Eski bir Guantanamo tutuklusu olarak Katar 2022’nin tadını çıkarmak benim için zordu.
2022’de sıra dışı bir Dünya Kupası’na, özellikle Küresel Güney’deki futbol taraftarları için ilklerle dolu bir Dünya Kupası’na tanık olduk. Katar’da düzenlenen organizasyona ilk kez bir Arap ülkesi ev sahipliği yaptı. Milyonlarca Müslüman, kendi mahallelerinde gerçekleşen dünyanın en önemli spor etkinliğini deneyimleme fırsatı buldu. Ayrıca Dünya Kupası tarihinde ilk kez bir Afrika takımının yarı finale yükseldiğini gördük. Elbette kupayı evine götüren Arjantin’di; ancak dünyanın dört bir yanındaki sayısız futbol taraftarı da kendini kazanmış gibi hissetti.
Ancak aynı turnuva beni derinden üzdü ve bitmeyen baş ağrılarına neden oldu. Sırbistan’ın Belgrad kentinde evimin yakınındaki bir kafede, maçları televizyon ekranlarına yapışmış futbol taraftarlarıyla izlerken, onların sevincini paylaşmak için çabaladım. Yüksek sesler, hareketli yüzler ve havadaki heyecan beni 2010 yılında mahkûmken, Dünya Kupası’nı izlediğimiz Guantanamo’ya geri götürdü. Katar’daki turnuvayı izlerken, 14 yıllık tutukluluğum sırasında yaşadığım umutları, korkuları ve hayal kırıklıklarını yeniden hatırladım. Ayrıca Guantanamo’dan sağ kurtulanların ne zaman adalete kavuşacağı konusundaki umutlarım tekrar tekrar azaldı.
2002’nin başlarında, 2002 Dünya Kupası’nın başlamasından sadece birkaç ay önce, Küba’nın Guantanamo kentindeki iğrenç askeri gözaltı tesisine götürüldüm. Futbola çok az ilgim vardı ve bana ne olduğunu ve nerede olduğumu anlamaya çalışırken yaklaşan turnuva hakkında hiçbir düşüncem ve beklentim yoktu. İlk başta diğer mahkûmlar da Dünya Kupası hakkında pek konuşmuyorlardı. Hapishanemizin ilk günlerinde, bize diğer mahkûmlarla nadiren konuşma fırsatı verilen X-Ray Kampı’nda, zincirlerle birbirine bağlanmış kafeslerde tutulduk. Ve ne zaman birkaç kelime konuşma fırsatı bulsak, futboldan ziyade serbest bırakılma olasılığımız hakkında konuştuk.
Zamanla, protestolar ve açlık grevinden sonra birbirimizle tekrar konuşmamıza izin verildi. Birbirimizi tanıdıktan sonra, konuşmaların Dünya Kupası’na dönmesi uzun sürmedi. Bazı mahkûmlar, bana en sevdikleri oyunculardan, asla unutamayacakları maçlardan ve mücadele ederken görmek istedikleri takımlardan bahsettiler. Bazıları, Dünya Kupası hakkında bilinmesi gereken her şeyi biliyor gibiydi. Henüz 19 yaşındaydım ve futbol hakkında pek bir şey bilmiyordum, bu yüzden yeni arkadaşlarımın bu tarz sohbetleri az da olsa beni içinde bulunduğum belirsizlik ve umutsuzluktan uzaklaştırıyordu.
Mahkûmların çoğu, kısa bir süre içinde önce serbest bırakılmayı umuyordu. Zaten açlık grevi yapmıştık ve kamptan sorumlu generale “çoğumuzun burada olmaması gerektiğini” itiraf ettirmiştik. General, bize, Washington’un davalarımızı değerlendirmesi için yakında birini göndereceğini söylemişti. Ancak günler ve haftalar geçti ve hiçbir şey değişmedi. Durumumuzu değerlendirmek için Amerika’dan hiç kimse gelmedi. Camp X-Ray’de üç ay geçirdikten sonra, bizi nakliye konteynırlarından yapılmış daha kalıcı bir kamp olan Camp Delta’ya taşıdılar. Yeni kafeslerimize girdikten sonra, tüm salınma umudumuzu yitirdik.
Asya’daki Dünya Kupası sırasında Guantanamo’daki sorgulamalar yoğundu ve hiç bitmeyecekmiş gibi geliyordu. Mahkûmlardan bazıları sorgulayıcılara turnuvada hangi takımların iyi durumda olduğunu sormaya cüret etti. Sorgulayıcılar, Dünya Kupası’nın “Usame Bin Ladin oyunlara saldırmakla tehdit ettiği” için “iptal edildiğini” iddia ettiler. Bin Ladin, neden Japonya ve Güney Kore’de oynanan futbol maçlarına saldırsın ki? Sorgulayıcıların yalan söylediğini biliyorduk. Bize neşe verecek, acılarımızı bir an olsun unutturacak bir olayı aklımıza getirmemizi bile istemediler.
O zamanlar kimsenin avukatı yoktu, bu yüzden bize dış dünyadan haber verecek birini bulmak kolay olmadı. Kızıl Haç temsilcileri bile “kamp kurallarına aykırı” olduğu için bizimle Dünya Kupası hakkında konuşmayı reddettiler. İngilizce bilenlerimiz gardiyanlara defalarca sordu. Çoğu hiç yanıt vermedi, ancak birkaçı ara sıra bize puanları söylemeyi kabul etti.
Sonunda Brezilya’nın kazandığı o Dünya Kupası, aynı zamanda gardiyanlarla iletişim kurmamızın da yolunu açtı. Turnuvaya olan ilgimiz, futbol bilgimiz ve İngilizcemiz, bizim eğitimsiz ve şiddetten başka bir işe yaramayan vahşi hayvanlar olduğumuza inandırılan gardiyanların çoğunu derinden şaşırttı.
Ertesi yıl kampa bir futbol topu getirdiler ve uysal mahkûmların bununla bir kafeste haftada iki kez 10 dakika oynamalarına izin verileceğini duyurdular. Düzenleme, mahkûmlar tarafından iyi karşılandı. Birçoğu kafese, sadece topu tekmelemek, biraz enerji yakmak ve biraz stres atmak için girerken, diğerleri numaralar yapmak ve becerilerini göstermek için girdi.
2005 yılında yönetim, uyumlu mahkûmların dinlenme bahçesinde çiftler halinde haftada iki kez 30 dakika top oynamalarına izin vermeye başladı. Mahkûmlar, kale direği olarak su şişelerini kullanırlar ve oyun bir tarafın şişesi devrilene kadar devam ederdi.
Almanya’nın ev sahipliği yapacağı 2006 Dünya Kupası yaklaşırken, onu izlemek için talepte bulunanlar oldu. O zamana kadar, maçları izlememiz için televizyon getirmeyi teklif eden avukatlara ulaşabildik. Kamp yönetimi ise bu teklifi kesin olarak reddetmişti. Hapishane yetkililerinin böylesine masum bir eğlence faaliyetini bize yasaklaması, hiç de şaşırtıcı değildi. 2006’da Guantanamo’daki durum, her zamankinden daha kötüydü. Çoğumuz, üç yıldan fazla bir süredir kamptaydık ve adaleti ya da özgürlüğü bulmak için çok az umudumuz kalmıştı. Zulüm, çok yaygındı ve mücadelemize devam etme irademizi yavaş yavaş kaybediyorduk.
Bu nedenle, o dönmede, keyfi gözaltı, işkence, taciz ve insanlık dışı muameleyi protesto etmek için bir kez daha açlık grevine başladık. 400’den fazla kişi yemek yemeyi reddetti. Kamp yöneticileri acımasızca ve zorla beslemelerle grevi hızla bozdu. 10 Haziran 2006’da, Dünya Kupası’nın açılış maçından bir gün sonra, üç mahkûm şüpheli bir şekilde hücrelerinde ölü bulundu. Sonra askerler hücrelerimizi bastı. Kampta hayat, cehennem gibiydi. Gardiyanlara, bizimle hiçbir şey hakkında konuşmamaları talimatı verildi. Avukatlarımızdan gelenler de dâhil olmak üzere mektupların çoğuna keyfi olarak el konuldu.
2010 Dünya Kupası’ndan sonra futbol, Guantanamo’da hayatın bir parçası olmaya devam etti. Bir yıl sonra, 2011’de, blok mahkûmların birbirine karşı oynadığı kendi “Guantanamo Kupa”mız vardı. Hem oyuncular hem de taraftarlar turnuvayı çok ciddiye aldı, tezahüratlar, kırmızı kartlar, hararetli tartışmalar vardı. “Guantanamo Kupa”mızın sonunda, yıldızlardan oluşan bir mahkûmlar takımı oluşturmak ve kazanırsak Guantanamo’dan ayrılmak şartıyla gardiyanlara karşı oynamak istedik. Çok iyi oyuncularımız vardı ve adil bir rekabette kazanacağımızdan emindik. Kamp yönetimi ve Pentagon’un teklifimizi gözden geçirip bize geri döneceği söylendi. On yıldan fazla bir süre geçti, hala bir cevap bekliyoruz. Bazılarımız, artık özgür ama hepimiz mutlu bir şekilde gardiyanlara karşı oynamak ve hala tutuklu olan kardeşlerimizin serbest bırakılmasına yardım etmek istiyoruz.
2022 Dünya Kupası’nı özgür bir adam olarak izlemekten gerçekten zevk almaya çalıştım ama hala Guantanamo’da mahsur kalan 35 kardeşimi düşünmeden edemedim. 2010’da yaptığımız gibi maçları izlemelerine izin verildi mi? Bir kafede ya da kendi oturma odalarında oturup arkadaşları ve aileleri ile beraber bir Dünya Kupası finali izleyecekler mi?
Hâlâ Guantanamo’da bulunan mahkûmlardan 21’i resmi olarak serbest bırakılmak üzere temize çıkarıldı. Ancak bunların ne zaman serbest bırakılacağını veya kalanların akıbetinin ne olacağını tam olarak bilmiyoruz. Guantanamo’yu kapatmak yerine genişleme sözü veren Donald Trump yönetimindeki dört umutsuz yılın ardından Demokratlar, yeniden iktidara geldi. Ancak bu tropik işkence odasının ne zaman tarihin çöplüğüne atılacağına dair henüz bir bilgi yok.
ABD, 2026 Dünya Kupası’nın ev sahiplerinden biri olacak. O zamana kadar Guantanamo’nun kapatılıp kapatılmayacağını veya orada acı çeken bizler için adaleti sağlamak için herhangi bir adım atılıp atılmayacağını merak ediyorum. Umutlu değilim, ancak Guantanamo’da işlenmeye devam edenler de dahil olmak üzere Amerika’nın sayısız insan hakları ihlali nedeniyle yaklaşan Dünya Kupası’nın iptali için global bir kampanya yürütülmesini istiyorum.
Not: Mansur Adayfi bir yazar, sanatçı, aktivisttir ve 14 yılı aşkın bir süre herhangi bir suçlama olmaksızın Guantanamo’da tutsak edilmiştir. Adayfi, 2016 yılında serbest bırakıldı ve Sırbistan’da kendisine yeni bir hayat kurmaya ve terör şüphelisi unvanından kurtulmaya çalışıyor. Adayfi, 2019’da için Richard J. Margolis Ödülü’nü kazandı. Anıları, “Bizi Burada Unutma”, “Guantánamo’da Kayboldu ve Bulundu” Ağustos 2021’de yayınlandı. Şu an Cage’in Guatanamo Proje Koordinatörü olarak çalışıyor.
Mansoor Adayfi, Al Jaeera English,
18.01.2023
Çeviren: İsmail Ceylan

Follow