“Kurbanlarınızın ne etleri ne de kanı Allah’a ulaşmaz, ama sizin takvanız Allah’a ulaşır” (Hac 22/37).
“Kurban”, Allah’a yakınlaşma, yakın olma eylemidir. Kurban, pazarlıksız teslimiyettir, Allah rızası için vermektir, Allah’a adanmışlıktır.
Adanmış olarak yaşamak Allah yolunda ölmekten çok daha zordur. Çünkü hayatın her anını ve her alanını, Allah’ın rızasına uygun olarak tanzim etmek, yazıldığı ve söylendiği kadar kolay değildir.
Adanmışlık;
Hz. Nuh’a ve mücadelesine inanmak ve O’nun inşa ettiği gemiye binmektir,
Herkesin şu ya da bu nedenle terk ettiği ve ateşe atıldığı bir zamanda Hz. İbrahim (as) ile beraber olmaktır,
Abdullah İbni Mes’ud (ra) gibi müşriklerin yüzüne yüzüne ‘tevhid’i haykırmaktır.
İzzeddin el-Kassam gibi işgalci emperyalist İngilizlere karşı çatışa çatışa ruhunu kafirlere değil, Allah’a teslim etmektir,
Seyyid Kutub gibi ölüm anında bile ‘ben bir münafıktan asla özür dilemem’ diyebilmektir,
Kurban, Hz. İsmail gibi, Hz. Meryem’in annesi Hanne gibi her şeyden vazgeçebilmek, en sevdiğini, sevdiği için feda edebilmektir.
Kurban, fedakarlıktır; sadece malımızı, zamanımızı değil bütünüyle hayatımızı, ömrümüzü Allah için, Allah yolunda feda etmektir (En’am, 6/162).
Çünkü bizi Allah’a, sahip olduğumuz mallar ve evladlar değil, iman etmek ve salih amel işlemek yakın kılacak/yaklaştıracaktır (Sebe, 35/37).
Bayramlar, neşe ve sevinç günleridir, bizlere kardeşliği, kardeş olmayı, yardımlaşma ve dayanışmayı hatırlatan mübarek günlerdir.
Bayramlar, bizlere doğru olmayı, istikamet üzere yaşamayı ve aleyhimize bile olsa adil olmayı, adaletten ve doğruluktan yana tavır almayı hatırlatmaktadır.
Kardeş olmak, ‘emrolunduğumuz gibi dosdoğru olmak’, istikamet üzere yaşamak, Allah’ın ipine (İslam’a) sımsıkı, ama topluca sarılmak, birlik ve beraberlik içerisinde ümmet şuuru ile ayağa kalkmak, bu güzel ve mübarek günlerin uyanışımıza vesile olması ümidiyle bayramınızı tebrik ederiz.
GENÇ BİRİKİM