Ya Hayır Konuş ya da Sus
Arşiv Yazarlar

Ya Hayır Konuş ya da Sus

Toplum olarak hayatın kötüleştiğini, yaşlılara saygının kalmadığını, gençlerin arsızlaştığını, serzenişlerini hepimiz duymuşuzdur. Bu toplum ne ara bu hale geldi? Kim getirdi bu hale?

Dolmuşta, otobüste çocuğunu koltukta oturtup, yaşlılara yer vermesini çocuğuna söylemeyen, yalnız otobüse bindiğinde “Aaah! Bizim zamanımızda böyle mi idi?” diye söylenen ablalarım, ağabeylerim bu toplumu uzaylılar gelip de değiştirmedi, el birliği ile hep beraber değiştirdik. Meşhur bir atasözümüz var: “Küpün içinde ne varsa dışına da o sızar.”

Bazı insanların negatif söylemlerini duyarız. “Yaşanacak durum kalmadı, insanlık bitmiş, gençlik ne hale gelmiş, toplumda yardımlaşma, saygı kalmamış veya babana bile kefil olmayacaksın, kimseye yardım etmeyeceksin, şahitlik yapmayacaksın.” Buna benzer sözlere şahit olmuşuzdur. Bu durum, bazı insanımızın içerisinde olanın dışa vurumudur. Kalbinde, gönlünde olanlar dilinden dökülüyordur. Mümkünse bu tür kimselerle aramıza mesafe koymalıyız. Enerjimizi, motivasyonumuzu düşürürler. Hayallerimizi, ümitlerimizi söndürürler.

Bizler Doğru Olanı Yapalım ve Teşvik Edelim

İnsanların şöyle söylendiğini duyarız: “İnsanlar vefasız, güvenilecek insan kalmadı, herkes nankörleşti.” “Yanlış insanlar zaman kaybı değil, doğru insanı tanıyabilmek için birer öğretmendir” (Paulo Coelho). İnsanlarla alışverişte kandırılmış olabiliriz, yardım ettiğimiz kimseden vefasızlık görmüş olabiliriz, hakkımızı alamamış olabiliriz, dürüstlüğümüzden sıkıntı çekmiş olabiliriz. Pekâlâ, biz yanlış bir şey mi yapmışız? Biz, olması gerekeni yapmışız. Onlar yanlış yapmışlarsa suç bizde mi?

Bu kimseler, doğru insanları tanımamıza yardımcı olmuştur. Hakkımızı vermeyi ahirete bırakmıştır. Kimsenin kimseye faydasının dokunmayacağı bir gün, hakkımızı yiyenler için ne büyük hüsrandır.

Sözlerimden, bırakın herkes hakkınızı yesin, manası çıkarılmasın. Bizler, doğru olanı yapacağız, muhatabımız bize yanlış yaparsa, motivasyonumuzu düşürmeden yolumuza devam edeceğiz: “Mü’min, aynı delikten iki kere sokulmaz, ısırılmaz.” (Buhari, Edep 83; Müslim, Zühd 63) hadisi gereğince bu olayı tecrübe hanemize kaydedip aynı hatayı yapmayacağız, aynı kişiye karşı ikinci fırsatı tanımayacağız. “Yapılan hatalardan ders alındığı sürece her hata hayatın bir hediyesidir” (Azra Kohen).

“Ya Hayır Söz Söylesin ya da Sussun” Hadisi

Bir gün Rasûlullah Efendimiz devesinin üzerinde, arkadaşları da O’nun önünde yürüyorlardı. Muâz bin Cebel: “Ey Allâh’ın Rasûlü! Seni rahatsız etmeyeceksem, yanına yaklaşmama izin verir misin?” diye sordu. Efendimiz: “Yaklaş, yaklaş!” dedi. Yan yana ilerlemeye başladılar. Hazret-i Muâz: “Canım Sana feda olsun, ya Rasûlâllah! Cenâb-ı Mevlâ’dan niyazım, bizim emanetimizi Sen’den önce almasıdır. Allah göstermesin, eğer Sen bizden önce vefat edersen, Sen’den sonra hangi ibadetleri yapalım?” diye sordu. Rasûlullah Efendimiz bu soruya cevap vermedi. Bunun üzerine Muâz: “Allah yolunda cihâd mı edelim?” diye sordu. Efendimiz şöyle buyurdu: “Allah yolunda cihâd, çok güzel şeydir ama insanlar için bundan daha hayırlı ameller vardır.” Muaz: “Yani oruç tutmak, zekât vermek mi?” Efendimiz: “Oruç tutmak, zekât vermek de güzeldir.” Muâz, bu minvâl üzere insanoğlunun yaptığı bütün iyilikleri sayıp döktü. Rasûl-i Ekrem her defasında: “İnsanlar için bundan daha hayırlısı vardır.” diyordu. Hazret-i Muâz: “Anam, babam Sana kurban olsun yâ Rasûlâllah! İnsanlar için bunlardan daha hayırlı ne olabilir?” diye sordu. Yani hepsini döktüm, saydım, dedi. Efendimiz, ağzını gösterdi: “Hayır konuşmayacaksan sus.” buyurdu. Muâz: “Yâ Rasûlâllah! Konuştuklarımızdan dolayı hesaba mı çekileceğiz?” diye sordu. Bunun üzerine Rasûlullah Efendimiz, Muâz’ın dizine hafifçe dokundu, şunları söyledi: “Allah hayrını versin Muâz! İnsanları yüzüstü Cehennem’e sürükleyen, dillerinin söylediğinden başka nedir ki? Kim, Allâh’a ve âhiret gününe inanıyorsa, ya hayır söz söylesin ya da sussun, zararlı söz söylemesin.” (Hâkim, IV, 319/7774) buyurmuştur (https://www.islamveihsan.com/ya-hayir-konus-ya-da-sus-hadisi.html).

Allah Rasûlü’nün bizlere tavsiye ettiği gibi hayır konuşmalıyız.

Kötü Söz Kimyamızı Bozar

Japon insanlar; güzel sözün suları güzelleştirdiği kötü sözün de suyu bozduğu, güzel söz söylenen su kristallerinin daha güzel, kötü söz söylenen su kristallerinin güzel olmadığı gibi çalışmalar yapmaktadırlar. İnsan vücudunun yüzde yetmişinin su olduğunu biliyoruz. Kötü söz söylenen insanoğlunun bundan etkilenmemesi, kimyasının bozulmaması mümkün değildir. Mutlaka fiziki ve ruhi olumsuz değişimler olacaktır. Bizler de bunun bilincinde olarak, insanlara olumsuz, negatif konuşmalar yaparak onların kimyalarını bozmamalıyız.

Umutları Tüketmeyelim

Umuda dair bir deney yapılır. Su dolu havuza kedi, köpek cinsi hayvanları atarlar, hayvanlar on beş dakika yüzerek hayatta kalmaya çalışırlar, on beş dakika sonunda mücadeleyi bırakıp kendilerini koy verirler ve ölümü beklerler. Hayvanın birisini on üçüncü dakikada sudan çıkarırlar ve bir müddet sonra tekrar atarlar. Hayvan, bu sefer “tekrar kurtulurum” umuduyla, yetmiş beş dakika mücadele verir. Umut varsa mücadele devam eder. Bizler de insanların umutlarını tüketmeyelim, mücadelelerine devam etsinler. Yetmiş beş dakikaya kadar kim bilir neler değişir.

Yetmiş beşlik ömrü olanları, bizler olumsuz telkinlerle on beşinde sonlandırırsak bunun kime ne faydası var? Hem de mutsuz geçen bir on beşlik ömür. Bırakalım ümitler tükenmesin, mutlu bir yetmiş beş yaşayalım. Belki de altmışında kurtuluş gelir. Futbolda bir ifade vardır, “Maç doksan dakikadır” diye. Doksan dakika dolmadan mağlup sayılmazsın, her an durum değişebilir.

Topluma Olumsuzluk Telkin Etmeyelim

Zamanında İslami mücadele vermiş kimselerden, yaşı ilerlemiş İslamcı ağabeylerden; tükenmişlik sendromu etkisi ile “Kardeşim, geçmiş bu işler, bizde yıllar önce koştururduk, boşmuş bu işler, boşa kürek çekmişiz” ve benzeri sözleri duymuşuzdur. Ağabeyciğim, hocam! Sen, koşturmuşsun ve yorulmuşsun, Rabbim emeklerini zayi etmesin. Enerjisi yüksek, gayretli kardeşlerimiz hizmet etmek, mücadele vermek istiyorlarsa bırakalım onlar da bu dava için koştursunlar, ter döksünler. Onların heveslerini, gayretlerini, umutlarını, şevklerini, azimlerini daha yola çıkmadan neden kıralım?

Allah Resulü (s.a.v), Hz Ali’ye hitaben (k.a.v.), “Allah’a yemin ederim ki senin vesilenle Allah’ın bir kişiye hidayet vermesi, senin için kırmızı develerin olmasından daha hayırlıdır.” (Buhari, 7/3468; Müslim, 2406/34) buyurmuştur.

Yorgun kardeşlerim zamanında çalışmışlar, sevap hanelerine kırmızı develeri yazdırmışlar, Allah onlardan razı olsun. Bırakalım genç kardeşlerimiz de sevap hanelerine biraz kırmızı deve yazdırsınlar. Bizler, olumsuz telkinlerle onların hevesini kırmayalım.

Cerir bin Abdullah’tan rivayetle Allah Resulü (s.a.v), “Kim, İslam’da iyi bir çığır açarsa o kimseye, bunun sevabı vardır. O çığırda yürüyenlerin sevabından da kendisine verilir fakat onların sevabından hiçbir şey eksilmez. Her kim de İslam’da kötü bir çığır açarsa o kişiye, onun günahı vardır. O kötü çığırda yürüyenlerin günahından da ona pay ayrılır fakat onların günahından da hiçbir şey eksilmez.” (Riyâzu’s-Salihîn 19. Bab,172; Müslim, Zekât 69; Nesai, Zekât, 64) buyurmuştur.

Hadisin de bahsettiği gibi olumsuz telkinlerle hareketin önünü tıkamayalım, olumsuzluk yönünde bir çığır açarak, sevap hanemizden kırmızı develerin silinmesine yol açmayalım.

İslam-Küfür mücadelesi kıyamete kadar devam edecektir. Cefai, mücadelesinden sorumludur; zafer, Allah’ın (c.c.) takdiridir. Rabbim, gayretimize bakarak zafer verir ya da erteler. Bu yenilgi, mağlubiyet değildir. Bizler, sevap hanemize ne kadar kırmızı deve yazdırmışız, önemli olan budur. Başarı da budur.

Bize Cennet Var, Ümidini Kesme

“Allahın rahmetinden ümidi sadece kâfirler güruhu keser” (Yusuf, 87). “Şüphesiz bize, azabın, yalanlayanlara ve yüz çevirenlere olacağı vahyolundu” (Taha, 48).

Rabbim, bizlere, şirke düşmememiz, ahireti yalanlayanlardan olmamamız karşılığında cennet vaad ediyor. Ebedi âlemde cennet müjdelenmiş iken bizlerin; ümitsiz olmasına, karamsar olmasına, hüzünlü olmasına gerek yok: “Onlar ki iman edip iyi amel işleyenlere ne mutlu. Onlar için dönecek ne güzel yer vardır” (Rad, 29).

Rabbim, bizlere müjde vermekte… İman edenler ve iyi işler yapanlar, yardım edenler, borç verenler, hakkın hâkim olması için şahitlik yapanlar, doğruyu söylediği için dokuz köyden kovulanlar, insanlara güvendiği için hakkı gasp edilenler… Sizler, yanlış bir şey yapmadınız. Sizler, doğru olanı yaptınız. Yanlış yapan onlar. Hatanızı tekrar etmediğiniz müddetçe, iyi işler yaptığınızdan dolayı Rabbim sizleri cennetle müjdeliyor.

Rabbim, dilimizden hayrı, kalbimizden imanı, azmi, gayreti eksik etmesin. Müslümanlara, birbirleri hakkında hayırdan başka bir şey konuşturtmasın.

Cefai DEMİREL

GRUBA KATIL