Hayat düsturumuz olan Kur’an-ı kerim, Allah’ın kulları içinden seçtiği resul aracılığı ile kullarına indirdiği bir lütuftur. Tabii ki bu kitaptaki düsturların tamamı, insanın fıtratına en uygun hayat tarzını ortaya koyar.
Sadece okunup amel edilsin, diye indirilmiş bir manzume değildir. İndirilme amacı, ona inananları en güzel, en doğru hayatı yaşamaya yönlendirmesidir. Bu yönlendirme, insanın yaratılış amacını hiçe sayarak değil, fıtratlarına en uygun olan bu hayatın içerisinde huzurlu ve yetkin yaşamalarıdır. Kur’an, içerisinde (hak, batıl, emir ve nehiyler) toplayan manasındadır.
Sadece cenaze evlerinde okunan ya da ramazanlarda mukabele için bir araya toplayan bir kitap değildir. Kitabın gönderiliş amacı; onu okunması, anlaşılması yaşanmasıdır. Bugün bu ümmet onu, ölülere ve ramazanlara hasretti. Aslında çağlar üstü, çağları arkasından götüren bir kitaptır. İnsanı, sosyolojik ve psikolojik olarak bütün yönleriyle ele alan, insanlığı aydınlatan bir kitap.
Bunun yanı sıra kulları için Kur’an’ı ve hikmeti indirdiğini bize haber veren âlemlerin rabbi, Nisa suresi 113. ayette, bakın ne buyuruyor:
وَأَنْزَلَ اللَّهُ عَلَيْكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ : Allah sana kitabı ve hikmeti indirdi.
Bu ayette, Peygamberimize (sav), iki şeyin indirildiği beyan edilmiş: Kitap yani Kur’an ve hikmet. Yine Bakara suresi 151. ayette, Peygamberimizin (sav), bu hikmeti ümmetine öğrettiği beyan buyrulmuş: “Nitekim aranızdan size bir peygamber gönderdik. O size ayetlerimizi okuyor, sizi arıtıp temizliyor, size kitabı ve hikmeti öğretiyor. Yine size daha önce bilmediklerinizi öğretiyor.” Aynı mana yani Peygamberimizin (sav), hikmeti ümmetine öğretmesi, Âl-i İmran suresi 164. ayette ve Cuma suresi 2. ayette de zikredilmiştir.
Yine Allahu teala, Bakara suresi 231. ayette ve Ahzab suresi 34. ayette, “O hikmeti anın.” diye emretmiştir.
Hikmet Nedir
Eşyanın hakikatini bilmektir. Kur’an’ın hakikatini bilen kimdir? Elbette ki seçilen resuldür (aleyhisselam).
Konuyla ilgili bütün ayetlerden şu hükümler çıkar:
1. Peygamberimize (sav) Kur’an’la birlikte bir de hikmet verilmiştir.
2. Peygamberimiz (sav), bu hikmeti öğretmekle mükellef kılınmış ve hikmeti ümmetine öğretmiştir.
3. Bizler, Kur’an’a tabi olduğumuz gibi, hikmete de tabi olmak zorundayız.
Bu izahtan sonra, şimdi hadis inkârcılarına sorumuz şu:
Peygamberimize indirilen bu hikmet nedir?
a) Kur’an’da yer alan hikmet kavramının sünnet manasında olduğunu söyleyen âlimler olduğu gibi, onun Kur’an’ın bir hikmeti manasında olduğunu söyleyen âlimler de vardır. Örneğin, Katade ve İmam Şafii gibi âlimlerin yıldızları olan bazı âlimler, Bakara 129. ayette yer alan hikmetin sünnet manasında olduğunu belirtmişlerdir.
Bazı âlimler hikmetin; dini bilmek, dini kavramak ve peygambere ittibaa etmek manasında olduğunu söylemişlerdir. Bunlara göre, Hz. Peygamber’in (sav) kavli, fiili davranışlarıyla ancak bilinenler konusunda, ona ittiba etmeyi gerektiren dinî bilgilerdir.
Diğer bazı âlimlere göre hikmet, Allah’ın kalbe koyduğu nurdur, anlama ve kavrama kabiliyetidir.[1] Taberi’nin tercih ettiği görüşe göre hikmet kavramının bu ayetteki manası, Hz. Peygamber’in (sav) rehberliği olmaksızın anlaşılması mümkün olmayan hükümlerin bilgisi anlamınadır (Taberi, Bakara, 2/129).
Zemahşeri’ye göre, ayetteki hikmetten maksat, şeriattır; Kur’an’ın hükümlerini açıklamaktır.[2] Kur’an’ın açıklaması ise Hz. Peygamber’in (sav) sünnetini ifade eder. Zaten Hz. Peygamber’in (sav) Kur’an’ı tebliğ etme yanında, açıklama görevi de vardır.[3] Semerkandi de ayetteki hikmeti; Kur’an’ın öğütleri, helal-haramı (ahkâmı) olarak değerlendirmiştir.[4]
Öyle anlaşılıyor ki bu görüşlerin hepsinde netice itibariyle hikmetin başka manaları yanında, sünnet manasının olduğuna da vurgu yapılmıştır. Özellikle Taberi’nin tercihi, bunun göstergesidir.
b) Bir kelimenin farklı bağlamlarda, farklı anlamları olabilir. Örneğin, hidayet kavramını ifade eden “el-hüda” kelimesinin on yedi farklı anlamı olduğu bildirilmiştir.[5] Keza hikmetle ilgili sorudaki iddiada bulunanların verdikleri misallerden biri, Kadir suresinde yer alan ruh kavramıdır. Bu surede ruh kavramı, yaygın görüşlerden biri olan melek Cebrail olarak değerlendirilmiştir. Hâlbuki İsra suresinde (17/85) ruh kavramı, bildiğimiz insan ruhu olarak değerlendirilmiştir.[6]
Hikmet kavramı da bütün Kur’an’da aynı manada kullanılmamıştır. Örneğin: “Kime hikmet verilirse muhakkak ki ona çok hayır verilmiş demektir.” (Bakara, 2/269) mealindeki ayette hikmet kavramını, sünnet anlamına almak elbette mümkün değildir. “(İbrahim ve İsmail, dua ediyorlar) Ey bizim rabbimiz! Onların içinden öyle bir resul gönder ki kendilerine senin ayetlerini okusun, onlara kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları tertemiz kılsın. Şüphesiz aziz sensin, hâkim sensin” (Bakara, 2/129). Ayette yer alan hikmet kavramını, sünnet manasında anlamakta bir sakınca olmadığı gibi, bunun önemli bir gerekçesi de vardır. Çünkü ayetin başında özellikle Hz. Peygamber’in (sav) kendisi söz konusu edilmiştir. Bu ise onun tebliğ ettiği Kur’an’ın yanında, hepsi birer hikmet olan sünnetine de işaret edildiği anlamına gelir. Çünkü bu anlamda, kitaptan farklı olarak hikmetin de öğretilmesi, onun farklı bir anlamı olduğunun göstergesidir.[7]
Hikmet kavramının içeriği, eşyanın hakikatinde olması gereken yerdir. Eğer bu kavramı, bu ayetlerden çıkan sonuca göre anlamaya çalışırsak günümüzde Resulullah’ı devreden çıkarmaya çalışanların çabalarının neden bu yönde olduğunu daha iyi anlamış oluruz. Resulullah’ın hayatının insanlığa ışık olacak her biriminde, şüpheler uyandırılarak insanlar ondan uzaklaştırılırsa ne olur? Kelime-i şehadetin ikinci bölümü olan “Muhammedun rasulullah” (tatbikat) kısmı devreden çıkarılmış sayılır. Sünneti; hikmetten uzak, heva ve heves endeksli, Kur’an’ın zahirine tabi olmuş kafalara göre yorumlar ortaya çıkararak asıl amacın seyri değiştirilir. Bugün yapılmaya çalışılan budur. Herkesin anladığına göre bir kitap, binlerce mantık ve binlerce bence… Bu sebeple İslam, buna müsaade etmez.
Kendisine kalben inanılıp dil ile ikrar edilen kelime-i şehadet üç bölümden oluşur: Kişi, “la ilahe” ile bütün sahte ilahları reddederek bir inkılap gerçekleştirir. “İllallah” ile de inancının hâkimiyetini kurar. “Muhammedun rasulullah (sav)” ile inancının tatbikatını tamamlar. Bu tatbikatın sahibi, kendisine hikmet verilen muhterem zattır, aleyhisselam.
Rabbimizin indirdiği emirlerine ve hikmete; ancak bize en güzel örnek olarak gönderilen Efendimizin izinde, onun yolunda olmakla tabi olabiliriz.
En emin olana emanet olunuz.
Sümeyye DEMİRCİ
[1] Bu görüşler için bkz. Taberi, Maverdi, Razi, Bakara, 2/129
[2] Zemahşeri, Bakara, 2/129
[3] Bkz. Nahl,16/44
[4] Bkz. Semarkandi, ilgili yer
[5] Bkz. Mukatil b. Süleyman, Kitâbu’l-Vücûh ve’n-Nezâir
[6] Bkz. ilgili ayetlerin tefsirleri
[7] Ayetlerde geçen kitap ve hikmet aynı şey midir, aynı ise hadisleri inkâr etmek mi gerekir? https://sorularlaislamiyet.com/ayetlerde-gecen-kitap-ve-hikmet-ayni-sey-midir-ayni-ise-hadisleri-inkar-etmek-mi-gerekir