Şikâyet ve Eleştiri Kültürü
Arşiv Yazarlar

Şikâyet ve Eleştiri Kültürü

Toplumumuzda giderek insanlarımız elini taşın altına koymayıp iş yapanın açıklarını bulma yolunu tercih eder olmuşuz. Emek verip bir şeyleri ortaya koyanlar bu kadar zahmetin ardından takdir yerine eleştiriler gelince “kimseye yaranamıyoruz, en iyisi iş yapmamak” deyip kenara çekiliyor. Eleştiri yaparken vahşi eleştiri yerine, yapıcı eleştiri yoluna gidilmeli, olabilir ki bazı şeyler eksik kalabilir, iş yapan, aksiyon insanlarını demoralize ederek, onları da atıl konuma itmemek lazım.

İnsanlarımız arasında yoğun bir şikâyet kültürü var. Hepimiz her şeyden şikâyet ediyoruz. Çocuklar anne babasından şikâyet ediyor; özgürlüğümüzü kısıtlıyorsunuz, teknoloji kullanımımıza sınır koyuyorsunuz, eve geç gelmelerime sınır koymayın, giyim kuşamıma sınır koymayın, bu beden benim istediğim gibi giyinmeliyim.

Eşlerimizde bizi şikâyet ediyor; ah babam demişti, bu adam sana uygun değil diye, şimdiki aklım olsaydı sana varır mıydım, ne tatilim var, ne dinlenmem, kaç senedir eşyaları yenileyemedik, üstümde yeni elbisem yok.

Erkekler şikâyet eder; gece gündüz çalışıyorum sizlere bir türlü yaranamadım, elinizden ekmeği eksik etmedim, üstünüzden elbiseyi eksik etmedim, ben akşama kadar kimlerin ağız kokusunu çekiyorum, sizler mahzun olmayın diye.

İşyerinde müdürümüzden, patronumuzdan şikâyet ederiz, ücret ve iş dağılımı konusunda şikâyet ederiz, gün gelir şef oluruz, müdürlüğe kendimiz geliriz, emrimizdekiler bu sefer bizden şikâyet ederler.

Gelinler kaynanadan şikâyet eder, kaynanalar gelinden şikâyet eder, gün gelir gelinler kaynana olur, onlarda şikâyet edilen kaynana konumuna girerler.

Eski zamanlarda kralın birisi yolun ortasına bir kaya parçası koyar. Daha sonra kendi de bir yerde gizlenerek, nelerin olacağını izlemeye koyulur.

Yoldan vezir geçer ve “bu kayayı da buraya kim koymuş? Der. Hemen ilgiliye emir vereyim de taşı yoldan kaldırsınlar,” der.

Yoldan bu sefer kadı geçer, “bu kayayı da buraya kim koymuş? Bunu yapanı bulursam ona şu kadar ceza vereyim,” der.

Yoldan daha sonra askerlerin başı geçer, “bu kayayı da buraya kim koymuş? Eğer hapis cezası verirlerse, ben ona hapishanede yapacağımı bilirim,” der.

Yoldan halktan biri geçer, “bu kayayı da buraya kim koymuş? Kral, vezir ne iş yapıyor? Halkla ilgilenen yok ki. Bir kişi de bir işin ucundan tutsa ya” der.

Birçok kişi yolları açık tutmadığı için krala söylenirler. Hiç biri taşı yoldan çıkarmakla ilgili bir şey yapmaz.

Daha sonra hamalın biri taşa denk gelir. Sırtındaki yükü bir kenara bırakarak kayayı ittirmeye çalışır. İlk başlarda başaramaz ama birkaç denemeden sonra başarılı olur.

Hamal geride bıraktığı yükünü almak için geri dönerken, kayanın bulunduğu yerde bir çanta olduğunu fark eder. Çantada birçok altın ve kraldan bir not vardır.

Yükü bırakır ve notta neler yazdığını okumaya başlar. Altınların kayayı yoldan kaldıran kişiye helal olduğunu ve karşılaştığı her engelin koşullarını iyileştirme fırsatı olduğunu, bir şeylerden şikâyet etmeye devam edenlerin eline hiçbir şey geçmeyeceğini, cömert ve çalışma isteği olan kişilerin kendilerine engellerden fırsat ve imkânlar yaratabileceği yazılıdır.

Bizler bugün hatayı veya yapılmayan bir işi gördüğümüzde, ceza, şikâyet, aman bana ne yolunu mu tercih etmeliyiz? Bu günlerde herkesin yaptığı zaten budur. Bizlerin bir farkı olmalı. Eleştiri veya şikâyet yerine elimizi taşın altına koymalıyız.

Günümüz insanları yapılması gerekenlerin neler olduğunu bilmekteler, yapılması gerekenleri kimlerin yapacağı konusunda fikir ayrılığına düşmektedirler. Yapılması gereken işler hakkında herkes fikir sahibidir, nasıl yapılacağı hakkında görüş sahibidir, bu işi kim yapar denildiğinde, bir sessizlik, bir duraksama, geri adım atma, bunu yapacak birileri nasıl olsa çıkar, havası hâkim oluyor.

Hasbelkader birileri işe talip olup, yerine getirince, peşine şikâyetler başlıyor. Bu iş böyle olmaz, şöyle daha iyi olurdu, bence bu işi böyle yapmalıydı ve benzeri. İş yapan kardeşler bir emek sarf etti, zaman harcadı, kafa yordu, planlama yaptı, yerine göre maddi masraf etti. İşin bir yerlerinde eksik taraf olabilir. Sonuç olarak emeği göz önünde bulundurarak eleştiri yapmalıyız. Sonra bir başka işte işi yapacak kimse bulamayabiliriz.

Albert Einstein bir gün öğrencilerine ders veriyor, tahtaya basit çarpım tablosundan dokuzları yazıyor, dokuz kere bir dokuz, dokuz kere iki on sekiz, derken en son, dokuz kere on doksan yazacağına, doksan bir yazıyor. Öğrencilerden kıkırdamalar, gülüşmeler yükseliyor. Einstein sınıfın susmasını bekler ve şunları söyler.

“Dokuz soruyu doğru bilsem de beni tebrik etmediniz, bir tek soruyu kaçırdığımda ise hepiniz gülmeye başladınız. Bu demek oluyor ki, bir insan çok başarılı olsa da, toplum onun en küçük hatasını fark edecek ve buna bayılacaklar.”

Bizler dostlarımızın bir eksiğini, bir hatasını, bir yanlışını görmüşsek, dokuz doğrusunu silip atacak mıyız? Bir hatası yüzünden dostlarımızı bir kalem de çizecek miyiz? Elbette silmemeliyiz. Allah resulü (sav) Hz. Vahşiyi ve Hind’i silmiş mi? Ebu Leheb’in oğullarını affetmedi mi? Ebu Cehil’in oğlu İkrime’yi affetmedi mi? Mekke fethini haber vermek isteyen Hatib b. Ebi Belta’yı affetmedi mi?

Toplumumuzda iş yapmadan, işi başkalarına yaptırma alışkanlığı başladı. Bu alışkanlığın belirtilerini sizlerde gözlemlemişsinizdir. Apartman toplantılarında yönetici seçimi, köy derneklerinde görevlendirme, cami derneklerinde ihtiyar heyeti seçimi ve benzerleri. Kimse elini taşın altına koymak istemiyor. Gelen eleştirilere maruz kalmak istemiyor. Fakat kenarda durup eksik tarafları eleştirmek daha kolay geliyor.

Türkçemizde bir atasözü vardır, “Çok söyleme arsız edersin.”

Her davranışında eleştirilen, kınanan kimse nasıl olsa beğenilmiyorum diye iş yapmakta isteksiz davranabilir. Nazımızın geçtiği, sevdiğimiz yakınlarımıza çok sık eleştiri yapmamız, sözümüzün etkisini azaltır. Bizleri seven aile bireylerine, kardeşlerimize, sözlerimize değer veren insanlara karşı eleştirinin dozunu kaçırmamız halinde, bizleri dinlemez ve bizlere karşı saygısız ve arsız olurlar. Rabbim bizleri ailesine, sevdiklerine, dostlarına, kardeşlerine karşı affedici, yapıcı eleştiren, eleştirinin dozunu kaçırmayan, eleştirirken onları iş yapmaktan soğutmayan, gücünün yettiğince elini taşın altına koyan Müslümanlardan kılsın.

Cefai DEMİREL

GRUBA KATIL