50. Gün
Arşiv Yazarlar

50. Gün

“Allah, haklarında hüküm beklenen o üç kişiyi de bağışladı. Çünkü o derece bunalmışlardı ki yeryüzü, bütün genişliğine rağmen onlara dar gelmeye başlamıştı. Vicdanları da kendini sıkıntıya sokmuştu. Allah’tan kurtuluşun ancak Allah’a sığınmakta olduğunu anlamışlardı. Sonra da Allah, onları, tevbekâr olmaya muvafık kıldı da tevbelerini kabul buyurdu. Şüphesiz ki Allah, tevbeleri çok kabul edendir, çok merhametli olandır” (Tevbe, 118).

Serin gölgelikler, taze yetişmiş meyveler, kavurucu yaz sıcakları, yolun uzunluğu zor geldi. Ve bir sabah, rahmetinin ve gazabının aynı anda üzerimize yağdığı bir ân’a uyandık. Kaçtığımız, koştuğumuz, sığındığımız her limana, bir mezar gözüyle bakar olduk. Altımızdakilerden ve üstümüzdekilerden emin olamaz halde çaresizce beklerken, ardı arkası kesilmeyen sarsıntılarla sarsıldı tüm bedenimiz ve benliğimiz. 7.7 şiddetinde vursa da “zilzal” yeryüzünü, büyüklüğünü ölçemediğimiz ve ölçemeyeceğimiz bir sarsıntıyla enkaza döndü yüreklerimiz. Sanki sağlam hiçbir yer yoktu. Sanki arz, ayağımızın altından kayıyordu. Sanki biz kayıyorduk, bilmediğimiz bir yerlere kaçarken.

Ölüm ve yaşam arasında bir med cezir olmuştu artık her anımız. Dört bir yanımızı pişmanlık sararken, yeryüzü, artık dar gelmeye başlamıştı bedenimize ve ruhumuza. Sen’den, yine Sana kaçmaktı tek çare. Kimse, kimseye derman değildi. Arzı sarsan ancak arzı sükûnete erdirebilirdi, arza “dur” diyebilirdi. Tevbelerin ve affın ve Allah’ın adının ve yakarışların göklere çıktığı an dilimlerinde, gökler bile güvenli değildi. Sarsan, çok şiddetli sarsıyordu. Ve yeryüzü, artık dar geliyordu.

Baktığın her yer enkaz, her enkazın altında sıkışmış umutlar, preslenmiş hayaller, betonlar arasında minicik kalmış koca dünyalıklar… Serin gölgeler yerine soğuk betonlar, taze yetişmiş meyveler yerine açlık, kavurucu yaz sıcakları yerine bedenlerin ta içine işleyen kavurucu soğuklar… Ve sonunu bilemediğimiz, meşakkat kelimesinin aciz kalacağı uzun bir yol…

Bir gün, on gün, otuz gün, kırk gün… Sarsıldıkça sarsıldı yeryüzü. Dağlar, ağırlıklarını attı üstünden. Arz, içine biriktirdiği ne varsa saldı dışarı. İkiye bölündü ağaçlar. Ve bir gün, yağmur da bıraktı kendini yerin bütün kirlerini yıkamak üzere. Yer ve gök, hiç olmadığı kadar yarılmışken, yeryüzü insanlara dar gelmeye başladı. Birbiri ardınca geldi tevbeler, af yakarışları. Kıyametin provası gibi kaçarken insanlar, sanki birbirleriyle konuşmak yasaklanmıştı. Sanki sadece Allah ve kendileri vardı.

Bir değil, on değil, otuz değil, kırk gün çaresizliğin ve çarenin ne olduğunun farkındalığıyla af kapılarını zorladı insanlık. Derin pişmanlıklar, gözyaşları, tarifsiz acılarla kırk gün geçti. Ve bitmeyen sarsıntılara bir elli gün daha eklendi.

Ve ellinci gün… Yorulduk, takatimiz kesildi. Ruhumuz, koca betonların arasında sıkışıp kaldı. Kaçmak mı, yerinde kalmak mı, af dileyip yalvarmak mı yoksa kilitlenip kalmak mı? Kırkıncı günden sonra bir elli gün daha eklendi.

Af diliyoruz Rabbim! Serin gölgelikleri tercih edip Sana olan seferlerden kendimizi alıkoyduğumuz için.

Af diliyoruz Rabbim! Tazecik meyveleri cennet meyvelerine tercih ettiğimiz için.

Af diliyoruz Rabbim! Kavurucu sıcaklarda yol yürümeyi evde oturmaya değiştiğimiz için.

Hakkımızda hükmünü bekliyoruz Rabbim! Kâb b. Malik, Mürare b. Rebi, Hilal b. Ümeyye gibi sana yapmamız gereken seferlerden geri kaldık. Ne zaman ki çaresizliğe düştük, ne zaman ki elimiz, gücümüz, yüreğimiz ve insanlık ve âlem yetersiz kaldı; ne zaman ki yeryüzü bütün genişliğine rağmen dar geldi, o zaman zorlamaya başladık kapını, o zaman aşındırdık eşiğini. Nasıl ki onları, elli gün yaptırım uyguladıktan sonra “affedildiniz” müjdesi ile müjdelediysen, bizleri de öylece müjdele.

Rahmetin, merhametin, şefkatin, iyiliğin zirveye ulaştığı Rasulullah’ın cömertliğinin doruklara çıktığı Ramazan ayını, arzı sakinleştirecek bir teselli kıl. Bize, en cömert halinle rahmet et; en şefkatli, en yumuşak halinle merhamet et. Arzı ve arşı bize gazap kılma. Arzdan ve arştan gelecek musibetlerden emin eyle. Ellinci günün muştusuyla sars bizi bu defa. Ellinci günle Sana yeniden döndür.

“Allah’ım! Dünyada ve ahirette senden esenlik isteriz. Allah’ım! Dinimiz, dünyamız, ailemiz ve malımız konusunda Senden af ve esenlik isteriz. Allah’ım! Ayıplarımızı ört, korkularımızdan bizi emin eyle. Önümüzde, ardımızda, sağımızda, solumuzda, üstümüzde olanlardan bizi koru, altımızdakilerden de Senin azametine sığınırız” (Sahih Hadis; İbn Mâce, Hâkim, Nesâî, Ebû Dâvûd, Ahmed b. Hanbel). Âmin…

Meliha PALA 

 

GRUBA KATIL