Türkiye, ABD Üslerini Kapatabilir mi?
Arşiv Yazarlar

Türkiye, ABD Üslerini Kapatabilir mi?

ABD’nin, Türkiye ile ilişkilerinde sorulması gereken can alıcı soru, ABD üsleri Türkiye tarafından kapatılabilir mi? Aslında bağımsız olduğu iddia edilen bir ülkede böyle bir soru anlamsız bir sorudur. Ama 1940’lı yılların sonlarından itibaren ABD’nin Türkiye ile kurduğu ilişkiler ne yazık ki böyle bir soruyu sorma ihtiyacını doğurmaktadır. Çünkü kurulan ilişkiler, Türkiye’nin aleyhine gelişen ve tek taraflı bağımlılığı oluşturan ilişkilerdir. Türkiye’nin ABD ile ilişkiler tarihi incelendiği zaman bu, kolaylıkla anlaşılmaktadır. Bir taraftan en hayati kurumlar ABD tarafından dizayn edilirken, diğer taraftan ise ülke yönetimi kendi menfaatlerine uygun olarak dizayn edilmiştir. Bunun dışına çıkma emareleri gözükmeye başladığı zaman da desteklediği ya da hatta kurguladığı güçlerle müdahele etmekten de çekinmemiştir. Nitekim Türkiye’de meydana gelen iç karışıklıklardan, darbelere hatta siyasi partilere müdahaleye kadar gerçekleşen olayların arkasında ne yazık ki ABD’nin kirli ve kanlı elleri bulunmaktadır. Türkiye, NATO’nun ağırlıklı yükünü taşıyan bir ülke olmasına rağmen NATO üyesi olma haklarını kullanamaması bir yana, NATO üyesi ve üstelik stratejik müttefik olan ABD’nin terörle ve çevre ülkelerde kurduğu üslerle Türkiye’nin kuşatma altına alınmasını anlamak mümkün değildir. Bir yandan Suriye’nin kuzeyinde PYD/PKK terör devletini kurma çabalarının yanında Yunanistan’da kurduğu üslerin başka bir anlamı var mıdır? ABD’nin, Türkiye’nin terörle mücadele amaçlı faaliyet gösteren bir Sihasını düşürmesi ve üstelik bir de Türkiye’yi tehdit etmesi stratejik müttefiklikle bağdaşır mı? Bunları ancak düşman bir ülke yapabilir!   Aslında sadece Siha’yı düşürme ya da terör devletçiği kurma amacıyla terör örgütlerini desteklemesi bile bir savaş nedenidir. Biliyoruz, Türkiye’nin, ABD ile savaşmaya gücü yetmez. Bakmayın bölgenin en güçlü ülkesi, oyun kuran ya da bölgesel aktör bir ülke denilmesine! Bunlar duygusal, hamasetten öteye geçmeyen ve iç politikaya dönük olmanın dışında hiçbir gerçekliği olmayan açıklamalar ve efelenmelerdir.

Türkiye’nin, terörle ve teröristlerle savaşı anlaşılabilir, ama ABD’ye yönelik en azından gücü oranında bir şey yapmaması anlaşılamaz. Oysa PKK, PYD ve SDG gibi terör örgütleri sivrisineklerdir. Bataklık kurutulmadan da sivrisineklerle baş edilemeyeceği malumdur. Bataklık ise, Siyonist rejim ve kanlı örgütü Mossad ile ABD’dir. Siyonist İsrail ve emperyal güç ABD, bu topraklardan defedilmeden de terörün de terör örgütlerinin de sonu gelmez; PKK’yı yok edersiniz yerine MYD ya da SYD gelir. Nitekim Suriye’deki PKK terör örgütünün ismi önce PYD sonra da SDG (Suriye Demokratik Güçleri) olmadı mı? Öyleyse bölgede PKK, PYD ve diğer terör örgütlerden daha tehlikeli olan Siyonist terörist İsrail ile ABD’dir. Bu anlaşılmadan ve buna göre politika üretilmeden, bu bölgede terör bitmez huzur ve sükûnet de gelmez.

Bölge, Pıtrak gibi ABD üsleriyle kuşatılmıştır.

Evet, ABD üsleri kapatılmalıdır, bunun lamı cimi yok; çünkü ABD, dost değil düşmandır. Buna da Türkiye’nin gücünün yetmeyeceğini biliyoruz. C. Başkanı Erdoğan’ın, “… Kapatılması gerekiyorsa İncirlik’i de kapatırız, Kürecik’i de kapatırız”[1] demesi kolaydır, ama bunu gerçekleştirmek o kadar kolay değildir. Bunu söyleyen Erdoğan, ilk de değildir! Geçmişte de çokça söylendi, ama söylenenler, söylemden öte geçmedi. Dolayısıyla üsleri kapatırım ha, tarzındaki efelenmeler sökmüyor, çünkü sonu gelmiyor. Bu söylenenlerin gereğini yerine getirmek ise hem cesareti hem de bağımsız politika üretebilme gücüne bağlıdır.  Ama ne yazık ki içinde yaşadığımız ülke de dahil Ortadoğu’daki ülkelerin hiçbirisi şimdiye kadar bu konuda ciddi ve uygulanabilir bir karar alabilmiş değillerdir. Hatta ABD, şimdilerde 7 Ekim Aksa Tufanından sonra Ortadoğu’daki üslerine yeni THAAD[2] ve Patriot Hava Savunma Sistemlerini yerleştirme kararı almıştır.[3] Bağımsız olduğu iddia edilen bir ülkede, bir emperyal ve işgali ülke, izin almadan bunu yapması mümkün müdür?

ABD’nin dünyadaki Üsleri

ABD güçlüdür, savunma harcamaları ile ve üsleriyle dünyanın en güçlü devletidir. Dünyada 172 ülkede çeşitli ölçeklerde 800 civarında üssü[4] ve ABD dışında 320 binden fazla da askeri bulunmaktadır. Bu üsler vasıtasıyla kendi menfaatine uymayan ülkelerde iç kargaşalıklar, darbeler, yönetim değişikliklerini rahatlıkla gerçekleştirmektedir.

Ortadoğu’da 11 ülkede bulunan üs sayısı ise 82’dir. Bu üslerin sürdürülebilmesinin maliyeti ise 200 milyar doların üzerindedir. ABD üslerinin 2018 mali yılındaki değeri ise ABD Savunma Bakanlığı verilerine göre 749 milyar dolar. ABD’nin sadece kullanılmayan üslerinin maliyeti yıllık 500 milyon doları geçiyor.[5]

 ABD’nin bölgedeki en büyük askeri üssü El-Udeyd Hava Üssü Katar’da bulunmaktadır. Bu üs, 1996 yılında 1 milyar dolara inşa edilmiştir. ABD, Katar’da 10 binden fazla asker bulundurmaktadır.

 Bahreyn’de ise, ABD’nin, Orta Doğu’daki en büyük deniz gücü sayılan 5. Filo bulunmaktadır. Ayrıca Bahreyn’de Şeyh İsa Hava Üssü ile Muharrak Hava Üssü’nü de işletmektedir. ABD’nin Bahreyn’deki üslerinde 7 binden fazla asker bulunuyor. Operasyon alanı Basra Körfezi, Umman Körfezi, Kızıldeniz ve Hint Okyanusu olan 5. Filo, yaklaşık 2,5 milyon kilometrekarelik su alanını kapsıyor. Hürmüz Boğazı, Süveyş Kanalı ve Babu’l Mendeb Boğazı’nda üç stratejik nokta da 5. Filo’nun görev alanı içerisinde.

Bahreyn’in başkenti Manama’da yer alan üste, 4 binden fazla askerin görev yaptığı, bir uçak gemisi, denizaltılar ve çok sayıda savaş uçağının bulunduğu belirtiliyor.

 ABD’nin Irak’ta 9 askeri üssü, Mısır’da hava üssü, Ürdün’de Muvaffak el-Salti (Mavi Hava Üssü) Askeri Hava Üssü, Suriye’de 20’de fazla üssü bulunmaktadır.[6]

Orta Doğu’daki ABD askerlerinin tam sayısının ne olduğu belli olmamakla birlikte ABD Savunma Bakanlığına (Pentagon) göre, Orta Doğu’nun 11 ülkesinde yaklaşık 54 bin ABD askeri bulunmaktadır. ABD’nin askeri varlık bulundurduğu Orta Doğu ülkeleri; Katar, Bahreyn, Kuveyt, Suudi Arabistan, BAE, Mısır, İsrail, Suriye, Ürdün, Irak ve Umman olarak sıralanıyor. ABD’nin en çok askeri Kuveyt’teki 5 askeri üste bulunmaktadır.[7]

         ABD VE TÜRKİYE’DEKİ ÜSLER

ABD ile Türkiye arasında yapılan ikili anlaşmaların[8] kapsamına giren önemli konulardan birisi de Amerikalıların üs ve tesisleridir. Bu üs ve tesisler: Hava Üsleri (Ankara-Esenboğa, İzmir-Çiğli, Adana-İncirlik ve Diyarbakır-Pirinçlik), stratejik füze üsleri, Elektronik komünikasyon tesisleri ve personel ve aileleri için sosyal tesisler olmak üzere dört kategori halindedir.[9] Türkiye’de, Amerikan üsleri ve tesisleri ile askeri personelinin varlığı öteden beri herkesçe bilinmekteydi. Bilinmeyen ise, üslerin statüsü ve niteliği ile buradaki Amerikalı personelin yetkileri, miktarı ve sahip oldukları haklar ve ayrıcalıklardı. Bu hususların çoğunluğu, 23 Haziran 1954 tarihli Askeri Kolaylıklar Andlaşması ve bu andlaşmaya dayanılarak yapılan uygulama andlaşmaları ile düzenlenmiştir. 1954 Anlaşması, Bakanlar Kurulunun verdiği yetkiye dayanılarak dışişleri bakanlığı tarafından yapıldığı halde, uygulama andlaşmalarının çoğunluğu ya bu bakanlık ya da milli savunma bakanlığı ya da doğrudan doğruya askeri yetkililer ile yapılmıştır.[10]

3 Temmuz 1969’da imzalanan anlaşmada ‘Türkiye üs ve tesislerde, “tam ve kesin” kontrol ve denetim hakkına sahip’ olduğu belirtilse de ne bu anlaşmadan önce ne de sonra bu ‘denetim ve kontrol’ gerçekleştirilememiştir. Asya ülkelerine ve Ortadoğu’ya yönelik bu üsler özellikle de İncirlik izinsiz olarak kullanılmıştır

1974 Kıbrıs çıkarması nedeniyle ABD, Türkiye’ye 30 Aralık 1974’de alınan bir kararla ambargo uygulamıştır. Ambargo kararıyla birlikte ABD’nin, Türkiye’ye 5 Şubat 1975 tarihi itibariyle silah satışları da durdurulmuştur. Türkiye’ye verilmesi öngörülen 200.000.000 dolarlık yardım da askıya alınmıştır.[11] ABD tarafından uygulanan ambargoya karşılık Demirel hükümeti, kamuoyundan gelen baskılar neticesinde Bakanlar Kurulu kararıyla 25 Temmuz 1975’de OSIA’yı (Ortak Savunma ve İşbirliği Anlaşması) tek taraflı olarak feshederek Türkiye’deki Amerikan üslerinin faaliyetleri durdurulmuştur. Bakanlar Kurulu Kararında, “Türkiye ile ABD arasındaki ortak savunma işbirliğini düzenleyen 3 Temmuz 1969 tarihli Savunma İşbirliği Anlaşması ve bununla ilgili diğer anlaşmaların hukuki geçerliliklerini (…)” kaybettikleri belirtilmekteydi. Bu çerçevede, “(…) Türkiye’deki bütün ortak savunma tesislerinin faaliyeti, İncirlik ortak savunma tesisinin münhasıran NATO görevi saklı kalmak kaydıyla (…) 26 Temmuz 1975 tarihinden itibaren (…) durduruldu. “Faaliyeti durdurulan bütün tesisler Türk Silahlı Kuvvetlerinin tam denetim ve gözetimine (…) devredildi.[12] Ancak, Türkiye aldığı bu kararı uygulayamamıştır. Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti Devleti kendi topraklarında ve kendi izniyle kurulmuş üslerde Amerikalıların faaliyetlerine engel olunamamıştır.[13] Çünkü NATO demek ABD; ABD demek ise NATO demekti. NATO, ABD’nin tetikçi gücüdür. Dolayısıyla NATO’nun kullandığı üssü (İncirlik), ABD tarafından da kullanılmaması mümkün değildi. Bu ise İncirlik’in ABD’nin kullanımına kapatıldı demek hiç de doğru değildi.

İncirlik Hava Üssü, Sovyetler Birliği’nden gelebilecek tehditleri erken haber almak, Ortadoğu ülkelerinin gözetlenmesi ve istihbarat çalışması yapmak üzere tasarlanmış ve Türkiye’den habersiz de kullanmaması karar bağlanmıştır. Ancak ABD bu karara ve ikili antlaşmalara hiç uymamıştır. Çünkü ABD bu üssü, 1950’li yılların sonlarından itibaren Türkiye’den habersiz Ortadoğu ülkelerine yönelik gerçekleştirdiği saldırılarda kullanmıştır. Özellikle de 1991 Irak ve sonrasında Afganistan işgallerinden dolayı ve ABD ordusunun personel rotasyonunda transit geçiş amaçlı olarak kullanılmaktadır. İncirlik Hava Üssü, Türkiye ile yapılan ikili anlaşmaların aksine, Türkiye’ye komşu Ortadoğu, Sovyetler Birliği ve bölgenin diğer ülkelerine yönelik olarak yerine göre bir karakol, yerine göre de bir saldırı üssü olarak ABD tarafından kullanılmıştır. Türkiye yetkilileri, ABD’nin üsleri bu şekilde kullandığını ya basından ya da ilgili ülkelerce verilen notalardan duymuşlardır.[14]

 

         KÜRECİK RADAR ÜSSÜ

        

         ABD açısından daha doğrusu işgalci İsrail açısından çok önemli bir üstür Kürecik Radar Üssü! Çünkü bu üs, daha çok Siyonist İsrail’in işine yaramaktadır, hatta Siyonist rejim için hayati önemi haizdir, denebilir. Bu üsse niçin ihtiyaç duyulmuştur? Gerçekten bu üs, Türkiye ya da ABD dışında NATO üyesi diğer ülkeler için de bir ihtiyaç mıydı? Hayır, bu üssün, ABD ve onun en stratejik müttefiki Siyonist rejiminin dışında NATO üyesi hiçbir ülkenin ihtiyacı değildi.

         Bu üssün kurulma hikayesi şöyle başlamıştır: Bu üssün bulunduğu Kürecik, Malatya’nın Akçadağ ilçesine bağlı bir nahiyedir. Radar üssü, Kürecik’in yaklaşık 30 kilometre doğusunda, Malatya şehir merkezinin ise yaklaşık 60 kilometre doğusunda yer almaktadır. Daha önceleri 1961’de Kürecik’te, Sovyetler Birliği hava sahasının gözetimi için ABD’nin bir radar üssü bulunmakta idi. Ancak bu üs, Sovyetler Birliği’nin 1991 yılında dağılmasından sonra faaliyetine son vermişti.      

         Kapatılan üssün yeniden gündeme gelmesi ise, Türkiye, 2010 yıllında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) Geçici Üyesi iken, İran’a karşı uygulanacak yaptırımların görüşüldüğü oylamada “Hayır” oyu kullanmış, bu tavır ise, Batı basınında “Türkiye’nin ekseni mi kayıyor” tartışmalarının alevlendiği zamana denk ge(tiri)lmişti. Kasım 2010’daki NATO’nun Lizbon zirvesinde, tüm ittifak üyelerini kapsayan bir balistik füze savunma sistemi kurmak için stratejik bir plan yapılmıştı. NATO üyesi bir devlet olarak Türkiye hükûmeti, kendi topraklarında erken uyarı radar sisteminin kurulmasını kabul etmiş ancak radar istasyonunda toplanan tüm bilgilerin sadece NATO üyesi ülkeler tarafından kesinlikle kullanılması konusunda ısrar etmişti.

Radar sisteminin kurulumu ABD askeri personeli tarafından Şubat 2012’de tamamlanmıştır. Bu radar istasyonunun kontrolü ise, Avrupa Aşamalı Adaptif Yaklaşımı (EPAA, European Phased Adaptive Approach) çerçevesinde NATO Komutanlığına devredilmiştir.[15] Kürecik radarı NATO Füze Savunma Sisteminin en önemli unsurudur. Bu sisteminin en önemli unsuru olan AN/TPY-2 erken ihbar ve tespit radarı Şubat 2012’te ABD tarafından Kürecik’te faal hale getirilmiştir. Kürecik radarı da dahil sisteminin diğer bileşenlerinin komuta ve kontrolü NATO Hava Komutanlığı tarafından Almanya’da bulunan Ramstein Üssü’nden yürütülmektedir.

Kürecik radar istasyonunun görevi, tespit ve takip verilerini, Romanya ve Polonya’da bulunan bir Terminal Yüksek İrtifa Alan Savunması (THAAD) sistemi olan uzak füze savunma sistemine iletmektedir. Kürecik’teki radar ve konumu hayati öneme haiz. Çünkü, Kürecik sadece İran’ı görmüyor, aynı zamanda Kafkaslar’ı ve Rusya’yı da görüş alanı içine almaktadır. Söz konusu sahalardan herhangi birinden Avrupa veya Amerika’ya yönelik bir füze fırlatıldığında, füzeleri Kürecik’teki TPY-2 radarıyla izlemek ve hedef bilgilerini elde etmek füze savunması açısından en güvenli yol idi.

Türkiye’nin kendi hava radarları balistik füzeleri tespit edemiyor. Türk Silahlı Kuvvetleri Kürecik radarından doğrudan bilgi almıyor. Diğer NATO üyesi ülkeler gibi, Almanya’da Ramstein Üssünde Müttefik Hava Komutanlığı tarafından Kürecik radarı ve tespit uydularından alınan verilerin derlenmesiyle oluşturulan füzenin konumu, muhtemel çarpma bölgesi ve çarpma zamanı gibi bilgileri NATO iletişim hatları üzerinden alıyor. Türkiye’nin kendi hava radarlarının balistik ve seyir füzelerini teknik olarak tespit edemediği dikkate alındığında, Kürecik radarı ve dolayısıyla Müttefik Hava Komutanlığında tarafından elde edilen temas bilgileri Türkiye’nin savunması açısında da çok önemli.

Kürecik radarı hem NATO ülkelerini hem de İsrail’i koruyor

Kürecik radarını önemli kılan bir diğer nokta ise, İran’dan İsrail’e karşı atılacak balistik füzelerin bu radar ile kolaylıkla tespit edilebilecek olmasıdır. Her ne kadar Türkiye, Kürecik radarının topraklarında konuşlanmasına, İsrail ile ikili ilişkilerinde yaşanan gerginlik nedeniyle, radardan elde edilecek temas bilgilerinin İsrail ile paylaşılmaması koşuluyla izin verdiğini söylese de ABD ve İsrail arasındaki füze savunmasına yönelik yapılan ikili anlaşmalar nedeniyle, ABD’nin radar temas bilgilerini İsrail ile paylaşıyor olması kuvvetle muhtemeldi. Bu nedenle; Kürecik radarının doğrudan olmasa da ABD üzerinden İran’dan gelecek balistik füzelere karşı İsrail’e koruma sağladığı söylenebilir.[16]

Kürecik Radarı Türkiye’yi korumuyor. İsrail’i koruyor. Üstelik Türkiye, bu radarın varlığı ile muhtemel bir İran-İsrail çatışmasında İran’ın hedefi olacaktır. İran düşmanın gözünü kör etmek için önce Kürecik Radarı’nı vuracaktır. Eylül 2011’de İran, Türkiye’nin güneydoğusundaki erken uyarı radarının kurulması konusunda Türkiye’yi eleştirmiş ve muhtemel bir savaş durumunda İsrail’i, İran füze saldırılarından korumaya hizmet edeceği endişesini dile getirmişti.

Kürecik’in İran-Türkiye sınırına olan uzaklığı yaklaşık 700 km’dir (430 mil). İran ile İsrail arasındaki mesafe ise 1300 Km’dir. Radarın menzili 4 bin 700 kilometreye kadar çıkabilmektedir. Ancak Balistik füzeleri görebildiği mesafe yaklaşık bin kilometredir. Bu radarın aynısı hem Katar’a hem de İsrail’e konuşlandırılmıştır. Ancak İsrail’in, İran’a olan mesafesi nedeniyle, İsrail’de bulunan radar İran’dan atılan füzeyi çok geç (atıldıktan yaklaşık 300 kilometre sonra) görebilmektedir. İran’dan İsrail’e mesafe 1.500 kilometredir. İran’ın elindeki en uzun menzilli balistik füzelerin 2000-2500 kilometre olduğu biliniyor.

Dolayısıyla İran’dan atılan bir balistik füze, 7 dakikada Tel Aviv’i vurabilmektedir. Kürecik radarının iz aktarması sayesinde İsrail bu füzeyi 6’ncı dakikada İsrail dışında önleyebilmektedir. Çünkü balistik füzenin Seyir hızı saniyede en az 5 kilometredir.[17]

Sonuç olarak;

Türkiye’nin, Siyonist rejimle savaşacak gücü yoktur. Zaten Türkiye’ye savaşa çıkın da denmiyor, ama sadece kınama türü yapılan açıklamaların Siyonist rejime ve arkasındaki batıl(ı) güçlere geri adım attırmadığı da geçmişten bugüne defalarca görülmüştür. Çünkü Siyonist güçler de arkasındaki küresel küfür güçler de sadece güçten anlarlar. Ne yazık ki Türkiye’nin de bunlara geri adım attıracak bir gücü yoktur. Ancak en azından şu konularda adım atabilir. Bunlar;

1- Siyonist rejimin büyükelçiliğini, konsolosluğunu ve varsa Mossad bürolarını kapatarak büyükelçi dahil bütün görevlileri sınır dışı etmelidir.

2- Türkiye’den Siyonist rejimin ordusuna katılarak Filistinlilere karşı savaşa giden Türkiye vatandaşları Siyonist katilleri ya vatandaşlıktan çıkarıp mal varlığına el koymalı ya da hemen eli kanlı bebek katili terörist olarak tutuklamalıdır.

3- ABD’nin başta Adana’daki İncirlik ve Malatya’daki Kürecik üssü olmak üzere diğer birçok üsle ilgili net ve açık bir tavır almalıdır. Bu tavır öncelikle ve hemen İncirlik ve Kürecik üssüyle olmalıdır. Eğer İncirlik üssüne güç yetiremiyorsa -ki yetmeyecek- en azından Siyonist rejime istihbari bilgi aktarımı yapan ve Türkiye’ye de hiçbir faydası olmayan Kürecik Radar Üssü’nün derhal kapatılması ve bu, aynı zamanda çok küçük de olsa ABD’nin tehdidine de bir cevap olacaktır.

4- NATO, ABD’nin tetikçi gücüdür. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in yaptığı açıklamalar kovboy bozuntusu bunamış Biden’ın açıklamaları çerçevesinde gerçekleşmektedir. İsveç’in üyeliğe kabulünün reddedilmesi NATO’yu zayıflatmaz ama ABD’nin isteği yerine getirilmemiş olur ki, en azından bu da ABD’ye karşı bir tavır anlamına gelecektir. Bu nedenle Türkiye, İsveç’in, NATO’ya üyeliğinin kabulünü mutlaka reddetmelidir.

Bunları gerçekleştirmenin zor olduğu, Türkiye’nin geleceğini etkileyecek tarzda olduğu malumdur. Ancak bunların tamamını ya da en azından bir kısmını yapmak, aynı zamanda katledilen masum ve mazlum Gazze halkına sadece bir vefa borcu değil insani ve İslami bir gerekliliktir. Aksi takdirde tarih ve gelecek nesiller, sadece bu konuda adım atmayan iktidarları değil, aynı zamanda söylem ve kınamalarla yetinenleri de yargılayacağı unutulmamalıdır. 06.11.2023

[1] https://www.aa.com.tr/tr/libya/cumhurbaskani-erdogan-kapatilmasi-gerekiyorsa-incirliki-de-kureciki-de-kapatiriz/1674454

[2] Bölge Yüksek İrtifa Hava Savunması (İngilizce: Terminal High Altitude Area Defense) veya kısaca THAAD, kısa ve orta menzilli tehdit unsurlarına karşı geliştirilmiş, ABD kara kuvvetlerine ait bir balistik füze savunma sistemidir.

[3] https://www.trthaber.com/haber/dunya/abd-ortadogudaki-uslerini-guclendiriyor-807470.html

[4] ABD’nin Ramstein dışında Almanya’da 87 üssü daha bulunuyor. Almanya aynı zamanda ABD dışında en çok ABD üssü barındıran ülke olma özelliğini de taşıyor. Almanya’yı 86 üs ile Japonya, 64 üs ile Güney Kore, 29 üs ile İtalya ve 16 üs ile İngiltere takip ediyor. Ülkelere göre üsler içi bkz; https://turkish.aawsat.com/home/article/2053271/abd%E2%80%99nin-d%C3%BCnya-genelinde-800-%C3%BCss%C3%BC-var-hangi-%C3%BClkede-ne-kadar-%C3%BCs-var

[5] https://turkish.aawsat.com/home/article/2053271/abd%E2%80%99nin-d%C3%BCnya-genelinde-800-%C3%BCss%C3%BC-var-hangi-%C3%BClkede-ne-kadar-%C3%BCs-var

[6] C. Başkanı Erdoğan, “Suriye’de bugün 20’nin üzerinde Amerika’nın üssü var. Suriye’de Amerika’nın üslerinin ne işi var? Bu üslerle ne yapılıyor? 23 üs. Bütün bunları da bir değerlendirmek gerekmiyor mu?” diyor, ama Türkiye’deki üsler için aynı soruyu sormuyor, neden?

[7] https://www.farsnews.ir/tr/news/14010621000512/ABD’nin-%C3%9Clkede-2-asker%C3%AE-%C3%BCss%C3%BC-var

[8] ABD üs ve tesisleri, 23 Haziran 1954 Askeri Kolaylıklar Andlaşmasına dayalı kurulmuştur. Daha geniş bilgi için bkz; Olaylarla Türk Dış Politikası, cilt:I (1919-1973), AÜ Siyasal Bilgiler Fak. Yayınları, 5. bsk. s.526; Haydar Tunçkanat, İkili Anlaşmaların İçyüzü, Tekin Yayınları İstanbul 3 bsk. 1975 sh.221 vd.

[9] Prof. Dr. Fahir Armaoğlu, 20, Yüzyıl Siyasi Tarihi (1914-1990) Cilt I: 1914-1980 T.İş Bankası Yayınları Ankara 1991,  7 bsk. s.822.

[10] Olaylarla Türk Dış Politikası, cilt:I (1919-1973), AÜ Siyasal Bilgiler Fak. Yayınları, 5. bsk. s.526

[11] ABD ambargo kararından kısa bir süre önce MSP-CHP koalisyon hükümeti 19 Eylül 1974’de istifa etmiş, önce Sadi Irmak tarafından teknokratlar hükümeti kurulmuşsa da, bu hükümet devam etmemiştir. Bunun üzerine, 31 Mart 1975’de Süleyman Demirel’in Başbakanlığında “Birinci Milliyetçi Cephe” hükümeti kurulmuştur. Bu hükümet: Adalet Partisi, Millî Selamet Partisi, Cumhuriyetçi Güven Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin bir araya gelmesiyle oluşmuştu.

[12] Baskın Oran (Editör) Türk Dış Politikası Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, Cilt 1: 1919-1980, İletişim Yayınları, 2 bsk. 2001 İstanbul. s.707; Armaoğlu, age.sh.812

[13] Emekli Hâkim Albay M. Emin Değer, http.www.tanyeri.net

[14] Daha geniş bilgi için bkz; Ali Kaçar’ın “ABD’nin İleri Karakolu; İncirlik” makalesi, Genç Birikim Dergisi, sayı: 74-75, Temmuz-Ağustos 2005, s. 29 vd.; “ABD’nin İleri Karakolu; İncirlik-II” Genç Birikim Dergisi, sayı: 76 Eylül 2005, s. 26 vd.

[15] https://www.tv100.com/kurecik-radar-ussu-nerede-ne-zaman-ve-neden-kuruldu-malatya-kurecik-radar-ussu-nasil-kuruldu-galeri-703997?p=4

[16] https://tr.euronews.com/2019/12/16/kurecik-radari-turkiyenin-elindeki-stratejik-kozu-mu

[17] Hesaplama şöyle yapılıyor: Füzenin tesbiti 2 dakika+teşhis 1 dakika+önleme füzesinin ateşlenmesi 30 saniye (aynı yerde)+önleme füzesinin atmosfere çıkması 2 dakika+İran’dan gelen balistik füzeye doğru seyir 30 saniye=6 dakika. Bu esnada İran’dan atılan füze 6’ncı dakikada İsrail’in 200-300 km doğusunda uzaydadır ve burada önleniyor. Kürecik’te tesbit edilmezse füze Siyonist rejime isabet etmektedir. Aynı durum Türkiye için söz konusu olsa Türkiye farkına varmadan füze Türkiye’de Ankara ya da İstanbul’u vurmaktadır. Daha geniş bilgi için bkz; https://www.aydinlik.com.tr/haber/israilin-turkiyedeki-gozu-kurecik-turkiye-topraklarindan-israili-korumayi-durdurun-427264; Radar üssünün diğer özellikleri için bkz; http://intizar.web.tr/analiz/haber/583/kurecikteki-radar-sistemi-israili-iste-boyle-koruyor#.X-j_MNgzZRY

GRUBA KATIL