Vefaya dizilen methiyelerdi asırlarca revaçta olan. Kiminin sevdiğineydi sitemi vefadan yana. Onca meşakkatin karşılığı koskoca bir unutulmak olmamalıydı mesela. En azından kuru bir hatır sorma çok görülmemeliydi, muhabbet dolu sözcükler olmasa da. Sevdiği kadar değilse bile eser miktarda bir sevgi görmekti muradı sevenin.
Kiminin evladına dönüktü sitemli yüzü. Geceler yoldaş edilmişti gündüzlere, göz nuru evlat için. Sakınılan gözdü, kıyılamayan yürek, el üstünde tutulan narin bir çiçekti âdeta. Ve o annenin de çok şey beklediği yoktu, elbette; sadece bir selam, sevgi sözcüğü, belki de anlamlı bir bakış tüm kederleri unutmak için. Gecenin vurduğu uykusuz gözlerin ışığı olurdu vefalı bir nazar.
Peki ya dostun, ahbabın neydi kederi, onun nedendi sitemi? Paylaşıldıkça azalan dertlerin hatırına ve bir o kadar artan sevincin uğruna ayrılacak küçücük bir zaman, alıp götürmez miydi dostluğun üstündeki karanlık bulutları? Çok muydu istenen, layık değil miydi dostluk, dost? Gurbetin acımasız kolları arasında sığınacak bir limandı oysa dostun vefası. Yalnız gecelerin yanına katılan tatlı bir sıcaklık, soğuyan aşına bir tutam çeşniydi hâlbuki.
Tüm zamanların unutulmaz şarkısıydı ahit ve vefa. Biri güfteyse öbürü beste, biri nameyse diğeri şiir…
Ve insan, önce ahde gösterdi vefasızlığı, ilkin onun bıraktı yollarda. Kimsenin ahde ayıracak vefası kalmamıştı sanki. Nedense kalmamıştı hiçbir cazibesi ahde vefanın, kimsenin ilgisini çekmiyor ahitler.
İnsan ki âlemlerin Rabbine bile tahammülsüzdü ve adının önüne “modern” apoletler takıvermişti. Zamanla başı dertteydi, kimseye ayıracak bir an bulamıyordu hayatında. Koşturmaca, yularından tutmuştu insanoğlunun. Güç kontrolsüzdü ve kontrol çoktandır ortalıkta görünmüyordu.
Nefsin tahakkümü altında inim inim inleyen insan, en büyük yanılgının içinde mahiyet. En büyük yanılgı lakin farkında değil insan, zannediyor ki hâkim de kendisi. Ne büyük gaflet, mahkûm iken hâkim olduğunu sanmak, zamanın iplerine takılı bir kukla iken hayattan kâm aldığını düşünmek… Ne büyük kayboluş ya Rabbi, mahlûkatının arasında savrulurken seni unutmak… Sana olan ahdimize sadık kalamamak, vefa gösterememek… Sana yönelmesi gereken yüreklerin vefasızlıkla imtihanı ne ağır şey! Ellerin istikameti sen değil, kulaklar sesine değil aşina. Seni unutmuşsa mahlûk, neler yapmaz ki diğer mahlûka! Sevgilinin beklediği vefa büyük bir hülya, annenin umudu kaybolmuş çoktan, dosta yollanmaz artık bir selam. Çünkü yürekler sensiz, diller ebkem, seni solumuyor evlad-ı Âdem. Haneler senden hâli, nazarlar senden çok uzakta. Ölüler hüküm sürmede deni dünyada, hayatın emareleri mehtapla söndü âdeta.
Seni söylemiyorsa diller, senle dolmuyorsa gönüller ya Rabbi, ölüme kilitlidir o vakit menziller. Vakit ahit vaktidir, tüm ahitlere vefanın hem de…
Taşkın ÖNEL
15/02/2022