İnsan Geç Kalır
Arşiv Yazarlar

İnsan Geç Kalır

Bir şeylerden haz almak için, o şeylerin bize iyi gelen yanını aramalıyız; görmek için uğraşmalı, sevmek için okumalıyız. İçinde taşıdığı vitaminleri tek tek süzmeli, o şeyi artık varoluş aracımız kılmalıyız.

Felsefî bir bakıştan ziyade, hayatı ve bize resmettiği anlardan pay yakalamayı amaçlıyorum bu sözlerimle. Zihne yerleştirilen koskoca kâinatı, yalnızca dağ, taş, bitki, hayvan gibi şeylerle zikretmek, elbette büyük bir hayat kırıklığı oluşturur. Yaşadığımız evren bunlardan ibaret değildir. Sabahın ayazında yürürken rastladığımız, kaldırımda kıvrılmış uyuyan bir kedi bile bize bir tefekkür sebebi olmalıdır. Bu canlının bu sokakta var olmasının sebebi ne? İnsanların yalnızca sevgi ya da nefret duygularını depreştiren bu canlının, bu mahalleye katkısı ne?

Okumak, yalnızca birden fazla söz öbeğinin birleştiği satırlarda yüzmek -bazen de boğulmak- değildir. Bu eylemi, iki kapak arasına sığdırmak, sözcüklere zulümdür. Okumanın amacı birdir; hayal dünyasında hikmetli bir yolculuğa çıkmak ve yeniden doğacağımız deryâlarda bir seyyah olmak. Ancak bu amacı gerçekleştirmek için elle tutulur bir nesne, her zaman zorunlu olmayabilir. Bazen kanatsız bir kuşu, bazen yapraksız bir ağacı, bazen susuz bir köpeği ve bazen de ruhsuz bir bedeni okumak mümkündür.

Kimi zaman heceleyerek, kimi zaman da üzerinde dura dura okumalıyız hayatı. Her gün üzerinde durduğumuz zemini tek bir sözcükle titretip yerle bir edecek kudrete sahip olan Allah’ı anmalıyız zihnimizde. Zira hayat O’dur; O, hayattır. Kullarına verdiği nefesi alabilecek güçtedir. O’nu ruhumuzla hissetmeli, ruhumuzla görmeliyiz. O’nu ve sahip olduğu her şeyi içimizde bir yerlerde korumalıyız. Küçük bir darbeyle yıkılacak bir yürek taşımamalıyız bedenimizde. Bize bakan, bizde okumalı O’nu, bizde sezmeli O’nun varlığını. Yıkılışa meyilli olmamalı gönüllerimiz, yerin ve göğün her âyetinde dirilmeli, her titreyişinde uyanmalı, silkelenmeli.

Okumalıyız, çünkü Rasulullah’ın (s.a.v.), “Onun güzel kokusu beş yüz sene mesafeden duyulur.” dediği cenneti hedeflemek, dünyadan ahirete güzel kokular götürmeyi gerektirir. Okutmalıyız, çünkü Cebrail’in (a.s.), “Tek kişi kalmayıp herkesin ona gireceğinden korkuyorum.” dediği cehennemden, insanları âzad etmek için uğraşmalıyız. Göstermeliyiz her bir beyyineyi, uyanışa gerek duyan halkalara. Öğrenmeye ve bilmeye aç insanları, okumanın tadına vardırmalıyız.

Ömer’in (r.a.) İslam’ın kucağına düştüğü andaki gibi, bir şeyler okumak için öncelik temizlenmektir. Geçmişte kalmış, küflenmiş bedeni silkeledikten sonra, kalplerin kilidini açmalı ve kalpleri, okuyacağımız şeylerin sahibi olan Rabb için, yine O’nun kelâmıyla temizlemeliyiz. Resulullah’ın da buyurduğu gibi: “Kalplerin cilâsı Kur’an okumaktır.” Ve en çok temizlenmesi gereken şey, tüm iyi tarafımızı arkasına sığdırdığı kaleler görevi gören kalplerdir.

İnsan, bazen olmayacak şeyler için kendini harap ederken, olması en yüce hakikat olan ölümü unutur. Yaşamını hep ezbere düzenlerle sürdürür. Kaçınılmaz olan sıkıntılar kendine uğrayınca da, sıkıntıyı verenin alacağını da düşünemediği için çareyi başka kapılarda arar. Tek tek yüzüne çarpılan kapılar biraz aklında hareketlilik oluştursa da, yine geç kalır insan, hep geç kalır. Gayesini bilmekte geç kalır. Dünyasını değil, ahiretini kurtarması gerektiğini kavramada geç kalır. Allah için bir şeyler yapmanın verdiği hazzı tatmakta geç kalır. (Çünkü nefsine ağır gelen bu işler, onu sevaba yöneltemez.) Mutluluğunun asıl kaynağını bulmakta geç kalır. Felahının yerde değil, her yerde olduğunu anlamakta geç kalır. İnsan, okumakta değil, “yaradan Rabbinin adıyla okumak”ta geç kalır.

Rüveyde Bera PALA

GRUBA KATIL