“Kur’anı Anlamada Yöntem” paneli Medeniyet Vakfı Ankara Şubesinde yapıldı.Panel Ahmet İMAMOĞLU‘nun okuduğu Kur’an-i Kerim tilavetiyle başladı.
Panel’in yöneticisi H.Mehmet İMAMOĞLU kısa açılış konuşmasında özetle:”Günümüzde bir takım insanlar, “Size düşen Kur’ana sarılmaktır, onun helal dediğini helal, haram dediğini de haram saydığınızda kurtuluşa erersiniz!” diyerek inanan insanları sadece bir kaynağa yönelmekte ve bilerek Allah’ın Rasulü(s.a.v.)’nü ve hadisi devreden çıkartarak: “Sünnetsiz bir hayat”ın savunuculuğunu yapmaktadırlar.Tam bir müsteşrik kafasıyla hareket eden bu yerli “oryantalist işbirlikçileri”nin asıl amaçları sadece sünneti devreden çıkartmak değil, koskoca bir hadisler deryasını bir çırpıda yok saymak ve dolayısıyla da onları rivayet eden eşsiz sahabiyi nerdeyse “yalan hadis” gibi ağır bir ithamla suçlayarak, inananların gözünden sahabinin etkinliğini silmektir.Bu yüzden olsa gerek, her önüne gelen bir ahkam kesmekte, hadisleri reddetmekte, sünneti kabul etmemekte ve eşsiz sahabiye dil uzatabilmektedir. Bir de bu yaptıklarını“Kur’an İslamı, Kur’anî İslam, Hanif İslam, Kur’an eksenli İslam” gibi yaldızlı ve süslü tabirlerle cahil halka yutturmaktadırlar.” dedikten sonra sözü birinci paneliste bıraktı.
Açılış konuşmasından sonra ilk panelist İsmail CEYLAN, “Kur’anı Anlamanın Farziyyeti Üzerine Mülahazalar” adlı tebliğinde özetle şöyle dedi: “Tarihi misyonu gereği, ne zaman ve nerede bulunursa bulunsun, Müslümanın her şeyden önce Kuran’ı anlaması zorunludur. Onu anlamadan atacağı her adım, beraberinde problemler getirecek ve bir süre sonra – İslam’ın geçen asırlarında olduğu gibi – Kur’an diyalektiğinden uzak anlayışlar, içinden çıkılmaz bir kördüğüm haline gelecektir.
Günümüz Müslümanı ise Kuran’ı anlamaya daha fazla muhtaçtır. Çünkü batılı hayat standartlarının getirdiği karmaşıklık içerisinde kendi inancını yaşaması artık bir uzmanlık gerektirecek kadar güçleşmiştir. Ayrıca Batı kültürünün emperyalist etkisi, evlerin dip köşelerine kadar girmiş, hatta kendi düşünce dünyamızı da allak bullak etmiş durumdadır. Müslümanca yaşamanın heyecanı içerisinde bulunan Müslümanlar bile, gerek düşünce dünyalarını gerekse günlük hayatlarını Batılı modellerin etkisinden tamamen tecrit edememektedirler.
Öyleyse, günümüzün Müslümanı, hayatını başka standartlara göre değil, Kuran standartlarına göre tanzim etmek için, onu anlamaya bugün her zamankinden daha muhtaçtır.”
İkinci panelist Mehmet İNANLI ise “Kuran’ı Anlamada Sünnetin Rolü” başlıklı tebliğini sundu. İnanlı özetle şöyle dedi: ” Kuran’ın kaynağı ile ilgili müslüman olan hiç kimsenin ne bir şüphesi ne de bir tereddütü vardır. Zaten bu şüphe kişiyi İslam dairesinden çıkarır. Çünkü bu hakikat ilahi bir emirle güvence altına alınmıştır. Fakat özellikle 19. Yüzyılın sonlarında ortaya çıkmaya başlayan bazı oryantalistler İslam’a Kuran üzerinden bir zarar veremedikleri için insanların zihinlerinde sünnet ile ilgili birtakım şüpheler oluşturmaya çalışmış ve maalesef görünen o ki büyük bir oranda da başarılı olmuşlardır. Dünyanın heryerinde avamından havasına hiç kimse Kuran ile ilgili eleştirilere tahammül edemezken dinin kaynağı olması noktasında aynı kefede değerlendirilebilecek olan sünnetin, islami ilimler açısından ilmi yeterlilikten uzak bir takım akli, tarihi, kelami, felsefi, bilimsel vb yaklaşımlarla eleştiriye tabi tutulduğunu hatta reddedildiğini görebiliyoruz. Yapılan bu eleştirilerde ki pervasızlık öyle noktalara geliyor ki kişiyi İslam dairesinden bile çıkarabiliyor. Birçok defa eleştirelen ya da reddedilen söz ve davranışların peygambere ait olma ihtimali bile göz önünde bulundurulmadan ahmakça ve saygısızca hakaretler edilebiliyor. Ve günümüzde şahit olduğumuz birçok meselede bu çabaların meyvelerinin verildiğini görebiliyoruz. İslami ilimler ile ilgili zerre kadar bilgisi olmayan birçok insanın çok rahatça hadisleri reddedip, eleştirebilmesinin nedeni de bu yaklaşım olsa gerek.”
Son panelist,Erhan ÇAĞDAŞ ise “Kur’anı Anlamada Siyer Bilgisinin Önemi” başlıklı tebliğiinde özetle şöyle dedi: “Siyer Kuran’ı hayata uygulamada en önemli yardımcıdır Resulullah, bizim için en güzel örnektir. Kitabı veya Allah’ı örnek alamayız. Ancak bizim gibi bir insanı örnek alabiliriz. Bu yüzden Yüce Allah, her topluma mesajını gönderirken içlerinden birisini elçi olarak görevlendirdi. Bu elçilerin görevi, sadece Yüce Rabbin sözlerini toplumlarına iletmek değildi.Yüce Allah’ın sunduğu hayat programını ilk önce kendi hayatına geçirerek toplumlarına örnek olmaktı. Son Resul olan Muhammed (s) de bu örnekliği en mükemmel bir şekilde yerine getirdi, Mü’minlere her ortamda Rabbe teslim olmanın nasıl olacağını en güzel şekilde gösterdi. Kur’an’ı en güzel ve doğru Resulullah anladı ve en güzel ve en doğru O yaşadı.
Resulullah’ın hayatını Kuranı Kerim ile paralel okuduğumuzda Allah’ın razı olduğu bir kul nasıl olunur? Bunu öğrenmiş oluruz. Ahlaklı, ilkeli bir insan, koruyucu bir erkek, şefkatli bir baba, anlayışlı bir eş, sadık bir arkadaş, güven veren bir lider, cesur bir komutan, ne yaptığını bilen bir yönetici, anlayışlı bir komşu, bilge bir öğretmen nasıl olunur müşahede ederiz.”
Panel, soru-cevap faslından sonra panel yöneticisi H.Mehmet İMAMOĞLU‘nun “Allahım! Kur’anı kalbimizin ilkbaharı eyle” duâsıyla sona erdi.