Çağımızın Hastalığı: Dünyevileşmek
Arşiv Yazarlar

Çağımızın Hastalığı: Dünyevileşmek

Dünyevileşmeyi, kısaca Rabbimizin, Kur’an’da sıkça ifade buyurduğu üzere “dünya hayatına razı olarak onu, asıl kalıcı yurt olan ahirete tercih etmek ve dünya hayatının bağlamı olan ahiret bütünlüğünden kopararak mutlaklaştırmak” şeklinde tanımlayabiliriz.
İslam, dünyayı ahiret bağlamında anlamlandırır. Yani dünya hayatını anlamlı ve değerli kılan, onunla ebedi ahiret yurdunun kazanılacak olmasıdır. Kısacası dünya hayatı kendi başına bir anlam taşımamaktadır. Rabbimizin ona yüklediği ahiret bağlamıyla ise son derece büyük bir anlama ve öneme kavuşmaktadır. Ahiret bağlamında algılanıp yaşanan bir dünya hayatı, İslam açısından son derece değerlidir.
Rabbimiz, Kur’an’da sürekli dünya hayatının geçiciliğini ve dünya hayatının da ancak kendisiyle anlam kazandığı asıl hayatın, ahiret yurdu olduğunu vurgulamaktadır. Buna karşı, insanlık tarihi boyunca, insanların çoğunlukla bu gerçekten uzaklaşarak dünya hayatına razı olduğunu, dünyayı ahirete tercih ettiğini bildirmektedir:
“Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir. Ahiret yurduna (oradaki hayata) gelince, işte asıl yaşama odur. Keşke bilmiş olsalardı” (Ankebut suresi 29/64). “Ey insanlar! Allah’ın vadi gerçektir, sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı (şeytan) da Allah hakkında sizi kandırmasın” (Fatır suresi 35/5).
Yaşadığımız bu zaman diliminde, genelde bütün insanlığın, özelde ise Müslümanların en büyük sorunlarından biri hatta başta geleni, dünyaya meyletmek ve dünyevi kazanımları nihai hedef olarak görmektir. Her şeyin sadece bu dünyadan ibaret olduğunu sanmak, dil ile bunu ikrar etmese de, yaşantı olarak öyleymiş gibi yaşamak, emanetçilik anlayışından sahiplenmeye geçmek, hiçbir zaman asli sahibi olamayacaklarına, ebediyen kendisininmiş gibi sanmak, insanoğlunun bütün çağlar boyu yapa geldiği en büyük hatalardan biri olmuştur.
Esasında dünyevileşme, kendini dünyanın çekiciliğine kaptırma ve onun esiri haline gelme anlamına da gelir. Dünyevileşme, dünyanın ne için var olduğunu, gerçek mahiyetinin ne olduğunu kavrayamamaktır. Çünkü dünyanın kaybedilmesi ahiretin de kaybedilmesi sonucunu meydana getirecektir.
Allah Resulü (s.a.s.) ‘in ümmeti için bu mevzudaki endişesini şu hadisleriyle dile getirmektedir; “Korktuğum şeylerden birisi de benden sonra size dünya nimet ve zinetlerinin açılması (sizin de onlara gönlünüzü kaptırmanızdır)” (Buhari, Müslim) buyurmaktadır.
Başka bir hadiste Peygamberimiz (s.a.v): “Dünyalık ve şöhret düşkünü kişinin, dinine verdiği zarar, bir sürüye musallat olan iki aç kurttan daha fazladır” buyurarak, bu husustaki tehlikeyi bizlere bildirmektedir.
Bizler, dünya hayatının gelip geçici olduğunu düşüncelerimizden çıkarmamalı, ölümü unutmamalı, ölümden sonra hesaba çekileceğimizi, mallarımız ve harcadıklarımız huşunda sorgulanacağımızı unutmamalıyız.
Hayat; dünler, bu günler ve yarınlardan ibaret olduğuna göre; dün geçmiştir, yok hükmündedir. Yarını yaşayacağımız meçhuldür, bugünü değerlendirmek ve ahirete azık hazırlamak en akıllı yol olsa gerek.
Dünya, çok derin bir deniz gibidir. Çok kimse burada boğulmuştur. Bu deryada boğulmaktan kurtulmak için geminin takva ile doldurulması ve yürütülmesi gerekir ki, batmaktan kurtulabilesin. Yoksa kurtuluş çok zordur.
Dünyevileşmek ile dünyada yaşamayı karıştırmamak lazım. Tabii olan, dünyadan faydalanmadır. Tabii olmayan dünyada kaybolmaktır. Dünyevileşmeyi tetikleyen basamaklar, konfor, haz, makam, hırs, mal, karşı cins, haset gibi hususlardır. Dünyevileşmek aslında Allah’tan gayrı, her şeydir.
Medyada, sosyal medyada, internet ortamında, reklamlarda, dizilerde, filmlerde, oyunlarda, eğlence kültüründe, müzikte ve konuşmalarda, televizyon programlarında, sokakta, otobüste, park ve bahçelerde edebin ve hayânın gittikçe kalktığını ve yığınla çirkin hayâsızlığın işlendiğini; buna karşılık vurdumduymazlığın gittikçe yaygınlaştığını üzülerek görüyoruz. İşte buda dünyevileşmenin meyveleridir. Bir toplumda edep ve hayâ ortadan kalkar ve hayâsızlık doğallaşırsa, insanlığın bitişinin göstergesidir.
Dünyevileşme insanı dini değerlerden koparmakta, arzu ve isteklerinin esiri haline getirmektedir. Dünyaya odaklanan ve saadeti dünya hayatında aramaya başlayan insanların akideleri sarsılmakta, inanç ve kültürlerinde ciddi bozulmalar meydana gelmektedir. İletişim alanındaki gelişmeler, insanları internet ve televizyon gibi araçların esiri haline getirmektedir. İnsanların çalışma saatlerinin dışındaki zamanlarının çoğu televizyon izleme, sosyal medya ya da akıllı telefonlarla uğraşarak heba olmaktadır. İnternet ve televizyonun ifrat derecesinde kullanılması, aile fertleri arasındaki ilişkilerin zayıflamasına ve aile kurumunun sarsılmasına da neden olmaktadır.
Dünyevileşme bir yandan da Müslümanların ahlaki dejenerasyonuna sebep olmaktadır. Eskiden yanlış bir iş yapıldığında ya da yanlış bir davranışı gördüğümüzde, yüzümüz kızarırken, dünyevileşme sürecine girdikten sonra yüzümüz kızarmamaya ve utanmamaya başlıyoruz. Yapılan yanlışlıklar normal karşılandıkça, gitgide normalleşiyor. Peygamberimiz (s.a.v.): “Bir kötülük gördüğünde elinle düzelt, elinle düzeltemezsen dilinle düzelt, dilinle düzeltemezsen kalbinle buğzet” hadisi görmezden gelinirse, dünyevileşme hastalığı Müslümanı her yandan sarmış demektir.
Hz. Peygamber (s.a.v.), zaman zaman geleceğe dönük mesajlar vermiş, ümmetinin başlarına gelecek bazı musibetlerden söz etmiştir. Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Yemek yiyenlerin sofralarına birbirlerini çağırdıkları gibi, çeşitli ümmetlerin sizin aleyhinize birleşmeleri yaklaşmaktadır. Ashaptan biri ‘Ey Allah’ın Resulü! O gün (sayıca) az olacağımızdan mı (aleyhimizde birleşecekler), diye sordu. Resulullah (s.a.v.) ‘Hayır, bilakis o gün (sayıca) çok olacaksınız. Fakat selin üzerindeki köpük ve çerçöp gibi olacaksınız. Allah, düşmanınızın kalbinden size karşı duyduğu ‘mehabeti’ (korkuyu) çekip alacak ve kalbinize ‘Vehn’ atacak (bu sebeple düşmanınız sizden çekinmeyecek ve korkmayacak)tır’ buyurdu. Ashaptan biri ‘Ey Allah’ın Resulü! ‘Vehn’ nedir?’ diye sordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber ‘Dünya sevgisi ve ölüm korkusu.’ diye cevap verdi” (Ebû Dâvud, Ahmed bin Hanbel).
Efendimiz’in (s.a.v.) hadisinde bahsedilen “vehn” büyük bir dünyevileşme krizidir. “Vehn”, ahirete karşılık dayanılmaz bir şehvetle dünyayı tercih etme krizidir. “Vehn” dünyalık kazanımlarını kaybetmeme adına büyük bir cesaretle ahiret kazanımlarını gözden çıkarabilme girişimidir.
Günümüz Müslümanlarının esas krizi, iman ve ahlak krizidir. Bunun da temel sebebi, ahiretten fazla dünyaya önem vermek, dünya-ahiret dengesini bozmak, yani dünyevileşmektir.
Müslümanlarının ve dava adamlarının en zor imtihanıdır, dünyevileşmek. Bu sınavda dökülen etrafımızdaki çok sayıda insan, bize hal dilleriyle dünyevileşmenin ne kadar tehlikeli olduğunu haykırıyor.
Aslında dünyevileşme tüm peygamberin mücadele ettiği bir konudur. Dünyevileşme tarih boyunca tüm insan topluluklarının ortak sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu konuda bütün ümmetler Allah’ın elçileri tarafından uyarılmışlardır. Son peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) de Kur’an-ı Kerim ‘in farklı sürelerinde bu konuda yaşananlardan örnekler vererek gerekli uyarılarını yapmıştır.
Dünyevileşmenin tezahürlerine baktığımızda şunları görüyoruz: İnanç zayıflığı, amelsiz iman anlayışı, namaz, oruç, zekât gibi ibadetlerin terk edilmesi, ahlaki çöküntü, lüks, israf, ticaret hayatında ahlaki kurallara dikkat edilmemesi, çok para kazanma hırsı, tesettürdeki yozlaşma, Allah’ın emirlerini hiçe saymalar, inanç, ibadet ve ahlaki değerlere önem vermeme, en yakınları için dahi karşılıksız bir şey yapmama, cimrilik, iyilik yapmayı sevmeme, bencillik, zevk ve eğlenceye düşkünlük, kardeşlik ilişkilerine önem vermeme, çıkar ilişkisi kurmak, anlık hazlara önem vermek, ahiret, ölüm, hesap gibi kavramları akıllarına getirmemeye çalışmak, ölümden korkmak ve ölüm duygusundan kaçmak, namazlara gereken önemi vermemek, devamlı takdir edilmek ve övülmek istemek, benlikleri her zaman ön plana çıkarmak, gururlu ve kibirli olmak, kendilerini çok beğenmek, fiyaka yapmak, hava atmak, kendilerini dev aynasında görmek ve gösterişi sevmek, gibi yansımalarını görürüz.
Dünyevileşme hastalığına tutulan insanlar, dünyada zevkli, keyifli bir yaşantıdan başka bir şey düşünmezler. Başlangıçta meşrû amaçları gerçekleştirmek için sadece bir araç olarak telakki edilen dünya malı, sonunda amaç haline dönüşebilmektedir. Bu durum da kulluk görevlerinin ihmal edilmesine sebep olmakta, helal-haram anlayışını zedelemekte, salih ameller işlemeyi unutturmaktadır.
Dünyevileşme hastalığının çaresi dünya hayatının fani olduğunu unutmayıp, ahiret hayatını ve mahşerdeki hesabı devamlı olarak hatırda tutmaktır. Böylece Allah’ın emrettiğini yapmak, yasak ettiklerinden kaçmak daha kolay olur. Her kim nefsini terbiye ederek, dünyevileşmeden kendini korumaya çalışır, dünya ve ahiret dengesini kurar ve İslam’ın prensiplerine uygun yaşarsa, dünya ve ahirette mutlu, huzurlu bir hayat yaşar.
Her birimiz nefis muhasebesi yaparsak ne kadar çok dünyaya bağlandığımızı, dünyayı ne kadar hayatımızın merkezine aldığımızı idrak edebiliriz. Rasulullah (s.a.v.) bu durumun ne kadar büyük tehlike olduğunu, bizim için kaygılarını bir başka hadislerinde şöyle ifade etmiştir: “Vallahi ben bundan sonra sizin hakkınızda fakirlikten korkmuyorum. Aksine sizden evvelki ümmetlerin önüne dünyalıklar serilip birbiriyle yarıştıkları ve onları helak ettiği gibi sizin önünüze de serilip çekişmenizden ve sizi de helak etmesinden korkuyorum” (Buhari, Müslim).
Her gün ve her gece, namaz sonlarında, işimizin arasında özellikle ölümü, dirilişi, kıyameti, mahşeri, cenneti, cehennemi, günahlarımızı, Allah’ın nimetlerine teşekkürdeki kusurlarımızı derin derin düşünelim. Bunu kendimize görev edinelim. Bu dünyadaki rahatımızdan fedakârlık yapalım. Hem burada tam bir rahat etme hem de orada rahat etme gibi imkânsız ve gülünç olan sevdadan vazgeçelim. Kabirlere, hele gece karanlığında gidip oralarda ölümle kol kola yaşayacağımız günleri düşünelim. Ölüm ve şehadet rabıtası yapalım. Allah’ın dinini yaşayamıyor, Müslümanca hayat süremiyorsak Müslümanca ölmenin de zor olduğunun bilincine varalım.
Bir tek Allah’a kul olmayı hayatımızın merkezine oturtur ve onu insanlara anlatırsak sadece Allah’a kul olmanın gerektirdiklerini uygular ve öğretirsek dünyevileşme serüvenini de kolay atlatmış olacağızdır.
Son bir hadisle yazımızı noktalayalım: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Bir zaman gelecek, ümmetim beş şeyi sevip, beş şeyi unutacak: 1. Dünyayı sevip ahireti unutacak, 2. Hayatı sevip ölümü unutacak, 3. Saray ve köşkleri sevip kabirleri unutacak, 4. Malı sevip hesabı unutacak, 5. Yaratılmışları sevip yaratanı unutacak.”
Selam ve Dua ile…
Harun AKÇA
Kaynakça:
1. ilkha.com/yasam/dunyevilesme-muslumanlar-icin-buyuk-bir-tehlikedir-
2. Sakine Toprak, Modernleşme ve Dünyevileşme Tehlikesine Ne Kadar Yakınız?
3. Yasemin Dilsiz, Dünyevileşme Nedir?
4. Şükrü Hüseyinoğlu, Dünyevileşme Sadece Tek Dünyalıların Sorunu mu?
5. İdris Kerimoğlu, Dünyevileşme Buhranı ve Çözüm yolları
6. İdris Kerimoğlu, Dünyevileşme
7. İsmail Aybey, Dünyevileşmek
8. Ali Erbaş, Müslümanlar ve Dünyevileşme
9. Burhan İşleyen, Dünyevileşme
10. Süleyman Gülek, Dünyevileşmek

GRUBA KATIL