Medeniyet Vakfı’nın Ailesi
Gündem Son Sayımız

Medeniyet Vakfı’nın Ailesi

Prof.Dr. Hacı Duran

haci_duran_aile_sempozyumu

Aile, hayatın başından günümüze kadar insanın ve insanlığın varoluşunu ve sürekliliğini sağlayan bir kurumdur. İzafi, göreceli ve sonradan insan çabasıyla oluşturulmuş veya keşf edilmiş değildir. İnsan’ın maddi, manevi varoluşunu yani beşeri icadını sağlayan asli bir kurumdur, müessesedir. İnsan yaratılışını sağlayan ve Cenabı Hakk tarafından vazedilen asli bir hüviyettir. Allah, insanın yaratılışını ailevi ilişkiler ve etkileşimlerle her zaman yeniden tekrarlamaktadır. Bundan dolayı aile insan için, toprak, su, hava ve ateş gibi önemlidir.  Ailesiz insan oluşmaz ve herhangi bir  insanlık düşünülemez.

Durum böyle olmakla birlikte, insan tarihinde; ailenin önemini, değerini ve ilahi köklerle ilişkisini göz ardı eden gruplar ve insanlar zaman zaman ortaya çıkmıştır. Bu akımlar belirli toplumlar üzerinde etkili  olmuştur. Günümüz dünyası da maalesef böyle tehlikeli bir temayülün içine girmiştir. Aile ve evlenme önemsizleştirilmekte,  çocuk bakımı ve çocuk eğitimi mukaddes yuvasından alınmaktadır.  Kadın ve erkeklerin cinsiyetleriyle ilgili mahremiyetler, saygı görülmesi gereken bedenler teşhir edilmektedir, pazar metaına dönüştürülmektedir.

Dünyanın bu tehlikeli gidişine dur diyecek, Müslüman ümmet ise hem Türki hem de Arap dünyasında korkunç bir şekilde her şeyini sözüm ona, demokratik değerler adına pazara dökmüş bulunmaktadır. Hiç bir zaman tam olarak hâkim olunamayacak bir siyasal iktidar ve çıkarlar adına Kuran’ın ayetleri israf edilmektedir, müminlerin himmetleri ve kanları kötüye kullanılmaktadır, israf edilmektedir. Kutuplaşma, siyasallaşma, dünyevileşme, metalaşma ve şehevileşme gibi saplantılar, insanın ve Müslüman’ın kendi tabiatından kopmasına sebep olmaktadır. İnsanın ve Müslüman’ın asli tabiatlarından birisi, belki de en önemli olanı ailedir. Aile özetle yukarıda belirtilen sebeplerden dolayı, çözülme sürecine girmiştir. Maalesef bu tehlikeli gidişatı fark eden çok az kurum vardır.

Ailenin çözülmesinin sonuçlarını, tabiatın tahribatının sonuçlarıyla karşılaştırmak gerekir. Tabiatın ve çevrenin tahrib edilmesi, tabii kaynakların gelişme, kalkınma ve ekonomik büyüme adına aşırı tüketilmesi insan türünün ciddi bir inkırazla karşılaştırmıştır. Yani dünyanın coğrafya ve iklim olarak yaşanabilir olmaktan çıkması, nasıl ki türümüz için bir tehdit ise, ailenin de çözülmesi öyle bir tehlikedir.

İnsan; ilmi ve teknolojik ilerlemeye tapınma düzeyinde bağlılık duymakla, suyu tüketmektedir, toprağı tahrip etmektedir, yeşil alanları çöle dönüştürmektedir, havayı kirletmektedir, topyekûn bir çevre tahribatını gerçekleştirmektedir. Bu uygulamalar üzerinde yaşanan dünyayı bozmakta ve tabii kökeninden çıkarmaktadır.

İnsan bir taraftan tabiatı tahrip ederken, diğer taraftan kendi insanlığının bağlı olduğu ve kendisiyle tekâmül ettiği temel kurumları da bozmaktadır. Evlilik, aile, akrabalık, büyüklere saygı, küçüklere şefkat, cinsiyet ve beden mahremiyeti konularında son yıllarda ciddi tahribatlara sebep olan anlayışlar ortaya çıkmıştır. Bu algılar hukuki kurallara dönüştürülmüştür. Ailesiz bir insan ve toplum algısı inşa edilmiştir. Bu algıyı inşa eden ibahî gruplar, tahribatı bilinçli olarak yapmaya çalışırken, diğer kesimler de dolaylı olarak ailenin tahribatına katkı sağlamaktadırlar. Bu konularda hassas olması gereken dini ve muhafazakâr gruplar da olup bitenin farkına varmadan ailenin tahribatına kimi zaman katkı sağlamaktalar, kimi zaman ise seyirci kalmaktadırlar. Onlar, inançlarını ekonomik kalkınmayla taçlandırma ve zenginleşme ile sermayeye dönüştürme çabası içerisine girmekle, zaten aile gibi mukaddes yuvalarımızdan habersiz kalmaktadır.

Medeniyet vakfının ve Genç birikim camiasının, herkesin başka şeylere odaklandığı bir ortamda, aile konusunu gündeme getirmesi,konunun uzmanlarını Kocatepe külliyesinde toplaması özel bir takdiri şayandır. Birçok grup ve sosyal çevre, bindikleri geminin durumuna bakmadan, başarıya ve çeşitli dünyevi hedeflere odaklanmışlar, geminin su aldığını göremeyecek kadar coşku içine girmişler. Maalesef dini gruplarda, cemaatlerde ve siyasi oluşumlarda da benzeri saplantıları fazlasıyla görmekteyiz. Bu şartlarda hiçbir sosyal grubun ve ideolojinin hedefine ulaşması mümkün değildir. Çünkü onlar ilerlediklerini sandıkça, aslında batıyorlar. Battıklarını göremeyecek kadar saplantı içine girmişler. Medeniyet vakfı bu girişimi ile gerçekten neyi kayıp ettiğimizi fark etmiş olmalıdır ki, bu sanal kıyamet tartışmasının karşısına asıl sorunumuzu koymuş bulunmaktadır.

Medeniyet Vakfının Müslümanların ve insanların karşı karşıya kaldığı aile ilişkileri ve etkileşimleri ağına, kurallarına ve değerlerine duyarsızlık sorununu gündeme getirmesi, öyle inanıyorum ki sahih bir imanın ve hikmetli bir tahlilin sonucudur. Halis inanç ve İslam’ın hikmetiyle beslenen samimi duygular çok şükür ki bu kuruluşumuzda yeniden devreye girmiş bulunmaktadır.

Vakıf, farklı alanlarda uzmanlaşmış olan bilim ve hikmet ehli uzmanları Ankara’da Kocatepe külliyesinde bir araya getirdi. 17-18 Mayıs 2014 tarihlerinde yapılan toplantılar iki gün sürdü. Bu ilmi toplantılar sekiz ayrı oturum çerçevesinde yapıldı. Toplamda otuz ayrı tebliğ sunuldu. Konunun dini, içtimai, örfi ve hukuki boyutları üzerinde duruldu. Aile yuvasını tehdit eden unsurlar tek tek tartışıldı. Tebliğciler aile ağları ve değerlerinin karşı karşıya kaldığı tehditler konusunda ortak bir kanaate sahip olsalar da bu tehditlerin illeti, şiddeti ve etkilerinin sürekliliği konusunda seviyeli ilmi münazaralar içine girdi.

Özellikle hanım tebliğcilerin gündeme getirdikleri konular çok önemliydi. Aile gibi bir konuda kadınların fikri manada çalışması, ilmi öneriler geliştirmesi ve konuyu kadın gözüyle söyleme dönüştürmesi, tartışmalara çok katkı yaptı.

Aile Sempozyumunda benim dikkatimi çeken bir diğer konuda dinleyicilerin büyük çoğunluğunun genç ve kadın olmasıydı. Üstelik iki gün boyunca bu gençler bütün konuşmaları ve tartışmaları hiç ara vermeden dinlediler, notlar aldılar. Sosyal medyanın, kitle iletişim araçlarının ve gündelik hayatın gailelerinin bu kadar çok etkili olduğu bir zamanda, gençlerin aile konusundaki ilmi tartışmalara ilgi göstermesi, hepimiz için umut verici oldu.

Sonuç olarak şunu belirteyim ki, aile, aile ağları, kuralları ve değerleri bizim en mukaddes varlıklarımızın başında gelmektedir. Ama biliyoruz ki insan nisyanla maluldür. Bazen kendini bile unutarak başka şeylerin peşinde koşturur. Bu insani zaafa karşı, Resulü Ekrem’in buyurduğu gibi “din nasihattir”. Yani unutmaya, önemsizleştirmeye karşı mukaddes değerlerimizi ve kurumlarımızı daha çok anlatmalıyız, konuşmalıyız, dinlemeliyiz. Medeniyet vakfının genç dinleyicileri de Aile konusunda usanmadan, bıkmadan sabırla, söylenen bütün hakikatleri dinlediler.

Bir aile toplantısı nasıl ki akrabayı ve taallükatı yeniden kaynaştırdıysa, Medeniyet Vakfının Genç Birikimcileri de bizlerle öyle kaynaştılar, bütünleştiler. Toplantının bütün sivil toplum kuruluşlarımıza örnek olmasını diliyorum.

NOT: Bu yazı Genç Birikim Dergisinin Haziran 2014  sayısında Yayımlanmıştır.

GRUBA KATIL