Kur’an’a Yönelirken Eseri ile Mehmed Alagaş’ı Anmak
Genel Yazarlar

Kur’an’a Yönelirken Eseri ile Mehmed Alagaş’ı Anmak

Hamt, övgü, sena, teşekkür âlemlerin rabbi olan yüce Allah’a, salat ve selam da biricik örneğimiz, rehberimiz, önderimiz, öğretmenimiz olan Hz. Muhammed’edir.
Hayat kitabımızı, kerim olan Kur’an’ı okumak, anlamak ve onun üzerinde yoğunlaşarak hakkıyla idrak edebilmenin gayesini benliğinde taşıyan Müslümanlardan olmak ödevindeyseniz eğer -ki öyle olmak zorundayız- bu uğurda gayretli şahsiyetlerin tecrübelerine ve çalışmalarına dikkat kesilmeniz, pek çok anlamda faydanıza olacaktır.
Hamdolsun ki kitab-ı kerim üzerine yoğunlaşmalar ve çalışmalar gün geçtikçe çoğalıyor ve daha nitelikli bir hâl alıyor. Hepsini önemsiyor ve takdirle karşılıyoruz. Konu Kur’an, vahiy olunca akan sular daha bir gürleşiyor. Yatağına sığmaz oluyor, nice yataklara yoldaş oluyor.
İşte bahis açtığımız Kur’an üzerine çalışmalar ve Kur’an’ın daha iyi okunması ve anlaşılması yönünde kılavuzluk yapmaya aday kitaplardan birisi de yıllar yılı kıvrak zekâsı ve çevik üslubuyla okuyanlarını derinden etkileyen Mehmed Alagaş’ın, Kur’an’a Yönelirken adlı eseridir.
Mehmed Alagaş, Kur’an merkezli çalışmalarıyla bilinen, 80’li yılların sonu 90’lı yılların başında İnsan dergisini çıkaran, Müslümanca şuurlanmaya katkı sağlar nitelikte pek çok kitap yazan, kaygı ehli bir Müslüman’dı. Rabbani Yol ve Sünnetullah (Said Hakim müstearıyla), Dünden Bugüne Şeytan ve Dostları, Şeytanizme Rağmen İslami Uyanış, 20. Yüzyılda Tevhit ve Şirk, Cuma’ya 5 Kala vd. imzasını attığı önemli eserlerinden bazılarıdır. Bu eserleriyle gençlerin, bilinçlenme safhalarında ellerinden tutmuş ve bir anlamda onlar için meşale görevinde bulunmuştur, denebilir.
Kur’an’a Yönelirken, Alagaş’ın ustalık çalışmalarından biridir, bana göre. Kerim olan Kur’an üzerine yaptığı çalışmalarını, kendince bir sistematiğe bağlıyor ve bunda çok da başarılı oluyor. Başka metotlara başvurmaktan ziyade, kendi geliştirdiği özgün bir metotla Kur’an’a ve ayetlere dair araştırmalar yapıyor.
Kitabın daha başında sizi, Kur’an’ın merkezine almanın gayesini güttüğünü fark edebiliyorsunuz. Sözlerine ta Asr-ı Saadet’ten bugüne kadar Kur’an-ı Kerim’e karşı oluşturulan olumsuz yaklaşımları ele alarak başlıyor. Ona karşı gerçekleştirilen amansız zulümleri iğdiş ediyor. Zulümden kasıt şudur ki malumunuz zulüm demek, bir şeyi olması gerekenin dışında bir yere koymak, adaletsizlik etmek demektir. Onu parçalara ayırmak, hükmü çarpıtmaya çalışmak ve hükmü aleyhlerine görerek ona karşı çıkmak, yine hükmü gizlemek ve onu terk etmek şeklinde, tarih boyunca kelamullaha yapılmadık zulüm kalmamıştır. Günümüzde de söz konusu zulümler devam ediyor maalesef.
Kur’an yolcularının ve Kur’an’dan sorumlu olanların, yani tüm müminlerin, öncelikle ne ile muhatap olduklarını bilmeleri ve onu gereğince tanımaları gerektiği hususunun altı çizilmelidir. Kişi; tanımadığı, bilmediği, nelerden bahis açtığından habersiz olduğu bir kitaptan ne derece faydalanabilir ki? Toplumun genelini içine alan bir faydalanma dairesi çizmemiz, apaçık bir şekilde o “acı derece”yi ortaya çıkaracaktır.
Kur’an-ı Kerim’in gönderiliş, indiriliş, vahyediliş maksadının künhüne vakıf olunmadan onun hakkıyla tanınıp bilineceğini söylemek çok iddialı bir söylem olsa gerek. Kur’an’a ciddiyetle muhatap olanların, onun gönderiliş sebebiyle, gayesiyle ilgili bir soruyla karşılaştıklarında bu soruya verebilecekleri onlarca cevap vardır hâlihazırda. Onunla hayatlarına yön verenler, onu hayatlarının merkezine koyanlar, hayatı onda bulanlar, bu soruya o kadar çok cevap sıralarlar ki belki soruyu soran kişi, sorduğuna pişman olacak hâle gelecektir. Soruya muhatap olan Müslüman, ‘insanlara dünlerini, bugünlerini ve yarınlarını bildirmek için’ mi desin yoksa ‘Hak ile batılı ayırmak için’ mi desin ya da ‘Allah adına sorumluluk yüklemek için’ mi desin veyahut ‘ferdî ve toplumsal hastalıklara şifa, fertlere ve toplumlara rahmet olması için’ mi desin? Verdiği her cevap, vereceği başka cevaplara kapı aralar. İşte bu hâl, ne ile sorumlu olduğunun farkındalığını yaşayan, bilincini kuşanan ve kitabına sımsıkı sarılanların ahvalidir. Diğer şekilde ise insanlar, sadece en güzel ve en titiz şekilde yüzünden okuyup hatmetmenin tasasındadırlar. Ne okuduğunun ve neden okuduğunun şuurundan uzak bir okuyuş; kimleri, ne kadar etkileyebilir?
Kur’an-ı Kerim’den ilahi maksadın muradınca faydalanabilmenin belli başlı şartları varolagelmiştir. Bunu, bize Kur’an öğretiyor, gösteriyor, belletiyor. Elbette ki evvela yüce Allah’ın adıyla okumak ve okunan Kur’an’ı akleden bir kalple dinlemek gerekmektedir. Rabbimize, dua ve ilticada bulunup tevekkül etmeliyiz ki bizi, Kur’an’a, Kur’an’ı da bize açsın, rahmetini saçsın. Onun izni ve yardımı olmadan kitabullahın atmosferini solumak kimin haddinedir! Allah’ın kitabına, bir bütün olarak yaklaşarak onu idrak etme yoluna koyulmalıdır. Parçalamak demek, parçalanmak demektir maazallah! İlahi ve rabbani hitabın yakınlığını, sıcaklığını ve berraklığını hissetmek, bambaşka bir hava estirir müminlerin göğünde, göğsünde. Sonra tabii ki asla gözden kaçırılmayacak, yabana atılmayacak bir durum var ki o da vahye muhatap olmanın sorumluluğunu anbean yaşamaktır, kalbimizi bu gerçekliğe açık tutmaktır. Bu şartları çoğaltmak mümkündür.
Zamanımızda Kur’an-ı Kerim üzerine gelişen bazı sorular, gayriihtiyari oluşmaktadır. Örneğin Arapça bilmemek, ilahi mesajı anlamaya engel midir? Kur’an ve sünnet ayrılmaz bir bütün müdür? Tefsirlerden nasıl ve nereye kadar faydalanılır? Kur’an’ı elimizdeki diziliş şekline göre okumak mı yoksa nüzul sırasına göre okumak mı daha doğru? Farklı şekillerde gelen sorular, kitab-ı kerimin dikkate alındığının, önemsendiğinin, üzerinde durulduğunun, yalnızca Arapça metninden okunup geçilmediğinin resmidir. Bir sorgulamanın, bir hakikate varmanın ruhlara dinginlik veren kokusudur bu. Ve şirkin, zulmün, küfrün, tuğyanın ve fahşanın ezeli korkusudur bu. Her ilim sahibi kişi, bu sorulara ilmî vukufiyeti ölçüsünce cevaplar verecektir.
Arapça bilmeden olmaz tabii ki ama Arapçayı bilmemek, vahyin muradını kavramamak manasına gelmez. O; bütün insanlara, milletlere ve dillere gönderilmiştir ki kolayca anlasınlar, sahiplensinler.
Kur’an-ı Kerim’i anlamak için sünnete, sünneti anlamak için de Kur’an-ı Kerim’e ihtiyaç vazgeçilmezdir. Kur’an, vahyin ilahi ve gerçek boyutu; sünnet ise Rasulullah’ın uygulamasıyla gelen beşerî boyutudur. Birbirlerini tamamlar ve onları ayrı düşünmek anlayış darlığına sebep olur.
Bütün tefsirlerden faydalanılmalı, evet. Ama asla birinde tutuklu kalmamalı, ona esir olmamalı. Ne kadar da bir âlimin elinden çıkmış olsa dahi son tahlilde insandır, onu oluşturan. Her insanın da hataya meyyal olduğu göz önünde tutulduğunda eksikliklerin ister istemez olacağı tefsirlere, olduklarından fazla değer verip kutsiyet atfetme cahilliğinden uzak durmak gerek.
İndiriliş sırasına göre mi yoksa elimizdeki diziliş sırasına göre mi okunmalı sorusuna gelirsek her ikisi için de farklı şeyler söylenebilir. Nüzul sırasına göre okumak, vahyin ilk muhatap olduğu insanları ve toplumları, onların şartlarını, hastalıklarını bilip tanıma adına önem arz edebilir, arz edecektir. Ayetler, onların hayatına bizzat müdahale ediyordu. Bir olay gerçekleşiyor ve onun akabinde vahiy geliyor. Muazzam bir hâl! Ayet ayet hayat örülüyor. Elimizdeki mushafların dizilişi de rabbimizin izni ve Cebrail’in (as) bildirmesiyle olduğuna göre, bu hâlinde de pek çok hikmet olduğunu kavramak gerek. Hasılıkelam, Kur’an okunsun, anlaşılmaya ve yaşanmaya çalışılsın, önemli olan bu!
Eserinin son bölümünde Mehmed Alagaş, Kur’an-ı Kerim araştırmalarında uygulanmak üzere bir program ve metot sunuyor. Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere, bu program ve metodu kendisi geliştiriyor. Pek çok faydasını gördüğünü belirtiyor. Ve kardeşlerinin de bu program ve metot kanalıyla çok mesafeler katedeceklerini düşünüyor. Kur’an-ı Kerim’e belli başlı sorular sorup bu soruların cevabını, Kur’an’ı başından sonuna kadar belli bir programla okuyarak bulma yoludur bu. Yapılan program asla bozulmamalı. Günde beş sayfa okuyarak başlanabilir mesela. Haftada otuz beş sayfa, ayda yüz elli sayfa… Böylece toplamda dört ay içerisinde bitirilecek bir programa, kişi kendini tabi tuttuğunda çok güzel meyveler alacaktır. Ama asla ertelemeye gidilmemeli, mazeret üretilerek programın gerisinde kalınmamalı.
Bu sunduklarımızı ve daha fazlasını Kur’an’a Yönelirken isimli bu kıymetli eserde bulabileceksiniz. 12 Mart 2021 tarihinde vefat eden Mehmed Alagaş’ı, bu vesileyle hayırla yad ediyor ve Türkiye’deki tevhidi bilinçlenmeye yazılarıyla, kitaplarıyla verdiği katkıdan dolayı da kendisine rahmet diliyoruz.
Fatih PALA
fatihpalafatih@gmail.com

GRUBA KATIL