Adalet
Arşiv Yazarlar

Adalet

Adalet, neredeyse her konuşmanın merkezinde yer alabilen çok yönlü bir mefhumdur. İnsanı ilgilendiren tüm konularda adaletin kendine önemli bir yer edindiğini görmek mümkündür. Çünkü her insan, yaşadığı veya yaşayacağı süreçlerde kendi haklarının zayi olmamasını, bu yüzden de adil bir muamele ile karşılanmak ister. Yaşadığı coğrafyada kendisinden daha güçlü olanların onu ezmelerine, haklarını gasp etmelerine müsaade etmeyecek bir yönetim, yönetici arzular. Böyle yöneticiler olmalı ki zayıflığını hissettirmesinler kendisine. Yoksa bu hayat; güçlülerin, istedikleri gibi at koşturdukları, çekilmez bir hâl alır ki hiçbir insan böyle bir şeyle karşılaşmak istemez. Güçlüyü, haksız oldukları ölçüde durduran bir otoritenin olmadığı bir yerde, yalnızca gücü elinde bulunduran küçük bir azınlığın yaşamaktan memnun oldukları, keyif aldıkları bir dünya düzeni oluşur. Bu da toplumun geri kalan büyük kesiminin yaşamdan neredeyse nefret ettiği, yaşamın kendisi için ciddi bir yük oluşturduğu bir duruma doğru götürür bizleri. Böyle bir sonuç; mazlumların, zayıfların asla kabul edemeyecekleri, güçlülerin ise görünürde de olsa karşı çıktıkları bir sonuçtur. Fakat sonuçlar, her zaman istendiği gibi olmamıştır. Adalet iddialarıyla yola çıkanların sık sık bu ilkeden uzaklaştıkları ve vadettikleri düzenin çok ötesinde bir sistemle insanların karşısına çıktıkları bir vakıadır.
Tarihin hangi dönemine bakılırsa bakılsın, sadece güce tapanların hüküm sürdüğü, hayattan lezzet aldığı dönemler, toplumlarla karşılaşılır. İşte sırf bu yüzden güçten mahrum bırakılmış toplumun büyük kesimleri, adaletin varlığından haberdar oldukları andan itibaren onun gelmesini arzulamışlardır. Adaleti getireceğine inandıkları ve bunu vadeden insanları, sistemleri el üstünde tutmuşlar, onların hâkim olması için ellerinden gelen gayreti göstermişlerdir. Adalet kavramı ile ilişkili görülen herkes, her düzen, mazlum çoğunluğun ilgi odağında hep yer almıştır. Baskıcı otoritelerin zulmünden kurtuluşun yegâne çıkışı olarak adaleti ve adil düzenleri görmüşlerdir. Yıllarca bu iddiaların sahiplerinin peşinden gözü kapalı bir şekilde gitmişlerdir. Bazen bu iddia sahiplerinin iddialarından uzaklaştıkları durumları göremeyecek derece körleşebildikleri bir inançla, sabırla takip etmişlerdir onları. Ve acı bir gerçektir ki isminde, söyleminde adalet bulunan bu iddia sahipleri, çoğu zaman adaletten fersah fersah uzaklaşmışlardır.
Halkın gösterdiği iltifata mazhar olanların, adalet ile hükmettikleri süre boyunca iktidarda kolayca kaldıkları; fakat adaletten uzaklaştıkları anda iktidarda kalabilmelerinin zorlaştığı hemen herkesin kolayca gözlemleyebileceği bir gerçekliktir. İktidarda halkın desteği ile kalamayanların, burada kalabilmek adına her türlü zulme başvurdukları ve despotik düzenler kurdukları yine aynı netlikte görülecektir. Hepsinin de iddiası, halkın mutluluğu ve refahıdır; ancak hiçbiri iddia ettikleri gibi bir işleyişin peşinde değillerdir. İster miladın öncesine isterseniz sonrasına bakın, bu durum hiçbir zaman değişmez. Bazen Hannibal, Sezar, Hitler, Sisi gibi şahıs isimlerinde belirir zulüm bazen de Moğol, Rus, Çin gibi toplum ve devlet adlarıyla dikilir karşımıza. Bazen komünizm, faşizm gibi ideoloji isimleriyle vücut bulur ama hiçbirinde farklı bir durum yaşanmaz. Hepsinde de sahne, oyun, oyuncular aynıdır, birbirine çok benzer. Bir tarafta ezen, zalim ve mutlu bir azınlık; diğer tarafta ise ezilen, ölümü her şeyden çok arzulayan, fakir bir çoğunluk vardır.
Adaletin iktidarı elde etmede çok güçlü bir enstrüman olduğunu fark eden her iktidar taliplisi, bu enstrümanı kullanmak için elinden geleni yapmıştır. Bazen yönetime talip olduklarını deklare ettikleri yönetim programlarında, bazen halkı inandırmak için irat ettikleri coşkulu konuşmalarda adalete sık sık atıfta bulunurlar. Hatta çok partili yönetimlerde parti isimlerinde bile “adalet” sözcüğü sık sık kullanılır. Adaleti ister amaçlarına ulaşmak için bir araç olarak görsünler isterse gerçekten böyle bir şey arzuluyor olsunlar, fark etmez. Adalet kavramı, her halükarda merkezdedir ve bütün araçlar onun etrafında şekillenir.
Adalet, sadece siyasilerin, güç sevdalılarının başvurduğu, yürümek istedikleri yollarda bir araç olarak gördükleri bir kavram değildir. Tarihin bütün dönemlerinde yöneticilerle birlikte adaleti tesis edenler, askerler, tüccarlar, esnaflar yani her tabakadan insan, adaletin ateşli savunucuları arasında yerlerini almıştır. Sadece yönetenler ve yönetilenler arasında kalan bir kavram olmanın ötesinde bir gücü vardır adaletin. Hâkimler, kadılar, savcılar her dönemde adaleti yerine getirme iddiasında bulunan en iddialı kesimler olmuşlardır. Onlar için vazgeçilmez bir unsur olarak karşımızda durur. Bu kesim için adalet, vazgeçilmez bir unsurdur. Öyle veya değil, tutarlı veya tutarsız olsun, bu kesimin hem geçim kaynağıdır hem de var oluş gerekçeleri. Adalet varsa bu sınıf varlığını sürdürebilir, adalet yoksa bu sınıfın varlık gerekçesi de ortadan kalkar.
Askerler, vatan koruma vazifelerini ifa ederken hiçbir şekilde haksızlığa, gadre uğramak istemezler. Onlar da kendi haklarını gözeten komuta zincirinin varlığını arzular. Böyle komutanların varlığı, mesleğin kolayca ve severek yerine getirilmesinde çok önemli bir etken olarak karşımıza çıkmaktadır.
Tüccarlar, esnaflar, eşler, çocuklar kısacası toplumun her kesimi için çokça arzulanan, vazgeçilmez bir kavram olarak karşımıza çıkıyor adalet. İlahi olsun olmasın hemen her dinin öğretilerinde yine karşımızda muazzam bir abide olarak durur adalet. İnsanlık için gönderilmiş olan en sağlam din olan İslam’ın da temel öğretileri arasında yer alır adalet. Her nerede ve ne şekilde olursa olsun, adaletin var olacağına dair en ufak bir kıvılcım, işaret, umut insanoğlunun yaşamına bir anlam katması, hayattan lezzet alması ve mutlu olması için yetiyor. Çok ilginçtir, zalimler için bile adalet en büyük ilaç, çözümdür.
İşte tüm bu sebeplerden dolayı adalet, insanoğlu var olduğu müddetçe varoluşsal bir unsur olarak karşımızda duracaktır. Hayatımızın her noktasında bizlerin de adaleti tesis etmek için çaba sarf etmemiz gerektiğini söylemeye bile gerek yoktur. Bizler de her daim adaletin savunucusu olmak durumunda ve mecburiyetindeyiz.
Taşkın ÖNEL

GRUBA KATIL