sonucu almaları çok da mümkün olmuyor fakat bu basit gerçekliği göremeyip bozgunculuk yapmaya devam ediyorlar. Kur’an’ın, âlemlerin rabbi tarafından muhafaza edildiğini, bu korumanın da kıyamete kadar devam edeceğini bilselerdi, bu denli bir hadsizlik içerisine girmezlerdi.

Taşkın Önel

30.07.2024

Gazimağusa

GRUBA KATIL